SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"O İfadeyi Aldık, Hedef Olduk"

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:08:30
A- A+ PAYLAŞ

Zirve Yayınevi'nde biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin davanın 96'ncı duruşması başladı. Tutuksuz sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon duruşmaya katılmadı. 

Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuksuz sanıklar Emre Günaydın, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım polis araçlarıyla getirildi. Tutuksuz sanıklar Abuzer Yıldırım ve Salih Gürler adliyeye arka kapıdan girerken, Emre Günaydın ise ana kapıdan içeriye alındı. Duruşmada, tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile tutuksuz sanıklar Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen ve Hüseyin Yelki de hazır bulundu.

Tutuklu sanık Varol Bülent Aral, Adana F-Tipi Cezaevi'nden, tutuksuz sanık Hamit Çeker Elbistan E-Tipi Cezaevi'nden, tutuksuz sanık Cuma Özdemir ise Darende Adliyesi'nden telekonferans sistemiyle duruşmaya katıldı.

Tutuksuz sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon duruşmaya katılmadı.

Zirve Yayınevi davasının tutuklu sanıklarından Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger, Zirve Yayınevi cinayetleri davasının “Paralel Devlet Yapılanması” tarafından jandarma personeli üzerine yıkılmaya çalışıldığını iddia etti. 

Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Zirve Yayınevi davasının 96. duruşmasının ilk oturumunda mahkeme başkanı Vedat Koç, celse arasında gelen evraklar hakkında bilgi verdi. Başkan Koç, gizli tanık İlker Çınar’ın askeri cezaevinde yatarken kendi hesabına gelen paranın çekilmesi ile ilgili belgelerin asıllarının mahkemeye gönderildiğini belirtirken, Ergenekon Davası ile ilgili gerekçeli kararında mahkeme dosyasına ulaştığını kaydetti.

Mahkeme Başkanı Vedat Koç, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan talep edilen Kozmik Oda ile ilgili soruşturma dosyasından istenen belgelerin talep edilmesine cevap verilmediğini, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada ele geçirilen delillerle ilgili makbuzların gönderildiğini, talep üzerine MİT’ten jandarmadan gönderilen 5 adet belgenin mahkeme dosyasına gönderildiğini, Orgeneral Hurşit Tolon ile ilgili CD imajının dosyanın Yargıtay’da olması nedeniyle buradan talep edildiğini, Levent Ersöz’ün 7 Kasım 2014 tarihinde Ankara’da dinlenilmesi için gün verildiğini, Kırşehir Emniyet Müdürlüğü’nce gönderilen yazıda, Binbaşı Haydar Yeşil’e ait hard diskin imajı alınmadan delil poşetine konarak Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğinin belirtildiğini, tanık Zekeriya Beyaz ile ilgili olarak Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nce herhangi bir işlem yapılmadığının göründüğünü, İlker Çınar ile ilgili olarak Tarsus Askerlik Şubesi’ndeki tüm belgelerin mahkemeye gönderildiğini, gizli tanık Adıyaman’ın vermiş olduğu ifade üzerine Meteoroloji’den istenen bilgide, belirtilen tarihte Malatya bölgesinde kar yağışı olmadığının belirtildiğini, celse arasında tutuklu sanık Varol Bülent Aral’ın etkin pişmanlık yasasından yaralanmak için dilekçe gönderdiğini, gizli tanık İlker Çınar’ın da basında kendi aleyhinde çıkan haberlere ilişkin açıklamalı dilekçe gönderdiğini belirtti.

Mağdur avukatlarından Murat Dinçer, gelen evraklar üzerinde daha sonra değerlendirme yapacaklarını belirtip davanın geldiği noktayı eleştirerek, “Artık karar bekliyoruz. Dava karar aşamasındayken yeni yeni talepler alınıyor. Duruşma disipline edilmeli” dedi.

Mağdur avukatlarından Erdal Doğan ise, Kozmik Oda soruşturması ile ilgili belgelerin ısrarla mahkemeye gönderilmediğini ve bunun mahkemece göz önüne alınmasını talep ederek, mahkemece kabul edilen bazı taleplerin davanın esasına ilişkin olmadığını kaydetti. Avukat Doğan, dava sanıklarınca basına verilen röportajlarda yanlış yönlendirmeler yapıldığını belirtti.

Sanık avukatlarından Faik Demez ve Şahin Evin, gelen ara karalarla ilgili belgeler hakkında daha sonra değerlendirme yapacaklarını kaydetti.

Sanık Emre Günaydın’ın avukatı Niyazi Tokmak ile sanık Salih Gürler’in avukatı Ekrem Karadeniz ise sanıklarla ilgili olarak uygulanan adli kontrolün her gün karakola gidilerek imza verilmesi şeklinde uygulanmasını talep ettiler.

Sanık Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un avukatı İlkay Sezer, İlker Çınar’ın sanık sıfatıyla sanık avukatları bilgisi olmadan ve bilgi verilmeden sorgusunun yapıldığını hatırlatarak, böyle bir sorgulama şeklinin Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda olmadığını, adil yargılama ihlali yapıldığını ve sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın sorgusunun mahkemede yeniden yapılmasını talep etti.

Av. İlkay Sezer, gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın sorgusu esnasında kendisi ile irtibat sağladığını iddia ettiği asker görevlisi Ahmet Erdoğan’ın fotoğrafını teşhis ettiğinin dosyada belirtildiğini, ancak bu fotoğrafın dosyada bulunmadığını, asker kökenli olduğu belirtilen Ahmet Erdoğan’ın açık adres bilgilerinin Genelkurmay Başkanlığı’ndan istenerek tanık olarak dinlenilmesini ve teşhis edildiği belirtilen fotoğrafla da varsa böyle bir şahsın karşılaştırılmasını talep etti.

Av. Sezer, sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili olarak bazı iddialarda bulunulduğunu ve bu iddiaların mahkemece Genelkurmay Başkanlığı’ndan sorulması gerektiğini de kaydetti.

Sanık avukatlarından Yasemin Hamamcı ise, asker sanıkların ikinci bir iddianame ile davaya dahil edildiğini, sanıkların şimdiye kadar adil yargılanmadığını, cinayetle alakası olmayan kişilerin bu davaya dahil edildiğini ve eski mahkeme heyetinin sanık taleplerini hiçbir zaman dikkate almadığını ve taleplerin ancak mahkemenin yeni heyeti tarafından kabul edildiğini belirtti.

Sanık Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger’in avukatı Saim Tuğrul ise, yargılamalarda tarafların her aşamada mahkemeye delil sunabileceğini belirterek, “Geçmiş mahkeme heyetince adil bir yargılama yapılmadı ve hiçbir talebimiz karşılanmadı. Şu anda taleplere ilişkin gelen belgelerde çok ciddi cevaplar verilmiştir. Bu dosyada gizli tanıklar yalan söylemiştir. Gizli tanık Adıyaman’ın ifadesi ile ilgili talebimiz eski mahkeme heyetince reddedilmişti. Yeni mahkeme heyetinin talebimizi kabul etmesi üzerine Meteoroloji tarafından gönderilen yazıda tanık Adıyaman’ın ‘Kar yağıyordu gidemedim” demesine karşın, o belirtilen tarihte Malatya bölgesinde kar yağışı olmadığı belirtiliyor. İl güvenlik toplantı tutanaklarında sanki misyonerlerle ilgili konuyu sadece jandarma gündeme getiriyormuş gibi vurgulanıyor. Biz İl Güvenlik Toplantılarında kurumların ıslak imzalı sunumlarını talep ediyoruz” dedi.

Ülger’in diğer avukatı Halis Önal ise, “Gizli tanık Adıyaman’ın mağarada gömüldüğünü söylediği silahın gömülme tarihi ortaya çıktığında bu kumpası kuranlar da ortaya çıkacaktır” diyerek, mağarada bulunan silahın gömülme tarihinin mutlaka belirlenmesi gerektiğini ifade etti.

Duruşma savcısı Zafer Hazar ise tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Varol Bülent Aral’ın tutukluluk haline devam edilmesini talep etti.

Sanık Abdullah Atılgan, kendisinin 2012 yılından beri kısım amirinin tanık olarak ifadesinin alınmasını talep ettiğini ancak bu talebin 2014 yılında mahkemenin yeni heyeti tarafından kabul edildiğini, kısım amirinin vermiş olduğu ifadenin okunmasında her şeyin görülebileceğini belirtti.

Mehmet Ülger’in avukatı Saim Tuğrul, “Davanın bur kumpas olduğu açık ve net olarak ortadır. İlker Çınar’ın hiçbir beyanı dikkate alınmamalıdır. Hatta İlker Çınar bile, ‘beni paralel yapı kullandı’ diyecek duruma gelmiştir. Mehmet Ülger 42 aydır tutukludur. Aracı olduğu iddia edilen kişiler ise ortada yoktur. Bunlardan birisi ise tanık olarak mahkemede dinlenmiştir” diye konuştu.

Tutuklu sanık Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger, duruşmada söz alırken duruşma savcısı Zafer Hazar’a dönerek, “Tutuksuz yargılanmaya talep edeceğim, ancak HSYK’daki değişiklik nedeniyle dava savcısı sayın Hazar’ın yargı imamından talimat almıyor diye düşünüyorum” dedi. Bunun üzerine savcı Hazar “Bununla ilgili deliliniz var mı Mehmet Ülger” diye sordu. Mehmet Ülger ise, “Düşünmüyorum diye söyledim” dedi.

Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger, kendisinin ve diğer jandarma personelinin bu davaya ‘paralel devlet yapılanması’ tarafından dahil edildiğini belirterek, kendisini ve jandarma personelinin paralel devlet yapılanmasının başta 2. Ordu Komutanlığı ve Elazığ 8. Kolordu ve çevresindeki jandarma personelini fişleme faaliyetini ortaya çıkardığını söyledi.

Ülger, “Savcılar tespit etiğimiz isimlerin ifadelerini bile o dönem almamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, paralel devlet yapılanmasının farkına daha yeni vardı, ama ben o zaman vardım ve paralel devlet yapılanmasının faaliyetlerini ortaya çıkardım” ifadelerini ileri sürdü.

Ülger, kendisinin 1 yıl süreyle Azerbaycan’da görev yaptığını ve orada Fethullah Gülen’in Kafkasya imamının Azerbaycan’da yaptığı toplantılara katılmamasından dolayı rahatsız olduklarını ileri sürdü.

İhbar mektuplarının özellikle 2 savcıya gönderilmesinin de çok önemli bir ayrıntı olduğunu belirten Ülger, kendisinin vermiş olduğu dilekçelere savcılığın aylarca cevap vermemesine karşın, Adem Yavuz Arslan ile ilgili şikayetine ise 1 haftada cevap verilerek, kendisi hakkındaki iftiralar için kovuşturmaya gerek duyulmadığını da ileri sürdü.

Kendisine yönelik iftiraların Fethullah Gülen’e bağlı polislerce yapıldığını, Malatya’daki görevi esnasında Organize Sanayi Bölgesi’nde paralel devlet yapılanmasının haraç toplamasına müsaade etmemesi nedeniyle hedef haline getirildiğini öne süren Ülger, dava iddianamesinin de yine paralel devlet yapılanması tarafından hazırlatıldığını ileri sürdü.

Zirve Yayınevi cinayetleri öncesinde atış talimi yapan sanıkların polis tarafından yakalandığını, ancak olay yerinde bulunan kuru sıkı silahın, atış taliminde kullanılan silah olduğunu belirten Ülger, o dönemki emniyet yöneticileri üzerindeki dikkate uzaklaştırmak için cinayetin jandarma üzerine yıkılmaya çalışıldığını iddia etti. Ülger, “Cinayeti jandarmanın üzerine yıkmak isteyen paralel devlet yapılanması suçüstü yakalanmıştır ve cinayetleri Fethullah Gülen cemaatinin üzerine yıkılacağı yaygarasını koparmıştır. Fethullah Gülen grubu ile ilgili telefon dinleme taleplerimiz o dönem cumhuriyet savcılarınca reddedildi. Fethullah Gülen grubu o dönem devlet için tehlike görünmüyordu. Malatya il imamının ve bölge imamının kendi adlarına cep telefonları bulunmuyordu” iddiasında bulundu.

Mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.

Zirve Yayınevi davasının 96. duruşması aranın ardından devam etti. Tutuklu sanık Binbaşı Haydar Yeşil, “Cezaevindeki başka şahsa yalan ifade verdirerek, asıl sanığı beraat ettirerek aleyhimize tanık yaptırdılar” iddiasında bulundu.

Zirve Yayınevi davasının 96. duruşmasının 2. bölümünde tutuklu sanıklar emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger ve Binbaşı Haydar Yeşil’in talep ve görüşleri alındı. Ülger, yaptığı savunmasında, “Paralel devlet yapılanmasını TSK’ya sızması ile ilgili olarak Uzman Çavuş Aykut Saka’nın ifadesini aldıktan sonra hedef haline geldik. Aykut Saka’nın paralel yapının TSK ile ilgili çalışması hakkında verdiği bilgiler ve edinilen istihbari çalışmalar üzerine durumu 2. Ordu Askeri savcılığına bildirdik. Aykut Saka 2. Ordu Askeri savcılığına verdiği ifadesinde ‘Fettullah Gülen cemaati mensupları benden Mehmet Ülger’in Zirve cinayetlerini işlediklerine dair kendi el yazımla ihbar mektubu yazmamı istediklerini’ belirtmiştir. Paralel devlet yapılanması mensupları cinayetleri jandarma üzerine yıkmak isterken suçüstü yakalanmışlardır. Eski mahkeme heyeti ve soruşturma savcıları bu davada gerçekleri ortaya çıkarmanın aksine delilleri karartmak için çaba göstermiştir” dedi.

Aykut Saka’nın evinden dizüstü bilgisayarının çalınarak içerisindeki kadınlarla ilgili görüntüsünün internette yayına verildiğini belirten Ülger, kendisini evine de girilerek dizüstü bilgisayarının çalındığını belirtti.

Mahkemede söz alan tutuklu sanık Haydar Yeşil, “Bu dosyada yapılan hukuksuzlukların ve sahteciliklerin görünmemesi için dosya ile alakası olmayan binlerce evrak dahil edilmiştir. Mütalaalar da 4 sanık için silahlı terör örgütü, 3 sanık içinde terör örgütü suçlaması yapılıyor. Sayın savcı 7 Haziran 2012 tarihli mütalaasında delillerin tam olarak toplanamadığını belirtiyor. Ancak 8 Haziran 2012 tarihinde ise iddianameye mahkemeye sunuyor. Sayın savcı ya delilleri toplayamadı, ya da ‘topladım’ diyerek mahkemeye yalan söyledi. Mütalaa da benim için verilen suçların hiç birisi mahkemede sunulan iddianamede bulunmamıştır. 7 Haziran 2012 tarihinde henüz deliller toplanamadıysa, 8 Haziran 2012 tarihinde nasıl iddianameye hazırladınız? Neden yangından mal kaçırır gibi iddianameyi hazırladınız? İddianamede sanıklar Haydar Yeşil, Mehmet Ülger ve Ruhi Abat için tutuklama talebi yoktur. Neden bulunmamıştır? ‘silahlı terör örgütü’ ve ‘terör örgütü üyesi’ olmak diye hukuken bir kavram var mıdır? Bu dosyada ‘yalanda’ olsa ‘Haydar Yeşil bu cinayetleri işledi’ diye bir ifade var mıdır?” ifadelerini kaydetti.

“SAVCILAR YALANCI TANIK İFADELERİ İLE DOSYAYA SAHTE EVRAK SOKMUŞLARDIR”

Haydar Yeşil şunları söyledi: 

“Bir savcı, soruşturma dosyası açıp yargılaması devam eden bir olayla ilgili soruşturma açabilir mi? Yaşar Adak, kenevir dosyasından beraat ettirilerek Zirve Yayınevi davasında aleyhimizde tanıklık yaptırılmıştır. Mahkemeye suç duyurusunda bulunuyorum; savcılar yalancı tanık ifadeleri ile dosyaya sahte evrak sokmuşlardır. Beni dosyaya sahte belge koymakla suçlayanların kendileri dosyaya sahte belge koymuştur. Erhan Elalmış adlı şahıs Cumhuriyet Başsavcılığa gönderdiği dilekçesinde, ‘Ben yaralama suçunda cezaevine girdim. Bu tarihte bu suçu nasıl işledim’ diyor. Erhan Elalmış’a, kenevir dosyasında, ‘Kenevirleri jandarmada müdürün talimatı ile bahçeye ektim’ dedirtilerek, Yaşar Adak yalan beyanlarla beraat ettirilerek, aleyhimizde tanık yapmışlardır.”

“OSMAN ULU GİZLİ TANIK İSE İFADESİNİN ARAŞTIRILMASINI İSTİYORUM”

Tutuklu sanık Yeşil, Malatya’daki Begüm Kartal cinayetinin hükümlüsü Osman Ulu ile ilgili olarak da, “Osman Ulu, 30 Mayıs 2014 tarihinde 2014/2587 sayılı dosya numarası ile cezaevinden sayın savcının odasına getirildiğini ve hiçbir hukuki işlem yapılmadan tekrar cezaevine gönderildiğini öğrendim. Malatya Adliyesinde 2014/2587 sayılı dosya var mıdır, yoksa neden çağrılmıştır? Osman Ulu gizli tanık mıdır, bunun araştırılmasını istiyorum. Bunu sorulmasını talep ediyorum. Osman Ulu gizli tanık ise ifadesinin araştırılmasını istiyorum” diye konuştu.

Yeşil, “14 Ocak 2013 tarihinde 3 ara kararlarına yaptığım itiraz için bugüne kadar bana cevap verilmemiştir. Mahkeme başkanı o tarihte ‘Diyarbakır 6 Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiğini ve itirazların reddedildiğini’ belirtmiştir. Bu durum duruşma zaptında da bulunmaktadır. Ancak ben Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine başvurdum ve bana o tarihte Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin nöbetçi olmadığı tarafıma bildirildi” ifadelerini kaydetti.

“1 NİSAN ŞAKASI SANDIM”

Yeşil, “Veysel Şahin, 1 Nisan 2013 tarihinde dinlendiğinde 1 Nisan şakası sandım. Veysel Şahin, telefonları dinlenmiş, operasyon yapılmış ve yargılanarak 29 yıl hapis cezası almıştır. Aynı Veysel Şahin, bu davada telefonları dinlendiği için mağdur sıfatıyla tanık olarak dinlenmiştir. Siz olsanız 1 Nisan Şakası sanmaz mısınız?” diye konuştu.

“TUTUKLAMA GEREKÇESİ, ASLINDA LEHİME”

İddianamede gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın isminin bin 400’kez geçtiğini belirten Haydar Yeşil, “Tutuklanmama gerekçe gösterilen İl Emniyet Komisyon Toplantıları bizim yasal olarak çalıştığımızı gösterir. Eğer bu toplantı suç ise o komisyonu üyesi tüm kuruluşlarının burada yargılanması gerekir. Bu toplantıları bizim yaptığımız çalışmaları MİT ile Emniyet ile Garnizon ile paylaştığımızı gösterir. Tutuklanmama gerekçe gösterilen İl Emniyet Komisyon toplantısı aleyhimize değil, lehimizedir, çünkü yasal olarak çalıştığımızı gösterir” ifadelerini kullandı.

Yeşil, yine telefon görüşmelerini gösteren HTS kayıtlarının da tutuklanma gerekçesi gösterildiğini belirterek, “Kiminle görüşmüşüm, yaptığım görüşmelerin hangisinde suç unsuru var. Mehmet Ülger ile görüşmüşüm, benim il komutanım, diğer jandarma personeli ile görüşmüşüm benim personelim. Telefon ile konuşmak suç mudur? Burada suç olması gereken benimle ilgili 6 tane dinleme tutanağının hiçbir suç unsuru olmaması ve dava ile ilgisi bulunmamasına rağmen dosyaya konmuş olmasıdır. HTS kayıtlarında yapılan sahtelikleri ise esas hakkındaki savunmam da belirteceğim” dedi.

Dosyadaki ses kayıtları ile ilgili de konuşan Binbaşı Haydar Yeşil, “Ses kayıtlarının kime ait olduğuna dair yetkin kurumlara inceletme yapılmamıştır. Zirve Yayınevi cinayetleri öncesi yapılan ses kayıtlarında Zirve Yayınevi ile ilgili tek bir kelime geçmiyor. Bu ses kayıtları bilirkişi raporları ile ancak delil olabilir. Bu ses kayıtları savcının Hopa ilçesini Trabzon’un ilçesi gibi göstermesinin bir delilidir. Ses kayıtlarının dezenformasyon amaçlı hazırlandığı iddia ediliyor. Hangi dezenformasyon da bu ses kayıtları kullanılmıştır? Hardiskte aleyhime tek bir delil yoktur” dedi.

“GENELKURMAY İŞLEM YAPMAYA GEREK DUYMADI, BENİM ALEYHİME DELİL OLDU”

Dava dosyasında bulunan MİT’in TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderdiği belgelerle ilgili olarak ise Binbaşı Haydar Yeşil, “Bu bir rapor değildir, Özel Kuvvetler ile ilgili MİT’e gönderilen ihbar mektuplarıdır. Genelkurmay Başkanlığı 2007 yılında bunlarla ilgili işlem yapmaya gerek duymamış, ama bugün benim aleyhimde suç delili olarak kullanılıyor. İhbar mektuplarının delil olarak sunulması, ismini bile yazmaktan korkan alçakların vatansever olarak gösterilmesidir. İçinde siyah-beyaz geçen herkesi Beyaz Kuvvet yapılıyor. Zekeriya Beyaz’ı bile soyadından dolayı sanık yapacaklar. Beyazıt Öztürk’ün resmini araçlarda görselerdi her halde onu da sanık olarak gösterirlerdi. İlker Çınar kendisini bu kuvvetlerin elemanı olarak gösteriyor. En yakın arkadaşı mahkemede tanık olarak ifade verdi. Dedi ki, ‘Birliğimiz Hakkari’ye gidecek diye firar ettik.’ Birliği Hakkari’ye gidecek diye korkarak firar eden birisini seferberlik için almazlar. Çünkü düşman daha gelmeden kaçar” şeklinde konuştu.

Mahkeme heyeti duruşmayı 16 Ekim Perşembe gününe erteledi.

Öte yandan, davanın asıl sanıklarından olan ve tutuksuz yargılanan Emre Günaydın adliyenin ön kapısından çıkarak polis aracına binerken, Salih Gürler ile Abuzer Yıldırım ise adliyenin tutuklu sanıklarının giriş yaptı arka kapıdan çıkış yaptılar.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız