SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Ölüm Listesinden Parayla Çıktı!"

A- A+ PAYLAŞ
Ünlü mafya lideri Sedat Peker, Ankara’da devam eden faili meçhul cinayetler soruşturmasında dün ifade verdi.
Peker ifadesinde Kürt işadamlarına yönelik ölüm listelerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Peker, işadamı Ahmet Hamoğlu’nun listeden çıkmak için Korkut Eken’e para ödediğini ileri sürdü. 
 
Radikal Gazetesi'nde Mesut Hasan Benli'nin haberine göre faili meçhul cinayetler soruşturmasını yürüten Savcı Hakan Yüksel, Ergenekon davası sanıklarından Sedat Peker’in de ifadesini aldı. 9 sayfayı bulan ifadesinde Peker, Eken ile 1995’te tanıştığını anlatarak, “Tanıştığım zaman Kürt iş adamlarına yönelik faili meçhul zaten gerçekleşmişti” dedi. Susurluk kazasında sonra tutuklanarak cezaevine konulan Eken’i ziyaret ettiğini söyleyen Peker şöyle devam etti: “Eken, Ayaş Cezaevi’nde yatıyordu. O zaman Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı olan Mehmet Emin Aslan’ı benim yanımda cezaevinden arayarak samimi konuşmalar yaptı.” 
‘Hamoğlu para verdi’ 
 
İfadesinde Kürt işadamlarına yönelik olarak tutulan ölüm listelerine de değinen Peker, bu konuda da şu bilgileri verdi: “Cinayetlerin MGK tarafından yetkilendirilen ekip tarafından gerçekleştirildiğini duyuyordum. Yeşil isimli şahıs, Doğu’da bir zamanlar JİTEM tarafından kullanıldıktan sonra MİT ile birlikte çalışmaya başladı. MİT’te Mehmet Eymür’ün kadrosunda olduğu, şehirlerde eylem gerçekleştirdiğini duyuyorduk.” 
 
Ergenekon iddianamesinde yer alan ve Eken’in iş adamlarından para aldığını belirten telefon konuşmasına da açıklık getiren Peker şunları anlattı: “Atilla Yıldırım’a bu konuyu anlattım. Bunun üzerine gülerek, ‘Olay bildiğin gibi değil. Ben Korkut abiyi işadamı Ahmet Hamoğlu ile tanıştırdım. Hamoğlu’nun yanına çantasız geldik. Giderken Korkut abinin elinde bir James Bond çanta vardı’ dedi. Bunun üzerine çok şaşırmıştım. Eken’in, Hamoğlu’ndan bir çanta dolusu para aldığını biliyorum. O dönemde PKK’ya yardım eden iş adamlarına yönelik hazırlanan listedeki bazı şahısların öldürüldüğünü herkes konuşuyordu. Bence Hamoğlu da para verdi. O dönemde kesinlikle devlet yoktu.” 
Halis Toprak da vardı 
 
İnsanlarda o zamanlar korku içinde olduğunu çünkü polisler eşliğinde alınıp sorgusuz sualsiz öldürüldüklerini ifade eden Peker, Yakup Kürşat Yılmaz’ın kendisine Halis Toprak’ı öldürülmesi için devlette görevli bazı kişilerin teklifte bulunduğunu ama bunu kabul etmediğini anlattığını da aktardı. Peker, “Bu ret olayından sonra açık cezaevinde kapalı cezaevine çıktığını söylemişti. Kendi isteklerini yapmayan kişiler bu şekilde sıkıntıya sokuyorlardı. Ama cezaevinde ama poliste işkence yaptırarak istediklerini alıyorlardı. Kürşat Yılmaz’ın Diyarbakır cezaevine sevki sırasında Mehmet Ağar Adalet Bakanıydı” diye konuştu. 
Peker, Tansu Çiller’in başbakan olmasından sonra Mehmet Eymür’ün yıldızının parladığına da dikkat çekti. 
Dev-Sol’cuları öldürdüler 
 
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı hakkında da iddialarda bulunan Peker “Hanefi Avcı Diyarbakır’daki itirafçılardan Süleyman Öger, Hidayet Bozyiğit, İbrahim Babat, Hüseyin Tilki gibi kişileri İstanbul’a getirmiş istihbarat şube görevlisi ‘pala’ lakaplı baş komiser tarafından bana emanet edilmişti. Bu konuyla ilgili bildiklerimi Ergenekon soruşturmasına yürüten savcıya anlattım. Dev-Sol’da Bedri Yağan grubuna yönelik yapılan operasyonlarda temizlik diye nitelendirilen eylemlerde bu itirafçıların görevlendirildiğini kalan sağları en son bunların öldürdüğünü anlattılar.” 
Eken Yeşil’in kaburgasını kırdırdı 
 
Korkut Eken’in, Yeşil ile arasını bozmaya çalıştığını söyleyen Sedat Peker şöyle dedi: “Ama aramız bozulmadı. Konuyu Korkut Eken’e anlattım. Kısa bir süre sonra İstanbul Asayiş Müdürlüğü’ne çay içmeye çağrıldım. Yan kesicilikten gözaltına aldılar Çok feci işkence gördüm. Çıplak soyup fotoğraflarımı çektiler. Ben bu olaydan sonra Yeşil’i, Sedat Demir’in Ankara Asayiş Müdürü olduğu zamanda gözaltına alıp işkence yaparak kaburgasını kırdığını öğrendim. Bunu isteyen kişinin de Korkut Eken olduğunu çok sonradan duydum.” 
Susurluk’un 15 yılı... 
1990 
1990’lı yılların başı Türkiye için çok karanlık günlerdi. İşkencede ölümler, yargısız infazlar yaşanıyordu. Henüz derin devlet kimsenin gözünde somutlanmamıştı. Ama karanlık olaylar yaşanıyordu. 
1992: İstanbul’da Kadıköy Çiftehavuzlar’daki hücreevine yapılan baskında Dev-Sol üyesi üç kişi öldürüldü. 
13 Ağustos 1994: PERPA’ya DHKP-C’ye yönelik bir operasyon yapıldı, beş kişi öldürüldü. Yargısız infaz iddialarıyla dava açıldı, polisler beraat etti. 
1995: 2 Mart: MİT mensubu Tarık Ümit kaçırıldı ve bir daha haber alınamadı. 
12 Mart: Önce Gazi Mahallesi’nde kahve tarandı. bir kişi öldü. Ardından çıkan olaylarda 17 kişi yaşamını yitirdi. 
1996 28 Temmuz: Ömer Lütfü Topal öldürüldü. 
3 Kasım: Susurluk’ta meydana gelen kazada Abdullah Çatlı, sevgilisi Gonca Us, polis müdürü Hüseyin Kocadağ öldü, milletvekili Sedat Bucak ağır yaralandı. Böylece siyasetçi, mafya, polis üçgeni ortaya çıktı. 
1996
Radikal Abdullah Çatlı, Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ve Özel tim polisi Ayhan Akça’nın birlikte halay çektiği fotoğrafları yayımladı. Medya karanlığın üzerine gitti. 
2011 
Eski Özel Tim Polisi Ayhan Çarkın, Radikal’e o dönemki faili meçhul cinayetlerle ilgili itiraflarda bulundu. Bu itiraflar üzerine Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı harekete geçti. Ayhan Çarkın gözaltına alınarak ifadesine başvuruldu. Bu ifadeler, Susurluk sürecinde ikinci perdeyi araladı. Faili meçhul cinayetler soruşturmasını derinleştirdi. Çarkın’dan sonra İbrahim Şahin sorgulandı ve tutuklandı. Ardından Ali Fevzi Bir sorgulandı. Dün de Sedat Peker, faili meçhul cinayetlerle ilgili savcıya ifade verdi.
 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız