SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Ölümler Mutlaka Araştırılmalı'

A- A+ PAYLAŞ

AKP Malatya Milletvekili ve MKYK üyesi Öznur Çalık, "Ölümler manidardır, araştırılmalıdır"dedi.

Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın basın biriminden verilen bilgiye göre, Çalık, BDP'nin 1993 yılında 8'inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Adnan Kahveci ve dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in ölümlerinin araştırılmasına ilişkin Meclis Araştırma Komisyonu açılması önergesi üzerine TBMM'de yaptığı konuşmada, TBMM Genel Kurulunun çalışma takvimine yetişmeyeceğinden ötürü, bu fikrin ancak önümüzdeki dönem değerlendirilebileceğini söyledi.

Önergeyle ilgili sözalan Çalık'ın konuşması ve yaşananlar tutanaklara şöyle geçti:

"ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 8’inci Cumhurbaşkanımız Rahmetli Turgut Özal, eski Maliye Bakanımız Adnan Kahveci ve Orgeneral Eşref Bitlis Paşa’mızın ölümleriyle ilgili BDP’nin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekillerim, Sayın Başkanım; öncelikle şunu söylemek isterim ki bu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmakla birlikte mutlaka araştırılması gerektiğini söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum ama Meclisin son çalışma dönemine geldiğimiz bugünlerde bu kadar kısa sürede bu araştırma önergesinin anlamlı olmayacağını ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, rahmetli Turgut Özal, dünyaya yaymış olduğu enerjisiyle ve birikimiyle “Türkiye’deki sorunları çözmek üzere neler yapabiliriz?” diye düşündüğünde, rahmetli Maliye Bakanımız Adnan Kahveci’ye ve Orgeneral Eşref Bitlis’e terör sorunuyla alakalı bir çalışma yapmak ve rapor hazırlamak üzere talimat veriyor. Bu talimatların arkasından ayrı ayrı raporlar aldıktan sonra rahmetli Özal, hem Eşref Bitlis’e hem de Maliye Bakanımız Adnan Kahveci’ye “Bu defa beraber oturun ve birlikte bir rapor hazırlayın.” diyor. Bu hazırlanacak olan raporun hemen akabinde, on iki gün arayla hem Adnan Kahveci’yi hem de Orgeneral Eşref Bitlis’i kaybediyoruz. Bu kayıplar, 5 Şubat 1993’te eşiyle birlikte elim bir trafik kazası geçiren Adnan Kahveci ve bir uçak kazasında kaybettiğimiz Orgeneral Eşref Bitlis ve hazindir ki 17 Nisan 1993’te de Malatya’nın ve Türkiye’nin gururu rahmetli Turgut Özal.
Bu süreç çok manidardır ve mutlaka araştırılması gereken bir süreçtir. Hiçbir şeyin gizli ve saklı kalmaması gerektiğini düşünüyoruz ama bunu -tekraren söylemek istiyorum- sürecin darlığı dolayısıyla, Meclisteki çalışma yoğunluğumuz dolayısıyla ileriki dönemlerde mutlaka araştırmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle rahmetli Özal’dan ve yaptıklarından kısaca bahsetmek isterim:
Turgut Özal Türkiye’nin kaderini değiştiren ve “Çağ atlayan Türkiye.” düşünü zihinlerimize inançla ve yeniden yerleştiren bir devlet adamıdır. Devletini ve milletini kucaklamayı başaran bir siyasetçidir. Pek çok önemli politik figürü bu topraklara kazandırmış, Malatya’mızın bağrından çıkıp gelmiş ve bir Malatya milletvekili olarak benim ve tüm Malatyalıların, tüm Türkiye’nin gururu olmuştur. Berrak, çok kapsamlı bir düşünür ve önemli bir hamle adamı olarak rahmetli Özal’ı bizler de hâlâ ilk günkü gibi saygıyla ve minnetle anıyoruz.
Rahmetli Turgut Özal cumhuriyet tarihinde çığır açmış büyük bir liderdi. Sevenleri elbette ölümü ona yakıştıramadılar. Rahmetli Adnan Kahveci Türkiye'nin geleceğine büyük hizmetler yapabilecek deha derecesinde zekâ ve ileri görüşe sahip bir insandı. Eşiyle birlikte feci bir trafik kazasında kaybettik, yakışan bir ölüm olmadı. Yine rahmetli Eşref Bitlis de aynı şekilde. Sevilen insanlar hakkında böyle hisler olmasının elbette insani bir tarafı vardır fakat ne mutlu ki biz bu insanlarımıza öldükten sonra değil, yaşarken de sahip çıktık, binlerce kere şükür olsun.
Turgut Özal’ın başta olmak üzere diğer şahsiyetlerin ölümlerinin araştırılmasıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız zaten bir soruşturma başlatmış vaziyette ve bu başlatılan soruşturmayı da hep beraber yakinen takip ediyoruz.
Özal ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, teşebbüs özgürlüğünden yana oldu, felsefesi, temel dayanağı bu dört nokta oldu. Özal bunları sağlamadan kalkınmanın da demokrasinin de güvenliğin de sağlanamayacağına inanıyordu. Turgut Özal bu değişimi en iyi okuyan liderlerden biri olarak Türkiye'yi yeni uluslararası sisteme hazırladı. Bu bağlamda da kendini “çağdaş” diye nitelendiren statükocuların her türlü direnişlerine ve saldırılarına rağmen siyasetten ekonomiye ve dış politikaya uzanan geniş yelpazede değişimi ana dinamik olarak Türk siyasetinin merkezine taşımıştır.
Bu bağlamda Turgut Özal değişimi üç özgürlük üzerine inşa etmiştir. İfade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve serbest teşebbüs olan bu üç özgürlük aslında Türk demokrasisinin yeniden yapılanmasında ve uluslararası standartlara ulaşmasında ana referans noktaları olmuştur. Gerçekte bu üç özgürlük günümüzde çağdaş demokrasilerin yer çekimleri konumundadır. Bu üç özgürlük bugün için biri diğerine asla feda edilemeyecek kadar kurucu öğeler durumundadır.
Turgut Özal devlet, toplum, birey ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına aracılık etmiştir. Böylece Türkiye'de kamplaşma ve ideolojiler geride kalmıştır. Bununla birlikte Türkiye dışa açıldı. Özal özgürlükçü düşüncesinin temeline bireyin devlet için değil, devletin birey için var olduğu anlayışını oturttu. Ona göre devlet, özgürlüklerin kurumsallaşması ve yerleşmesi için araçsal bir mekanizmaydı. Devlet milleti için vardır, milletine hizmet eder, adam etmez. Ayrıca, Özal’la birlikte değişim, artık devletin belirli bir ideolojiyi ve yaşam biçimini dayattığı bir süreç olmaktan çıktı, toplumun tüm kesimlerini içine alan bir boyut kazandı. Bu bağlamda, Özal değişime direnç gösteren tüm kesimlere rağmen “İcraatın İçinden” programlarıyla –hepiniz hatırlayacaksınız, elindeki kalemiyle- bize değişen Türkiye’yi sabırla anlatmaya devam etti.
Bir başka boyutuyla Özal, 1980 öncesi ideolojik olarak kutuplara ayrılan düşüncelerin buluşmasına da öncülük etti. Özal şahsında ve uyguladığı politikalarda sağ, sol, liberal ve muhafazakâr kesimlerin buluşmasına hizmet ederek toplumun kaynaşmasına da katkıda bulundu. Dolayısıyla, rahmetli Özal bütün enerjisini Türkiye’nin dışa açılmasına, küresel dinamiklerle rekabet edebilmesine, içeride ve dışarıda demokratik kredibilitesinin yükseltilmesine harcamıştır. Bu bağlamda Özal dış politikada ideolojik değil, pragmatist ve barışçıl bir yol izlemiştir. Özal, Amerika’da, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleriyle aktif ve çok taraflı dış politika izleyerek Türkiye’nin ekonomik ve siyasi alanda rekabet gücünün artmasına vesile olmuştur.
Ancak o dönem maalesef Özal’ın vizyonunu ve enerjisini anlayamadık, yaşarken hakkını teslim edemedik. Hepiniz hatırlayacaksınız, demokrasiyle, Meclisin yapmış olduğu seçimle Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne oturduğunda dışarıdan konuşanların hangi cümleleri sarf ettiğini hepiniz biliyorsunuz. Oysa bugün için Özal’ı anlamanın en büyük erdemi, kanımca, değişime seyirci kalmak yerine Türkiye’nin değişimine ve açılımlarına katkıda bulunmaktan geçiyor. İşte, tam da bu noktada biz AKPARTİ olarak bu değişime ve dönüşüme katkıda bulunacak herkese sahip çıktığımız gibi, milletin adamlarına, Adnan Menderes’e, Turgut Özal‘a, Adnan Kahveci’lere, Orgeneral Eşref Biltis’e de sahip çıkıyoruz ve dün nasıl onlara sahip çıktıysak, bugün sahip çıkmanın memnuniyetini yaşıyoruz ve ben bu duygu ve düşüncelerle, demokrasimizin çok önemli mihenk taşlarından biri olan rahmetli Özal başta olmak üzere, Adnan Kahveci’ye, orgeneral Eşref Bitlis’e bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum ve BDP’nin vermiş olduğu bu araştırma önergesinin, bugün, Meclisin zamanının yetersizliğinden dolayı ötelenmesi aleyhinde söz almış bulunuyorum ve tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Olmadı, olmadı.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Tam bağlayamadınız, güzel bir konuşma, bağlayamadınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
Sayın Sakık, buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz de bu önergeyle ilgili grubumuz adına buradayız. Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.
Evet, yıl 1993, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis 17 Ocak 1993’te bir uçak kazasında yaşamını kaybediyor. Yine, dönemin İstanbul Milletvekili Adnan Kahveci, eşi ve çocuklarıyla 5 Şubat 1993’te bir trafik kazasında yaşamını yitiriyor. Yine aynı yıl, 17 Nisan 1993, Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal yaşamını yitiriyor ve yine aynı yıl içerisinde 33 asker Bingöl’de katlediliyor.
Şimdi, biraz önce burada konuşan Malatya Milletvekili Sevgili Öznur Çalık rahmetli Özal’la ilgili çok önemli şeyler söyledi, rahmet diledi. Rahmet yetmiyor, araştıracağız, bulacağız. Bu üç ölüm, kara yıl, ne oldu, nasıl öldüler, nasıl öldürüldüler? Bu ülkenin geçmişi karanlık.
Sayın Başkan, sevgili parti büyüklerimiz eğer bizi dinlerlerse mutlu oluruz yani önemli bir şeyi konuşuyoruz, Özal’ı konuşuyoruz. Siz de onların döneminde bakanlık yaptınız, o partide bulundunuz ve kulak verirseniz sevinirim.
Şimdi…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Dinliyorlar.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Size yakışmıyor onları savunmak.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Savunmuyorum, hiç kimseyi savunmuyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Burası bir kahve değil.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bakın, kimse konuşmuyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sırtlarını bize dönmüşler, bir bütün olarak oturuyorlar ve önemli bir şey konuşuyoruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Sakık, kimse konuşmuyor, herkes sizi dinliyor, kimse konuşmuyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, o dönemde, Özal… Yıl 1993 ve PKK tek taraflı bir ateşkes süreci de yaşatıyor ve yeniden çatışma ortamı olabileceğini… Rahmetli Özal bizi çağırdı, biz bir grup milletvekili olarak gittik, Köşkte oturduk, uzun uzun sohbet ettik, “Siz gitmelisiniz, risk almalısınız. Gidip eğer süreci yani ateşkes sürecini uzatabilirsek bu süreci, silahı ve çatışmayı gündemden düşürebiliriz ama risklidir, sizi hedef alabilirler, beni de hedef alabilirler.” dedi. O günkü toplantıda bulunan arkadaşlarımız, hepsi tanıktır, “Bizi öldürebilirler, sizi de öldürebilirler. Yanınıza ANAP’tan, DYP’den milletvekillerini alın, Şam’a gidin.” dedi ve biz bunu yaptık, geldik, ANAP’tan, DYP’den milletvekilleriyle görüştük ama hiçbiri bizimle o süreci paylaşmadı. Biz, evet, rahmetli Özal’ın önerisi üzerine Şam’a gittik. Ateşkes süreci başlamıştı ve bir gün sonra -Sayın Talabani de o süreç içerisindeydi çünkü buradaki görüşmede Sayın Turgut Özal bize şunu söyledi: “Talabani de sizi orada bekliyor.”- biz yemekteydik, radyodan bir haber: “Özal öldü.” dedi.
Şimdi, bakın, bu kadar tesadüfler olamaz. Dönemin aktörlerinden Jandarma Genel Komutanı bir rapor hazırlıyor, Özal’a bir rapor sunuyor, Adnan Kahveci Özal’a bir rapor sunuyor ve diyorlar ki: “Artık, çatışma süreciyle bu sorun çözülmez, Türkiye’de kangren olan bir Kürt sorunu var, bunun çözülmesi gerekir.” ve Eşref Bitlis’in Özal’a sunduğu bir başka rapor var. Bu raporda, orada görev yapan 28 komutanın buradan nemalandığını ve burada bir rant sağladığını Özal’a sunuyor ve sonrasında, Eşref Bitlis yaşamını yitiriyor, Özal yaşamını yitiriyor ve Adnan Kahveci, 3 aktör yaşamını yitiriyor. Biz o haberi aldığımızda, evet, Sayın Öcalan aynen şunu söyledi: “Öldürdüler. Göreceksiniz, size de yönelecekler. Göreceksiniz, benimle de ilgili suikast yapacaklar.” Evet, geldik, rahmetli Özal öldü, biz saldırıya maruz kaldık, bir milletvekili arkadaşımız öldürüldü, buradan, bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırarak, bizi alıp götürdüler, cezaevlerinde uzun süre kaldık ve yine aynı dönemde, Öcalan’a Şam’da suikast yapıldı. Suikast yapılmadan önce, suikastı yapanlar, bunu örgütleyenler Çiller ve Güreş ekibiydi ama aynı Parlamentodan bize haber geldi: “Öcalan’a karşı suikast olacak, aman haberiniz olsun.” Haberi getiren de bir siyasi partinin önemli bir şahsiyeti ve bakanlık yapmış bir arkadaşımızdı ve haberi gönderen de bir partinin genel başkanıydı ve Öcalan oradan ayrıldıktan yarım saat sonra bombalar patladı. O gün bugündür Kürt sorunu bir türlü çözülmedi ve yıllardır acı dolu yıllar yaşıyoruz.
Bakın, Oral Çalışlar, Suudi Arabistan’dan döndükten sonra, 27 Mart 2007 tarihinde, Sayın Başbakana “Hrant Dink benim arkadaşım, Hrant Dink benim meslektaşım. Bunun katillerini bulun.” diyor. Sayın Başbakan ne diyor biliyor musunuz? “Beni de tehdit ediyorlar, beni de öldürecekler.” diyor ve dönemin Sabah gazetesi genel yayın yönetmeni, dönüyor, soruyor “Kim sizi tehdit ediyor?” Bu olay yani Genelkurmayın 27 Nisan muhtırasından sonra oluyor, diyor ki: “Siz bunu çok iyi bilirsiniz.” Bakın, Sayın Başbakan bile “Siz bunu çok iyi bilirsiniz.” diyor ve Sayın Başbakanın da hayatının tehlikede olduğunu bizzat Sayın Başbakanın ağzından duyuyoruz ve son, önemli, İmralı’dan gelen bir notta aynen şöyle söylüyor -Öcalan önemli bir siyasi aktör- diyor ki: “Ben de burada öldürülebilirim, Başbakanı da öldürebilirler ve ihtilal de olabilir ve Özal da böyle bir süreçte öldürüldü.” Şimdi bunların hepsi yılların deneyimi, bunları araştırmak hepimizin görevi ama biz bunları araştırmak yerine, bunlara çıkıp rahmetler diliyoruz ama gerekeni yapmıyoruz.
Ben istedim ki sevgili arkadaşlarım dinlesin ama kızdılar, sırtlarını dönüp gittiler. Onların tuzu kuru, onların böyle bir sorunu yok, onlar bu sorunlarla ilgilenmiyor.
Bakın, Toplumsal Bellek Platformu geliyor, burada, bu faili meçhul cinayetlerde yakınlarını kaybedenler çıkıp geliyorlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna dert yanıyorlar ve ne söylüyorlar? Özge Mumcu anlatıyor, diyor ki: “Biz anlatırken en çok Zafer Üskül ağlamaya başladı, o bizden daha çok ağladı.” Peki, ağlayacağınıza gelin, hep birlikte bir komisyon oluşturalım, bunun gereğini yapalım ve ne diyor? Sonra diyor ki… Yine Meclis araştırma önergelerini, bu faili meçhul cinayetlerle ilgili önerge getirdiğimiz için –her zaman da getiriyoruz- Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili Suat Kılıç kalkıp CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza’ya “Aslında, sizin önergenizi destekleyebilirdik ama bakın, Sırrı Sakık neler söylüyor, bunun ucu nereye gidebilir?” diyor. Şimdi, demokraside bu kadar çifte standart olabilir mi? Sırrı Sakık bu ülkede bütün faili meçhullerde yaşamını yitiren herkesi kardeş olarak kabul ediyor ve bunların katillerinin bulunmasını talep ediyor. Siz “3-5 aydının katillerini bulalım.” diyorsunuz ama geri kalan 17.500’ün faillerinin bulunmaması için de sürekli önergelerimizi reddediyorsunuz.
Ve yine bakın Öcalan ne diyor? Diyor ki: “Bizim soruşturmalarımızı sürdüren askerler aynen şöyle söylüyorlardı: ‘Siz eylemsizlik kararı aldınız –son kitapta bunlar yazılıyor- ama siz savaşı tırmandırmazsanız sizin gücünüz ortaya çıkmaz, savaş talimatı verin.’ diyor.” Bunu söyleyen kim? Orada o dönem soruşturmayı yapan yetkililer. İşte, böyle bir ülkede yaşıyoruz, faili meçhullerin adresleri belli. Onun için, sizi anlamakta da gerçekten zorlanıyoruz yani bu faili meçhul cinayetlerin mimarları belli, adresleri belli ama siz niye tepki gösteriyorsunuz, niye reddediyorsunuz, onu anlamakta da zorlanıyorum.
Sizin heykele, içkiye ayırdığınız zamanı faili meçhul cinayetlere…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - …Özal’ın, Eşref Bitlis’in, Adnan Kahveci’nin ölümüne ayırsanız, eminim ki bu ülkeye çok büyük katkılarınız olur.
Hepinize teşekkür ediyorum. Önergemize, diliyorum ki olumlu oy verirsiniz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Evet Sayın Çalık.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, konuşmacımızın bir sataşması var.
BAŞKAN – Ben Sayın Sakık’ı dinledim, sadece “Araştırma önergesine destek verin, rahmet dilemekle yetindiniz.” dedi.
SIRRI SAKIK (Muş) – “Destek verin.” dedim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Ama, sadece rahmetle anmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Efendim?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sadece rahmetle anmıyoruz, araştırılmasını da tabii ki istiyoruz ama seçime üç ay kala zamanda değil.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Desteğinizi bekliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çalık, burada bir sataşma falan yok yani genel itibarıyla bir konuşma var burada.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, bunu zamanında yapmış olsalardı yani geçmiş dönemlerde. Bunca zaman, üç buçuk yıldan beri Meclisteyiz, dördüncü yılımız geliyor ve…
BAŞKAN – Sayın Çalık, siyasette bu kadar ince konuşmalar falan olur. Burada bir şey yok yani. O zaman devamlı kürsüye milletvekilleri inip çıkacaklar.
Teşekkür ederim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Hayır, biz rahmetle anıyoruz, onlar da ansınlar rahmetle tabii ki.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – En azından siz destekleyin Öznur Hanım.
BAŞKAN – Rahmetle anmak evet, herkesin görevi. Millet rahmetle anıyor, problem yok.
Grup önerisinin aleyhinde, Van Milletvekili İkram Dinçer.
Sayın Dinçer, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İKRAM DİNÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu grup önerisinde, Türkiye’ye büyük emekleri olan, başta rahmetli Turgut Özal’ın ismi geçiyor. Tabii ki ona rahmet dilemeden geçmek mümkün değil. Ben huzurlarınızda Sayın Özal’a Allah’tan rahmet diliyorum. Keza, demokrasi şehidi olarak bildiğimiz Adnan Menderes’e Allah’tan rahmet diliyorum. Öneride ismi geçen merhum Adnan Kahveci’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Yine, Türk ordusunun değerli şahsiyetlerinden merhum Eşref Bitlis’e Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, benden önce Malatya Milletvekilimiz Sayın Çalık da ifade ettiler, biz elbette ki bir araştırma komisyonunun kurulmasından yanayız, karşı değiliz ama zaman itibarıyla, bunun bu saatten sonra çok uygun olmayacağını yüce Meclisimiz çok iyi bilmektedir. Neden? Şurada iki ay sonrasına kadar belki çalışırız, ondan sonra da 23’üncü Dönem Meclisimizin görevi bitmiş olacak.
Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ iktidarları döneminde Türkiye’de hemen hemen faili meçhul olay kalmamıştır ve Hükûmetimiz, cesaretle bu konuların üzerine giderek faillerini elbette ki adaletin önüne çıkarmıştır.
KADİR URAL (Mersin) – Atakent Belediye Başkanını öldürenlerin hâlen faili bulunamadı Sayın Vekilim. “Faili meçhul cinayetleri çözdük.” diyorsunuz da, gözünüzü seveyim, yani daha çözülemedi hepsi.
İKRAM DİNÇER (Devamla) - Hemen hemen çözülmeyen kalmadı Sayın Vekilim.
KADİR URAL (Mersin) – Ha, yani “Çözülmeyen kalmadı hemen hemen.” diyebilirsiniz de “Hepsini çözdük.” demeyin.
İKRAM DİNÇER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabii ki bu konular önemli konulardır. Yeri ve zamanı geldiği vakit bu konularla ilgili çalışmalar da inşallah önümüzdeki dönem yapılacaktır. Şu anda toplumumuzun büyük ekseriyeti, esnafımız, tüccarımız, mükelleflerimiz, iş adamlarımız, kurumlarımız, gündemimizde olan torba yasanın bir an evvel yasalaşarak çıkmasını beklemektedir. Dolayısıyla önümüzde, Meclisimizin gündeminde bu kadar önemli bir yasa varken elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak buna kilitlenmek durumundayız çünkü toplumun bu konuda büyük bir beklentisi vardır.
Değerli arkadaşlarım, esnaf, tüccar, mükellef, bu borçların yeniden yapılandırılmasını beklemektedir ve hakikaten bir kısım esnaf ve tüccarımızın ana paranın çok daha ötesinde, onlarca kat üstünde tahakkuk eden borçları ödemeyecek duruma gelmiş olmalarından dolayı bu kanunun bir an evvel görüşülmesi ve sonuçta yasalaşması gerekmektedir.
Keza, malumlarınız olduğu üzere, sosyal güvenlikle ilgili konular var bu torba yasanın içerisinde, askerlik konuları var, belediyelerimizin alacakları var, organize sanayi bölgelerinin yönetim konuları var. Kısacası, sulama birlikleri, tarım, turizm, kalkınma ajanslarının alacakları gibi hayati konular vardır ki inşallah önümüzdeki on-on beş günlük süreçte bunu görüşeceğiz ve aziz milletimizin istifadesine sunacağız değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, ben, Barış ve Demokrasi Partisinin önergesinin aleyhinde söz aldım ve neden aleyhinde olduğumu da burada zamanlama açısından ifade ettim.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız