SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Neler Oluyor? (83)

A- A+ PAYLAŞ

Deprem Fırtınası ve Duyarsızlık

Geçtiğimiz Cuma günü.. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Merkezi’nin “son depremler” kayıtlarına mutad göz atmalarımızdan birini yapıyoruz.. Malatya sınırları dahilinde Pazartesi’nden Cuma’ya kadar 5 günde 7 deprem olmasını, normal seyrin dışında görerek haber yapıyoruz..

 

Cumartesi günü.. Kandilli’nin kayıtlarını kontrol ediyoruz. Malatya’nın kuzeyindeki ilçelerden Hekimhan, Arguvan ve Yazıhan hattında önemli bir hareketlilik var.. Önce 15 sarsıntıyı haber yapıyoruz.. Cumartesi akşam, gece, sonra Pazar gündüzü ve gecesi.. Depremler sürüyor. Pazartesi’nin ilk saatlerine kadar 40’a yaklaşıyor.. Pazartesi’nden Salı’ya da 10’un üzerinde deprem meydana geliyor..

 

Biz bunu “Deprem Yağmuru” diye haber yaparken, Malatya’yı yönetenler için bu durum “olağandışı” olarak görülmüyor!. Zaten, geçen hafta boyunca İstanbul’daki “malum” Malatya Dayanışma Gecesi’yle ilgililer.. Başbakan davetli ya, tüm dikkatlerini oraya vermişler..

 

Deprem yağmuru dediğimiz, uzmanların ise “Deprem Fırtınası” diye adlandırdıkları ve büyük bir depremin “öncü” sarsıntıları olma ihtimali de bulunan bu sarsıntılarla ilgili “duyarsızlığı” eleştiren haberlerimiz üzerine, İstanbul’daki programları da sona ermiş olan yöneticiler, daha doğrusu Valilik ses veriyor. Ama ne ses verme!. Olayın yine farkında olunmadığını yansıtan, sadece “acil” durum ekiplerinin sürekli görev başında olduğunu bildiren bir açıklamayla.. “Deprem Fırtınası” devam ederken, yöre halkını bilgilendirme gereği duymayanlar, herhangi bir şey olduğu takdirde, ilgili birimlerin işinin başında olduğunu belirtiyorlar, o kadar. Yani Sivil Savunma işin başında, İtfaiyeciler nöbette, Acil Servis 24 saat ayakta, Polis devriye geziyor gibi “rutin” durumları, “Deprem Fırtınası”na karşı duyarsızlık eleştirilerine yanıt olarak sıralıyorlar..

 

Sonra, üniversiteden bir uzman çıkıyor.. “Deprem Fırtınası”nı, daha büyük sarsıntıların olabileceğini belirtiyor.. Bölgede yaşayan vatandaşlar, eğer bu durumdan haberdar oldularsa, örneğin malatyahaber.com’u izliyorlarsa, bazı televizyonların da sonrasında haber yaptığı sarsıntıları öğrendilerse, belki önlemlerini almışlardır!.. Öyle umuluyor.

 

Cumartesi’nden Perşembe’ye geçen zaman içerisinde, deprem yoğunluğunda giderek bir azalma oluyor. İnönü Üniversitesi’nden Prof.Dr. Mehmet Önal, Perşembe günü de tehlikenin daha geçmemiş olduğuna dair uyarılar yapıyor.

 

Allahtan sarsıntılar giderek azalıyor. Tedbirini kendince alan varsa alıyor, haberi olmayanın işi ise Allah’a kalmış..

 

Daha büyük bir sarsıntının olmaması belki de, ilin “çok duyarlı” olmayan yetkililerinin şansı!.. Başka ne denir ki..

 

 

Malatya Siyasi İkbal Malzemesi mi?

İstanbul’da geçtiğimiz hafta sonunda, “Malatya Dayanışma Gecesi” adı altında bir gece düzenlendi.

 

Organizatörleri Malatya Valiliği ile Malatyalı İşadamları Derneği (MİAD) olan bu geceye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da davetliydi.

 

Bir Malatyalı’ya ait olan Holiday Inn Oteli’nde gerçekleştirilen gece, son dönemlerdeki en tartışılan Malatya organizasyonlarından biri olarak gerçekleşti. Başbakanın davet edildiği bu gecenin gündemi, görünürdeki amacı son derece zayıftı. Turgut Özal Tıp Merkezi’ne dışarıdan gelen hastaların yakınlarının konaklayabilmeleri için yapımı düşünülen otel için zaten aylar önce protokol yapılmış olmasına, imzalar atılmasına rağmen, bu otel için işadamlarından “her bir odası için” yardım toplamaya dönüşen bir organizasyon oldu. Bir başbakanın davet edildiği toplantıda organizasyonda, çok daha üst düzeyde ihtiyaçlara ve sorunlara çözüm bulunabilme fırsatı varken, otel için para toplanması ve listeden okunan okullara yardım sağlanma çabasıyla sınırlandırılmış olması kimin fikriyse, Başbakana ayıp edilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Başbakanlı bir organizasyon için çok hafif kalmıştı, bu amaçlar..

 

İktidar partisine mensup bazı siyasilerin bile çok sonradan haberdar oldukları ve hatta organizatörlerine tepkilerini hissettirdiklerini duyduğumuz bu gecede, özel bir hassasiyet gösterildiğini hissettiğimiz tek konu, Malatya Eğitim Vakfı Başkanı Prof.Dr. Mesut Parlak’ın davet edilmemiş oluşuydu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP’nin eski lideri Deniz Baykal’la bir polemik sırasında, hiç gereği yokken merhum hemşehrimiz İsmet İnönü’yü Hitler’e benzetmesine tepki gösteren isimlerden biriydi Mesut Parlak ve bu nedenle söz konusu gece için “kadro dışı” bırakılmıştı.

 

Güncel siyasetin curcunası ve kazanımları (!) ile vefayı bir tarafa bırakıp, “simge” hemşehrilerinden birine karşı yapılmış sevimsiz benzetmeden hiç de rahatsız olmadıklarını, böylece bir Malatyalı hasletinden de çok uzaklaştıklarını yansıtan gece organizatörleri, Başbakanın hoşlanmayacağını düşündükleri bir Malatyalı’yı davet etmemekle ne kazandılar, bilmiyoruz ama…

 

Mesut Hoca’nın bir önemli hemşehrisine sahip çıkma adına dimdik duruşunun, zamanla daha iyi değerlendirileceğinden ve takdir göreceğinden eminiz.

 

Şimdiki konjonktürde İsmet Paşa’ya sahip çıkmak, yakın tarihten bir örnek verirsek; 1982 yılındaki Anayasa oylamasında “hayır” demek, yani bugün hiç kimsenin beğenmediği anayasaya o zaman da karşı çıkmış yüzde 8’lik oran içerisinde yer alabilmek gibi bir şey.  Bazılarının bugünkü demokrat (!) havasına bakılırsa, sanki o anayasaya yüzde 8’lik bir oran değil de, yüzde 92’lik bir oran karşı çıkmış zannedersiniz!

 

Zaman içerisinde, İsmet Paşa’ya sahip çıkma duruşu, hele bu dönemde bunu yapabilmiş olmak ne kadar değerli, ne kadar onurlu bir duruş, bu görülecek.

 

2007 genel seçimlerinin AKP’den milletvekili aday adayları olan, ancak o zamanlar aday yapılmayan Malatya Valisi Ulvi Saran ile MİAD Başkanı Yunus Akdaş’ın kazanımlarını da zaman gösterecek!

 

Şunu da vurgulamanın bir uyarı mahiyetinde faydalı olacağını düşünüyoruz: Sayın Vali şayet gelecekteki seçimlerde AKP çatısı altında şansını yeniden denemeyi düşünüyor ve bu düşüncesini hayata geçirmek yolunda Malatya’daki çalışmalarını referans göstermek için belirli bir program dahilinde hareket ediyorsa, bilmelidir ki ayrıştırıcı ve AKP’lilerin çok sevdiği deyim ile ‘ötekileştirici’ tavır ve tutumlardan vazgeçmelidir. Aksi takdirde, Malatya’nın toplumsal barışı, birlik ve beraberliği bir kişinin siyasi istikbaline kurban verilme tehlikesi ile karış karşıya kalacaktır.

 

 

Siyaset ve Ticaret!..

Daha önce çeşitli haberlerle, “kırmadan, dökmeden” gündeme getirildi, anlatılmak istendi.. Ancak ne AKP, ne de belediye, bazı mensuplarının kişisel ikbal hesapları nedeniyle, kent için kurumlar için  “maddi ve manevi” açıdan ciddi sonuçlar doğuracak ilişkiler için bir düzenleme yapma gereğini duydu.

 

Bazı parti yöneticileri ile belediye görevlilerinin “girift” ilişkilerinden bahsetmek istiyoruz.

 

AKP parti kuruluşu itibarıyla, başkan ve her bir yöneticisi, başkanlığa getirilen kişinin inisiyatifi dışında oluşturulduğu için, lokal düzeyde bu anlamda etkili olamıyor, anlaşılan. Belediye de, aynı organizasyonun benzeri bir yapıda kadrolaştığı için, partiden farklı değil.

 

AKP’nin iki il başkan yardımcısı ile ilgili olarak geçmişte de bazı eleştiriler gündeme getirildi. Bunlardan Harita Mühendisi olan Eyüp Sağlam, belediyeden ihale ile aldığı Karakavak’taki şuyulandırma çalışmasında, bazı kişilerin “tarla” konumundaki arsalarını tam 1600 metre taşıyarak, Ankara yolu kenarına ve değerini 10 kat artıracak yere getirmekle ilgili olarak gündeme geldi. Kendisi yalanladı, kurumsal dayanışma ve siyasi etkilenmelerle meslek kuruluşu ona destek verdi ama, mızrak çuvala sığmadı, belediye son gün sözkonusu şuyulandırma işlemini iptal etti. Ve bu olay halen mahkemede... Önümüzdeki haftalarda duruşması yapılacak. Önemli iddialar var. Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Ceyhan da, o olayla ilgili olarak çok ciddi suçlamalara muhatap. Aynı başkan yardımcısı Çöşnük’teki bir başka şuyulandırma ile ilgili olarak da bazı suçlamalara muhatap. Çöşnük’teki olayın mağduru olan vatandaşın 4-5 kez savcılığa yaptığı ve ciddi iddialar içeren suç duyurusunun ardından, Ceyhan için istenen yargılama izni, bir türlü Valilik bünyesindeki İl İdare Kurulu’ndan çıkmıyor. Valilik, vatandaşın iddialarının adli soruşturma ortamında ele alınmasına izin vermiyor!. Ama Karakavak’taki şuyulandırma ile ilgili suçlamalara muhatap olan Ceyhan için, “düzgün” yapılan bir ön araştırma sonucu soruşturma izni verildi. Aynı kişi, aynı suçlamalar.. Birinde izin var, diğerinde yok.. Bu olayda AKP İl Başkan Yardımcısı olan zat partideki görevini, Belediye Başkan Yardımcısı olan diğeri belediyedeki görevini sürdürüyor.. Üstelik belediye başkanı, Karakavak’taki olayla ilgili “tüm teferruatıyla” bilgilendirilmesine rağmen..

 

AKP’nin bir başka il başkan yardımcısı Avukat Bülent Tüfenkçi, hem siyaseti hem de para kazandığı profesyonel mesleğini aynı anda sürdürmeyi tercih edenlerden. Öyle, siyasi konumunun mesleki faaliyetleriyle ilişkisini ve bunun etik olup olmadığını hiç de dikkate almadan yapıyor bunu. Malatya Belediyesi, eski Hal Binası yerini sattığı Hollanda kökenli firmayla mahkemelik. 50 trilyonun üzerinde bir mali bedeli olan dava bu. Tüfenkçi’nin aynı büroyu paylaştığı, aynı tabelada yeraldığı avukatlardan biri bu davanın resmi avukatı gibi gözüküyor. Ama, aynı büroyu paylaşan 3 avukatın biribirlerine verdikleri vekaletnamelerle, birbirlerinin davalarını takip edebilmeleri, birbirlerinin davalarına girebilmeleri nedeniyle, Tüfenkçi de belediye aleyhindeki davanın karşı taraflarından biri olarak değerlendirilebilir. Ama aynı zamanda Belediye Başkan Yardımcısı Ertan Mumcu’nun eniştesi olan Tüfenkçi, bu durumdan rahatsız olmuyor. Aynı Tüfenkçi, hakkında ciddi iddialar bulunan, yaptığı her iş tartışma konusu olan Belediye Başkan Yardımcılığına da vekaleten getirilen bir belediye memurunun bir davasında avukatlığını yapıyor. Belediye memuru, belediye başkanının mensubu olduğu partinin 2. başkanıyla “profesyonel” bir ilişki kuruyor, belki de bu ilişkisi nedeniyle korunuyor! Tüfenkçi’nin siyaseti bırakıp, sadece avukatlık mesleğini icra etmesi ya da tam tersini tercih etmesi gerektiği söylenemez. Ancak, elindeki siyasi nüfuzunu mesleki çıkarları için kullanmak konusunda bugüne kadar ortaya koyduğu tavrın etik kurallarla örtüştüğü söylenemez. AKP’li bir avukat için AKP-Belediye ilişkisini mesleki kariyer ve çıkarlar doğrultusunda kullanmak, kimi zaman da Malatya Belediyesi aleyhinde gelişmesi muhtemel davalarda belediye karşısında konumlanmak her zaman sorgulanacak bir tavır olmaya devam edecektir.

 

İşte…İki belediye başkan yardımcısı (biri vekil) ve iki AKP il başkan yardımcısı ve bağlantılar…

 

Bundan ne AKP, ne de belediye rahatsız oluyor!

 

Yarın, bu siyasi ilişkilerin mahkeme konusu işleri de etkilediği yolunda iddialar çok daha yüksek perdeden dile getirilirse, örneğin hal binası davasında, belediye tarafı bir şekilde “eksik ve yetersiz” kalırsa, bu yetersizlik karşı tarafa ve avukatlarına avantaj sağlarsa, dolayısıyla Malatya Belediyesi ve tabi doğal olarak Malatya halkı trilyonlarca liralık bir tazminatla karşı karşıya kalırsa, bunun hesabını AKP’nin ve Belediyenin tüm siyasi kadrosu verecektir, bundan emin olun!

 

 

Belediye, Eski Müdürlerini Soruşturuyordu ki…

Malatya Belediyesi’nde Cemal Akın ve Mehmet Yaşar Çerçi dönemlerinde başkan yardımcısı veya daire müdürü olarak görev yapan birçok isim Ahmet Çakır döneminde görevden alındı, yerlerine yeni yönetime yakın olarak bilinen isimler getirildi. Her dönemin adamı olarak bilinenlerin dışında görevden alınan isimler için sürgün yeri olarak ise APK’ya bağlı iki ofis belirlendi. Görevden alınan başkan yardımcıları ve daire müdürleri ana hizmet binasındaki bu ofislerde günlük mesailerini tamamlıyorlar. Belediye Başkanı Ahmet Çakır ve “disiplinden sorumlu(!)” Belediye Başkan Yardımcısı Ertan Mumcu, zaman zaman APK ofislerini ziyaret ederek ofis sakinlerinin masalarında olup olmadığını kontrol ediyor, yerinde olmayanları uyarıyor. İşte bu kontrollerden ‘Devamsızlık’ notu alan iki eski müdür; eski İmar ve Şehircilik Müdürü Hamit Güneş ve eski Hukuk İşleri Müdürü Gülay Dolanbay Zengin hakkında iç soruşturma başlatıldı, soruşturmayı yürütmek üzere de Babaktu’da yerleşik Makine ve İkmal Müdürü Sıtkı Şeker’in belediye yönetimi tarafından muhakkik olarak tayin edildi. Soruşturma sürecinde eski hukuk işleri müdürü ve eski imar müdüründen savunma alındığı, bu aşamada Gülay Dolanbay Zengin’in akrabası olan Sağlık Müdürü Hacı Bayram Zengin’in Belediye Başkanı Ahmet Çakır ile görüşerek Gülay Dolanbay Zengin’e uyarı ya da kınama cezası verilmemesi için devreye girdiği, Başkan Çakır’ın da Zengin hakkındaki iç soruşturma işlemini ‘Uzlaşma’ ile kapattığı ileri sürülüyor. Eski Şehircilik ve İmar Müdürü Hamit Güneş hakkındaki iç soruşturmaya ilişkin ise henüz bir karar alınmadığı belirtiliyor.

 

 

İnönü Üniversitesi Adrese Teslim İlan Yayınlayacak mı?

Cemal Akın döneminde İnönü Üniversitesi’nden çeşitli nedenlerle ilişiği kesilen bazı araştırma görevlileri Cemal Akın’ın yakın arkadaşı ve eski belediye meclisi üyesi Muharrem Çamurlu’nun tavassutu ile Malatya Belediyesi’nde istihdam edilmişti. MOTAŞ Müdürlüğü yapan Gökhan Tuncel, YG 21 Sekreterliği yapan Oğuzhan Göktolga ve avukat olarak belediyeye alındıktan sonra Ahmet Çakır döneminde hukuk işleri müdürlüğü görevini yürütmeye başlayan Oğuzhan Göktolga’nın eşi Sevda Gültekin Göktolga bu kapsamda yer alan üniversite ekibi içinde yer alıyordu. Prof. Dr. Cemil Çelik’in İnönü Üniversitesi rektörlüğüne atanmasından sonra YG 21 Sekreteri Oğuzhan Göktolga tekrar üniversiteye geçti. Şimdilerde ise, MOTAŞ Müdürlüğü görevinden alınan ancak halen Malatya Belediyesi tarafından istihdam edilen Gökhan Tuncel ile Sevda Gültekin Göktolga’nın yeniden üniversiteye dönmek istedikleri, dönüş için İnönü Üniversitesi’nden personel alım ilanı bekledikleri ileri sürülüyor. Bu arada Belediye Hukuk İşleri Müdürü Sevda Gültekin Göktolga’nın Mart ayında Fırat Kalkınma Ajansı’nın 30 uzman alımı konusunda açtığı sınav için başvuruda bulunduğu, ancak ajans tarafından açıklanan ‘Kazananlar’ listesinde yer almadığı öğrenildi.

 

 

Parmak İzi ve Sokağa Atılan Milyarlar  

Malatya Belediyesi bir yandan 20-30 yıldan bu yana faaliyet gösteren esnaftan işyeri açma ve işletme ruhsatı alması için ‘İşyerini kapatma’ tehdidi ile para toplamaya çalışırken bir yandan da topladığı paraları sokağa atmak konusunda son derece başarılı (!) çalışmalar yapıyor. Cemal Akın döneminde başkan yardımcısı Sırrı Günaydın’ın önerisiyle belediye personelinin işe geliş-gidişini disiplin altına almak için satın alınan ve ancak birkaç hafta hayata geçirilebilen Parmak İzi Sistemi Ahmet Çakır döneminde yeniden aktive edildi. Ancak, özellikle Başbakan Recep Tayip Erdoğan imzası ile yayınlanan bir genelge ile kamu kurumlarında "insan onuru ve temel kişilik haklarına" aykırı izleme yapılamayacağına yönelik talimat verilmesi ile birlikte belediye personelinden yükselen itirazlar üzerine ikinci defa denenen parmak izi sistemi yeniden devre dışı bırakıldı. Çünkü Türkiye’de iç hukuk düzenlemelerinde "parmak izi" alma yetkisi, belli şartların varlığı halinde ve sınırlı olarak kolluk kuvvetlerine verilmiştir. Bu bağlamda kişisel bilgilerin korunması, iç hukukta ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinde, “özel yaşamın korunması” çerçevesinde ele alınmakta ve belediye gibi bir kurumun personelinden parmak izi alması özel yaşamın ihlali anlamına gelmekteydi.

 

Malatya Belediyesi’nin ana bina oda ve koridorlarının yanı sıra diğer hizmet birimlerine yerleştirdiği yaklaşık 40 kamera ile birlikte izleme sistemi için bugüne kadar 100 bin TL’yi aşkın para harcandığı ileri sürülüyor. Belediyeyi BBG evine çeviren izleme sistemine harcanan milyarlarca para, sistemin devre dışı bırakılması ile birlikte sokağa atılmış olurken, Ahmet Çakır yönetimi şimdi de Turnike Sistemi yani Kartlı Geçiş Sistemi için çalışıyor. Personelin işe zamanında gelip gitmesi işlemini yönetemeyen belediye bu defa turnike sistemi ile çalışanlarını zapt-u rapt almaya çalışacak. Turnike sistemine harcanacak / harcanan paranın miktarı ise bilinmiyor. Zaten ne önemi var ki? Birkaç haftalık uygulama sonrası çöpe atılan parmak izi sisteminde harcanan milyarlarca para uygulamayı önerenlerin cebinden mi çıktı? Hayır, halkın parasıydı sokağa atılan. Siz, başarısız olacağı baştan belli olan, başbakanlık genelgesine aykırı olduğu ortaya konulan, birçok ilde İl İnsan Hakları Kurulu tarafından da uygulamadan kaldırılan bir sisteme milyarlarca harcatan belediye yöneticisinden bu parayı tahsil etmeyi deneyin bakalım, bir daha böyle bir işe kalkışır mı benzer konumdakiler.

 

 

FBI’nın Ödüllendirdiği ‘Ev Sahibi’

Hatırlayacaksınız,  Malatya Valisi Mehmet Ulvi Saran beraberinde Belediye Başkan Yardımcısı Ertan Mumcu ve Özel İdare Genel Sekreteri Sami Er olduğu halde Nisan ayında ABD’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. ‘Kardeş Şehir’ Baton Rouge’un da ziyaret edildiği ve Vali Ulvi Saran’a Fahri Belediye Başkanlığı Sertifikası’nın verildiği gezi kapsamında Avrasya Amerika Turkuaz Konseyi ve Atlas Vakfı’nın organize ettiği Türk-Amerikan Dostluk Resepsiyonu’na katılmak da gezinin temel amaçlarından birisi olarak açıklandı Malatya Valiliği tarafından.

 

Avrasya Amerika Turkuaz Konseyi ve Atlas Vakfı Fethullah Gülen Cemaati’nin Amerika’daki lobi kuruluşları arasındaki iki önemli örgütlenme olarak faaliyet gösteriyor. Malatya ile kardeş yapılan Baton Rouge kenti ise ‘Fethullah Gülen Hareketi’nin Amerika’da üs olarak seçtiği merkezlerden biri olduğu belirtiliyor. Vali Ulvi Saran’ın katıldığı programı organize eden Fethullah Gülen Cemaati’nin Amerika’daki iki kardeş kuruluşundan biri olan Avrasya Amerika Turkuaz Konseyi’nin Başkanı Kemal Öksüz ise çok ilginç bir ödülün sahibi. Yeni Şafak Gazetesi’nin Taha Kıvanç müstear adını kullanan yazarı Fehmi Koru, 12 Kasım 2005 tarihli yazısında Kemal Öksüz’ün Amerikan İç istihbarat Örgütü (FBI) tarafından ödüllendirildiğini duyuruyor okuyucularına. Fehmi Koru yazısında şöyle diyor:  “Lütfen, kimse bu konuya, -FBI’dan plaket alma- olayını küçümseyerek yaklaşmasın... FBI, ‘eğitimci’ sıfatı ağır basan Kemal Öksüz’e ‘takdir plaketi’ sundu. Üzerinde FBI başkanı Robert S. Mueller’in imzası bulunan plaketten öyle herkese verilmezmiş…” Aynı yazıda Fehmi Koru, Çinli bir profesörün Kemal Öksüz’e verilen ödül karşısında duyduğu şaşkınlığı da anlatıyor: “Harvard ve MIT’de ders veren Çinli profesör, Kemal Öksüz’e, “Ne kadar akıllıca bir iş: FBI seni tâkip edeceğine sen FBI’ın ardına düşmüşsün” diye takılmış”.

 

Amerika’daki Gülen (Fethullah) Enstitüsü başkanlığını da yapan Kemal Öksüz’ün yönetimindeki Avrasya Amerika Turkuaz Konseyi, bir süre önce de ABD Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) eski ulusal istihbarat konseyi başkan yardımcısı Graham Fuller’in konuşmacı olarak katıldığı “Yeni Türkiye: Bölge ve ABD İçin Hangi Anlama Geliyor” konulu bir konferans düzenlemişti.

 

Bu arada Baton Rouge kent yönetimi tarafından Malatya Valisi Ulvi Saran’a verilen Fahri Belediye Başkanlığı Sertifikası’nın aynısının Avrasya Amerika Turkuaz Konseyi Başkanı Kemal Öksüz ve başkan yardımcısı Cemil Teber’e de sunulduğu öğrenildi.

 

 

Esenlik’te Krize Yol Açan İstifanın Arka Planında Ne Var?

 Kısa bir süre önce şirket unvanındaki Malatya Belediyesi ibaresini kaldırarak Malatya Belediyesi ile bağının olmadığı imajını yaratmaya çalışan Esenlik Limited Şirketi’nde yaklaşık 2 aydan bu yana ciddi bir istifa krizi yaşandığı ileri sürülüyor. İddialara göre, şirketin insan kaynakları, idari işler ve ar-ge müdürlüklerinin bağlı olduğu genel müdür yardımcısı Veysel Tay şirketteki yönetim anlayışından rahatsız olduğu için yaklaşık 2 ay önce genel müdür Hacı Uğur Polat’la konuşarak istifa etme isteğini bildirdi. Genel müdür Polat’ın Veysel Tay’ın bu isteğini geri çevirdiği ve beraber çalışmaya devam etmek için ikna etmeye çalıştığı ifade ediliyor. Ancak Veysel Tay’ın ikna çabalarına karşın istifa kararından vazgeçmediği ve istifa dilekçesini verdiği belirtiliyor. Esenlik yönetiminin ise Veysel Tay’ın istifasını geri aldırmak için dilekçeyi işleme sokmadığı ve sümen altında beklettiği ileri sürülüyor. Veysel Tay’ın yaklaşık 2 aydan bu yana izinli sayıldığı iddia edilirken, istifaya neden olan olaylar zincirine ilişkin detayların önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor. İkramiyelerle birlikte yaklaşık 6-7 bin TL maaş aldığı öne sürülen Esenlik genel müdür yardımcılarından birinin mevcut işsizlik ortamında neden işinden ayrılmak istediğine ilişkin soru yanıt bekliyor.

 

 

I-Ih.. Bu Aynı Duygu Değil!..

Malatyaspor, Süper Ligden düştükten sonra, o zamanki yerel aktörlerin, belediye yönetiminin, İstanbul’daki kimi Malatya bağlantılılarının “yanlışlarıyla” yapılan sorunlu yönetim tercihiyle birlikte sokulduğu kötü durumdan kurtulamadı ve 3. Lige düştü..

 

25 trilyon civarındaki borç henüz o düzeye gelmeden çok önce, Malatyaspor’u alıp taşımak mümkün iken, çeşitli nedenlerle, kısır çekişmelerle ve yine yanlış tercihlerle bu yapılamadığı için Malatyaspor, meçhul bir sona doğru yolculanıyor..

 

Malatya’daki yerel yönetim kadrosu, Malatyaspor’dan boşaldığını düşündükleri “futbol sevgisi ve taraftarlık” kaynaklı sevgiyi, bağlılığı, daha iyi maddi koşullardaki Malatya Belediyespor’a aktarabilmenin hesaplarını yapıyor. Bunun için 3. Lig’de yeralan Malatya Belediyespor’a ciddi katkılar sağlayıp, 2. lige çıkardılar. Adını da, önümüzdeki sezondan itibaren kullanılmak üzere “Yeni Malatyaspor” yaptılar.

 

Bu tutacak mıydı?

 

Böyle bir soru vardı, akıllarda..

 

Malatya Belediyespor’un, Muğla’daki ekstra play-off maçlarında gerçekten ciddi başarı göstererek, 2. lige yükselmesinden sonra Malatya dönüşündeki karşılama bunun için bir ölçüyse.. I-ıh.. Bu takım, “Yeni Malatyaspor” adını da alsa, 44 yıllık bir geçmişi olan Malatyaspor’un yerini tutacak, onunla aynı duyguları yaşatacak gibi görünmüyor. Karşılayanlara bakıyoruz, neredeyse tamamına yakını 20 yaşın altındaki gençler.. 44 yıl boyunca Malatyaspor’la yatmış, Malatyaspor’la kalkmış, kar-kış demeden deplasman deplasman peşinde gezmiş, hayatının önemli bir figürü Malatyaspor olmuş insanların “Yeni Malatyaspor”u benimsemiş olduklarını söylemek zor. Sadece adında “Malatya” olan bir ekibin başarısına elbette sevinilir ve alkışlanır.. O kadar.. Büyük çoğunluğun yüreğinde yenisi değil, “gerçek” Malatyaspor var. Elbette, içinde bulunduğu durum acı veriyor, üzüyor.. Ama, taraftarlık böyle bir şey işte. Malatya Belediyespor’un, yani Yeni Malatyaspor’un başarısı o üzüntüyü yok etmiyor.

 

“Gerçek” Malatyaspor’un kurtuluşu, hala büyük bir umut çokca yürekte.

 

 

 

Milli Eğitim Hasançelebi Lisesi’nden Neden Rahatsız?

Son birkaç yıldır Malatya Milli Eğitim Müdürlüğü Hasançelebi Lisesi’ni “öğrenci azlığını gerekçe göstererek” kapatmak konusunda ciddi bir mesai sarfediyor, ancak başaramayınca da yöneticiler agresif tutum sergiliyor. Hatırlayacaksınız, Hasançelebi Lisesi’nin kapatılması konusu ilk olarak 2006 yılında gündeme getirilmiş, Milli Eğitim Müdürlüğü lisenin kapatılması için çalışma başlatmıştı. Belde halkının ve Belediye Başkanı Mehmet Şerif Yıldırım’ın büyük tepki gösterdiği girişim, dönemin Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz’ün inisiyatifi ile iptal ettirilmişti. Malatya Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bulut, Malatya Milli Eğitim Camiası’nın tüm sorunlarını çözmüş olacak ki Hasançelebi Lisesi’nin kapatılmasını yeniden gündeme taşıdı. Bulut konuyu yeniden gündeme taşıdı taşımasına ama, Hasançelebi Belediye Başkanı Mehmet Şerif Yıldırım’dan hiç beklemediği sertlikte bir tepki gördü. Edindiğimiz bilgiye göre, geçtiğimiz günlerde Vali M. Ulvi Saran’ın da bulunduğu bir ortamda Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bulut, Hasançelebi Belediye Başkanı M. Şerif Yıldırım’a ‘Sizin liseyi kapatacağız’ dedi. Bulut’un bu sözlerine Belediye Başkanı Yıldırım ‘Hasançelebi Lisesi’ni hiçbir güç kapatamaz. 37 yıllık lisemizi kapattırmayacağız’ şeklindeki sözler ile sert cevap verdi. Bulut ve Yıldırım arasındaki gerilimli tartışmaya Vali Ulvi Saran’ın müdahale etmediği, sadece tartışmayı izlediği belirtiliyor.

 

 

Kısa.. Kısa.. Kısa..

* Malatya Belediyesi’ne İstanbul’daki bir ilçe belediyesinden nakil geldikten sonra, hem Cemal Akın hem de Ahmet Çakır döneminde yeteneklerinin(!)  keşfine doyulamayan, “hülle” ile yükseltildiği görevlerdeki performansıyla, yaptıklarıyla konuşulan Belediye Başkan Yardımcısı Vekili Abuzer Kabakaş’ın, malatyahaber.com’la mahkemelik olduğu konuyla ilgili duruşmasından bir gece önce bir zamanlama başarısı (!) ile yerel bir televizyona çıkarak, hakkındaki iddialarla ilgili yanıtlar vermeye çalıştığını, birçok konuyu yine kendisine göre çarpıttığını, programın devlet memuru, öğretmen kadrosunda olan sunucusunun yönlendirmesiyle kendince kamuoyu yaratmaya çalıştığını, bu arada bitirdiği bölüm konusunu, hangi göreve getirildiği zaman yazılmış olduğunu bilmeyenleri, bu arada Ziraat Mühendisleri Odası’nı da yanıltacak şekilde gündeme getirmeye çalıştığını, bu arada aynı davayla ilgili olarak mahkemeye belediyenin bir türlü “gerçek” bir görevlendirme belgesi ile doğruyu bildirmek yerine, söz konusu şahsın AKP il başkan yardımcısı olan avukatının işine yarayacak şekilde, mahkemeyi doğru bilgilendirmekten kaçındığının öne sürüldüğünü,

 

* Malatya Belediyesi’nde ortaya çıkarılan imar yolsuzluğunun aylardır yargıda olmasına karşın bugüne kadar nasıl bir işlem yapıldığının kamuoyunca bilinmediğini, buna karşılık belediye yönetiminin imar yolsuzluğunun sonuçlarını ‘suçlananlar’ açısından minimum düzeye indirmek için çaba içinde olduğunu, bunun için imar hukuku konusunda uzman olan çeşitli hukukçuları Malatya’ya davet ederek ‘Bu işi nasıl atlatırız?’ sorusuna cevap aradıklarını,

 

* Malatya Belediyesi’nin tamamı AKP’li meclis üyelerinden oluşan 5 kişilik Denetim Komisyonu’nun hazırladığı 2009 Yılı Denetim Raporu’nda çok sayıda yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, Kamu İhale Yasası’na muhalefet, büyük ihaleleri parçalayarak doğrudan temin yöntemi ile düzenlenen 110 ihalenin 5-6 firma arasında paylaştırılması gibi ağır suçlamalar ve ciddi tespitler olmasına karşın Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın Denetim Raporu’nu yok sayarak herhangi bir işlem yapmadığını, Başkan Çakır’ın bu tutumunun devam etmesi halinde MHP’nin suç duyurusunda bulunacağının MHP il Başkanı Ömer Ekici tarafından açıklandığını,

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız