SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Neler Oluyor? (74)

A- A+ PAYLAŞ

Derleyen: İsmet YALVAÇ

 

Parklar.. İsimler..

Son zamanların tartışma konularının başında Malatya Belediyesi’nin park isimlendirmelerine yönelik meclis kararları geliyor. Gün geçtikçe isimlendirme çalışmalarının perde arkası da aydınlanıyor. Örneğin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün isminin verildiği Sümerpark için önce Niyazi Mısri ismi gündeme gelmiş. Ancak Niyazi Mısri ismi belediye içinden değil, bir cemaatin önde gelen isimlerinden biri tarafından rica ve teklif olarak Belediye Başkanı  H. Cemal Akın’a sunulmuş. Başkan Akın da, seçim öncesi cemaatle arasını hoş tutmak istemiş olsa gerek teklife olumlu bakar ve ‘’Neden olmasın? Arkadaşlarla konuşup mecliste önerge verilmesi için görüşeceğim’’ der. Ancak, belediyedeki hesap partiye uymaz ve AKP il yöneticileri devreye girerek Niyazi Mısri ismi için AKP’li belediye meclisi üyelerinin olumlu oy kullanmayacaklarını Başkan Akın’a iletirler. AKP il yöneticileri, Niyazi Mısri ismini reddetmekle kalmaz, parka Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün isminin verilmesini isterler, bir süre sonra da bu istekleri meclis kararı olarak da hayata geçer. Burada tam olarak açıklığa kavuşmayan konu ise, AKP il yöneticilerinin Başbakan R. Tayyip Erdoğan yerine neden artık AKP ile ilişkisini kesmiş olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ismini tercih ettikleriydi.

 

--

 

Henüz olmayan “Şekerpark”a Recep Tayyip Erdoğan isminin verilmesi ise, Belediye Başkanı Akın’ın seçim öncesi dengeyi düzeltme girişimi olarak yorumlanıyor. Başkan Akın, olmayan Şekerpark’a Recep Tayyip Erdoğan isminin verilmesinden sonra şehrin politik isimlerle donatılması konusundaki tepkiler üzerine ‘’Belediye Meclisi’nin iradesine saygı gösterilmesi gerekir’’ derken, bu kararın çıkması için verdiği mücadeleye saygı gösterilmesini istiyor aslında. Çünkü, Abdullah Gül ismini dengelemek ve AKP’nin tek seçicisi olan Başbakan’a bir mesaj vermek isteyen Akın, isim konusundaki dilekçeyi bizzat yazdırdı, kendine yakın isimlere önerge sahipleri olarak imza attırdı ve meclisten gereken kararı çıkarttırdı. Mecliste RTE ismi konusundaki önerge görüşülürken, teklifin önce İmar Komisyonu’nda görüşülmesi ve daha sonraki oturumda ele alınmasını söylemek isteyen bir AKP’li meclis üyesinin bu çabası ise sonuçsuz kaldı.

 

Pahalı Su Satma Yolu!

Bazı lüks restoran ve pastanelerde müşterilere şişe suyu dışında su verilmemesi tepkilere yol açıyor. Bu restoranlarda, istesin ya da istemesin her müşteriye paralı şişe suyu sunuluyor. Şişe suyu istemediğini ve açık musluk suyu içmek istediğini söyleyen müşterilere ise ‘’ Malatya Belediyesi şebeke suyunun işyerlerinde servis edilmesini yasakladı’’ şeklinde yalan bilgi veriliyor. Belediyenin böyle bir kararı olmadığını, olsa mutlaka bileceklerini söyleyen ısrarlı müşterilere ise garsonlar ‘’Abi biliyoruz böyle bir yasak yok. Ama patron paralı suyun satılmasını istiyor’’ şeklinde samimi cevaplar veriyor. Bu konudaki şikayetlerin bizzat Belediye Başkanı Cemal Akın’a ulaştığı ve zabıtaya denetim için talimat verdiği öğrenildi.

 

 

Belediyeci Direnişi!

Malatya Belediyesi’nin yeni binası için yaklaşık 2 trilyonluk tefrişat ihalesi açtığı, ancak alımların Devlet Malzeme Ofisi (DMO) üzerinden yapılacağı belirtiliyor. İhaleye katılmak isteyen ve son yıllarda iyi işler çıkaran kamu ortaklığındaki MORMAŞ’ın bazı belediye başkan yardımcıları tarafından uzun süre herhangi bir gerekçe gösterilmeden ihaleden uzak tutulmaya çalışıldığı, ancak DMO’nun daha sonra MORMAŞ’ın da dahil olduğu 5 firmadan teklif almaya  karar verdiği kaydediliyor. MORMAŞ'ı devre dışı bırakma girişimlerinden yine de vazgeçilmediğini belirtelim.

 

 

Çelişkiler..

Hafta sonunu Malatya’da geçiren AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın basın toplantısında söylediği ‘’Kentsel dönüşüme karşı çıkan bu şehre ihanet etmiş olur’’ sözlerinden sonra, AKP Malatya milletvekillerinin kentsel dönüşüm alanında yaşayan vatandaşların mağdur edilmemesi söylemi ile geliştirdikleri popülist politikalardan vazgeçmeleri bekleniyor. ‘’Bizim iznimiz olmadan burada bir şey yapılamaz’’ diyen AKP Malatya milletvekilleri Fırat’ın ihanet ithamı ile karşı karşıya. Milletvekilleri her ne kadar ihanet göndermesinin bölgeyi ziyaret eden CHP Lideri Baykal için olduğunu düşünseler de, bu ithamın kendilerini kapsadığını da düşünmek zorundalar. Bu arada, Fırat’ın düzenlediği basın toplantısında modern şehircilikten, çarpık yapılaşmanın yarattığı sorunlardan söz etmesi, ironik bir durum ortaya çıkardı. Çünkü, Fırat’ın modern şehircilik nutkunu irat ettiği mekan olan otel, imar sorunluydu ve "yapı kullanma izin belgesi", yani ruhsatı olmadan, Malatya Belediyesi ve Kültür- Turizm Bakanlığı’nın göz yumması ile faaliyet gösteriyordu. Erkal döneminde projelendirilip inşaatına başlanan, ancak Çerçi döneminde 5 metre ihlalli olduğu için engellenen, Akın dönemiyle birlikte hemen kaldığı yerden başlanıp bitirilen, hiçbir izin belgesi olmadığı halde bakan katılımıyla planlanan açılışı, "skandal önleme" adına son anda iptal edilen bir tesis olarak..

 

 

Asabi Memur!

Geçen hafta sonu.. CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu, partisinin il başkanı Celal Berktaş ile birlikte  Ören’den Malatya’ya doğru otomobille seyir halindedir. Otomobili Celal Berktaş kullanmaktadır. Malatya şehir girişine geldiklerinde trafik kontrolü olduğunu gören Berktaş otomobili sağa çeker ve durur. Kontrolü yürüten trafik polislerinden biri otomobile yaklaşır ve “Evraklarınızı görelim” der. Berktaş ehliyetini trafik polisine verir ancak otomobilin ruhsatını bir türlü bulamaz. Halbuki ruhsat da otomobildedir. Dakikalarca süren aramadan sonuç alınamayınca CHP Milletvekili Aslanoğlu, Türkiye’de çokça alışık olduğumuz “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” tavırlarından çok uzak, nazik bir şekilde “Memur Bey ben Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu. Otomobil bana ait. Ama ruhsatını bulamıyoruz sizin de gördüğünüz gibi” der ve gerekirse plaka numarası ile gerekli kontrolleri merkezden yaptırtabileceğini ifade eder. Polis memuru bir anda hiddetlenir ve “Kardeşim sizin milletvekili olduğunuzu nereden bileyim? Alnınız da mı yazıyor milletvekili olduğunuz ?” diye cevap verir. Aslanoğlu bunun üzerine TBMM Milletvekili kimliğini gösterir göstermesine ancak onu teskin etmek mümkün olmaz ve ilgisiz biçimde garip bir cümle sarfeder “ Bizim yukarıda Allah’ımız var”. Aslanoğlu sükunetini koruyarak, “ Bu sözü ne için söylediniz anlamadım ama, yukarıdaki Allah sadece senin değil hepimizin Allah’ıdır” der. Aslanoğlu otomobilin bağlanması gerekiyorsa bu işlemin yapılmasını da söyler, ancak trafik polisi sadece ruhsatı beklemektedir. İşin çıkmaza girdiğini ve yarım saati aşkın zamanını ruhsat muhabbeti ile geçirdiğini gören Aslanoğlu son çare olarak Malatya Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya’yı arar ve durumu anlatır. Emniyet Müdürü Kahya  Aslanoğlu’na telefonu trafik polisine vermesini söyler, ancak trafik polisi tavrını bu anda da sürdürür ve “ Kardeşim telefondaki kişinin emniyet müdürü olduğunu nereden bileyim?” diyerek Aslanoğlu’nun kendisini yanıltmak istediği düşüncesiyle Emniyet Müdürü Kahya ile görüşmeyi reddeder. Bütün bu diyaloglar yaşanırken CHP İl Başkanı Celal Berktaş da otomobildeki aramasını sürdürür ve nihayet ruhsatı bulur. Ruhsat polis memuruna verilir. Aslanoğlu ve Berktaş 45 dakikalık trafik kontrolünden, pardon, sinir harbinden sonra trafik kontrol noktasından ayrılırlar.

 

 

Mesaj Hangisi?

İnönü Üniversitesi’nin yeni rektörü Prof.Dr. Cemil Çelik’in göreve başladıktan sonra, “mesaj” olarak algılanabilecek tasarrufları bekleniyordu. Rektör adaylığı sıralamasını belirleyen seçimler öncesindeki birliktelik doğrultusunda rektör yardımcılıklarına yaptığı atama “ılımlı” bir mesaj olarak algılandı. Daha da önemli mesajı geçtiğimiz günlerde vermişti. Eski rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu’nun da desteklediği bilinen, rektör adayı, eski Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Sezai Yılmaz ve yeni dekan Prof.Dr. Ramazan Özdemir’le birlikte, Malatyalı İşadamları Derneği (MİAD)’nin İstanbul’daki iftar yemeğine katılması “olumlu” bir mesajdı. Tabi bu yaklaşımın ardından, geçen hafta sonunda “Bir yere gitmeyeceğim, buradayım” açıklaması yapan Prof.Dr. Yılmaz da, “dostluk eli” mesajının alındığını yansıtan sözleriyle “olumlu” mesaja en çok katkısı olanlardandı. 

 

Bir de Çelik’in rektörlüğe atanmasından sonra üniversitenin resmi web sitesinde birtakım değişiklikler yapıldı. Doğal olarak eski rektörün konuşmaları, kaldırıldı, yapılan yeni atamalar nedeniyle akademik ve idari birimlerdeki isimler değiştirildi. Ayrıca senato üyeleri ile fakülte yönetim kurullarının isim listeleri de yerlerine yenileri konuluncaya kadar kaldırıldı. Ancak burada dikkati çeken hususlardan biri, İnönü Üniversitesi Senatosu’nun bugüne kadarki kararlarının da internet sitesinden kaldırılmış olmasıydı.: Şimdi, sözkonusu senato kararlarının yeni yönetimin işe başlaması ile birlikte “yok hükmünde” sayılıp sayılmadığı merak ediliyor. Bu da bir başka yere mesaj gibi..

 

Gerçek mesaj hangisi diye merak ediyor insan?!

--

 

Yine İnönü Üniversitesi : Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik göreve geldiği günden bu yana akademik ve idari birimlere birçok atama yaptı. Ama, asıl merakla beklenen genel sekreterlik makamına atama henüz gerçekleşmedi. İnönü Üniversitesi Genel Sekreterliği makamına getirilecek ismin Prof. Dr. Çelik’in yönetim anlayışı, vizyonu ve çalışma yöntemine ilişkin önemli ipuçları vereceği belirtiliyor. Peki, bu kadar önemli bir makama neden henüz atama yapmadı ve neden hala Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu döneminin genel sekreteri Metin Bulut ile devam ediyor Prof. Dr. Çelik? Bu sorunun iki cevabı var : 1- Halen bu görevi yürüten Metin Bulut Kasım ayında emeklilik süresinin dolacağını ve o tarihe kadar çalışmaya devam ederek mevcut makamından emekli olmak istediğini Prof. Çelik’e iletti. Prof. Dr. Çelik Metin Bulut’un bu isteğine olumlu cevap verdi. 2- Rektör Prof. Dr. Çelik, Metin Bulut’a Kasım ayına kadar süre verirken, bu tasarrufunu böylesine kritik bir nokta için doğru ismi bulmak yolunda “zaman kazanma” yöntemi olarak kullandı. Edindiğimiz istihbarata göre ise, Prof. Dr. Çelik tarafından genel sekreterlik için henüz doğru isim bulunmuş değil. Üzerinde çalıştığı en az 5 isim konusunda değerlendirmeler yapıyor, genel sekreter adaylarının artı ve eksilerini yakın çalışma arkadaşları ile birlikte analiz ediyor. Bu konuya dair bir not : Prof. Dr. Çelik’in Metin Bulut’a Kasım ayına kadar süre vermesi ona oy veren bazı akademisyen grupları tarafından bir yönetim zaafı olarak algılanıyor ve yansıtılıyor.  Bu algının güçlenmesi durumunda Prof. Dr. Çelik’in, Kasım ayını beklemeden genel sekreter atamasını gerçekleştirebileceği ileri sürülüyor.

 

 

İhale İptal Edilince!

Restore edilen Beşkonaklar’dan bir konak “Malatya Mutfağı”nın yansıtılacağı otantik bir lokanta olarak planlandı. Geçtiğimiz aylarda burayı amaca uygun olarak işletmek isteyenlerin katıldığı bir ihale yapıldı. Bazı lokantacıların yanı sıra “ev yemeği” yapabilecek olan amatörlerin de talip olduğu ihalede, “amatörleri” devre dışı bırakmaya yönelik bir “örtülü” taktik ile ihale bedeli 25 bin YTL’yi buldu. Alan daha sonra hesabını yaptı ve teminatını da yakarak işten çekildi. İkinci ihale, ilk fiyatın dörtte biri teklif veren Lokantacılar Derneği başkanının oldu. Ancak, ilk ihalenin de iptaliyle sonuçlanan sürece dahli olan başkan, garip karşılanan ikinci ihale iptal edilince pek sinirlendi. İhaleyi gündeme taşıyan Yorum Gazetesi’nin sahibi, muhabiri Yaşar Karaaslan’ı ilk gördüğü yerde üzerine yürüdü. Araya girenler zor ayırdılar. Ancak Karaaslan, özellikle ilk ihale ile ilgili bilinenleri, kulislerde konuşulanları bir yazsa, öfkeli başkan o zaman ne yapar acaba?

 

 

Ve Malatyaspor

Malatyaspor, yine zor ve ilginç bir sürecin ardından lige girdi.. Bu süreçten kaynaklanan sıkıntıları var. Hem de çok ciddi.

 

Geçtiğimiz sezon, neredeyse “kulüpten uzaklaştırılan” diyebileceğimiz Haşim Karadağ, kendisinin en büyük şansı, Malatyaspor’un ise şanssızlığı duruma gelen İlhan Kavuk yönetiminin önceden hesaplayamadığı ve göremediği bir takım olayların ardından, “umut” olarak yeniden Malatyaspor Başkanlığı görevini üstlendi.

 

Nasıl, kendisinden önceki başkanın Hikmet Tanrıverdi olması Karadağ’ın şanssızlığıyla, bu son dönemde kendisinden önceki başkanın İlhan Kavuk olması Karadağ’ın şansıydı. Kavuk, belediyeye odakladığı sıkıntıları gerekçe göstererek, hem de çok sıkışık ve kritik bir takvimde çekilince, yeniden göreve talip olduğu bilinen, ancak ortaya çıkmayan Karadağ’ı “umut” haline getirdi. Onu yönetimi üstlenme daveti gönderilebilecek kadar aklamış, paklamış oldu, zor günlerin “kurtarıcısı” yapmayı becerdi.

 

Belediye başkanı ise her zaman olduğu gibi,  basiret bağlanmasıyla, Malatyaspor konusunda yine “hiçbir şey yapmamış” gibi değerlendirilebilecek bir konuma kendisini getirip oturtmayı başardı. Okyanusu geçip derede boğuldu, kaçıncı kez. Sonuncusu da yerel seçimlere birkaç ay kala oldu..

 

Valiye gelince.. Valinin, geçen yılki ve bu yılki yaklaşımları bize göre hiç de tutarsız değil. Geçen yıl Karadağ’ın bu takıma yararlı olamayacağını görüp, söylerken, daha fazla zarar vermeden görevi bırakmasını sağlarken; bu yıl göreve davet edilmesine “yeşil ışık” yakmış olması, bize göre kanaat değişikliğinden değil, başta hiçbir şeyi fark edemeyen Belediye Başkanı ile camiaya “hak ettiklerinin” bu olduğu mesajıdır.

 

Karadağ için söyleyecek yeni bir şeyimiz yok. Daha önce söyledik ve yazdık. Düşüncemiz değişmedi. İnşallah kendisi değişmiştir, geçmişten ders çıkarmıştır! Karadağ,  yeniden “umut” gibi görülmesini sağlayan, bir önceki yönetimin görevi bırakmasına gerekçe gösterilen ihalenin planlayıcısı belediye bürokratını daha sonra yemeğe davet edecek kadar “dünü” unutan selefi Kavuk’a ne kadar teşekkür etse, azdır.

 

 

Kernek Parkı’nda Bile..

Bir kentte “Belediye Konservatuarı”nın bulunması, o kentin kültürünün, folklorunun, musikisinin itinayla ele alındığının, korunduğunun göstergesidir.

 

Malatya’da olduğu gibi, tamamen amatör ruhla kurulmuş iki derneğin çabasıyla bu konuda gelinecek nokta sınırlıdır, çok önde değildir.

 

Hele Malatya gibi, aldığı yoğun göç nedeniyle, kültürü, folkloru 15-20 yıl içerisinde çok ciddi erozyona uğrayan kentlerde, bu “Konservatuar” meselesi ciddi bir gerekliliktir.

 

O güzelim Arguvan türküsünün, Kernek Parkı’nda dahi “Etek sarı, sen etekten sarısan” diye Urfa ağzıyla okunması, bu konuda acil adımlar atılması gerektiğinin bir göstergesidir.

 

“Malatya Ekibi” diye ortaya çıkarılan, çoğunlukla kıyafet birliği olmayan Halk Oyunları ekiplerinin, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün “Adıyaman Yöresi” kıyafeti benzeri kıyafetlerle bölge yarışmasına götürdüğü, çalıştırıcısının Adıyamanlı olduğu Halk Oyunları Ekibi’nin durumu olayın boyutunu yansıtmaktadır.

 

Geçen yıl Malatya’yı ziyaret eden Başbakanın önüne “yerel kıyafetler”le çıkarılan çocukların tamamının Adıyaman yöresi kıyafetli olmasının çağrıştırdığı nedir, size göre?

 

İşte durum böyleyken, bu konu hiç gündeminde olmayan belediyeden bir şey beklenebilir mi?

 

Sümerpark içerisinde yaptırılan, başta kent müzesi olmak üzere, konservatuar ve benzeri kültürel etkinlikler için kullanılabilecek, konumu itibarıyla da çok uygun olan “tarihi” bir yapıyı, kültürel faaliyetlerin yerine en olmayacak şekilde “Kadın Sığınma Evi” olarak planlayan Malatya Belediyesi ne kadar olayın farkında?

 

Daha da ötesi, konservatuar bir ara gündeme geldiğinde “Ben Malatya Belediyesi’nde gevende (çalgıcı, müzisyen anlamında) istemem!..” diyen ve son günlerde de adı sıkça anılan, “başkandan bile daha etkili, yetkili” denilen bir belediye bürokratı iş başındaysa..

 

İronik olan da, bu belediye bürokratının kızının, kendi tanımlamasına göre “Dünya gevendelerinin merkezi” diyebileceğimiz Viyana’da öğrenimini sürdürmesi!..

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız