SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Önce Misyonerlik Konferansı, Sonra Cem Töreni..

A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi (İÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şükrü Uslu (fotoğraftaki), misyonerlerin tüm hedefinin Türkiye'yi ya Hristiyanlaştırmak ya da tamamen yıkmak olduğunu ileri sürerek, Türkiye'deki Ermenilerin ABD tarafından misyonerleştirilerek kullanıldığını savundu. Zeynel Abidin Türbesi Kültür Vakfı Başkanı da, misyonerlik faaliyetine dikkat çekti.

Malatya'nın Battalgazi İlçesi'nde faaliyet gösteren Hz. Zeynal Abidin Türbesi Kültür Vakfı tarafından düzenlenen "Misyoner Faaliyetlerinin Milli Birlik ve Bütünlüğümüz Açısından Değerlendirilmesi" konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Yrd. Doç. Dr. Şükrü Uslu, kiliselere bağlı din adamlarının Türkiye'yi bir İncil ülkesi ilan etmenin peşinde olduklarını iddia etti.

Uslu, "Türkiye'de yaşayan insanları ya Hristiyanlaştırmak ya da kutsal saydıkları bu topraklarda Türk egemenliğine son vermek istiyorlar. Bunu gerçekleştirmek için stratejik ve taktiksel pek çok yöntemler kullanıyorlar. Bu yöntemlerden biri de misyonerliktir. Misyonerlik, kiliseler ve bu kiliselerle bağlantılı misyoner örgütlerin Hristiyanlığı yaymak amacıyla yaptıkları açık ve örtülü, stratejik ve organize faaliyetlerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Bu organize hareketi, masum bir din tebliği olarak nitelendirmek mümkün değildir. Bu tür faaliyetleri ulus devleti yıkmaya ve millet bütünlüğünü bozmaya yönelik faaliyet olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü Türkiye'yi bölme ve parçalama gayretlerinin yoğunlaştığı dönemlerde misyoner faaliyetlerinin buna paralel olarak artması bir tesadüf değildir" dedi.

"ERMENİ TARİHÇİLER BELGE DEĞİŞİMİNDEN KAÇIYORLAR"
Dünyanın neresinde bir ayaklanma varsa, bir kaos ortamı oluşmuşsa orada misyonerlik faaliyetlerinin görüldüğünü öne süren Yrd. Doç. Dr. Şükrü Uslu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

"Uzağa gitmeye gerek yok. Osmanlı Devleti de misyoner faaliyetlerden nasibini almıştır. Anadolu ve Balkanlar'da azınlık isyanlarının sebebi misyoner faaliyetleridir. Bu faaliyetler, Osmanlının yıkılış sürecini hızlandırdığı gibi, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir Türk düşmanlığı doğurmuştur. Bir küçük örnekle Türk düşmanlığının nasıl oluşturulduğunu izah etmek istiyorum. Misyoner kaynaklarının verdiği bilgiye göre, 1893 yılında Türkiye'de bin 317 misyoner görev yapıyordu. Bunların 223'ü Amerika'dan gelmiş, geriye kalan bin 94'ü ise yerli Ermeniler arasından seçilip yetiştirilmiş kişilerdi. İçlerinde başarılı olanlar Amerika'ya götürülüyor, orada hem teoloji, hem de diplomat olarak eğitim verildikten sonra Türkiye'ye konsolos olarak atanıyordu. Türkiye'ye 1886'da atanan ilk konsolos bir misyonerdir ve Sivas'a atanmıştır. İlginçtir, en fazla göç bu ilimizde yaşanmıştır. 1886'da açılan bu konsolosluğa H.M. Jewet adında bir misyonerin oğlu atanmıştır. Konsolos Tokat'ta doğmuş, Ermeniler arasında yetişmiş, Amerika'nın Tokat'ta açtığı misyoner okullarda okumuş, Amerika'da diplomat eğitimi almıştı. Fanatik bir Türk düşmanı olarak yetiştirilmiş olan Jewet, misyonerlerin Türkiye ile ilgili hazırladıkları raporları imzalıyor ve Amerika'ya gönderiyordu. Bir kısım devletlerin arşivlerinde bulunan raporlar gerçeği yansıtmayan, misyonerler tarafından hazırlanmış raporlardır. Bu nedenle Ermeni tarihçiler belge değişiminden kaçmaktadırlar. Ermeni siyasetçileri de konuyu tarihçilere bırakmak istememesinin sebebi bu sahte raporlardır."

MİSYONERLERE PARASAL KAYNAK
Anadolu'da 19. yüzyıldaki isyancı Ermenilere Amerika'daki kiliseler aracılığıyla para toplandığını kaydeden Uslu, "Bakınız 19. yüzyılda Anadolu'daki isyancı Ermenilere harcanan para Amerikan halkından toplanıyordu. Bu para toplama işini Amerikan Protestan Kiliseleri yapıyordu. Para toplanabilmesi için yüzlerce kilisede her pazar Türklere hakaret edilerek, Amerikan halkının kafasına Türk düşmanlığı sokuluyordu. Türk ne kadar kötülenirse, Ermeni'ye toplanan para o kadar artıyordu. Bu paralarla Türkiye'de kiliseler ile yapancı kolejler açılıyor ve misyonerlerin maaşları ödeniyordu" şeklinde konuştu.
Türkiye'deki misyoner faaliyetlerin önlenmesi için bazı önerilerde bulunan Yrd. Doç. Dr. Uslu konuşmasında, "Bu faaliyetleri polisiye tedbirlerle önlemek mümkün gözükmemektedir. Halkın gençliğin misyonerlik hususunda mutlaka bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu hususta başta yasama olmak üzere anne, anne ve babalara eğitimcilere, basına, konuyla ilgili akademisyenlere önemli görevler düşmektedir. Mutlaka ülkemizin ekonomik bağımlılıktan kurtulması gerekir. 4. Murad'ın şu sözü günümüze de ışık tutmaktadır; 'Para almaya alışan, buyruk almaya da alışır' bu durumdan kurtulmak gerekir. Ayrıca milli birlik ve bütünlüğümüzü ayakta tutan milli ve manevi değerlerimize sahip çıkalım" ifadelerini kullandı.

VAKIF BAŞKANININ KONUŞMASI..
Gerçek Gazetesi'nde yer alan habere göre de, konferansta konuşan vakıf başkanı Erdoğan Ünverdi, "Ülkemizde son zamanlarda misyonerlik faaliyetleri daha da hızını artırarak her tarafta İncil dağıtmaya başladılar. Üstelik de misyonerlik çalışmalarında en çok Alevilerin etkide kaldıkları belirtiliyor. Bu düşünceye sahip insanlar bir yandan ülkeyi bölmeye bir yandan etnik ayrımcılığa neden oluyorlar. Bu ülke kurulduğunda Alevi-Sünni ayrımı yapılmadan bir bütünlük içinde aynı cephede savaşarak bu vatana sahip çıktılar. Bu ülke bir bütündür ve hiç kimse ayrılamaz."

İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Uslu'nun konferansının ardından, Cem töreni yapıldı. Cem töreninde dedeler tarafından deyişler okundu, semah dönüldü.

FOTOĞRAF: Mehmet Taşkın (TV MALATYA)

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız