SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Önce Örgüt Tespit Edilmeli.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:58:25
A- A+ PAYLAŞ

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Malatya’da düzenlenen ve  Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu temsilen Kurul Üyeleri Ahmet Kaya, Ahmet Berberoğlu ile Genel Sekreter Yardımcısı Bülent Albayrak ile birlikte hakim ve savcıların katıldığı Güz Dönemi Hukuki Müzakere Toplantısının grup raporlarını HSYK kendi sitesinde yayımladı.

2013 Yılı Güz Dönemi Hukuki Müzakere Toplantısındaki grup çalışmasında hazırlanan raporlarda karşılaşılan sorunlara ilişkin öneriler yer aldı.

Grup Raporlarında yer alan konular şöyle:

“KASTEN ÖLDÜRME SUÇLARINDA UZMANLAŞMIŞ SAVCILAR GÖREV YAPSIN”

 “Kasten öldürme suçlarında yapılacak soruşturmaların özellikle bu konuda uzmanlaşmış Cumhuriyet Savcıları ve kolluk görevlileri tarafından ( adli kolluk biriminin fiilen kurulması sağlanarak ) yapılmasının, delillerin eksiksiz toplanmasının sağlaması yanında, hazırlık soruşturmasının da etkin ve hızlı bir şekilde tamamlanıp, kovuşturma aşamasında da davanın kısa sürede sonuçlandırılmasına fayda sağlayacağı düşünülmüştür.  Olay yeri tespit ve otopsi işlemlerinin mutlaka ehil kişilerce ve CMK’ya  (Mineseto sözleşmesine) uygun şekilde yapılması önem arz etmekte olup aksi durumda çok  önemli olan bu delillerin delil olma niteliklerini kaybettikleri görülmektedir. Örneğin; olay  yerinde tespit edilen ( boş av tüfeği fişeği veya kovan gibi ) her bir delile ayrı delil numarası  verilerek bu numaralar göz önünde bulundurulmak sureti ile ekspertiz raporlarının  aldırılmaması durumunda bu delillerin değerlendirilmesi hususunda ciddi sorunlar yaşandığı  görülmüştür.  Kasten öldürme suçlarında gerekli görüldüğü zamanlarda keşif işleminin ve  bilirkişi incelemelerinin soruşturma aşamasında yapılmasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir.  Kasten öldürme suçlarında Cumhuriyet Savcıları tarafından eksik soruşturma ile kamu davası açılmasının isabetli hüküm kurulmasını zorlaştırdığı, bu nedenle de gerektiğinde  soruşturma aşamasının uzun tutulmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.  

“HER BÖLGEDE TRAFİK KAZASI BİLİRKİŞİ HEYETİ OLMALI”

“ Taksirli suçların ( yaralama ve öldürme ) büyük bir kısmının trafik kazalarından kaynaklanması karşısından; soruşturma işlemlerinin eksik yapılması durumunda kişilerin kusurlarının tespitinde büyük zorluklar yaşanması nedeni ile her ağır ceza merkezinin  bulunduğu yerde trafik kazalarını araştıran bir bilirkişi kurulunun oluşturulması, söz konusu  heyetin trafik kazasının oluşumuna sebep olan önceki ve sonraki bütün detayları tespit edip  raporlaması gerekirse mahallin video kaydının ve fotoğraflarının çekilmesi ayrıca mevzuat  değişiklikleri de dikkate alınarak trafik kaza tespit tutanaklarının koşullara uygun şekilde  güncellenmesi görüşleri benimsenmiştir,”

“TEHDİT EDEN 2 YIL, DÖVEN 1 YIL CEZA ALIYOR”

“Tehdit suçu ile kasten yaralama suçları yönünden kanunda ön görülen ceza miktarları arasındaki adaletsizliğin giderilmesi, (Örneğin; bir kişiyi dövmekle tehdit eden şahıs için TCK’nun 106/1-1. Cümlesi gereğince kanunda ön görülen ceza 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası iken, aynı şahsı gerçekten basit tıbbi bir müdahale ile darp eden kişiye TCK’nun  86/2 gereğince verilecek cezanın ise 4 aydan 1 yıla kadar hapis cezası olduğu.”

“ÖRGÜTÜN ÜYESİ AZ OLAN İLİN SORUMLUSU OLUR…”

“TCK’nun 220/1-314/1 maddeleri kapsamında yer alan örgüt kurma ve yönetme suçlarında aranması gereken unsurlar, örgütün faaliyet alanları, üye sayısı dikkate alınarak her bir örgütte yöneticinin farklılık oluşturabileceği değerlendirilmiştir. Örneğin; bir terör örgütünün çok yoğun faaliyetinin ve üyelerinin olduğu bir il sorumlusu örgüt yöneticisi kabul edilebilecekken; başka bir terör örgütünün aynı ildeki çok sayıda üyesi bulunmayan ve etkin  faaliyetleri olmayan il sorumlusu yönetici olarak kabul edilemeyebilir. Bu kapsamda özellikle  Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin PKK ve DHKPC terör örgütlerinin alt yapılaşmaları olan  YDGM ve HÖC tarzı yapılaşmaların il sorumluları örgüt yöneticisi olarak kabul edilmemektedir. DHKPC örgütünün İzmit sorumlusu yönetici kabul edilirken örgütün  teşkilatlanmasının az olduğu Isparta il yöneticisi yönetici olarak kabul edilmemektedir. Örgüt  yöneticiliğinin örgütlere ve yapılarına göre değişkenlik gösterdiği değerlendirilmektedir.  TCK’nun 220/2-314/2 maddelerinde düzenlenen örgüt üyeliği suçlarında örgütün hiyerarşik  yapısının varlığı aranmalıdır. Ancak her zaman aynı dosya kapsamında örgüt yöneticilerine ve  kurucularına ulaşılamasa da bu yapı içerisinde yer alan örgüt üyelerinin cezalandırılabileceği  öngörülmektedir. “

“CEZA İÇİN ÖNCE ÖRGÜT TESPİT EDİLMELİ”

“TCK’nun 220/6 maddede düzenlenen suçta örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç  işleyen kişinin örgüt üyesi gibi cezalandırılabilmesi için öncelikle bir örgütün bulunduğu  tespit edilmelidir. Kişinin örgüt üyesi olmadığı belirlendikten sonra örgütün talimatı ve bilgisi  dâhilinde suç teşkil eden bir eylemi gerçekleştirmesi halinde örgüt adına suç işlemek  suçundan cezalandırılması gerekir.”

“ETKİN PİŞMANLIKTAN AMAÇLANAN FAYDAYI SAĞLAMAMAKTADIR”

Suç örgütleri ve terör örgütleri ile daha etkili bir mücadele yürütülebilmesi için TCK’nun 221.  maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının daha kapsamlı hale  getirilmesi gerektiği tartışılmış olup, Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen örgüt mensuplarının sadece örgüt üyeliğinden dolayı cezasından indirim yapılması ya da cezasızlık halinin yeterli olmadığı, örgütlü suçlarda etkin mücadeleyi sağlamadığı gözetilerek örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirilen vahim nitelikteki bazı suçlar istisna tutulmak kaydıyla örgüt mensubunun işlediği diğer suçlardan da belli bir oranda indirimin yapılmasının uygun olacağı  değerlendirilmektedir. Örneğin; kaleşnikof tüfeği ile teslim olan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen örgüt üyesi hakkında örgüt üyeliğinden ceza verilemezken 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan ceza verilmesi etkin pişmanlıktan amaçlanan faydayı sağlamamaktadır.”

“GİZLİ TANIK UYGULAMASINDA SORUNLAR VAR”

“Gizli tanıkların dinlenmesinde sorunlar oluşmaktadır, özellikle kovuşturma aşamasında dinlendiğinde savunma tarafının sorduğu sorular veya bizzat duruşmalara gelmekle kimliğinin deşifre edilmesi söz konusu olabilmekte yine bazı durumlarda uzun süre gizli tanık mahkemede hazır edilemediği için yargılama sürüncemede kalmaktadır. Gizli tanığın soruşturma aşamasında Hâkim marifetiyle dinlenmesinin sorunu giderip gidermeyeceği tartışılarak, silahların eşitliği ilkesi yönünden uygun olmayabileceği ancak özellikle soruşturma aşamasında Hâkim tarafından dinlendiği takdirde bu sorunların kısmen aşılabileceği öngörülmektedir. Bu kapsamda; Gizli tanığın soruşturma aşamasında nasıl dinleneceği, kimliğini gizleyerek alınan ifadenin nasıl saklanacağı, imza, parmak izi gibi sorunların nasıl çözülmesi gerektiği belirlenmelidir.  Mahkeme aşamasında tanıkların dinleme usulünün bir standarda bağlanması, ses değiştirme işleminin yapılması ile birlikte savunmanın da kısıtlanmayacak şekilde soru sorma hakkı tanınarak üç kişilik mahkeme heyetinin teşekkül etmesi de dikkate alındığında tanığın bulunduğu yerde mahkeme üyelerinden birinin nasıl bulundurulabileceği, tanığın dinlenmesi sırasında birileri tarafından etkilenmediğinin nasıl savunmaya anlatılabileceğinin  değerlendirilmesi gerekmektedir.”

“SORUŞTURMA SIRASINDA GİZLİ SORUŞTURMACI KULLANILMALI”

“Suç örgütleri ve terör örgütleri, faaliyetlerini gizlemek ve soruşturmadan kurtulmak için giderek daha fazla yöntem geliştirmektedirler. Bu örgütler hakkında yürütülecek soruşturmanın belli usul kuralları dâhilinde yapılma zorunluluğu bu örgütlerin kullandıkları yöntemlere karşı soruşturma organlarını yürütülen soruşturmalarda daha etkisiz hale getirmektedir. Son zamanlarda soruşturma organları suç örgütlerinin ve terör örgütlerinin yöneticilerinin, üyelerinin ve suç konusu faaliyetlerinin aydınlatılması için suç örgütünün içerisinde yer alan kişilerin vereceği bilgilere ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda suç örgütlerinin yapısını, işleyişini ve faaliyetlerini en iyi tespit edebilecek ve  bunları en ayrıntılı bir şekilde soruşturma organlarına iletebilecek gizli tanıklar ve gizli soruşturmacılardır. Soruşturmalarda gizli tanıkların ve gizli soruşturmacıların en etkili, en doğru ve en verimli şekilde kullanılabilmesi için bir takım düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.  Soruşturma sırasında gizli soruşturmacı kullanılması hususuna ilişkin tartışmalarda;  Gizli soruşturmacıların sadece kamu görevlileri değil, örgüt içerisinde faaliyet gösteren herhangi bir kişi de olabileceği değerlendirilmektedir. Gizli soruşturmacının kendisine verilen yetki ve görevlendirme dahilinde her türlü delili toplayabileceği yasa gereği olup görevlendirme kapsamı dışında bir delil bulduğu takdirde de bunun diğer koruma tedbirlerindeki tesadüfen elde edilen deliller statüsünde sayılabileceği, gizli soruşturmacıya ek görev ve yetki verilerek bu hususun çözümlenebileceği düşünülmektedir.  Belirtilen sorunların çözümü için akademisyenlerin, kolluk görevlilerinin ve yargı mensuplarının katılımı ile bir çalıştay yapılması önerilmektedir.”

“DİNLEMELER ADLİYEDE YAPILSIN”

Önleme (istihbari) amaçlı dinleme kararlarının, bazı illerde TMK 10. maddesi ile görevli hâkimler tarafından, bazı illerde ise TMK 10. maddesi ile görevli ağır ceza mahkemesi hâkimleri tarafından verildiği görülmektedir. Bu konudaki tereddütlerin giderilmesi ve uygulama birliğinin sağlanması bakımından, kanun yararına bozma veya merci tayini yolu ile Yargıtay'a taşınması suretiyle sorunun çözülebileceği düşünülmektedir. Yapılan son mevzuat çalışmalarında Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat Kanununda değişiklikler yapılarak bu kararların TMK 10. Madde ile görevlendirilen Hâkimler tarafından verilmesi öngörülmektedir.  Önleme (istihbari) amaçlı dinleme taleplerinin daha açık olması ve sebeplerinin belirtilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Görevli hâkimlerin önleme (istihbari) amaçlı verdikleri dinleme kararlarına karşı, kimler tarafından kanun yoluna başvurulacağının öngörülmediği, ancak uygulamada dinlemeyi talep eden kolluk ve istihbarat birimlerinin bu kararlara karşı itiraz ettikleri görülmüştür. Bu  konudaki tereddütlerin giderilmesi bakımından, yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunduğu  düşünülmektedir.  Dinlemelerin denetlenebileceği bir şekilde adliye binaları veya müstakil yerlerde ilgili soruşturmanın Cumhuriyet savcısının denetiminde çalışan görevliler ile yerine getirilmesinin uygun olacağı düşünülmüştür. 

“TUTUKLAMADA KARAR GEREKÇELİ OLMALI”

Özellikle örgütlü suç soruşturmalarında tutuklamalar sonrası kamuoyunda haksız tutuklamalar gerçekleştiği ya da savcılık makamı tarafından tutuklanması gereken şüphelilerin  tutuklanmadığı yönündeki eleştirileri ortadan kaldırmak, adaletli sonuç doğurmasını sağlamak  amacıyla tutuklamaya sevk müzekkerelerinin ve tutuklama kararlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında da belirtildiği üzere mutlak suretle gerekçeli olması gerektiği  değerlendirilmiştir. 

“KEŞİFLERDE MUHTAR ZORUNLULUĞU KALDIRILSIN”

“Kamulaştırma Kanunu’nun 15. maddesi uyarınca; bedel tespiti ve tescil davalarında bilirkişi heyetinin en az 5 kişiden teşekkül etmesi gerektiği, tarafların bilirkişi seçimi konusunda uzlaşamaması halinde bilirkişi heyetinin Valilikçe kura yolu ile belirleneceği, keşif sırasında muhtarın bulundurulmasının zorunlu olduğu belirtilmiş ise de, Bilirkişi sayısının taşınmazın niteliği ve dosya kapsamına göre hâkim tarafından takdir edilmesi, tarafların bilirkişi seçimi konusunda uzlaşamaması durumunda bilirkişilerin  Valilikçe değil hâkim tarafından resen belirlenmesi, keşif sırasında günümüzdeki teknolojik  olanaklar göz önünde bulundurularak muhtarın keşif sırasında hazır bulundurulma  zorunluluğunun kaldırılması.”

“DENETİM SÜRESİ DÜŞÜRÜLMELİ” 

“Denetim süresinin yetişkinlerde 5 yıldan 3 yıla, suça sürüklenen çocuklar ile 65  yaş ve üstü yetişkinlerde ise 3 yıldan 2 yıla indirilmesini önermektedir. Zira mevcut süre  oldukça uzun olup hukuki belirlilik ilkesine zarar vermektedir. Ayrıca tekrar yargılamaya  dönülmesi aradan uzun zaman geçmesi nedeniyle birçok delil kaybolabiliyor.”

“FİRARDA OLANLAR İÇİN ÖZEL DÜZENLEME YAPILMALI”

“ İddianame sanığa tebliğ olunmamış ise ya da tebliğ olunmakla birlikte tebliğ tarihi ile  duruşma günü arasında bir haftadan az bir süre varsa sanığa duruşmaya ara verilmesini  istemeye hakkı olduğu hatırlatılmalıdır. Savunma yapmak isteyen sanığın süre istemediği  zapta yazılmalıdır. İddianame tebliğ edilemeyen ve tüm aramalara rağmen bulunamayan ve  bu nedenle yakalama emri üzerine zorla getirilerek sorgusu yapılacak olan sanıklara ilişkin  yasada özel bir düzenleme yapılmalı ve adres değişikliğini bildirmeyen sanıklar bakımından  böyle bir hatırlatma zorunluluğu kaldırılmalıdır.”

HABER: Burhan KARADUMAN, Yeni Malatya Gazetesi

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız