SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Oldu-Bitti ve Enkazlar!

A- A+ PAYLAŞ

İsmet YALVAÇ

 

29 Mart seçimleriyle birlikte görev süresi bitecek olan Belediye Başkanı Cemal Akın, aslında çok şanslı biri..

 

Şansı da, partisinin kendisini yeniden aday göstermemesi ve “mağdur” pozisyonunu kazanıp, “düşene vurulmaz”dan kaynaklanan “sun’i sempati” dönemini yaşamaya başlamış olmasıdır.

 

Bakmayın siz, aday gösterilmedikten sonra, daha önce söylediklerini unutup da, bir koşu giderek, Cemal Akın’a ağıt yakan, “Cemal Akın Güzellemesi” yapan bazı muhalefet partili yöneticiler de dahil olmak üzere, “Çok üzüldük” diyenlere. Samimi değiller, dürüst davranmıyorlar.

 

Bir doğruyu geçtiğimiz günlerde Saadet Partisi İl Başkanı Mehmet Asiltürk söyledi.  “Keşke AKP’nin adayı olarak karşımızda Cemal Akın olsaydı.” dedi Asiltürk. Boşuna da konuşmadığını biliyoruz.

 

Cemal Akın; 2004 yılında, hiçbir demokratik teamül ve yerel taleple ilgisi bulunmayan, tamamen Korkut Özal ve bir-iki kişinin partinin tepe yönetimini etkilemesiyle aday gösterilmiş biriydi.

 

Akın, böyle geldi ve gelişini sağlayandan daha “yerel” bir duruşun etkisiyle, geldiği gibi de gitti. O zaman, başbakanın üzerinde etkili olan isimler kendisini aday yapmışlardı, şimdi partisinin 6 Malatya milletvekilinden 5’inin “açık ve net” olan “istemiyoruz”, birinin “kalabilir de, gidebilir de” şeklindeki irade beyanıyla devre dışı kaldı.

 

5 yıllık belediye başkanlığı süresinde, ilk adaylık başvurusu yaptığı dönemde üyesi olduğu AKP’nin milletvekilleriyle mesafeli olurken, 2007 seçimlerinde seçilenlerle mesafesini daha da artırmıştı. Yeniden aday gösterilmek üzere tüm umudunu, her Malatya ziyaretinde “kırmızı halılar” sererek karşıladığı Dengir Mir Mehmet Fırat ve Necati Çetinkaya başta olmak üzere 2-3 üst düzey parti yöneticisine bağlamıştı.

 

Temmuz 2007’deki genel seçimlerde, yüzde 67 oy toplayan AKP’nin meclise götürdüğü milletvekillerinin büyük çoğunluğu, Akın’ı yeni dönemde istemediler.

 

Ayrıca, bu son aday belirleme sürecinde, öyle iddia edildiği gibi Akın’ın arkasında bir kamuoyu desteği filan da yoktu. Yapılan birkaç anketin sonucunu, milletvekilleri  biliyor, muhtemelen kendisi de biliyordur. Hele sonuncusunda, yüzde 80’ler dolayında olduğu öne sürülen bir destek söz konusu değildi. Yüzde 50’ler civarında olan ve kendisinin “bana destek” diye yorumladığı bu son anket muhataplarının birçoğu AKP’li değildi. Çevrenizde anket için aranan birileri varsa öğrenebilirsiniz!

 

Üstelik, Akın’ın Malatya’ya gelen genç anketör grubunu bir şekilde kontrol altına almaya çalıştığı, kendi lehine yapay anket sonuçları üretilmesi için bu gençleri etkileme yoluna gittiği iddiaları bile var. Buna rağmen sözkonusu anketler, Cemal Akın ve çevresinin pompaladığı gibi sonuçlar içermiyordu. Hem, Malatya halkı bu kadar yüksek bir taleple sizin yeniden aday olmanızı istemişse, bağımsız aday olmayı neden düşünmüyorsunuz? Partiye ve onun liderine sadakat mi dediniz? 2-3 yıl sonra milletvekili seçimleri olmayaydı, görürdük o sadakati…

 

Akın’ın 5 yılı, başarılı bir belediyecilik dönemi değildir. Belediyeyi yönetemediği iddialarına çokça muhatap olmuştur. Biz de buna dair birçok haber, yorum yazdık. Yönetimdeki etkisizliği öyle noktadaydı ki; aslında kendisini ve belediyeyi bazı memurların yönettiği eleştirileri eksik olmamıştır. 10 bin dolayında insanın hastanelik olduğu “su kirlenmesi” olayı ile Malatya’yı nasıl yönettiğini, tüm Türkiye’ye de göstermiştir. Malatyaspor’un şu anki perperişan durumunun baş sorumlularından biri kimdir, sizce?

 

Yönetim tarzına, anlayışına ilişkin “her şey” değil, “geniş bir özet” geçtiğimiz haftalarda arkadaşımız Niyazi Doğan tarafından kaleme alınmıştı.

 

Geçtiğimiz günlerde ziyaretimize gelen AKP Belediye Başkan adayı Ahmet Çakır’la konuşurken, onun çokça tartışma konusu yapılan 2 yıllık yüksek okul mezuniyetine lafı getirmiş, bu konuda kamuoyuna net bir açıklama yapması gerektiğini söylemiştik. Sonra da eklemiştik: “Size bu konuda tek eleştiri yapamayacak biri varsa, o da Cemal Akın.. Çünkü, o kendisinin olmadığı dönemlerde, belediye başkanlığı vekaletini, ortaokul, ilkokul mezunu olan belediye meclis üyelerine bile bıraktı. Belediyeyi yönetmenin tahsille ilgisinin olmadığını düşünüyordu zahir!”

 

VE SON OLDU-BİTTİSİ!..

Belediye başkanlığı görevinin bitmesine haftalar kalan Cemal Akın’ın, giderayak altına imza koyduğu marifet, 71 yıllık Belediye binasını, bir gece yarısı yıkmaya kalkışmak, “etkili olamayan” bazı yetkililerin “düşünelim” ricalarına karşı, birkaç saat durup, şafakta yıkmak oldu.

 

10 yıl öncesinden yıkım kararı olduğu, bu kararı uyguladığı vs.. söyleniyor.. Etrafındakiler, şehir merkezindeki belediye binasının, bazı milletvekillerinin aracılığıyla, talip olan bazı iş sahiplerine devredileceği dedikodusunu yaydılar. Bu iddia, kendisine de maledildi ama, “iftira” dediği için, kendisinin bunu söylemediğine inanıyoruz. Söylemediği, ancak buna inandığı belli. Henüz tam olarak boşaltılmamış binayı “korsan” gibi, “yasadışı yapılan işler” gibi, bir oldu-bittiyle yıkması, kendisinin yeniden aday gösterilmesine engel olan milletvekilleriyle bir hesaplaşması olarak değerlendiriliyor.

 

Ancak işin ilginç tarafı, milletvekilleri bunu kabul etmiyor. Bu konuda doğru konuşulmadığını söylüyor. Yıkıma destek veren taife, binanın “rantiyecilere peşkeş” çekildiği iddialarını çok net söylüyor, ama, kime dediğinizde adres gösteremiyorlar. Dedikodunun peşine takılmışlar.

 

Ha, bu binaya birileri talip olmak isteyebilir. Ama, bu, binanın onlara tahsis edilebileceği anlamına gelmez ki!

 

Biz malatyahaber.com olarak, o binanın “Kent Müzesi” olarak düzenlenmesini savunanlardandık. Kent Müzesi’nin ne olduğunu biliyor ve  özellikle de dışında yaşayan Malatyalılarla bağlantısı hızla kopan Malatya şehrinin bir hafızası olacağını düşünüyorduk.

 

İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.Doç.Dr. Göknur AKÇADAĞ’ın, sitemizin “Yazarlar” bölümü arşivindeki, “Malatya Kent Müzesi Projesi Gerçekleşme Yolunda” başlıklı yazıyı bir kez daha okumanızı tavsiye ediyoruz.

 

Göknur Hoca’nın yazısından şu iki paragrafı da buraya almak istiyoruz. Hoca şöyle yazmıştı:

 

“...Malatya’nın geçmişten günümüze yaşadığı tarihi serüveni canlandıran, geçmişin kültürel birikimini bugünle buluşturan, Malatyalıların kentle ilişki kurmasını, kentine bağlanmasını sağlayan bir yapı olarak Malatya Kent Tarihi Müzesi, paylaşılmış geleneklerden ve ortak tarihten gelen zaman ve mekan duygusunu geliştirmeyi amaçlayan, kentin geleceği için faydalı olacak uğraşılarda rol üstlenmeyi planlayan bir kuruluş olarak düzenlenecektir..

 

.. “Var olanların yitirilmesi” ni durdurabilmenin ve  “toplumsal bellek çöküntüsü” ne engel olabilmenin ilaçlarından birisi, kent müzeleridir ve bunlar arkeolojik ve etnoğrafik müzelerden farklı içeriktedirler. Kent turizmine katkıda bulunmak, kentte yaşayanlara ve kent dışından gelenlere her yönüyle şehri tanıtmak gibi çok odaklı vizyon sağlamaktadır kent müzeleri..” 

 

Kent Müzesi ile başka müzeleri karıştıranlar var. Bunların arasında görevi gereği bu işlerin en önünde gitmesi gerekirken, hep engel olmaktan başka bir marifetini görmediğimiz, ortaya çıkan eserler de onun çapsızlığına rağmen çıkmış bazıları da vardı!

 

Yeni Belediye Binası’nın tamamlanmasının ve buraya taşınılmasının hemen ardından Belediye Başkanı Cemal Akın’ın, burayı bir gece yarısı yıktırabileceğine dair bilgi sahibi olmuştuk. O nedenle, “Kent Müzesi” konusunda sıkça konuştuğumuz Mimarlar Odası, ÇEKÜL Vakfı, Kültür ve Yaşam Derneği yöneticileriyle, yapılabilecek bir oldu-bittiye karşı ne yapılabiliri görüştük. Malatya merkezindeki en eski yapılardan biri olmasına rağmen, “tescilli” eser olmadığını öğrenince, Mimarlar Odası hafta içerisinde Sivas Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvurdu. O arada da, Valiliğe, bu tescil çalışması yapılıncaya kadar girişilebilecek bir yıkıma engel olunması için, ayrıca bir dilekçe verildi.

 

Bu aşamalarda iken, gece yarısı iş makinelerini yığıp, yıkmaya çalıştılar.

 

Belediye Binası’nın, Malatya’nın eskisiyle- mevcut  halinin bağlantısının koparılması diye düşündüğümüz bir şekilde yıkılma girişimini öğrenince, hemen gittik. Gördüğümüz, iş makineleri yıkıma hazırlanırken, hala içerde tam taşınmamış olan eşyaların, kapı-pencere vs. gibi malzemelerin çıkarılma çabalarıydı. Belediyenin her birimi, bu arada bir cenaze arabasıyla gelen Mezarlıklar Müdürlüğü elemanları bile, enkazdan önce ne buldularsa götürme çabası içindelerdi.

 

Hemen Vali’ye ulaşmayı düşündük. Kendisine ulaşıp, binanın yıkılmak istendiğini, oysa Kent Müzesi olarak değerlendirilmesi düşüncesinin bulunduğunu, bunun için gerekli başvuruların yapıldığını, sonucu alınmadan yıkılmaya kalkışıldığını anlattık. Bizim ‘binayı yıkacaklar’ dememize rağmen, Valinin, konuyu daha geniş ve soğukkanlı düşünmemiz, meydan mı yoksa müze mi olması konusunda karar vermememiz gerektiği yönündeki sözlerini dinledik. Valiye, “Tamam da sayın vali, bu konuda bir değerlendirme yapma fırsatı yok ki. Adamlar şimdi yıkmaya çalışıyorlar. Pazartesi günü ortada bina kalmayınca neyi konuşacağız?” dedik. Sayın Valiyi ikna edemediğimizi düşününce, o sırada AKP adayı Ahmet Çakır’la birlikte bir mahalle gezisinde olan milletvekili Öznur Çalık’ı aradık. Çalık’a durumu anlattık ve hemen Valiyle temasa geçip, yıkımı durdurması gerektiğini, ayrıca belediyeye gelmesinin de daha iyi olacağını biz söyledik. Çalık, Vali’yi arayıp, o andaki yıkım girişimini polis marifetiyle durdurduğu gibi, kendisi de gelerek, oradaki belediyecilerle konuştu.

 

Çalık’ın, bizim talebimiz üzerine belediye binasına gelmesini bile çarpıtanlar oldu, aslında buranın birilerine söz verilmesi yüzünden engel olmak istediği dedikodularını hemen ortaya attılar. Çalık’ın olaya dahli, yukarıda izah ettiğimiz gibi olduğundan, “rantiye” için yıkımın engellendiği iddialarında bulunanları hiç inandırıcı bulmadığımızı belirtelim.

 

Ha varsa bir bildiğiniz, somut olay olarak koyun! Biz de bilelim. Belediye başkanı koyamıyor. Destekçileri de sadece “rant vs.” diyor, diyor da gerisi yok! "Binayı kime, kim, hangi amaçla vermek istiyor? Kim söz vermiş? Kim işin peşinde?" sorularına yanıt yok!

 

Bizim de, orada bu yıkıma engel olmak isteyenlerin de ortak düşüncesi, buranın “Kent Müzesi” yapılmasına dair tartışma yapılacak bir zaman kazanabilmekti.

 

Ama, başkanlıktaki son günlerini yaşayan Cemal Akın, bu tartışmaya izin vermedi. Kendisinden daha önce hiç görülmemiş bir cesaretle, şafakta yıkımı başlattı.

 

Yaptığı, "aday gösterilmemesine tepki"dir. Hınç almaktır.

 

Üstteki fotoğraflar Göknur Akçadağ Arşivi’nden. Bunlar 1936 ve 1937 yılında çekilmiş fotoğraflar. Yeni Cami’nin minaresinden çekildiği ön planda ana kubbenin olmasından anlaşılan fotoğrafta, Akın’ın yıktığı belediye binası görülüyor. Hemen sol tarafta, eski Hükümet Konağı. Dikkat edilirse, ortada henüz mevcut Hükümet Konağı, Fuzuli Caddesi, Atatürk Caddesi vs. yok. Resimde, bugüne kalabilen iki yapı; ana kubbesi gözüken Yeni Cami, bir de artık Cumartesi gününden beri olmayan Belediye binası. Diğeri de yine bugüne kadar pek bilinmeyen bir fotoğraf. Hemen sağ tarafta, yıkılan Belediye binası ve sol tarafta, bugün Ziraat Bankası Özel İşlem Şubesi’nin bulunduğu yerde, ana kapısı batıya bakan Malatya Vilayet Konağı. Eldeki fotoğrafların asılları çok net ve ayrıntı yansıtıyor. Ama, fotoğraf gibi kaynakların sahiplerinin sıkça karşılaştığı ve bizim de aynı şekilde başımıza sıkça geldiği gibi, yürütülmesini engellemek için fotoğrafları küçük boyutlarda koyabildik. Yoksa iki fotoğraf da çok net ve birçok ayrıntıyı içeriyor.

 

İşte bu binanın “Kent Müzesi” olmasını istiyorduk. Bazıları binanın mimarisini beğenmiyor,  “Kent Müzesi”nin bir kente algılama olarak ne katacağının farkında olmayanlar, ‘eski yığma bir bina iyi oldu yıkıldı’derken, binanın yaşanmışlığının bile ne anlama geldiğinden bihaber olduklarını gösterdiler, gösteriyorlar. İşin bir başka ilginç ve trajikomik yanı ise, bu süreçte hemen herkesin bir anda mimarlık ve sanat tarihi uzmanı kesilmiş olmasıydı.

 

Sümerpark’ta bugün restore edilip, oraya ayrı bir güzellik katan, eskiyi bugünle buluşturan pembe renkli binanın daha önce farkında olan var mıydı? Şimdi başka bir yerde olması gereken işler için (Kadın Sığınma Evi vs.) kullanılması düşünülüyorsa da, muhafaza edilmesi kötü mü oldu?

 

Yıkılan Belediye Binası, bize göre muhafaza edilmeliydi. Etrafındaki banka ve market binaları yıkılıp, buralar yeşil alana dönüştürülmeli, mevcut bina da bu kente “Kültür” mührü vurulmuşçasına, Malatya'nın geçmişe saygılı insanların yaşadığı bir kent olduğu (aslında olunmadığı da yıkımla ortaya çıktı ya) imajı verilebilinirdi.

 

Şu meydan düzenlemesi yapılan İnönü Kapalı Çarşısı’nın iki yanına yerleştirilen ve Malatya’nın 8 bin yılına dair objeleri, simgeleri yansıtan rölyef kötü mü oldu? Gören ve orada ne yapıldığını anlayanların, Malatya’nın kent görünümü kalitesine önemli bir katkı yapıldığına dair söylemlerini çok duydum. Tabi ki, orada yapılanın farkına varmayan, oraya yapılan ve orijinali yansıtan  figürlerin bazılarının şeklinin niye bozuk olduğunu sorgulayanlar da var!

 

Belediye binasının "yaşamasına" Malatya’nın maalesef daha birkaç hafta daha görevini sürdürecek olan başkanı ile “akıldaneleri” izin vermediler. Sayın belediye başkanı Hocagil Şirketi (belediye başkanının ağırlıklı ortağı olduğu ticari şirkettir)'yle ilgili bir kararı verircesine, "yıkın" dedi ve yıktırdı! 

 

***

Belediye binasının yıkımı ile ilgili olarak haberlerimizde, o binayı algılama durumunu göstereceğine inandığımız çok net ve keskin ifadeler kullandık. Bazıları bunu değişik yönlere doğru çekme gayreti içerisine girdi. Biz orada, bu işten anlayanların; “Kent Müzesi” nedir, neyi amaçlıyor, onu fark etmiş olanların ve dahi bu işle direkt ilgili “uzman” diyebileceğimiz kişiler olan mimarların “kurumsal” olarak da ortaya koyduğu görüşünü değerli bulduk.

 

Yıkıma destek veren bir meslek kuruluşunun başındaki zatın tanımıyla“Mimar ve mühendis geçinenler”, kendilerinin uzmanlığı dışındaki bir konuyla ilgili, örneğin hangi minibüs hattının verimliliği konusunda bir fikir beyan etse, çok da dikkate almazdık! Mimarların fikirlerinin “ciddi” ve “değerli” olduğu konular var. Şeker Fabrikası arazisine hastane konusunda ya da Çevreyolu’ndaki altgeçit- üstgeçit tartışmasında, elbetteki onların görüşü daha dikkate değer. Alakasız birilerinin fikri de o kadar değersiz.

 

“Kent Müzesi” konusunu anlayabilen, olaya kültürel bir bakış açısıyla yaklaşanlar, sayıca tabi daha az olabilirler. Ancak, oraya “parsel” ve “yığma bir bina işte” diye bakanlar, bu bakış açısıyla tabi bizim demek istediğimizi anlayamaz.  Orayı değerli bir parsel olarak gören ve ayrıca başkalarına verilebileceği endişesiyle binanın yıkılmasına destek verenlerle ilgili düşüncemiz  yazdığımız haberlerde net bir şekilde yeraldı.

 

Ayrıca, bu kentte doğmuş büyümüş, o binanın “kent kimliği” açısından ne ifade ettiğinin farkına varabilmiş 70’li yaşlarındaki bir hemşehrimizin, Cumartesi günü binanın enkazını görünce, “Bir yakınımı kaybetmiş gibi oldum” şeklindeki tepkisi, akşam televizyonda röportaj veren bir sürü kişiden daha değerliydi.

 

Meslek kuruluşunun başındaki zatın o yıkıma enkaz başında destek verirkenki durumuna, belediye başkanı yıkım yerine geldiğinde yaşananlara ve akşam yerel televizyonlara yansıyan “vatandaş görüşü” röportajlarındakilere bakınca, yanlış yaptığımızı düşünmüyoruz. Bu zatın yıkıma desteğine dair eleştirilerimiz üzerine yaptığı açıklamadaki bazı göndermeleri, bir ara aday adayı olduğu AKP’yle ilgili “tercih edilmeme” sıkıntısını, kendisiyle aynı konuma gelen belediye başkanına destek vererek paylaşma olarak da yorumladığımızı belirtelim. O sıkıntıya dair ifadeler de var orada, çünkü.

 

Kendisi yıkıma destek verirken, karşı çıkan SMMMO Başkanını arayıp, niye karşı çıktığını sorgulamaya çalışan birinin, “..bir olayı destekleyenler olduğu gibi, tepki gösterenleri de mutlaka olacaktır. Bundan daha doğal ne olabilir ki!.” ifadesinin inandırıcılığı ne olabilir?

 

Kaldı ki, bu meslek kuruluşu başkanı o gün Malatya’da olmasa, kendisine vekalet edecek kişinin, yıkıma karşı olduğuna dair arkadaşımız Yaşar Karaaslan’a söylediklerini biliyoruz.

 

Bizim yazdıklarımıza karşı cevap verip, “sapla samanı” da birbirine karıştırmaktan geri durmayan ve muhtemelen o kastettiklerinden de gereken yanıtı alacağını düşündüğümüz muhatabımızın, bizim yazdığımız haberle ilgili gönderdiği açıklamayı, yazdığımızı vermemelerine rağmen yayınlayan televizyonlar gördük, bu arada. Kendilerinin yayınlamadığı bir yorum-habere karşı diğer tarafın cevabını yayınlamak, habercilik işinin neresinde yer alıyor?!..

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız