SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Neler Oluyor? (70)

A- A+ PAYLAŞ

* Şehrin Göbeği Miting Alanı Olmuş!..

Seçim dönemi yaklaşıyor ya.. Valilik, daha önceden belirlenmiş 4 miting alanına (Kernek Meydanı, Milli Egemenlik Üst Kavşağı, İnönü Stadı Önü ve Şeker Stadı) iki yeni alan daha eklemiş.. Biri, şehrin göbeği olan ve “Soykan Parkı” diye adlandırılan, yeni düzenlemeyle Yeni Cami önünü tamamen açan merkez otobüs durağındaki alan, diğeri İstasyon Virajı’ndaki akaryakıt istasyonu ile Tevfik Temelli Caddesi arasındaki alan..

 

Bunlardan “Soykan Parkı”nın miting alanı seçilmesinde, nasıl bir kriter uygulandığını, neye göre belirlendiğini çözmek pek mümkün değil.. Şehrin merkez otobüs durağı, bir miting için kapatılması halinde tüm kentin yaşamını alt üst edecek, en önemli ulaşım ana arterini etkileyecek, cami önü olması nedeniyle ayrıca hassasiyet taşıyan bir yer burası.

 

Kararı verenlerin konuyu ne trafik, ne güvenlik, ne kent insanının yaşam kalitesi vs. uygunluk açısından çok sağlıklı değerlendirdiklerini söylemek güç.

 

Park kaldırılıp, meydan açıldıktan sonra, PTT önü müdavimleri şimdi burada “zaten” eylem yapıyorlar ya.. Bir de burayı “miting alanı” yapıp çıkmışlar.. Nasıl olsa, toplanılıyor diye..

 

Peki öyle mi olmalı?

 

Kesinlikle olmamalı.. Bir kere, miting alanı kullanmak durumunda olan her “nümayişçiye” eşit davranmak durumundasınız. Burasını miting alanı olarak belirledikten sonra, birine verip bir başkasına vermemezlik edemezsiniz. Belirtilen bölgenin zaten “istisnai” bir durumu var, çok uzun yıllardır. Devletin Cumhurbaşkanı, Başbakanı geldiğinde zaten orayı kullanır. Onun dışında, siyasi parti, dernek, kurum, kuruluş faaliyetleri burada olamaz. Kamu düzeni açısından uygun değil, en başta.. Üstte belirttiğimiz nedenlerle.

 

Ama burası miting alanı yapıldıktan sonra her nümayişçi unsur burayı mutlak kullanmak isteyecektir. Öyle bir yerdir ki burası, eylemci sayısı 15 ise, her an gelip geçen sayısı 500- 1000’dir. Yani, vatandaş kalabalığı her an hazırdır. O nedenle, kendilerini olduğundan fazla kalabalık göstermek isteyen her unsur, buraya yönelecektir. Denemek için, 5 dakika davul çaldırın, bakın ilgili- ilgisiz kaç kişi toplanıyor?

 

Geçmişte, yukarıda belirttiğimiz tüm olumsuzluklar, “birebir yaşandığı” için, Akpınar Meydanı “miting alanı” olmaktan çıkarılmıştı. Birilerinin bir toplantıda miting meydanı yapmalarının ardından Akpınar Meydanı  için benzer şeyleri geçmişte yazmıştık, sakıncalarını dile getirmiştik.. Epeyce bir zaman kulak asan olmadı.. Sonra tüm belirttiğimiz sakıncalar birebir yaşanınca, burası “izinli- izinsiz” her türlü gösterinin merkezi olup, en azından kent yaşamı ve huzur  darmadağın olunca ve de “çok önemli” olaylar meydana gelince, “acil” toplanan il yöneticileri, ilk önlem olarak bu bölgeyi “miting alanı” olmaktan çıkarmışlardı.

 

Soykan Parkı’nı da,  kentin huzurunu epeyce bir kaçırdıktan sonra, yine birileri gelip “miting alanı” olmaktan çıkaracaklar.. Eğer mevcut yöneticiler bunu yapmazsa, daha sonra kesinlikle dediğimiz gibi olacak. Çünkü, bu kentin geçmişinde neler olduğunu biliyoruz!..

 

Bu aslında, kimi yetkililerin, Malatya’yı ne kadar bildiği, ne kadar öğrendiği, ne kadar çözdüğünün de ayrı bir ifadesi ya.. Zaten bir sürü örneği varken, sonuncusu da bu oldu galiba..

 

 

* Mart’ta Kongre Zorunlu mu?

Geçtiğimiz sezon Süper Ligden düşen ve yeni sezonda mutlak şampiyonluğu hedefleyen, yeni yönetim ve büyük iddialarla Lig A’ya başlayan Malatyaspor, bugüne kadar geçen süreçte ciddi olaylar yaşadı. Şampiyonluk hedefi ve bu doğrultudaki mücadele nedeniyle, bunların birçoğu bilinse de kamuoyuna yansımadı, yansıtılmadı.

 

Küme düşmenin ardından geçtiğimiz yıl Haziran ayında yapılan “olağanüstü” kongrede işbaşına gelen Haşim Karadağ başkanlığındaki yönetim, kulüp üye sayısını artırdıktan sonra Kasım ayında bir “olağanüstü” kongre daha yaptı, yönetimde revizyona gitti. Aradan 2 ayı biraz aşkın süre geçmesinin ardından, kulüp başkanı Haşim Karadağ’ın “istifa girişimi”nin kamuoyuna yansımasıyla ilgili birçoğu yine ilk paragrafta belirtilen nedenlerle haber konusu yapılmayan sorunlardan bazılarının halli için kulübün tüzüğüne göre “3 yılda bir Mart ayında yapılacağı” ifade edilen “olağan” kongre gözleniyor.

 

Kulübün mevcut koşulları, devam etmekte olan şampiyonluk mücadelesi ve her hafta daha da artacak olan heyecan ve gerilimin yanı sıra, kongrenin  gündemde oluşu ve yönetimin enerjisini bir de bu yönde harcayacak olması nedeniyle, 25 Mart’ta kongrenin uygun olup olmadığı tartışılıyor.

 

Olağan kongrenin mutlaka Mart ayında yapılacağı diye bir zorunluluk yok. Kulüp tüzüğünün 28. maddesinde, “yasal neden ve gerekçelerle, geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle.. üyelere duyurularak, en çok iki ay içinde yapılmak üzere ertelenebilir..” şeklinde olağan kongrenin 2 ay ertelenebileceğine dair hüküm var. Yani 20 Mart’tan sonraki herhangi bir günde yönetim kurulu toplanıp, “şampiyonluk mücadelesi, ligdeki durum.. veya belirlenecek başka bir nedenle kongreyi 2 ay sonraya erteleyebilir. Bilindiği gibi Lig A’da sezon 20 Mayıs’ta sona erecek. Yani erteleme kararını 28 Mart’ta alırsanız, kongreyi 27 Mayıs Pazar günü yapabilirsiniz.

 

Tüzük, illa ve mutlaka Mart’ta kongre demiyor yani.. Erteleme koşullarını da içeriyor.

 

Ama, buna rağmen yönetim, kongrenin şampiyonluk mücadelesini etkilemeyeceğini düşünüp illa da 25 Mart’ta kongre yapmak istiyorsa, birçok “acilleşen” sorunu orada çözeceği inancındaysa yapacak, diyecek bir şey yok.

 

 

 * Haberleri Bile Yokmuş!..

Doğalgaz, yeni kent yaşamının en önemli alt yapılarından biri.. Malatya kısmen de olsa “doğalgazlı” illerden biri durumunda..

 

Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’nda, geçenlerde başkanının almak için bir organizasyon kurduklarını nihayet kamuoyuna söylediği, bir odada birkaç kişi içerisinde konuşulduğu ve memleketin hiç bilmediği anlaşılan bu şirketin sonuna kadar götüremediği 15 dakika süren ihaleyle işletmecisini bulan Malatya Doğalgaz işi ta en başından beri enteresan bir seyir izliyor.

 

Elazığ ihalesinin yapılması, orada 5 Malatya’da ise 185 dolar olan abone bedeli ile daha çok kamuoyunun gündemine gelen Malatya Doğalgaz işine yasa gereği belediye yüzde 10 ortak. Ama hiçbir aşamada, belediyenin bu şirket konusunda belirleyici bir durumu olmadı. Hissesinin olmaması halinde bile “altına-üstüne gaz girilen” kentin belediyesi olarak, her durumda ağırlık koyması gereken belediye, kent yaşamını alt üst eden disiplinsizlikte devam eden hat döşemeleri vs. çalışmalarına müdahale etmediği gibi, her türlü eleştiride şirketin adeta “avukatı” rolünü üstlendi. Özellikle alt yapının oluşturulması döneminde, bu alt yapının kalitesinin tartışılması, güvenlik kaygıları, usulüne uygun yapılmadığı iddialarına ilin Valiliği de seyirci kaldı. Geçenlerde bir televizyon kanalında, doğalgaz konusu konuşulurken, bu konudaki şikayetler için “vatandaştan dilekçeyle başvuru beklediği” gibi bir ifadesini anladığımız Vali de, yerel basında dile getirilen tüm olumsuzluklara karşın, pek müdahil olmadı.

 

Doğalgaz borularını Valilik ve Belediyenin “fevkalade hoşgörüsüne mazhar” bir şekilde döşeyen, hatta Vali konağı önündeki hattını 2-3 kazıda uygun hale getirdiği ifade edilen şirketin devri sessiz sedasız gerçekleşmiş..

 

Bu şirket o kadar hoşgörüye mazhardı ki, şebeke döşeme çalışmaları sırasındaki bir olumsuzluğa müdahale eden belediye başkan yardımcısına, bu şirketin taşeronunun söylediğini birçok kişi biliyor. Belediyenin bu taşerona karşı hiçbir şey yapmadığını, yapamadığını da. Hemen belediyenin önünde gündüz gözüyle yapılan “radyasyonlu” bir çalışma fotoğraflarla görüntülenmesine karşın, hiçbirinden ses çıkmamış, öylece seyretmişlerdi, şimdi dilekçe bekleyenler.. Yine bir çay ocağı açılırken, yangın söndürme tüpü yoksa ruhsat vermeyenler, haftalarca doğalgaz bağlandığına dair açıklamalar yapılırken, bu şirket ve Malatya İtfaiyesi bünyesinde, özel donanım ve eğitim gerektiren bir müdahale grubu olmadığını görmemişlerdi bile. Birçok eve gaz bağlandıktan sonra bir müdahale grubunun oluşturulduğu kamuoyuna yansımıştı.

 

Bu olumsuzlukların iletildiği bir il yöneticisinin “Bu şirket 30 yıllığına lisans almadı mı? 30 yıl işleteceği şebekeyi niye sağlam yapmasın?” mantığı üzerine kurduğu savunma, birkaç ayda çöktü. Ortaya çıkan bilgiler, gaz şirketinin şebeke için kazmayı vurduktan 5 ay sonra, devir için girişimlere başladığını gösteriyordu.

 

Ama, içmesuyu, kanalizasyon, elektrik vs. gibi çok önemli ve bunlardan çok daha güvenlik riskli bir alt yapı hizmeti olan doğalgaz konusundaki devir girişiminden, kendi açıklamalarından anlaşıldığı üzere ne valinin ne de belediye başkanının haberi var. Ankara’daki ihaleyi alan ve büyük ortak olan şirket, sanki Dilek yolundaki tüpgaz fabrikasını devrediyormuş gibi görüşmelerini sürdürdü. Bir başka doğalgaz şirketine devretti deniyor.. Ne Valiliğe, ne de belediyeye bilgi verme gereği bile duymamış.

 

Şu 185 dolar abone bedeli ile tartışılan şirketin yeni patronajı da iddiaya göre ilginç bir uygulamayla başlamış işe.. Geçen yıl alınan 162 YTL depozito, bu yıl başında 165 YTL yapılmıştı.. Devralanlar, sessiz sedasız bu rakamı 205 YTL’ye çıkarmışlar. Yani abone başı 40 YTL zam.. Hani diyebilirler, “zaten bu vatandaşın parası, aboneliği biterse geri alacak..”.. Ama onlar için taze para, sıcak para.. 7 bin civarında abonesi olan şirket, 100 bin’in üstünde aboneyi hedefliyor.. Bu ekstra 40 YTL ile 100 bin’i çarpın, ne çıkar?  

 

1.derece deprem kuşağı üzerinde yer alan, ara sıra “sallandıkça” yetkililerin “depremi” akıllarına getirip, toplantılar yaptığı ve kendilerini böylece rahatlattıkları bu kentte, “uygunluğu” ciddi olarak tartışılan doğalgaz şebeke hattı da şirketle birlikte devredilecek. Depreme karşı güvenlik içerip içermediği bilinmiyor, belediye başkanı “vardır herhalde” açıklaması yapmıştı.

 

Doğalgaz aboneliği için aranan koşullardan birinin de binaların “yapı kullanma ruhsatı” olduğu belirtiliyordu. Bunu şirket de açıklamıştı.. Ama abone işleri başlayınca, bundan vazgeçtiklerini söylediler. Şirketin yöneticisine göre, geçtiğimiz günlerde 120 bin küsür dolayında hane olduğu belirtilen Malatya’da, binaların yüzde 80’inin yapı kullanma ruhsatı yoktu ki!..

 

Kalitesiz beton ürettiği belirtilen bir şirketle ilgili iddia ilin aynı sektörde iş yapan bir sivil toplum örgütünün başkanı tarafından ifade edildiğinde, bugün deprem toplantısı yapanlardan tek ses çıkmamıştı ki.. Üstelik, bu şirketin, kapatma kararlarına karşı, faaliyetini sürdürdüğü konuşuluyordu. Denetim görevini yapmayan iki belediyeciyle ilgili yasal işlem yapılması için izin istemine “izin” çıkmadığı için, ilgili makamın bu işlemi re’sen sürdürdüğü de iddia ediliyordu.

 

Depreme karşı bu hassasiyetle “idare” edilen Malatya’da, doğalgaz şirketinin devrinde durum bu. Siz biz ne biliyorsak ya da ne bilmiyorsak, açıklamalarına göre Vali ve belediye başkanının da durumu o.

 

 

* Dünya Sorunları, Malatya Sorunları..

Malatya’da “sivil toplum örgütü” olarak adlandırılan, bunlardan da “marjinal” olanlar değil de, yaygın olan, etkin olması da beklenenlerden birçok konuda, yeri zamanı geldiğinde kentin, ilin herhangi bir sorununa karşı duyarlı tepki beklemek, hele parasal anlamda katkıda bulunabilecekleri bir konuda “hah şöyle” diyebileceğiniz bir tavır görmek zor.. Hatta mümkün değil..

 

Bunun dışında, sadece “lafa söze ve hamasete” dayalı meselelerde ise, maşallahları var.. Her konuda bilgi sahibi, yetkililer.. Malatya mevzuları biraz ağır gelse de bunlardan bazılarına, Türkiye ve Dünya meselelerinde yetkinler!..

 

Bu kentin önemli sorunlarından biri de huzur ve güvenliği ile ilgili konularda.. AB’ye uyum adı altında özellikle ceza yasalarında yapılan değişikliklerin genel anlamda ülkeyi ne hale getirdiğini, özel olarak da Malatya’daki durumu hergün önümüze gelen “vukuat” raporlarından görüyoruz.

 

Bu konularda, yerel olanaklarla ne yapılabilir, huzur ve güvenliği sağlamakla görevli kurumlar nasıl güçlendirilebilir? Birçok ilde olduğu gibi, bu konu Malatya’nın da gündeminde olmalı.. Ama, birçok ilde olan, Malatya’nın gündeminde olmadı.. “Can ve mal güvenliği” ile ilgili konularda, “ne oluyor?” diye sorması gereken sivil toplum örgütlerinden pek ses çıkmıyor. Hatta, geçen aylarda kendi işyerinden “yarım kiloya yakın altını” çalınan bir sivil toplum örgütü yöneticisi bile bu mevzuyu konuşmak yerine,  “atış serbest” olan bir dünya meselesiyle ilgili görüşlerini açıklıyordu.. Keşke, biraz “maliyetli” olabilecek bir Malatya meselesini de konuşsaydı da.. Neyse..

 

Birkaç ay önceydi.. Malatya Emniyet Müdürlüğü, “emniyet ve asayiş hizmetleri” için çok elzem dediği bir sorununu kendi çözdü. Emniyet mensuplarının maaşlarının ödendiği bankanın buna karşılık sağladığı parayla, Malatya’nın emniyet ve asayiş hizmetleri için toplam 700 milyar 881 milyon lira bedelle 27 adet araç satın alındı. Yani Malatya’nın emniyet ve asayişi için, polisler kendi ceplerinden para ödeyip, hizmet araçlarını satın almışlardı.

 

Aynı dönemde, Kahramanmaraş’ta da Emniyet’in bu konudaki ihtiyacının karşılanması için çalışma yapıldığını biliyoruz.. Sorduk, öğrendik.. Kahramanmaraş Emniyeti’ne aynı günlerde 33 araç satın alınmış ve 1 trilyon 020 milyar ödenmiş.. Bu araçları satın alan kim mi? KASİAD yani Kahramanmaraş Sanayici ve İşadamları Derneği.. Satın alıp, emniyete vermişler.. Ayrıca Pazarcık ilçe esnafı 3 adet, Elbistan ilçe esnafı da 10 adet araç alıp emniyete bağışlama sözü vermişler. Bunların da bir kısmı alınıp, polise verilmiş..

 

Bir mevzuya, iki komşu şehirden iki ayrı yaklaşım..

 

Mesela "Nedir bu asayişin durumu?" veya “Malatyaspor’da ne oluyor, sıkıntı ne?” diye niçin sormuyorlar, bazıları, anlaşıldı mı?..

 

 * Geldi mi, Gelmedi mi?

Beydağı Devlet Hastanesi’nde bir başhekimlik konusu var hani.. Bu hükümet döneminde başhekimlik görevine getirilen hekim, geçen yıl Mayıs ayında görevden alınmış, yerine Bingöl’den bir hekim vekaleten atanmıştı. Görevden alınan eski hekim, idari yargıya gitmiş, yürütmeyi durdurup, görevine dönmüştü. Bunun üzerine, eski hekim de Bingöl’deki görevine gitmek durumunda olmasına rağmen, gitmemiş, karşı girişimlere başlamıştı. Yargı kararıyla görevine dönen hekim, birkaç gün sonra görevden alındı. O kısa sürede, kendisinden önce birkaç ay başhekimlik yapan hekimle ilgili, 59 maddeden oluşan “usulsüzlük vs.” iddiasını ilgili makamlara iletmişti. Yeniden atanmayı bekleyen hekimin yaptığı bir ihale Valilikçe durdurulmuş, ayrıca iddialarla ilgili müfettiş istendiği de belirtilmişti. Bu tartışmalar nedeniyle, “siyasi” zorlamaya rağmen vekaleten bu görevi bir süre üstlenen hekimin yeniden ataması yapılamamıştı. O arada da, başhekimlik görevi vekaleten bir başhekim yardımcısına verilmişti.

 

Geçmişte çocuk yuvası skandalı ortaya çıktığında, oradaki bazı atamaların sorumlusu gösterilen bir vekilin de desteklediği ve partililerle de iyi ilişkileri bulunduğu öne sürülen bu hekimin yeniden göreve getirilmesi için girişimlerde bulunulduğu biliniyor. Ama, hakkında müfettişin inceleyeceği belirtilen 59 iddia vardı. Geçenlerde, Malatya’da bir basın toplantısı düzenleyen milletvekili Ali Osman Başkurt'a, bu konu sorulduğunda, milletvekili “Müfettiş geldi, iddialar doğru çıkmadı. Sorun yok..” mealinde açıklama yaptı. Orada bulunan AKP İl Başkanı, müfettişin gelmediğini söylemesine rağmen, milletvekili ısrarcıydı. Bu garip durum yerel basında yeraldı. Kamuoyu da, il başkanı gibi biliyordu. Müfettiş filan gelmemişti. Ama milletvekiline göre, çoktan gelmiş “herhangi bir sorun yok” raporu çıkmıştı bile..

 

Yeniden başhekim olmayı bekleyen hekimin, işi çok iyi bildiğini de söylemek gerekiyor. Mesela, geçtiğimiz aylarda Malatya’yı ziyaret eden Sağlık Bakanı’nın bu ziyaretinden hemen önce, bakanın teftişi halinde görmesi için gerçekte pratisyen hekimlerle görev yapılan SSK İl Müdürlüğü binasındaki “dispansere” bir günde “Genel Cerrah, Dahiliye, Kadın Doğum vs.” gibi branş hekimlerinin de görevli olduğuna dair levhalar astırdığı (bakan gittikten sonra sökülmüş), hastanenin ana binasının “görünmez” bir yerindeki “Hasta Hakları Kurulu”nu bir günde “teftiş güzelliği” için en görünür yere naklettiğini anlatıyorlar, bilenler.. Zaten, bakan da, Öğretmenevi’nde yapılan toplantıda “Sizi gayretli gördüm” demişmiş.. Yani, işin peşini bırakmayan hekim bakandan takdir de görmüş o zaman.

 

Bakalım zaman ne gösterecek?

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız