SON DAKİKA
SON DEPREMLER

O Malatya'ydı..

A- A+ PAYLAŞ

İsmet YALVAÇ

Malatya’nın ‘Hadi Amcası’, bizlerin ‘Hadi Abi’siydi o..

Malatya’nın mutluluklarının gülen yüzü, acılarının hemen yanıbaşındaki biriydi.

Kimliği ile kişiliği ile kendisine yüklediği misyonla Malatya’ydı Hadi Abi.. "Has Malatya" adamının son örneklerinden biriydi.

Malatya aşığı, Malatya’nın kendisinin var olduğu dönemine ilişkin bölümüne de tanıklık gibi bir görev üstlenmişti sanki.. Acı gün, mutlu gün.. O günlerin neresinde Malatya, neresinde Malatyalı varsa, olabildiğince oradaydı..

Daha çok cenaze işleri ile ilgisi ön plana çıkarılan Hadi Abi bu yönüyle mi hatırlanmalı?

Elbette hayır..

Malatya’nın siyasetinde vardı.. İnönü Üniversitesi’nin kurulmasıyla sonuçlanan toplum hareketini organize eden derneğin içindeydi.. Kayısı Şenliklerinin ilk organizasyonunda o vardı.. Malatyaspor kongrelerinde, maçlarında, Malatya’daki her sosyal faaliyetin, her kültürel faaliyetin bir yerinde; ya içinde, ya tanığı, ya hazurunu olarak, onu görürdünüz..

O bir vefa adamıydı da.. 1973 yılında bir araya gelen bir grup Malatya sevdalısı, Kayısı Şenlikleri düzenlemek, sonraki yıllarda da bunu Malatya Fuarı’na dönüştürmek için harekete geçmişlerdi. Tabi bugün yapılan “festival ve fuar”dan çok daha öteydi hedefleri. Sonra bu oluşumdakilerin çoğu İnönü Üniversitesi’nin kuruluşunda da yine lokomotif görevi gördü. Aradan onlarca yıl geçti. Aralarında kendisinin de yeraldığı bu bir grup Malatya sevdalısını -ki, bir çoğu kaydı hayat şartları nedeniyle Malatya dışında, bazıları vefat etmiş- unutturmayan isimdi Hadi Abi.. Her Kayısı Şenliği’nde, elinde bu Malatya sevdalılarının fotoğraflarının yeraldığı çerçeveyle tören yerine gelir, işte onları tek tek anlatırdı, herkese.. Ölene rahmet, kalana selamet dilekleri gönderir, göndertirdi.. (Fotoğrafta)

O Malatya’ydı demiştik.. Evet gerçekten öyleydi.. İki hemşehrimizle hep iftihar ederiz.. Merhum Cumhurbaşkanlarımız, hemşehrilerimiz İsmet İnönü ve Turgut Özal.. Akrabalık bağı da bulunan İsmet Paşa’nın çoğu kez yanında, Turgut Özal’ın ise Malatya’ya geldiğinde, ve biraz geç gördüğünde “Hadi nerdesin yahu?” diye sorduğu arkadaşıydı da. Özal'ın, kardeşinin kendisine belediye başkanlığı için lanse ettiği ismi bile “Nasıl biri?” diye sorduğu kişiydi Hadi Abi.. İki büyük hemşehrimizin de ortak dostuydu, yakınıydı Hadi Abi.. Her ikisi de vefat ettiğinde, Malatya’daki baba mezarlarının topraklarından götürüp, Ankara ve İstanbul’daki kabirlerine “Malatya’dan baba toprağı” diye serpen bir gönül adamıydı.

O’nun fotoğraf arşivini ortaya koyarsanız, Malatya’nın sosyal, siyasal, kültürel yönüyle 1930’lardan sonrasını görürsünüz. İyi günüyle, acı günüyle.. Vefatından 1 hafta öncesine kadar.. Hasta haline rağmen, ölümünden 1 hafta önce yine bir açılış töreninde hazır.. Orada 80 yaşın yorgunluğu ve hastalığının Hadi Abi’yi ne kadar güçsüz bıraktığını gören milletvekili Mücahit Fındıklı, o açılış törenini görüntüleyen basın mensuplarına “Arkadaşlar.. Tarihi görüntülüyorsunuz, biliyor musunuz?” sözleriyle Hadi Abi tespiti yapıyordu.

***
Hadi Abi’nin cenazelerle ilgili yönü, kendisini hep ön plana çıkarttı.

Malatya’da, kurumsallaşmış bir cenaze hizmetinin olmadığı ve ciddi ihtiyacın duyulduğu dönemde, 1954 yılında eşinin vefatının ardından “fahri” olarak girişmişti buna. Cenazesi olan onu bulur, gerisini o hallederdi. Kazıcıyı, cenaze yıkayıcısını bulur, levazımatı tedarik eder, cenazeye bizzat katılır, kabre indirirdi. Maddi koşulları uygun olanlar daha sonra bu hizmetlerin bedelini kazıcıya, cenaze yıkayıcısına, imama, levazımatçıya verir, maddi koşulları uygun olmayanlar ise “Allah rızası” kabilinden o hizmeti verenlerden helallik alırlardı.

İldeki “garip” memurların cenazesi olduğunda resmi makamların ilk ulaştığı isimdi Hadi Abi. Onu haberdar ederler, her işlemi o yapar, yaptırırdı.

“Kabristan Çantası” yazılı bir çantası vardı.. İçerisinde üzeri dualar yazılı yeşil tabut örtüsü, bir de defin sırasında giydiği tulum vardı. O tulum da, bir yakınının cenazesini yağışlı bir havada defneden Hadi Amca’nın elbiselerinin çamur olduğunu gören bir gurbetçi hemşehrimizin daha sonra Almanya’dan gönderdiği hediyeydi. “Yağmur geçirmez” derdi Hadi Abi.. Malatya’da cenazelerde daha önce tabut üzerine halı serilirdi. Bu halılar defnin ardından ölenin yakınlarınca mahalle veya semt camilerine hibe edilirdi. Veya tabut üstüne, erkekse merhumun paltosu veya ceketi, bayansa başörtüsü, dolağı, yazması konulurdu. Palto ve ceket serilemeyecek kadar yoksul olanların tabutunda ise, Hadi Abi’nin çantasındaki o dua yazılı yeşil renkli örtü olurdu.

Cenaze arabası vs. olmadığı için, Hadi Abi’nin yoğun olarak cenaze işlerini yaptığı dönemde, cenazeler mezarlıklara kamyonlarda götürülürdü. Niyeydi bilmem, kamyonun kasasının sol arka köşesinde olurdu hep. Sancaktar’a, Kuyuönü’ne, Alibaba’ya, Karababa’ya, Çarmuzu’ya, Kiltepe’ye cenaze götürürken..

1954’den 1989 yılına kadar devam etti Hadi Abi’nin cenaze yoğunluğu. Sonra Mezarlıklar Müdürlüğü kuruldu, Şehir Mezarlığı hizmete girdi, Hadi Abi’nin verdiği, aracı olduğu bu hizmetler “kurumsallaştı”.. Sonra da giderdi her duyduğu ya da çağrıldığı cenazeye. Ama sağlığının iyi olduğu dönemde, daha çok “vasiyet” üzere cenazeyi kendisi defnederdi.

Katıldığı, defnettiği her cenazeyi, “alameti farikası” olan “yeşil mürekkepli” dolma kalemiyle de defterine kaydederdi. Ölümünden kısa bir süre önce yapılan röportajda, kayıt sayısının 27 bin 100 olduğunu söylemişti. 1989 yılında hizmete giren Malatya Şehir Mezarlığı’nda 2007’nin şu aylarına kadar 18 yılda defnedilmiş toplam cenaze sayısı 27 bin 500 civarında.. Hadi Amca’nın ne kadar cenaze defnettiğine dair “fiili” kıyas görüntüsü de bu durumdur.

Katıldığı her cenazede hüznü yüzüne yansır, o hep gülen yüzüne hüzün çöker, gözleri dolu dolu olurdu.

O’nun gözyaşlarına, ağlamasına üç kez tanık oldum..

Biri 1978’de merhum belediye başkanı Hamit Fendoğlu ve yakınlarının katledilmelerinin ardından kentte meydana gelen tahrip ve yağma olaylarından sonra yapılan toplantıda, dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’ya “Bakan beg.. Melmeketi yaktılar, yıktılar.. Gardaşı gardaşa vurduruyular..” derkendi. Gözyaşlarını tutamamış, ağlamaya başlamıştı, Malatya’nın o haline..

Sonra, büyük oğlu merhum Cengiz ağabeyin cenaze töreninde.. Malatya’nın “Hadi Abisi, Hadi Amcası” değil, baba olarak oğluna çok ağladı, çok dövündü.. Üçüncüsü bundan çok kısa bir süre sonraydı.. Cengiz ağabeyin oğlu küçük Mustafa da babasından bir ay sonra vefat etmişti.. Küçücük mezarı babasının mezarının yanına kazılmıştı.. “Cengiz oğlum.. Bak Mustafa’yı getirdim yanına..” diye ağladı, ağlattı o gün Hadi Abi..

***
3 yıl kadar önceydi.. Valilik binasının merdivenlerinden çıkarken kalp krizi geçirdi. Turgut Özal Tıp Merkezi’ne ulaştırıldığında nabız sıfırlamıştı. Ancak hemen orada bulunan Prof.Dr. Ramazan Özdemir’in müdahaleleriyle dönmüştü hayata.. Birkaç hafta tedavi gördü.. Sonra yine o bildik Hadi Abi oldu, her yerde bulunmaya çalıştı. Ama artık gücü yoktu, daha yaşlıydı. Yine de gözönündeydi hep.. Ve hepimiz Hadi Abi’nin giderek güçsüzleştiğini, giderek ölüme daha çok yaklaştığını hissediyorduk. Ve ölüm 19 Eylül gecesi geldi..

Evde fenalaşıp hastaneye götürüldüğünde, TRT televizyonunda Malatya’dan canlı iftar yayınının yapıldığını bir ara gördüğünü, “Demek ki durumum iyi değil. Yoksa Ali Cengiz (eski Turizm Müdürü) beni haberdar eder, o yayına götürürdü..” dediğini Cengiz, cenaze töreni sırasında anlatıyordu.

***
Hadi Abi’yi, Şehir Mezarlığı’nda oğlu Şahin Çekirdek ile Belediye Başkanı Cemal Akın’ın bizzat tespit ettikleri bir yerde toprağa verdik. Hemen yol kenarı.. Ve bir sırtta yeralıyor. Öyle bir yerde ki, Kernek Tepesi başta olmak üzere Malatya’yı görüyor, mezar..

Hadi Abi, orada Malatya’yla karşı karşıya..

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız