SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Niyâzî-i Mısrî Kitabına Dair

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:11:57
Niyâzî-i Mısrî Kitabına Dair
A- A+ PAYLAŞ

“MALATYA KİTAPLIĞI” İÇİN YETERLİ OLMAYAN BİR ESER

Necdet KIRCEYLAN

Malatya Kültür Müdürlüğü’nden gelen koca bir paket içinde Dr. Mustafa Tatçı’nın “MALATYA’NIN GÖNÜL SULTANI NİYAZİ-İ MISRİ” kitabını görünce merak etmemek mümkün mü?

Aylar önce, Malatya’nın değerli yazarlarından sayın Orhan Tuğrulca’nın Niyazi Mısri ile ilgili iki değerli kitabını çok büyük keyif alarak okumuş, izlenimlerimi Görüş gazetesinde sizlerle paylaşmıştım.

Büyük İslam Alimi ve Tasavvuf büyüğü rahmetli Kütahyalı Mehmet Dumlu hocamızın iki kitabı ile sohbetlerinde, Niyazi Mısri Hazretlerinin şiir ve nutuklarının açıklamalarını okumuş ve dinlemiştim.

Bu bakımdan sayın Dr. Mustafa Tatçı’nın okurlarına hangi ufuklara yelken açtıracağını düşünerek okumaya başladım. Sindire sindire, tekrar ede ede, notlar alarak kitabı okudum.

“MALATYA KİTAPLIĞI” yayını olan kitap, 197 sahife, hacimli bir eser havası veriyor. 24 sayfası Dr. Mustafa Tatçı’nın tanıtımı, valimizin sunuş yazısı, Niyazi Mısri’nin Aspozi şiiri, içindekiler ve yazarın Söz Başı yazısına ayrılmıştır.18 sayfası kaynakça ile Limni Adası’na yapılan gezinin fotoğraflarına ayrılmış. Kitabın çok büyük bir bölümü 150 sayfa kadarı, yan konulara, kerametlere, Niyazi Mısri’ye övgü yağanlara, şerh yazanlara, nazire, tahmis yazanlara, Halvetilik tarikatına ait bilgilere ayrılmış.

Geriye kalan 100 sayfasının bir bölümü de, Niyazi Mısri Hazretlerinin padişah ve şeyhülislam ile olan ihtilaflarına, Rodos ve Limni’ye olan iki sürgününe, yazarın çok sık kullandığı, yorumlar yaptığı MERAKLISINA NOTLAR yazılarına ayrılmış. Böylece koca kitaptan, Niyazi Mısri Hazretlerinin, nutuklarının açıklamalarına, tasavvuf dünyasına ve tarikatına getirdiği yeni görüş ve uygulamalarına, bu güne kadarki İslam âlimlerinin görüşlerini sunmağa yer kalmamış.

Sayın yazar Dr. Mustafa Tatçı, Büyük İslam Alimi ve Tasavvuf büyüğü rahmetli Şabani şeyhi Mehmet Dumlu hocamızın iki kitabı ile Malatyalı değerli araştırmacı sayın Orhan Tuğrulca’nın iki kitabını okumuş olsa idi, sanırım kitabında pek çok değişikliklere giderdi.

Bu kitapta yer almasını yadırgadığım bazı hususları aşağıya alıyorum:

1.Kitabın yazarı, Niyazi Mısri Hazretlerinin 2. evliliği ile ilgili bir hususu naklederken “bu hadise nasıl bu kadar alenileşmiştir ve ne kadar gerçektir bilemiyoruz” diyerek bizzat bu uygun olmayan hususu naklettiğini itiraf ediyor. Bir tasavvuf büyüğünün anlatıldığı bir kitaba yakışmayan bir husus.

2.Menkıbeler, rivayetler, nakiller ve keramet örneklerine bu kadar fazla yer verilmemeli idi.

3.Tarikat adabında, şeyhi yönlendirme, şeyhten izin almadan oradan ayrılma, dedikoducu müritler nasıl olur?

4.Olgunlaşan müride hilafet verildiğine göre, hilafeti aldıktan sonra son vaazını bir Ramazan öğlesinde yapan Niyazi Mısri Hazretlerinin, caminin çıkışında yanına gelen iki müridin getirdiği peynir ekmeği şeyhi Ümmi Sinan Hazretlerinin emri var diye cemaatin gözü önünde tereddütsüz yemesi ve arkasından gelişen olaylar sanki gerçekmiş gibi, bizzat şahit olunmuş gibi anlatılması, tasavvuf dünyasında ne kadar değer bulur çok merak ediyorum.

5.Niyazi Mısri Hazretlerinin ikinci defa Limni Adası’na sürgün giderken “Devletin çöküşü için 4. semaya çivi çaktım. Benden başkası çıkaramaz” dediği kitapta yer alıyor. Padişaha kızgınlık nedeni ile devlete beddua edilebilir mi tasavvuf büyüklerince? Yazar, bu konunun devamında, devletin çöküşe geçtiği, sadece Çanakkale’de 250.000 vatan evladının can verdiğini belirtiyor. Bu görüşe katılan ya da katılacak tasavvuf büyükleri ile din âlimleri kimler merak etmemek mümkün mü?

6.Kitaba göre, Karabaş-ı Veli ile Niyazi Mısri Hazretlerinin Limni Adası’nda aynı anda sürgünde oldukları zaman, Üsküdarlı Nasuhi Hazretleri adaya ziyaret için geliyor. İki büyük zatın hamamda olduklarını öğrenince, hamama gidiyor, bu iki büyük zatın hamam bohçalarını alıyor (şüphesiz izinsiz olarak) ceplerini paralarla dolduruyor! Nereden baksan, nasıl düşünsen, hele tarikat adabı yönünden uygun görülmesi ve yapılması mümkün olmayan, nakledilmesi hata olan bir husus…

Yerimizin darlığı nedeni ile bu kadarla yetiniyorum. Kitabın son sayfası “SON SÖZ” bölümünde Dr. Mustafa Tatçı “Hazret-i Pir kimdir? Bu satırlarda cevabını veremeyeceğimiz bir sorudur bu. Zira Mısri ‘Bela burcunda dolaşan bir merd-i Hüda’dır ’ O ali makamda dolaşamayanlar fırtınalı bir hayat yaşayan Hazret-i Pir’i nasıl anlayabilir ki?” diye biz okurlarına seslenmektedir.

Büyük din alimi rahmetli Mehmet Dumlu Hazretleri 2002 yılında yayınlanan “Batmayan Güneş Devam Eden Gölgeler” kitabında  Niyazi Mısri Hazretlerini nasıl anlatıyor:

“… üç asırdan bu yana gönüllerimizde yaşattığımız büyük mutasavvıf Niyazi Mısri Hazretleri “(s.36)

“Niyazi Mısri Hazretleri, nice padişahı, devleti ve milleti yönlendiren, ruh veren, coşturan, zaman zaman vecde getiren, böylece tarihin akışına yön veren sultanların, gerçek sultanlığa erişmiş ehl-i hakikat olduğunu anlatmaya çalışır”(s.93)

“Niyazi Mısri, Allah sevgisinin bir zerresi, her kimin gönlüne düştüyse, o bütün vücudu istila ve işgal eder, der”(s.200)

“…Niyazi Mısri Efendimiz bir Nutk-ı şeriflerinde şöyle buyuruyor: Ey benim güzel Allah’ım! Senin lütfunu, ihsanını ve keremini nerede buluruz? Onu gizledin Kahır ve Celal içinde..”(s.195)

“..Niyazi mısri Hazretleri kuvvetli bir şair, yetkili bir vaiz, iyi bir hatip, coşkun bir sufi, mükemmel bir mürşid ve büyük bir velidir.(s.396)

Değerli okurlar, büyük din alimi rahmetli Mehmet Dumlu Efendi ile Orhan Tuğrulca’nın Niyazi Mısri ile ilgili mükemmel eserlerinden sonra, Dr. Mustafa Tatçı’nın bu çalışmasından, üzülerek ifade ediyorum, umduğum tadı alamadım.

Kitabı, bu hali ile “MALATYA KİTAPLIĞI” yayınları arasında yer almamalı idi görüşündeyim…

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız