SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Omurgasızdan Birşey Olmaz"

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:31:56
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Elbette bu kadro içinde zaman zaman bazı farklı yaklaşımlar, olaylar olabilir, yanlış anlamalar olabilir, yanlış anlaşılmalar olabilir. Fakat şunu özellikle bilmenizi istiyorum; dava arkadaşlarının kardeşlik hukukunun bir gereği olarak biz meseleleri aramızda konuşur ve çözüme kavuştururuz” dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz millet olarak hiçbir zaman Yezid'in ve Yezid'lerin tarafında durmadık. Her zaman Hüseyin'lerin tarafında durduk. Kerbela faciası Yezid'in iktidar hırsının bir hedefiydi. Şu anda coğrafyamızda Kerbela üzerinden ayrışanların birbiriyle kanlı mücadelesi de tamamen birilerinin iktidar hırsının hedefidir" dedi. 

Başbakan Erdoğan, grup toplantısında yaptığı konuşmada, yaşanan tayfun felaketi nedeniyle çok zor günler geçiren Filipinler halkına bir kez daha başsağlığı ve geçmiş olsun temennisinde bulunduğunu belirterek, "Filinpinler'de 4,5 milyon kişinin etkilendiğini ve 330 bin kişinin evsiz kaldığını Birleşmiş Milletler açıkladı. Can kaybı konusunda henüz sağlıklı rakamlar alınamıyor ancak can kaybının da 10 binli rakamlara ulaşılabileceği ifade ediliyor. Önceki gün Filinpinler devlet başkanına taziye telgrafı göndererek üzüntülerimizi ifade ettik ve dayanışma mesajımızı ilettik. Tabii Filipinler'deki büyük afet karşısında sadece mesaj ve temennilerimizi iletmekle kalmadık. Dün, Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir Atalay'ın refakatiyle içinde battaniyeler, barınma çadırları, mutfak setleri bulunan 65 tonluk kargo uçağı dolusu yardım malzemesini Filipinler’e ulaştırdık. Başbakan Yardımcımızla birlikte AFAD Başkanı ve ekibi de Filipinler’e ulaştılar ve orada yardım çalışmalarını başlattılar. Türkiye'nin her aşamada Filinpinliler’in yanında olacağını belirtmek istiyorum" dedi.

Bugün 1999 yılında Düzce'de yaşanan depremin 14. senesi devriyesinin olduğunu hatırlatan Erdoğan, 782 vatandaşın hayatını kaybettiğini, 2 bin 700 vatandaşın da yaralandığını hatırlatarak, hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Başbakan Erdoğan, "Cumartesi günü hem değerli dostumuz hem de Türkiye'nin yetiştirdiği değerli gazeteci arkadaşımız Savaş Ay ruhunu Hakk'a teslim etti. Dün Savaş Ay, sevenlerinin yoğun katılımıyla düzenlenen cenaze merasimiyle Hakk'a uğurlandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan itibaren birlikte çalıştığımız değerli dostumuz Savaş Ay'a Allah'tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine ve medya camiasına sabır ve başsağlığı diliyorum" diye konuştu.

Yarın Türkiye ve tüm İslam coğrafyası olarak Muharrem ayının 10. gününün idrak edileceğini belirten Erdoğan, "Aşure adını verdiğimiz bu gün insanlık tarihindeki birçok önemli hadisenin yıldönümü olarak biliniyor. Birçok hadisenin 10 Muharrem’de gerçekleştiği rivayet ediliyor. 10 Muharrem sadece İslam'da değil, Hristiyanlık ve Musevilik’te de önemli gün olarak kabul ediliyor. Bizim için 10 Muharrem’in acı bir hatırası var. Hz. Peygamberi’n mübarek torunu Hz. Hüseyin efendimiz, 10 Muharrem gününde Kerbela'da ailesiyle birlikte şehit edilmişlerdir. Bu vesileyle Hz. Hüseyin efendimiz ve Ehli Beyd'i bir kez daha hürmetle yad ediyor, Allah'ın selamı ve rahmeti üzerlerine olsun diyorum. Hz. Peygamber, Muharrem ayında tutulan orucun Ramazan'dan sonra tutulan en faziletli oruç olduğunu buyurmuştur. Peygamber efendimizin bu sünneti hem Türkiye'de hem İslam dünyasında, hem Sünniler hem Şiiler arasında çok güçlü şekilde yaşatılıyor. Dün de Türkiye Uzlaşı ve Toplumsal Kalkınma Vakfı'nın davetine icabetle bir Muharrem iftarına katıldık, Alevi kardeşlerimizin bulunduğu bir sofrada orucumuzu açtık. Kerbela'nın, özellikle de Hz. Hüseyin efendimizin şahadetinin bir tefrikanın, bir ayrışmanın aracı olamayacağını biz her fırsatta ifade ettik, ediyoruz. Bu, sadece Türkiye içinde değil, bu noktada büyük ıstıraplar çeken bölge ülkelere de defahatle vurguladık. 13 asırdan fazla bir süredir üzerinde konuşulan bu meselenin bir anda çözüleceği umudunda değiliz. Bu meselenin mezhepler arasında bir yorum farkı olarak kalmasını, sadece fikir düzeyinde bir farklılaşmayla sınırlı olmasını her zaman arzuladık ve bunun için de tavsiyelerimizi her fırsatta dile getirdik" ifadelerini kullandı.

"BİZ HİÇBİR ZAMAN YEZİD'İN TARAFINDA DURMADIK"

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: 

"Kerbela'dan, 1374 yıl önce yaşanmış acı hadiseden yola çıkılarak kardeşin kardeşini katletmesini, kardeşlerin birbirlerine hasım olmasını, Kerbela üzerinden bir kutuplaşmanın yaşanmasını biz en başta Hz. Hüseyin efendimizin mübarek hatıralarına haksızlık olarak görüyoruz. Bugün dünyanın herhangi bir yerinde kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir şahıs ya da bir grup çıkıyor üzerine bombaları sarıyor, giriyor bir camide, ibadethanede, kutsal mekanda bu bombaları patlatıyor. Böyle bir vahşetin, böyle bir gaddarlığın bırakınız Sünniliği, bırakınız Şiiliği, insanlıkla da alakası yoktur. İslam’la da uzaktan yakından alakası yoktur, olamaz. Çocuklar ölüyor, kadınlar ölüyor, ibadet eden masum insanlar ölüyor. Kerbela'dan ders çıkarılması gerekirken hemen her gün yeni Kerbela'lar yaşanıyor. Hemen her gün çağın Yezid'leri, çağın Hüseyin'lerini katlediyor. Biz millet olarak hiçbir zaman Yezid'in ve Yezid'lerin tarafında durmadık. Her zaman Hüseyin'lerin tarafında durduk. Kerbela faciası Yezid'in iktidar hırsının bir hedefiydi. Şu anda coğrafyamızda Kerbela üzerinden ayrışanların birbiriyle kanlı mücadelesi de tamamen birilerinin iktidar hırsının hedefidir."

Hz. Hüseyin'in Şii ya da Sünni olmadığını, Hz. Peygamber'in torunu olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bütün varlığıyla sadece Müslüman’dı, o zaman ne Şii ne de Sünni vardı. Bugün de Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de mazlumu katledenin sıfatı Yezid'tir, mazlumun sıfatı da Hüseyin'dir. Biz, bu geniş coğrafyada öldürerek ayakta kalmaya çalışan iktidarlara aynı nazarla bakıyoruz. Hem İslam coğrafyasında, hem Türkiye'de bizim ortak medeniyetimizin mensuplarının artık bu güç savaşlarının daha samimi şekilde reddedilmesini, sorgulamasını, vicdanlarıyla bu konuda karar vermelerini bütün Müslümanlardan özellikle istiyoruz. Bizim aramıza başkaları girmezse, bizim aramıza yabancı fitne odakları girmezse eğer özümüzle bizi biz yapan değerlerle konuşabilirse, inanın aramızda hiçbir mesele kalmayacak. Alevi ve Sünni kardeşim arasında ortak değerlerin yanında farklılıklar çok cüzi seviyededir. Biz aynı toprakların insanıyız, aynı medeniyetin ortak mimarlarıyız. Nasıl ki Mevlana ismi silindiğinde bu topraklardan hiçbir şey kalmazsa, Hacı Bektaşi ismi silindiğinde de bu topraklarda hiçbir şey kalmaz. Çok daha öncesinde bu topraklar üzerindeki medeniyeti hep birlikte inşa ettik. Hüzünleri, kederleri birlikte yaşadık. Sevinçleri birlikte paylaştık. Yakın tarihte yaşanmış Dersim, Çorum, Kahramanmaraş gibi acı hadiseler bizim bin yıllık kardeşliğimizi bozamaz. İktidar hırsı içindeki Yezid'in izindeki birtakım nifak odakları bizim aramızı açamaz. Bazı ülkelerin, bazı partilerin, bazı milletvekillerinin, özellikle de birtakım kanlı terör örgütlerinin kışkırtmaları bizim kadim kardeşliğimizi sarsamaz. Biz aracılarla konuşmayacağız. Biz yüz yüze, gönül diliyle konuşacağız. Aramıza birileri girdiği ve gönül dili zedelendiği müddetçe biz sorunlarımızı aşamayız" şeklinde konuştu.

"GÜÇ DEVŞİRME PEŞİNDEKİ ODAKLARI ARAMIZA ALMAYALIM"

Erdoğan, "11 yıllık süreçte Alevi kardeşlerimizin sorunlarını çok samimi şekilde ele aldık. Bugüne kadar hiçbir hükümetin sergilemediği samimiyet sergiledik. Yaptığımız çalıştaylarla çözüm yollarını belirledik. En son Nevşehir'deki üniversitemizin adını Hacı Bektaşi Üniversitesi yaparak bu noktada adım attık. İnşallah çok daha fazlasını yaparız, yapacağız. Güç devşirme peşindeki odakları aramıza almayalım. Militan devşirme peşindeki terör örgütlerini, Alevilere sadece birer oy deposu olarak bakan istismar siyasetini aramıza almayalım" dedi.

"YARIN İTİBARIYLA EMLAK KONUT’A YAKLAŞIK 3,3 MİLYAR LİRA NAKİT GİRDİSİ GERÇEKLEŞECEK"

Geçtiğimiz hafta Türkiye ekonomisinde özellikle de ulaştığı güven ve istikrar seviyesini gösteren dikkat çekici bir gelişmenin yaşandığını kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Dünyada nereden nereye geldiğimiz, nereye gitmekte olduğumuzu, güven ve istikrarın ne denli önemli olduğunu hep vurguluyoruz. Emlak Konut kuruluşumuzun toplam büyüklüğü 3,5 milyar lira, yani 1,6 milyar dolarlık bir halka arz gerçekleşti. Bu arzın 2,6 milyar liralık kısmı uluslararası yatırımcılara, 650 milyar liralık kısmı da yerli yatırımcılara tahsis edilmiştir. Emlak Konut’un uluslararası yatırımcılara tahsis edilen kısmına 80 değişik yatırımcıdan toplam 5 milyar liralık talep geldi. Dolar olarak ifade edersek biz 1,3 milyar dolar arz ettik, 2,5 milyar dolar talep geldi. Yerli kısmındaysa 650 milyon liralık arza 3.5 katı fazlasıyla 2,4 milyar lira talep geldi. Böylece toplamda 3,25 milyar liralık arza 7,5 milyar lira talep geldi. Emlak Konut’un arz işlemi 2013 yılında yapılan en büyük arz işlemi olurken, Türkiye'de bugüne kadar yapılmış Halkbank ve Türk Telekom'dan sonraki en büyük üçüncü arz işlemi oldu dünyadaki ekonomik krize rağmen. Ayrıca Emlak Konut’un arzı 2013 yılında Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesindeki en büyük halka arz işlemi, Avrupa'da ise en büyük 3. halka arz işlemi oldu. Yarın itibarıyla Emlak Konut’a yaklaşık 3,3 milyar lira nakit girdisi gerçekleşecek. Bu işlem Türkiye ekonomisinin ulaştığı güven ve istikrar seviyesini göstermesi bakımından son derece önemli." 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, milletin kötü gördüğünü kendilerinin kötü gördüğünü, hükümet olarak anayasa ve yasalar çerçevesinde milletin verdiği yetkiyi kullanır onun dahilinde ne gerekiyorsa onu yaptıklarını söyledi. Eğer parti olarak bir şeyi kötü görüyorlarsa hükümet olarak da yetkileri varsa onunla mücadele ettiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, “Bu da bizim en tabi hakkımızdır. Bu partiyi kurduğumuz andan itibaren biz birşey söyledik, bize sadece ve sadece millet istikamet çizer. Bizim rotamızı sadece millet belirler. Biz bunu sadece slogan olarak dile getirmiyoruz. Bu sözümüzün arkasında durmak için 11 yıldır mücadele veriyoruz. Bir adım atarken biz sermaye ne der diye bakmayız, medya ne der diye bakmayız. Bir reform yaparken medya ne yazacak, sermaye ne diyecek diye çekinemeyiz. Bir değişimi gerçekleştirirken aydınlar ve yazarlar içerde ve dışarıda nasıl tavır alacak diye istikametimizi değiştirmeyiz. Çünkü bu milletin tarihi bunun bedelini çok ağır ödedi. Artık biz bu bedeli bu millete ödetmeyeceğiz diye yola çıktık. Biz sadece ve sadece milletin ne dediğine bakar milletin çizdiği istikamette yolumuzda ilerleriz. Biz her ay 3 tane 4 tane kamuoyu araştırması yapıyoruz. Niye? Millet ne diyor görmek için” dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, geçen hafta gerçekleştirdiği Finlandiya, İsveç ve Polonya gezisini değerlendirdi. Üç Avrupa ülkesini kapsayan ziyareti geniş bir heyetle gerçekleştirdiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, ziyaretleri kapsamında muhatapları ile görüşmeler gerçekleştirdiğini ifade etti. Erdoğan, Finlandiya, İsveç ve Polonya’nın en başından itibaren Türkiye’nin AB üyeliğini en güçlü şekilde destekleyen ülkeler arasında yer aldığını vurguladı. Üç Avrupa ülkesinin bugün de yine Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemeye devam ettiklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, “Türkiye’nin Dostları Grubu içerisinde bu üç ülke hakikaten her zaman dik durdu ve bu desteğini bizlere verdi. Özellikle AB tarafından önümüze çıkarılan engelleri, zorlukları bu ülkelerde muhataplarımıza etraflıca anlatma imkanı bulduk. Biz bu temasları gerçekleştirirken iki önemli gelişmeye de şahit olduk. 5 Kasım 2013 tarihinde AB Bakanımız ve Başmüzakerecimiz Egemen Bağış ile Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz, Brüksel’de Hükümetlerarası Konferans’a katılarak 22. fasıl olan ‘bölgesel politikalar ve yapısal araçların koordinasyonu’ faslını müzakerelere açtılar. Bu fasıl daha önce Fransa’da Sarkozy yönetiminin engel koyduğu 5 başlıktan biriydi. Ancak sayın Hollande yönetimi devraldıktan sonra bu 5 başlık arasında yer alan 22. fasıldaki blokajı kaldırdı ve bizde bu konuda hemen gerekli hazırlıkları yaparak faslı açacak kapasiteyi yakaladık” diye konuştu.

“AVRUPA MUHAFAZAKARLAR VE REFORMCULAR İTTİFAKI’NA ÜYE OLDUK”

22. faslın açılmasıyla birlikte AB katılım müzakerelerinde toplamda 35 fasıldan 14’ünün açılmış olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yeterli mi, tabii ki değil. Biz daha önce de bunu gecikmiş ama olumlu bir adım olarak değerlendirmiştik. Ümit ederiz ki bu olumlu adım beraberinde ilave olumlu adımlarla yüklenerek, Türkiye-AB katılım müzakerelerinin rayına oturmasına katkı sağlar. Bir başka önemli gelişme de AK Parti’nin Avrupa içindeki üyelik değişikliği oldu. AK Parti, Avrupa’da, Avrupa Halk Partisi’ne gözlemci üyeydi. Bizi çok oyaladılar. Yaklaşık 10 yıldır hep oyaladılar. Aldık, alıyoruz, yapıyoruz, yapacağız. Geçtiğimiz hafta Avrupa Halk Partisi gözlemci üye statülüğünden ayrıldığımızı bir mektupla kendilerine bildirdik ve yeni kurulan Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular İttifakı’na üye olduk. Dikkatinizi çekiyorum; buraya gözlemci üye değil, tam üye olduk. İttifak içinde 4 başkan yardımcılığı var. Yani Sosyalist Enternasyonal’de 15 tane başkan yardımcılığı var, burada 4 tane başkan yardımcılığı var. Bunlardan bir tanesinin görevini biz üstlendik ve Genel Başkan Yardımcımız Mevlüt Çavuşoğlu bu görevi üzerine aldı. İnanıyorum hakkıyla da, deneyimiyle, tecrübesiyle de bunu başarıyla yerine getirir. Burada İngiltere, Çekoslovakya gibi ülkeler var. Güçlü siyasi partiler var. İktidarda olan birçok parti bu oluşumun içinde yer alıyor. İki önemli gelişmenin hayırlı olmasını diliyorum.”

“AK PARTİ KÖKSÜZ BİR PARTİ DEĞİLDİR”

Başbakan Erdoğan, AK Parti’nin kurulduğu günden bu yana yaptıklarıyla, duruşuyla, tavrıyla, vizyonuyla, hedefleriyle mevcut siyasi teorilerin, mevcut şablonların ve kalıplarının sınırlarını aşmış bir parti olduğunu kaydetti. AK Parti’nin siyasetin teorisini adeta yeniden yazdığını, dünyada siyaset bilimine ve siyaset tarihine çok önemli yenilikler katmış bir parti olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, “İşte şu anda AB’de muhafazakarlar da, demokratlar da AK Parti’yi kendilerine yakın buluyorlar ve AK Parti’ye üyelik davetinde buluyorlar. Aynı şekilde sosyal demokratlarda güçlü sosyal devlet anlayışı ve sosyal politika uygulamaları sebebiyle AK Parti’ye üyelik daveti yapabiliyor. Bu AK Parti’nin şekilsiz, sınırları belli olmayan, bir yapı olduğu anlamına gelmez. Değişik vesilelerle ifade ettiğim gibi AK Parti kökü mazide olan, kökü Selçukluya, Osmanlı’ya kadar dayanan, Cumhuriyet’le beraber adeta yükselen bir hareketin, bir davanın, böyle bir çınarın kollarından geliyor. AK Parti köksüz bir parti değildir. Tam tersine kökü çok derinlerde olan bir partidir. AK Parti ilkeleri olan, sınırları olan, kırmızı çizgileri olan, hedefleri, idealleri olan bir partidir. En önemlisi AK Parti bir medeniyet tasavvuru olan, ecdadından miras devraldığını bu medeniyet tasavvurunu geleceğe taşıyan bir partidir. Bizi anlayanlar, bizim hadiseler karşısında nasıl tavır takınacağımızı da anlarlar. Bizi anlamayanlar, bizim hadiseler karşısında takındığımız tavırdan dolayı gereksiz bir hayal kırıklığına uğrar” dedi.

“BÖYLE BİR TAKSİM KURTLARA BİLE KALSA ONLAR BİLE BÖYLE BİR TAKSİMİ YAPMAZLAR”

1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandıkları dönemde birilerinin şaşırdığını dile getiren Başbakan Erdoğan, birilerini böyle bir sonucu beklemediği ve sonra sonucu kabullendiklerini belirtti. Erdoğan, “Bu seferde şunu söylemeye başladılar; ‘bunlar çöp toplasınlar’, ‘bunlar yol inşa etsinler, yol inşa etsin, metro inşa etsin’, ‘bunlar havayı temizlesin, su getirsin’, ‘trafik sorunu çözsün, park yapsın, bahçe yapsın’ bu kadarla yetinmemizi istediler. Ekonomiden, siyasetten, dış politikadan, sosyal politikalardan, ülkeye yön çizecek projelerden bizim uzak durmamızı istediler. Aynı sorunu iktidar olduğumuzda ve sonrasında da yaşadık. Şimdi ne söylüyorlar; ‘aynı şeyler. ‘Hükümet yol yapsın, okul yapsın, konut yapsın, hükümet köprü yapsın, hızlı tren hatları inşa etsin, tüneller açsın, Marmaray gibi projeler yapsın, hükümet hastaneler yapsın, enflasyonla, işsizlikle, faizlerle mücadele etsin’ ama ‘hükümet çetelere dokunmasın’, ‘hükümet saadet zincirine dönüşen ekonomik sisteme neşter atmasın’ dediler. ‘Hükümet faiz lobileriyle uğraşmasın’ dediler. ‘Hükümet tıkanan demokrasi kanallarını açmasın’ dediler. ‘Anayasa’ya dokunamazsınız, yargıyı milletin yargısı yapamazsınız, Cumhurbaşkanı seçemezsiniz’ dediler. Ama bütün bunlara rağmen hadi bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulsun diye Meclis Başkanımızın bir daveti oldu, grubu bulunan dört parti buna iştirak ettiler ve bize teklif geldi; ‘Ama biz sizinle aynı oranda iştirak etmek istiyoruz’ dediler. Peki biz ne dedik; ‘Ya olsun tamam’ dedik. Peki bizim kaç milletvekilimiz vardı. 326 milletvekili. Ana muhalefetin ne vardı; 151-152 milletvekili. Diğerinin ne vardı; 51-52, diğerinin ne vardı 27-28. Allah aşkına 326’yla biz üç tane temsilci veriyoruz. 27-28 taneyle o da üç temsilci veriyor. 51-52 ile üç tane temsilci veriyor, 151 tane ile diğeri de üç tane veriyor. Onlar dokuz kişiyle temsil ediliyor. Biz üç kişiyle temsil ediliyoruz. İnanın böyle bir taksim kurtlara bile kalsa onlar bile böyle bir taksimi yapmazlar. Biz bunu da kabul ettik, eyvallah dedik. Kabul ettikte ne oldu. Şuana kadar 60 madde üzerinde mutabık kaldıklarını söylüyorlar. Bunlar yazılı, çizili. 60 maddede mutabık. Ben daha 48’deyken bir açıklama yaptım. Bayram öncesiydi; ’48’de mutabık kalındı. Bu 48 maddeyle ilgili hiç olmazsa bunu hemen Meclis’ten geçirelim. Bu bizim için 15 günlük bir iş. Bunları bir kenara koyalım masanın üzerinden kalksın yine çalışmalara devam edelim’ dediler ki olmaz. Tamamda yapmaya niyetiniz yok mu kardeşim gelin bunları yapalım koyalım bir kenara. Mesafe alalım. Bakın anayasamız güç kazanmış olur. Kan pompalanmış olur. Gelin bunu yapalım. Hayır, istemezuk” şeklinde konuştu.

“ZATEN DÖRT SİYASİ PARTİNİN BU 60 MADDEDE İMZASI VAR”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını anımsatan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Aradan süre geçti ana muhalefetin başkanı kalktı bir şey söyledi. Dedi ki; ‘şuanda 60 maddede bir uyum var. Bu 60 maddeyi Meclis’ten çıkarabiliriz.’ Dedi mi bunu, dedi. Şimdi ben milletime sesleniyorum. Bunu dedi mi, dedi. Dört tane siyasi parti bunu beraber yapalım diye bir ifade kullanmadı. Bunu çıkarmaya hazırız dedi. Zaten dört siyasi partinin bu 60 maddede imzası var. Hepsi bunların kayıtlı. Ben dedim ki arkadaşlarıma, gruptaki arkadaşlarıma gidin hemen ziyaret edin dedim. ‘Deyin ki bakın biz hazırız gelin bu işi yapalım.’ MHP zaten benim kapım kapalı diyor. Zaten hiçbir zaman açık olmadı ki, hep kapalı. Ve dedim ki gidin görüşün bakalım ne diyorlar. Arkadaşlarımız gittiler görüştüler ve görüşmenin neticesinde değerlendirelim, bir hafta sonra biz sizi ziyarete gelelim. Peki. İadeyi ziyaret gerçekleşti. İadeyi ziyarette cevap şu; ‘dört siyasi parti eğer ittifak ederse ancak bu görüşmeyi yapabiliriz.’ Allah Allah dört siyasi partinin burada imzası yok mu, var. Ama dört siyasi parti bu işin görüşülmesine evet diyor mu, demiyor mu. Yani şimdi diyelim ki 550 kişilik parlamentoda 27-28 kişi böyle bir değişikliğe evet demezse biz Anayasa değişikliği yapmayacak mıyız? Arkadaşlar biz 26 maddelik anayasa değişikliğini evelallah kendi grubumuzla sadece millete götürmek üzere yaptık. Millet 58’le evet dedi."

“CHP’NİN NE OLDUĞUNU MİLLET ANLASIN”

Erdoğan, “Eğer dürüstseniz, eğer samimiyseniz, bu konuda samimi hareket ediyorsanız sizin söyleyeceğiniz tek şey var. Bu görüşmelerde dört siyasi partinin bunun altında imzası var. Bunlar hep kayıtlarda mevcut. ‘Gelirseniz gelirsiniz, gelmiyorsanız iktidarla beraber Meclis’te bunu görüşür bu 60 maddeyi Meclis’ten geçiririz.’ Dolayısıyla 60 madde anayasa değişikliği içerisinde artık yasal hale gelmiş olur. Diyorum ya, akşamdan sabaha her zaman aynı anlayış. Akşam başka, sabah başka” diye konuştu. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dört siyasi parti ile çıkarılması yönündeki açıklamasını hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Dört partinin işte burada imzaları var. Daha ne olacak. Eğer Meclis’e gelmiyor da kaçıyorsa millete versin hesabını. Gel beraber bu işi çözelim, bitirelim. Biz hazırız. Ben şimdi milletin takdirine havale ediyorum. Milletim ne derse biz oyuz ama CHP’nin ne olduğunu da millet gayet iyi anlasın” dedi.

“OMURGALI OLACAKSIN OMURGALI, OMURGASIZDAN BİR ŞEY OLMAZ”

Mühendis, müteahhit, yüklenici firma olmadıklarını, kendilerinin milletin tercihiyle iş başına gelmiş milletin iradesini, milletin emanetini omuzlarında taşıyan bir hükümet olduklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu milleti, bu ülkeyi ilgilendiren her meselenin kendilerinin ilgi alanı olduğunu söyledi. Bu milletin ve ülkenin her derdinin kendi dertleri olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, “Bu ülkenin her meselesi bizim meselemizdir. İşte demokratikleşme paketi. İdari olanları hemen çıkarıyoruz. Çıkardık mı, çıkardık. Diğerlerini de Meclis’e getiriyoruz. Söz verdik, onları da hemen Meclis’ten geçireceğiz ve milletimizin emrine girmiş olacak. Biz verdiğimiz sözün arkasında dururuz. Ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız. Bu bizim temel ilkemiz. Siyasi parti olarak hem ülkenin, hem dünyanın bütün soranları hakkında biz görüş bildiririz, ne düşündüğümüzü ifade ederiz, tarafımızı belli ederiz. Kardeşlerim şunu unutmayın; ‘efendim ben taraf değilim’ bu oyunlara gelmeyin. Güzel bir söz var, ‘bitaraf olan bertaraf olur.’ Omurgalı olacaksın omurgalı. Omurgasızdan bir şey olmaz. Rüzgar önünde yaprak gibi sallanandan bir şey olmaz. Milletin çirkin gördüğünü siyasi parti olarak bizde çirkin görürüz. Milletin kötü gördüğünü son derece tabi biçimde bizde kötü görürüz. Hükümet olarak da altını çizerek ifade ediyorum, anayasa ve yasa çerçevesinde milletin bize verdiği yetkiyi kullanıp programımız dahilinde ne gerekiyorsa onu yaparız” diye konuştu. 

AK Parti olarak rotalarını sadece milletin belirleyebileceğini dile getiren Başbakan Erdoğan, bunu sadece bir slogan olarak dile getirmediklerini, bu sözün arkasında durmak için on bir yıldır mücadele verdiklerini söyledi.

“ARKAMIZDA MİLLET OLDUĞU MÜDDETÇE KORKMAYACAĞIZ”

“Hiç kimse parmağını kaldırarak, kibir içinde bizi aşağılayacak bize hiza ve istikamet çizecek yetkiye sahip değildir” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“O günler geride kalmıştır. Hem aziz milletim hem de işte bu salonda bulunan her bir kardeşim göğsünü gere gere bu gurur ve kibir abidelerine 'siz kim oluyorsunuz' deme cesaretini göstermelidir. Biz birilerinin keyfi için o bitmez tükenmez kibri için inançlarımızdan, değerlerimizden, hedef ve ideallerimizden vazgeçecek bir kadro hiçbir zaman olmadık ve hiçbir zaman olmayız. Siyasi parti olarak neye inanıyorsak ne düşünüyorsak Türkiye için nasıl bir gelecek tasavvur ediyorsak hiç çekinmeden ve korkmadan çıkar onu söyleriz. Aman şu bizi eleştirecek. Varsın eleştirin. Aman şu bizim aleyhimize yazacak. Varsın yazsın. Ama şunlar tavır alacak, varsın alsın. Bizi millet bağlar millet değerli kardeşlerim. Arkamızda millet olduğu müddetçe korkmayacağız, çekinmeyeceğiz. Eğer korkarsak eğer çekinirsek o milletin emanetine ihanet etmiş oluruz. Bu kadro içindeki herkesin özgüveni olacak, bu kadro içindeki herkes arkasında milletin gücü olduğunu hissedecek, böyle bir özgüvenle hareket edecek. Milletin değil şunların bunların ne diyeceğine bakan daha en baştan davayı kaybetmiştir. Bu sözleri de kimse farklı yerlere çekmesin. 200 yıldır bu millete istikamet dayatılıyor, milletin önüne seçenek koyulmuyor. Milletin görüşü sorulmuyor. Milletin değerleri dikkate alınmıyor. 200 yıldır doğru olan budur deniliyor ve bu doğru millete baskıyla, şiddetle, ceberrut bir devlet anlayışıyla dayatılıyor. Devlet özellikle de tek parti döneminde millete yaşam tarzı dayatıyor, kılık kıyafetinden sakal bıyığına yeme içmesinden okumasına yazmasına kadar sınır çiziyor çerçeve çiziyor.”

“BİZ 11 YILDIR AZİZ MİLLETİMİZİN ÖNÜNE SEÇENEKLER KOYAN BİR İKTİDAR OLDUK”

Erdoğan, hiçbir zaman kendilerine yapılanları başkasına reva görmek gibi bir yanlışın içinde olmadıklarını belirterek, “Bu millete tek tip yaşam tarzları dayatılırken biz 11 yıldır aziz milletimizin önüne seçenekler koyan bir iktidar olduk. Her alanda milletin önüne tercihler koyduk, birden fazla tercih koyduk. Okulda çocuğun kuran-ı kerim mi öğrensin istiyorsun, orda seçmeli istersen kuran-ı kerim okumasını seçebilirsin. Seçenek bu. Öğrenmesini istemiyorsan da seçmezsin. Okulda çocuğun Hz. Peygamberin hayatını öğrensin istiyorsan tercih senin, siyer dersini seçersin, istemiyorsan seçmezsin. 4+4+4 seçeneği ile okullar arasında tercih hakkını getirdik, istediğin okulu seçersin. İşte bu hafta Finlandiya, İsveç, Polonya buraları gezerken onlar 5+3 intihar olduğunu, 4+4+4 nerden buldunuz diye bunu sordular. Bizde bazı ben bir eğitimciyim diye geçinenler işte 5+3 ün çok çok verimli, 4+4+4'ün verimsiz olduğu gibi bir yaklaşımını ortaya koyuyorlar. Niye cesaret edip de 12 yılı zorunlu eğitimi getiremediniz. Biz getirdik. Farklı dil ve lehçeleri öğrenmek mi istiyorsun? Tercihini ona göre yaparsın. İstemiyorsan tercih etmezsin. Kamuda ister başörtülü, ister başı açık çalışırsın. Meclis’e ister başörtülü gelirsin ister, başı açık gelirsin. Burası milletin meclisi değil mi? Yıllardır burada zulmetmediler mi, zulmettiler. Simdi? Bu adım da atıldı. Her alanda her konuda dayatmaları kaldırıyor tek tip uygulamaları kaldırıyor yaşam tarzı dayatmasını ortadan kaldırıyor milletimizin önüne tercihler koyuyoruz” diye konuştu.

“BIRAKIN ELEŞTİRSİNLER”

Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine karşı olduklarını ama asıl azınlığın çoğunluğa hükmetmesine karşı olduklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, attıkları her adımda, ağızlarından çıkar her cümle ile birlikte bir korunun ‘yaşam tarzıma müdahale ediliyor’ diyerek bir karalama kampanyası başlattığını gördüklerini vurguladı. Erdoğan, “Bu senin 200 yıldır sahip olduğun haklara milletin tamamı kavuşuyorsa bu senin yaşam tarına müdahale değildir, bu eşitliktir, demokratikleşmedir, özgürlüktü bu normalleşmedir. Zincirleri prangaları parçalayarak kölelikten kurtulamazsınız, en başta zihninize, kalbinize, dilinize takılmış zincirlerden o prangalardan kurtulacaksınız. İnandığınız neyse onu cesaretle savunacaksınız. Ben milletimden şunu özellikle bilmesini rica ediyorum: kim iseniz o olacaksınız. Başkasının ne dediğine değil en başta vicdanınızın kalbinizin sonra da mensubu olduğunuz milletin ne dediğine bakacaksınız. Bırakın eleştirsinler. Yunus Emre'nin dediği gibi 'bırakın gülsünler, yeter ki hak bizim olsun.'” ifadelerini kullandı.

“BİRİLERİ HAZZETMİYOR DİYE MUHAFAZAKAR KİMLİĞİMİZDEN VAZGEÇMEYİZ”

Muhafazakar ve demokrat parti olduklarını tekrar yineleyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“En başta ifade ettik bunu. Bugüne kadar da böyleydik. Bu toplumun kadim değerlerini inançlarını medeniyetini muhafaza etmek bizim partimizin çizgisidir. Aynı zamanda farklılıkların varolma haklarını yaşam tarzlarını teminat altına almak da bizim demokrat kimliğimizin gereğidir. Biz 200 yıldır yapıldığı gibi değer dayatılmasına da karşı çıkarız. Aynı zamanda biz birileri hazzetmiyor diye muhafazakar kimliğimizden demokrat kimliğimizden vazgeçmeyiz. Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Bizim ilkemiz budur.AK Parti olarak muhafazakar demokrat bir parti olarak her meselede görüşümüz, kesinlikle vardır. Söyleyecek sözümüz vardır. Hedefimiz ve tasavvurumuz vardır. Ama hükümet olarak Anayasa ne derse yasalar ne derse yani sonunda millet ne derse biz sadece onu yaparız. AK Parti ile sandıkta yarışamayacağını anlayanlar çok farklı temennilerin içine girmiş durumdalar. AK Parti'yi çalışarak mücadele ederek milletin teveccühünü kazanarak yenmekten umudunu keserek adeta pusuya yatmış farklı beklentilerin içine düşmüş durumdalar. Bu çevreler kendi ikballerini sadece ve sadece AK Parti’nin zafiyetin de görecek kadar zavallıdırlar. AK Parti sandıkta kaybetsin diye değil AK Parti'nin içinde nifak olsun, AK Parti çadırdasın, bölünsün zayıflasın diye dua ediyor, bundan da medet umuyorlar. Kimse kusura bakmasın, bu zavallılıktır, bu acınası bir durumdur. AK Parti hiçbir zaman bunların temennilerine fırsat tanımayacak, bu hareket içindeki bu dava ve bu parti hiçbir kardeşim inanıyorum ki pusuda bekleyen bu zavallılara ümit vermeyecek.”

“CAN KURTARAN SİMİDİ GİBİ ONA YAPIŞTILAR”

CHP’ye tekrar üye olan Mustafa Sarıgül’e de göndermelerde bulunan Başbakan Erdoğan, “Bir taraftan yolsuzluk dosyası ile ihraç edeceksin, ondan sonra da can kurtaran simidi gibi ona yapışacaksın. Böyle bir mantık olur mu? Olur. Bu muhalefet partisinin içinde bu var, genlerinde var. Normal. Biz çıkar birliği yapmış bir kadro değiliz. Bir dava ortaklığı kader ortaklığı yapmış birbirine kardeşçe kenetlenmiş bir kadroyuz. Bizzat şahsım olmak üzere teşkilat içindeki her bir arkadaşım sadece millete hizmet için bu makamlara geldik ve millet bizi buralarda tuttuğu müddetçe de hizmet üretmeye devam edeceğiz. Efendi olmaya gelmedik, hizmetkar olmaya geldik. Eğer hiçbir siyasi partini tüzüğünde 3 dönem gibi bir karar alma cesareti yoksa AK Parti 3 dönem kararını alabilmişse bunu yazılı kayda geçmişse bu Türkiye siyasetinde değil dünya siyasetinde bir ilktir. Biz arkadan gelen gençlerin önünü tıkamayacağız sürekli yenilenen hücrelerle bu siyaseti güçlü tutacağız anlayışıdır. Bunu gerçekleştirmek bize nasip olmuştur” ifadelerini kullandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile öğrenci evleriyle ilgili aralarında geçen tartışmaya son noktayı koydu. Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:

“Elbette bu kadro içinde zaman zaman bazı farklı yaklaşımlar, olaylar olabilir, yanlış anlamalar olabilir, yanlış anlaşılmalar olabilir. Fakat şunu özellikle bilmenizi istiyorum; dava arkadaşlarının kardeşlik hukukunun bir gereği olarak biz meseleleri aramızda konuşur ve çözüme kavuştururuz. 14 Ağustos 2001'den bugüne kadar hep böyle yaptık, her meseleyi mümkün olduğunca kendi aramızda konuştuk kardeşlik hukuku çerçevesinde kendi aramızda çözdük. Kimsenin şüphesi olmasın bundan sonra da aramızdaki meseleleri kendi aramızda konuşacak, kendi aramızda çözüm yoluna koyacağız, koyarız. Pusuda bekleyenlere asla fırsat tanımayacağız, ellerini ovuşturanlara asla imkan vermeyeceğiz, kendi ikbalini başkasının izmihlaline bağlayanların heveslerini hep kursaklarında bırakacağız. Her bir arkadaşımın, teşkilattaki her kademesindeki kardeşimin böyle bir mesuliyetle hareket edeceğine düşmanı sevindirmeyeceğine yürekten inanıyorum. Haftasonu inşallah iki gün boyunca Diyarbakır'dayız. Diyarbakır'da Cumartesi günü açılışlar yapacağız. Bu açılış törenine Kuzey Irak Yerel Yönetimi Başkanı Sayın Mesud Barzani de katılacak. Bu törende istiyoruz ki inşallah ülkemizin bütünlüğüne birliğine yönelik mesajlar çok daha güçlü verilecek. Ertesi gün Ergani ve Bismil'de olacağız. Oralarda da açılışlar yapacağız. Ama bu arada 300 aileyi evlendireceğiz Cumartesi günü. Bu evlilik törenin de bir başka renk katalım istedik. Öyle zannediyorum ki ilk defa İbrahim Tatlıses ve Şiwan Perver birlikte bu törende düet yapacaklar. Çeşitli folklor gösterileri ile zenginleştirilecek ve 300 aileyi de aile ve sosyal politikalar bakanlığımız evlendirmiş olacak.”

ARINÇ, GRUP TOPLANTISINA KATILMADI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile öğrenci evleri tartışmasından dolayı araları açıldığı iddia edilen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, grup toplantısına katılmadı. Başbakan Yardımcısı Arınç’ın katıldığı bir programın uzamasından dolayı Başbakan Erdoğan’ın konuşma yaptığı grup toplantısına katılamadığı öğrenildi.

aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı’nın ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap verdi. 10 Kasım törenlerinde kendisini protesto eden vatandaşlara “gavat” dediği iddia edilen Adana Valisi Hüseyin Avni Coş ile ilgili bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, “Arkadaşımızın oradaki tavrını doğru bulmuyorum ancak arkadaşımıza yapılan bu medya eleştirileri. ‘Hükümet istifa diye’ bağırıyorlar. ‘Allah belanı versin’ diye hakaret ediyorlar. Bunlar yapılıyor. Sizlerde bunları televizyonlardan izlediniz. Bütün bunlar yapılıyor ve bunun karşısında. O da insan kalktı böyle bir şey yaptı” dedi.

“BİZ VALİLERİMİZİ KOLAY KOLAY YEDİRMEYİZ”

Adana Valisi Coş’un ifadesini doğru bulmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Oradaki ifadeyi tabiî ki doğru bulmuyorum. Onun için İçişleri Bakanıma talimat verdim. Dinleyecek ve gerekli incelemeyi de yapacaklar ama kusura bakmasınlar bu tür bir çok provokatif eylemlere de biz valilerimizi kolay kolay yedirmeyiz” diye konuştu.

“PROGRAMIMIZDA ŞUAN BEDELLİ ASKERLİK YOK”

CHP’nin bedelli askerlik teklifi yönündeki bir soruya da Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:

“Çok uçuk bir teklif. Bir defa CHP kendisine göre bir yarışın içerisine girmek istiyor. Bu işle ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ne diyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kanaati nedir, ihtiyacı nedir ne değildir. Böyle bir şey yok. Biz her şeyimizi Türk Silahlı Kuvvetleri ile olgunlaştırarak yapıyoruz kanaatleri alıyoruz, ondan sonra biz burada bir değişiklik gerekiyorsa bunu yapıp, ona göre bu işi tasarı haline getiriyoruz. 6 ay yarışa giriyoruz. Bunlar hep siyasi yaklaşımlardır. Oy beklentisi, başka bir şey değil. Şuan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bedelli askerlik noktasında olumlu bir yaklaşımı söz konusu değildir. Programımızda da şu an bedelli askerlik yok.”

Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile ilgili bir soruya da, “Arkadaşlar bırakın da onları kendi aramızda konuşalım” dedi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız