SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'O'nu Verin Mezarında Ağlayalım'

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:02:58
'O'nu Verin Mezarında Ağlayalım'
A- A+ PAYLAŞ

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in komuta ve kontrolünde 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe sonrasında, karıştığı iddia edilen bir olayla ilişkili olarak yaralı bir şekilde gözaltına alınan ve askeri mahkemede iki hafta bile sürmeyen bir yargılamadan sonra 1981 yılında idama mahkûm edilen, cezası infaz edildikten bugüne kadar cenazesi ailesine teslim edilmeyen sol görüşlü Veysel Güney için yapılan anıt mezar doğduğu Hekimhan ilçesine bağlı Davulku Köyü’nde düzenlenen bir törenle açıldı. 

İdam edilişinin üzerinden 32 yıl geçmesine karşın hala evlatlarının cenazesine kavuşamayan ve üzerinde ağlayacakları bir mezara bile sahip olmayan Güney Ailesi’nden baba Ali Güney ve ağabey Ayhan Güney’in de katıldığı törende gözyaşları bir kez daha aktı, acılar bir kez daha tazelendi. 

Köyün yaşlı erkekleri tören için Davulku’ya gelen misafirlere Veysel Güney’in çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını anlatırken, ak saçlı anneler ise iki yıl önce vefat eden Veysel Güney’in annesinin yokluğunu hissettirmeden, gençlerin attığı sloganların yüksek oktavı içinde eriyen ağıtlar yaktı. 

Törende duygu dolu anlar yaşandı. 

Türkiye’nin Farklı İllerinden Yoğun Katılım 

Hekimhan ile Hasançelebi beldesi arasında yerleşen Davulku köyündeki törene halkın yoğun ilgisi vardı. Yaz aylarından çalıntı, Eylül sonu bir tatil sabahı ve erken saatte yola çıkma zorunluluğu olmasına karşın onlarca araç Malatya-Hekimhan yolunda uzun bir araç konvoyu oluşturdu. Sadece Malatya’dan değil, İstanbul’dan, Ankara’dan, Adana’dan, Mersin’den, Diyabakır’dan da gelenler vardı Veysel Güney’in köyüne. 

Törenin başlayacağı saate doğru Davulku Köyü belki de tarihinin en kalabalık gününe ev sahipliği yaptı. Kimine göre 700, kimine göre 800, hatta kimine göre 1000 kişi vardı törende. Ama kesin olan şu ki, Hekimhan’ın bu ücra köşesinde, cenazesi hala devletin bilgisi dahilinde gizlendiği iddia edilen, idam edildiğinde 24 yaşında olan Veysel Güney için toplanan kitle, devletin darbenin üzerinden 33 yıl geçmiş olmasına karşın hala 12 Eylül reflekslerine sahip olmasından derin bir öfke duyuyordu. 

Veysel Güney için yaptırılan anıt mezarın öyküsü CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın geçtiğimiz yıl Davulku’ya yaptığı bir ziyaretle başladı. Burada Güney’in ailesi ile de görüşen Veli Ağbaba, Veysel Güney’in dramını bir kez de ailesinden dinledikten sonra, evlatlarının cenazesinin bulunması için milletvekilliğinin sağladığı tüm yasal olanakları kullanacağına söz vererek bundan başka bir arzuları olup olmadığını sordu. 

Baba Ali Güney ve ağabey Ayhan Güney’in en büyük arzusu elbette Veysel Güney’in cenazesinin bulunması ve üzerinde dua edecekleri, ağlayacakları bir mezarın olmasıydı. Üstelik bu mezarın nasıl ve nerde olması gerektiğini de Veysel Güney idama 5 kala yazdığı veda mektubunda anlatmıştı. 

Veli Ağbaba’dan en önemli istekleri buydu. Çünkü 30 yılı aşkın süredir devam ettirdikleri mücadeleden bir sonuç alamamış olmanın derin hayal kırıklığı vardı. 

Ama bir de şunu eklediler: Veysel’in cenazesini 30 yıl değil 300 yıl da geçse aramaktan vazgeçmeyeceğiz ve birgün mutlaka bulacağız. Fakat hiç olmazsa köyümüzde, Veysel için, kendisinin veda mektubunda mezarının olmasını istediği bir konumda, yani yol kenarında bir anıt mezar yaptırmak istiyoruz. 

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Veysel’in cenazesinin bulunması ve doğduğu köyün bağrında toprağa verilmesi için çalışmaktan mutluluk duyacağını, anıt mezarı da en kısa sürede yaptıracağına dair söz verdi. 

Ağbaba bu sözünü yerine getirme sürecinde de dava dosyasını ta başından itibaren takip eden Devrimci 78’liler Federasyonu’ndaki Veysel Güney’in yakın arkadaşları ile irtibata geçerek, anıt mezarın ve açılış töreninin ortaklaşa yapılmasını sağladı. 

İşte o anıt mezarın açılışı yoğun bir katılım ile 28 Eylül Cumartesi günü yapıldı. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan da Katıldı 

Veysel Güney’in doğduğu Davulku Köyü’ndeki törene Veysel Güney’in babası Ali Güney ve Ağabeyi Ayhan Güney başta olmak üzere, akrabaları, köylüleri, düşünce arkadaşlarının yanısıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, CHP Malatya Milletvekili ve Cezaevi Komisyonu Üyesi Veli Ağbaba, CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz, Hekimhan Belediye Başkanı Sait Özoğlu, Hasançelebi Belediye Başkanı Mehmet Şerif Yıldırım, Güzelyurt Belediye Başkanı Aliseydi Millioğulları, CHP Malatya Merkez İlçe Başkanı Abdulvahap Ayzabar, belediye ve il genel meclisinin CHP’li üyeleri, ÖDP yetkilileri ve anıt mezarın yapımında Veli Ağbaba ile Devrimci 78'liler Federasyonu üyeleri katıldı. 

Üzerinde, fotoğrafı, veda mektubunda istediği gibi yumruklu yıldızı ve    "Mezarımı yol kenarına kazın, üzerine devrim şehidi yazın, başına yıldızlı yumruk kazın, gidiyorum ölümsüzlüğe. Hoşçakalın. Sizin Veysel" yazısının yer aldığı anıt mezarın açılışından önce Davulku Köyü’ne hakim bir tepeden anıt mezara doğru yürüyüş yapıldı. 

Yürüyüş sırasında ‘Veysel Güney ölümsüzdür’, ‘Yaşasın Sosyalizm’, ‘Tek yol devrim’ sloganları atıldı ve sol gençlik hareketlerinde yaşamlarını kaybedenlerin fotoğrafının olduğu bir poster taşındı. 

Anıt mezarın başında ise, ilk olarak Veysel Güney’in biyografisi okundu. Daha sonra bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. 

Saygı duruşundan sonra ise, Veysel Güney’in idamından hemen önce babası Ali Güney’e hitaben yazdığı, "Değerli Babacığım ve tüm dostlarım.." diye başladığı  "Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum.." diyerek sürdürdüğü, "Sizin Veysel" diye bitirip imzaladığı, ancak ailesine 25 yıl sonra verilen son mektubu okundu. Bu anlar törenin duygusallığının zirve yaptığı zamanı gösteriyordu. Ağlayan da vardı, derin bir hüzne kapılıp giden de, metanetini korumak için özel çaba harcayan da…

Ağabey Ayhan Güney: Kardeşimin Cenazesini Verin…Ki Üzerinde Ağlayacağımız Bir Mezarımız Olsun

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ve CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Baba Ali Güney’i yanlarından ayırmadı. Elleri güç vermek istercesine Veysel’inin cenazesi bile kendisine çok görülen acılı babanın üzerindeydi. 

Sıra konuşmalara geldiğinde ilk söz Veysel Güney’in ağabeyi Ayhan Güney’e verildi. 

Kısa ama öz konuştu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlere seslendi: Kardeşimin cenazesini verin. Verin ki en azından üzerinden ağlayacağımız bir mezarımız olsun. 

Sonrasında da şöyle konuştu ağabey Ayhan Güney: “Bize 32 yıldır Veysel’in cenazesini vermediler. Ama biz onu kalbimizde yaşatıyoruz. Bugün burada toplanan yüzlerce insan, bu büyük kitle kardeşim Veysel’in yaşadığını bir kez daha gösterdi. Kardeşimin cenazesini bulmak için yıllardır emek veren Devrimci 78’liler Federasyonu’na, Malatya Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbaba’ya ve Cumartesi Anneleri’ne sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum”. 

Veysel Güney’in ağabeyi Ayhan Güney’in konuşmasını bitirmesinden sonra atılan slogan ‘Anaların öfkesi katilleri boğacak’ şeklinde ve öfke yüklüydü. 

N. Kemal Güney: ‘Cumhuriyet Tarihinde İdam Edilip de Cenazesi Ailesine Teslim Edilmeyen Tek Kişi Veysel Güney’dir’

Aileden bir başka konuşmacı Veysel Güney’in amcası oğlu, hukukçu Namık Kemal Güney’di.

Namık Kemal Güney, İslam’ın cenaze mefhumuna atfettiği değere vurgu yaparak, ‘İslamcı’ AKP iktidarını İslami değerlere uygun hareket ederek Veysel Güney’in cenazesini bularak kendilerine teslim etmesi mesajını verdi. Namık Kemal Güney Cumhuriyet tarihinde idam edilip de cenazesi ailesine teslim edilmeyen tek kişinin Veysel Güney olduğu şeklinde çarpıcı bir bilgi verdikten sonra şöyle konuştu: “Bu topraklarda doğdum.20 yıllık hukukçuyum. Veysel’in idam ediliş süreci tam bir hukuk skandalıdır. Bunu ben söylemiyorum. Bunu gözaltındayken ifadesini bizzat alan savcı söylüyor. Televizyonlara çıktı, kitap yazdı Savcı Mete Göktürk. Adaleti Gördünüz mü adlı kitabında aynen bu sözleri yazdı savcı.  Maalesef idam ediliş sürecinden sonraki olaylar da birer hukuk skandalıdır. Çünkü Cumhuriyet tarihinde idam edilip de cenazesi ailesine teslim edilmeyen tek kişi Veysel Güney’dir. Biz cenazemizi istiyoruz. Neden istiyoruz? İslam kültüründe cenaze mefhumu çok önemli bir yere sahiptir. Bizler başka kültürlerin insanları gibi ölen insanlarımızın cesetlerini yakıp havaya savurmuyoruz, Ya da nehirlere savurmuyoruz. Cenazemizin bulunduğu mezar üzerinde dua etmek de İslam kültüründe bir çeşit ibadettir. Veyselimizin mezarı başında dua etmek bizim için, tüm ailemiz için çok önemli. Ama bugün üzerinde dua edeceğimiz bir mezarımız bile yok. CHP Malatya Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbaba’ya, Devrimci 78’liler Federasyonu’na, Veyselimizin bu anıt mezarının yapılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Ayrıca tüm CHP Malatya il yönetimine, Hekimhan Belediye Başkanı Sayın Sait Özoğlu’na, Güzelyurt Belediye Başkanı Aliseydi Millioğlu’na Hasançelebi Belediye Başkanı Mehmet Şerif Yıldırım’a ve elbette özel olarak bu tören için Malatya’ya gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı, Aydın Milletvekli Sayın Bülent Tezcan’a teşekkür ve minnettarlığımızı iletiyorum”.

Namık Kemal Güney anıt mezarın yapımına öncü olan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’ya da geçtiğimiz günlerde Milliyet Gazetesi’nin bir haberini anımsatarak teşekkür etti: “Geçtiğimiz günlerde Milliyet Gazetesi’nin sürmanşetinde Schindler’in Listesi filminden ilham alınarak Veli’nin Listesi başlıklı bir haber yapılmıştı. Haberde Veli Ağbaba’nın cezaevlerindeki hukuksuzluklar ve adil olmayan yargılamalar sonucunda büyük mağduriyetler yaşayan çok sayıda tutuklu ve hükümlüyü TBMM ve ülke gündemine taşıyarak tahliye ettirdiği vurgulanıyordu. Haberde halen cezaevlerinde bulunan çok sayıda mahkum ve tutuklunun da Veli Ağbaba’nın listesine girmeleri halinde birgün mutlaka mağduriyetlerinin giderileceğine dair güçlü bir inanca sahip olduğu da belirtiliyordu. Veli Beyi milletvekili olduğu günden beri yakından takip ediyorum. Özellikle insan hakları alanında inanılmaz işler başardı. Cezaevlerini geziyor, cezaevi raporları hazırlıyor, bu raporları TBMM’ye sunuyor, medyanın gündemine taşıyor. Bu sayede onlarca insanın tahliyesini sağlayarak özgürlüklerine kavuşturdu. Devrimci 78’liler Federasyonu ile başlayan bu süreçte CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın güçlü desteği bizim Veyselimizin cenazesini bulacağımız konusundaki inancımızı daha da güçlendirdi. Buna bugün burada toplanan büyük vatansever kitleyi gördükten sonra artık kesinlikle inanıyorum”. 

Devrimci 78’liler Federasyonu Yöneticisi Ethem Dinçer: Cenazemiz Emekli Albay (B.E.)’de… Buradan Ona Sesleniyorum, Cenazemizi Ver ve Artık İnsanlık Suçu İşlemekten Vazgeç…

Veysel Güney’in anıt mezarı çalışmasını CHP Milletvekili Veli Ağbaba ile birlikte yürüten Devrimci 78’liler Federasyonu adına konuşan Ethem Dinçer, Veysel Güney’in yargılanma ve idam sürecine ilişkin çok çarpıcı bilgiler verdi. Ethem Dinçer, Veysel Güney’in kararı ta başından belli olan skandal bir yargılama sonucunda idam edildiğini vurgulayarak “Veysel iki duruşmada idam edildi. 11 gün arayla yapılan iki duruşmada verilen kararla idam edildi. Bugün en basit trafik davaları bile 11 günde bitmiyor biliyorsunuz. 12 Eylül’ün hukuksuzluğunun en önemli kanıtlarından biri Veysel Güney dosyasıdır” diye konuştu. 

Ethem Dinçer, Veysel Güney’in idam edildikten sonra cenazesinin resmi bir tutanakla ‘Babası Ali Güney’e teslim edilmek üzere” idam günü olan 10 Haziran 1981 tarihinde Gaziantep Cezaevi’nde yüzbaşı rütbesiyle görev yapan, bugün ise emekli albay olarak yaşamını Ankara’da devam ettiren (B.E.)’e verildiğini vurguladı ve “Cenazemizin kimde olduğu belli. Katillerin kimler olduğu belli. Katillerin de bir an önce yargılanmasını, idamdan sonra babası Ali Güney’e teslim edilmek üzere cenazeyi alan o dönemin yüzbaşısı, bugünün emekli albayı (B.E.)’in cenazeyi teslim etmesini, artık insanlık suçu işlemekten vazgeçmesini öneriyoruz” dedi. 

Devrimci 78’liler Federasyonu yöneticilerinden Ethem Dinçer Veysel Güney’in idamına ilişkin daha sonra şu ayrıntıları paylaştı: “Veysel’e sahip çıkan köy halkını selamlıyorum. Veysel’in cenazesini arama süreci, hukuksal süreç çok ilginçtir. Bu açıdan işi ta başından beri takip eden biri olarak sizlerle bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz ilk olarak Veysel’in biraz önce arkadaşımızın sizlere okuduğu ‘Veda Mektubu’ verilmemişti. Veysel’in mektubunu alabilmek için Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bir başvuruda bulunduk. Sadece mektubu istersek vermeyeceklerini düşünerek, bilgi edinme hakkı çerçevesinde dosyanın tamamını istedik. Dosyanın parasını yatırdık ve dosya elimize geçti. Veysel’in veda mektubu da bu dosyanın içindeydi ve elimize geçti dosyanın diğer içeriği ile birlikte. Ama dosyada mektupla birlikte inanılmaz hukuk skandallar, inanılmaz alçaklıklar içeren metinler de çıktı. Veysel iki duruşmada idam edildi. 11 gün arayla yapılan iki duruşmada verilen kararla idam edildi. Aslında 2. duruşmaya bile bırakmayacaklarmış,  ancak tanık olduğu belirtilen polislerin bazıları şehir dışında olduğu için karar 2. duruşmaya ertelenmiş. Bugün en basit trafik davaları bile 11 günde bitmiyor biliyorsunuz. 12 Eylül’ün hukuksuzluğunun en önemli kanıtlarından biri Veysel Güney dosyasıdır. Dosyayı inceleyen hukukçularımız 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu olmadan önce bile sadece Veysel Güney dosyası ile faşist darbenin lideri Kenan Evren ve diğerlerinin yargılanabileceğini söylüyordu. Çünkü Evren’in yargılanmasına yetecek suç delili vardı o dosyada. Belki de Veysel’in cenazesine ulaşmamızı engellemelerinin en önemi nedeni buydu. 

Dosyada çok önemli bir belge daha çıktı. Bu belge gömülme izni taşıyordu. Savcının, cenazeyi teslim alan yüzbaşının ve adli tabibin imzasını taşıyordu gömülme izni kâğıdı. Savcı Mete Göktürk daha sonra yazdı ne kadar hukuksuzluklar işlendiğini. Yüzbaşı (B.E.) adını taşıyan bir adama ‘Babası Ali Güney’e teslim edilmek üzere’ diye bizzat belirtilen bir tutanak var elimizde. Dava dosyasında çıkan bir tutanak. (B.E.) şu anda emekli bir albay ve şu anda hergün Ankara Orduevine girip-çıkıyor. Cenazemizin kimde olduğu belli. Katillerin de bir an önce yargılanmasını, idamdan sonra babası Ali Güney’e teslim edilmek üzere cenazeyi alan o dönemin yüzbaşısı, bugünün emekli albayı (B.E.)’in cenazeyi teslim etmesini, artık insanlık suçu işlemekten vazgeçmesini öneriyoruz.

Arkadaşlar biz Gaziantep’de, Gaziantep mezarlığında bir mezar bulduk. Benim hala kişisel düşüncem o mezarda bulduğumuz kişinin Veysel Güney olduğudur. Tanıklarla, mezarlık defterleri ile, bize ulaşan değişik bilgilerle o mezarı bulduk ve o mezarı açtık. Fakat DNA testi sürecinde çok ciddi şekilde hileler yapıldı. Önce İstanbul’a gönderildi 1 ay bekletildi, ardından Ankara’ya gönderildi 1 ay daha bekletildi ve cenazenin Veysel Güney olmadığı iddia edildi. Şu anda biz elimizdeki bazı belgeleri Avrupa’da inceletiyoruz”. 

Arkadaşı İbrahim Ulutaş İnfazın Radyoda Yayınlandığı Anı Anlattı 

Anıt mezar açılış töreninde Veysel Güney’in arkadaşlarından Malatya’da yayın yapan Radyo Fon’un sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Ulutaş da bir konuşma yaparak, Veysel Güney’in idamının infazına dair TRT Radyosu’nda yayınlanan haberi dinlediklerinde yaşadıkları derin acı, üzüntü ve öfkeyi dile getiren, anılarla zenginleştirdiği kısa bir konuşma yaptı. 

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba: Darbeciler Veysel Güney’e Bir Mezar Taşını Bile Çok Gördüler. Ölüsünden Bile Korktular.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ise yaptığı konuşmada, geçen yıl ziyaret ettiği Davulku köyünde ailesine ve köylülere anıt mezar yapımı konusunda söz verdiğini belirterek, yaptırdığı anıt mezarın açılışına yurdun dört bir yanından katılan katılımcılara teşekkür etti. Darbecilerin Veysel Güney’e bir mezar taşını bile çok gördüğünü ifade eden Ağbaba, şöyle konuştu: "Veysel Güney, Gaziantep E Tipi Cezaevi'nde savcı nezaretinde idam edilmiş, cesedi ailesine teslim edilmek üzere Yüzbaşı (B.E.)’e teslim edilmiş, ancak 32 yıldır ailesine teslim edilmemiştir. Darbeciler Veysel’e bir mezar taşını bile çok görmüştür. Veysel Güney’in yargılanması, idamı, infazı ve devamında yaşananlar aslında 12 Eylül’ün özetidir, 12 Eylül’ün kendisidir. Hukuksuzluğun, keyfiliğin, bu ülkeye yaşatılan acıların özetidir Veysel Güney dosyası. Düşünün ki, idam kararını verenler biliniyor, idamı infaz edenler biliniyor, infazın yapıldığı yer biliniyor, infazda görevli Savcı biliniyor, cesedin teslim edildiği yüzbaşı biliniyor ama Veysel’in yeri halen bilinmiyor. Bu utanç tablosunu anlayabilmek, normalleştirmek, bunu sıradan bir olay olarak kabul etmek mümkün değildir".

‘Gezi Direnişi’nde de Veyseller Kaybettik’ 

Gezi Direnişi’nde yaşamını yitiren gençleri de anan Veli Ağbaba ‘Gezi direnişinde de Veyseller kaybettik’ dedi. 

Bugüne kadar olaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütülmediğini, bütün sorumluların, görevlilerin bilindiği halde hiçbir adım atılmadığını ve bir kişinin dahi bugüne kadar ifadeye çağrılmadığını kaydeden Ağbaba, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir aile düşünün ki, 32 yıldır 12 Eylül rejimi tarafından idam edilen evlatlarının peşinde ve halen ulaşamamış. Bunun sorumlusu 12 Eylülcüler olduğu kadar 30 yıldır bu ülkeyi yönetenlerdir. Her gün ileri demokrasi nutuklarının atıldığı, her gün darbelerle hesaplaşıldığı söylenen bu günlerde Veysel’in cesedi halen kayıp. Veysel Güney darbeciler tarafından bir haziran günü ailesinden, dostlarından, arkadaşlarından koparılıp alındı. Tıpkı yine geçtiğimiz haziran günlerinde aramızdan koparılan Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz gibi. Biz bugün Veysel’in vasiyetinin çok küçük bir kısmını gerçekleştirmenin onurunu yaşıyoruz. Ama çok iyi biliyoruz ki Veysel’in vasiyetini gerçekleştirmek demek, çocuklarımıza özgür, bağımsız, demokratik bir ülke bırakmak, Veysel’in düşleriyle yaşanır bir ülke yaratmak demektir". 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan: 12 Eylül Devam Ediyor 

Törenin son konuşmacısı CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’dı. Tezcan özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sert eleştiriler yönelttiği konuşmasına Nazım Hikmet’in ‘Vasiyet’ adlı şiiriyle başlayıp, Ahmet Telli’nin ‘Soluk Soluğa’ adlı şiiriyle bitirdi. 

‘Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, 

ölürsem, kurtuluştan önce yani, 

alıp götürün, Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni…’

Nazım Hikmet’in yukarıda ilk dizelerini aktardığımız ‘Vasiyet’ adlı şiirini okuyarak konuşmasına başlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Veysel Güney’in inandığı davası ve halkı uğrunda ölümü göze alan bir yiğit olduğuna vurgu yaparak, “Onun için en büyük mertebe kurtuluşu görmekti” dedi. 

Türkiye’deki sol gençlik hareketlerinin askeri darbelerle kasırga gibi darbeye maruz kaldığını belirten Tezcan, Türkiye’deki gençlik hareketlerinin kısa bir tarihçesi niteliğindeki konuşmasında hem askeri darbeleri hem de mevcut hükümeti sert ifadelerle eleştirdi. 12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa Referandumu’nun da bir darbe olduğunu ileri süren CHP Genel Başkanı Bülent Tezcan 12 Eylül rejiminin AKP Hükümeti’nin uygulamaları bağlamında da devam ettiğini söyledi. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Başbakan Erdoğan’ın 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu öncesinde idam edilen sol görüşlü gençler üzerinden de politika yürüttüğünü öne sürerek buna tepki gösterdi.

Bülent Tezcan’ın Veysel Güney’in anıt mezarının açılışında yaptığı konuşmanın ana hatları şöyleydi: 

“Veysel, inandığı davasının ardından inançla yürüyen yoldaşlarımızdan biriydi. Onun için en büyük mertebe kurtuluşu görmekti kuşkusuz. Ama onu görmeden ölse dahi Anadolu’da halkının bağrında, uğruna ölümü göze aldığı halkının bağrında bir köy mezarlığında halkıyla birlikte nefes alabilmekti en büyük mertebe onun için. 

Ve şimdi: Veysel’i yıllar sonra yeniden doğduğu köyüne ve uğruna cesaretle ölümü göze alarak yürüdüğü halkının kucağına getirmek için emek veren, mücadele eden başta Devrimci 78’liler Federasyonu ve CHP Malatya Milletvekilimiz Sevgili Veli Ağbaba olmak üzere emek veren tüm yoldaşlarımızı kutluyorum, sağolun, varolun. 

Yoldaşlık ruhu yaşadığı sürece Türkiye’nin geleceği aydınlık olacaktır. Hiç tereddüt ediyorum. Bugün aslında burada 32 yıl önceki karanlığı konuşmuyoruz. Bugün aslında burada 32 yıl önce halkı için, bağımsızlık için emperyalizme ve faşizme karşı yaptıkları özgürlük ve demokrasi mücadelesinde, gencecik, 20’li yaşlarında cesaretle ölüme gidenleri konuşmuyoruz. 

Bugün aslında 2013 yılının Türkiye’sinde, 21. Yüzyılın başındaki Türkiye’de aynı utancın tekrar tekrar yaşandığı, aynı tezgâhın tekrar tekrar kurulduğu ve gençlerimizin meydanlarda faşizmin çarklarında yeniden katledildiği yaşıyoruz. Onun için yoldaşlık ruhuna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Direnmeye her zamankinden daha şiddetli ihtiyacımız var. 

12 Eylül faşizmi devrimcilere zindanlarda devrimcilere işkence yaptı. 12 Mart faşizmi zindanlarda devrimcilere işkence yaptı. 12 Mart faşizmi üç fidanımızı dar ağacına götürdü. Kızıldere’de devrimcileri hunharca katletti. Nurhak dağları’nda devrimcileri canice katletti. Yetmedi. 

Bütün bu katliamların, bütün bu saldırıların hiçbirisi bağımsızlık ateşini söndürmeye yetmedi. Tüm bu saldırıların hiçbirisi Türkiye’nin yurtseverlerinin yeniden filizlenip Anadolu’nun bereketli topraklarından çıkıp emperyalizme karşı, onların açık ve gizli işgallerine karşı ‘dur’ deme gücünü ve yürekliliğini ortadan kaldırmaya yetmedi. 

1970’lere gelindi. İşte Devrimci 1978’liler Federasyonu. Herkes bir ucundan tutup, birlikte yaşadık o mücadeleyi. Veysellerin yaşadığı o çağı, o mücadeleyi birlikte yaşadık. Emperyalizme karşı mücadele ettikleri, oligarşiye karşı mücadele ettikleri, faşizme karşı bedenleri ile, kanları ile, ruhlarıyla ve ama hepsinden önemlisi şiirleri ve türküleriyle mücadele ettikleri günleri birlikte yaşadık. 

Bu topraklar her zaman yurtseverlerini bağrında yeşertti, filizlendirdi, büyüttü. Ve 1980, 12 Eylül faşizmi geldi. Bir kasırga daha vurdu geçti. Bir kasırga daha geleceği kuracak gençlerimizi aldı götürdü tırpanladı. Türkiye’nin geleceğini kuracak en güçlü, en değerli evlatlarımızı daha gencecik çağlarında, 20’li yaşlarında katletti bu kasırga.Ve sonra kurdukları bu zulüm düzen üzerinden, kurdukları bu faşist düzen üzerinden, 12 Eylül faşizminin açtığı şemsiye altında yeşerttikleri cemaat düzeni içerisinde, 12 Eylül faşizminin açtığı şemsiye altında yeşerttikleri tarikat düzeninden aldıkları güçle iktidarı ele geçirdikten sonra aynı faşizmin çizgisini daha da gaddarlaştırarak, daha sinsi, daha ince planlarla bugünlere kadar getirdiler. 

Böyle bir Türkiye’de 32 yıl öncesini konuşmuyorum. Artık bugünü konuşuyoruz. Artık bugünün totaliter faşizmine karşı Türkiye’nin bütün devrimci demokratik güçlerini bir araya getirerek tam bağımsız Türkiye’yi kurma yolunda Veysellerin ve yol arkadaşlarının, yoldaşlarının o büyük özlemini kurma yolunda birlikte mücadele edeceğiz. Eğer Türkiye’de emperyalizmin hâkimiyetini kıran tam bağımsız, özgür, bireyin üstünlüğünü sağlayan bir düzeni kuramaz isek o ülkede istediğin kadar demokratikleşme paketi aç, o ülke demokratik olamaz, olamayacak. 20’li yaşlarda canlarını demokrasi mücadelesine adayan yoldaşlara selam olsun, selam olsun Malatya’dan selam olsun İstanbul’dan, selam olsun Adana’dan”.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan “Onlar için çok şey söylendi. Hatta gün geldi ‘maceracı bu gençler’ dediler. Ama onları da şu şiirin dizeleri ifade etti en güzel biçimde” dedikten sonra Nazım Hikmet’in şiiriyle başladığı konuşmasını Ahmet Telli’nin ‘Soluk Soluğa’ adlı şiiriyle bitirdi: 

“Büyük aşklar yolculuklarda başlar

Ve serüvenciler düşer yollara

Onlar ki dünyanın son umudu

Soyları tükenmeyen birer şahindiler”. 

Veysel Güney için yaptırılan anıt mezarın Güney’in doğduğu köy olan Davulku Köyü’ndeki açılış töreni bu konuşmanın ardından anıt mezara karanfil konulması ve sloganlar atılmasıyla sona erdi. 

Tören sonrasında tüm konuklara etli bulgur pilavı ikram edildi. 

FOTOĞRAFLAR: Niyazi DOĞAN

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız