SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Özal'ı Anmak ve Anlamak

A- A+ PAYLAŞ

ARAMIZDAN AYRILIŞININ 17. YILINDA ÖZAL’I ANMAK VE ANLAMAK

Prof. Dr. Murat KARAGÖZ

İkindi vakti, kısa aralıklarla durup tekrar esen hafif rüzgâr kulaklarımıza inceden inceye bir matem havasını haber verir gibiydi. Açık havada kendimize bir hafta sonu meşgalesi uydurmuştuk. Babamla birlikte bahçe çitlerini tahta paravanlarla onarırken, hanım terastan seslendi. Televizyondan geçen alt yazılardan öğrenmiş. Kırık bir ses tonu ile ölüm haberini iletti. Bir süre babamla bir birimize bakıştık. Sonra mukadderat denen ilahi taksimatın şuuru ile başımız önümüze eğildi. Düşük veya duraksayan tempoda, keser ve bıçkı sesleri bir birine karışıp an be an içimize işleyen hüzün duygusuna eşlik etti… 1993… 17 Nisan ... yine bir Cumartesi günü idi… Bu gün geriye dönüp baktığımızda 17 koca yıl geçmiş. Malatya’nın bağrından çıkıp yüce milletin gönlünde taht kurmuş, yakın tarihine şerh düşmüş, önemli köşe taşlarından birini ebedi yolculuğa uğurlayışın on yedinci yılı. Rahmet olsun… Nur olsun…

Bilenler bilir. Onu yakından tanıyanlar, öğrencilik yıllarından itibaren, çalışma hayatında, siyaset dünyasında Onunla teşriki mesai içerisinde olanlar elbette çok daha fazla malumat sahibidir. Bize göre merhum Özal’ın en mümeyyiz vasfı onun gönül insanı, gizli ya da aşikâr derviş ruhu, kalender yapısı, insani yönüdür. Şu kadar yıl ülke insanı olarak bizlere bıraktığı imaj, Onun tarih, memleket, millet ve insan sevgisidir. Milliyetçiliği ideolojik bir etiket olarak değil hayatına yansıtan insani bir vasıf haline getirmiştir. Yani milliyetçilik, ülke insanını kategorize eden, kamplaştıran, kutuplara ayıran, mevhumuna muhalif, çatışmacı, kuru bir söylem değil, bilakis ülke insanını sevmek ve yüceltmek özlem ve çabası içerisinde olmaksa… Turgut Özal işte tam da böylesine sahici bir milliyetçiliğin mümessili olmuştur.

Onun bir diğer bariz özelliği çalışkanlığıdır. Turgut Özal’ın çalışkanlığını değerlendirmek bize düşmez. Ortaya çıkardığı eserler bunun en canlı belgeleridir. Bu gün yaşadığımız pek çok yeniliğin başlatıcısı, mimarı merhum Özal olmuştur.

Bir diğer önemli özelliği cesaret ve basiret sahibi oluşudur. Bu iki özelliği bir arada zikretmek durumundayız. Zira basiret olmaksızın cesaret kendi başına kontrolsüz bir güç anlamına gelmektedir. Oysa Turgut Özal da müteaddit vesilelerle örnekleri görülen cesaretine paralel, tedbiri elden bırakmayan, tavır ve davranışlarında makuliyet sınırlarını gözeten yönü ile özetlenebilecek hep bir basiret öğesi vardır. Türkiye’yi vesayet ve ideoloji cenderesinden çıkartıp medeni bir ülkeye dönüşümün mimarlarından bir olurken bunu cesaret ve basireti ile yapmıştır.

Sağdan ve soldan onu sevmeyenler, istiskal edenler, eleştirenler olmuştur. Sağdan gelen itirazlar daha çok onun liberal, çoğulcu, kuşatıcı görüş ve uygulamalarına getirilen eleştirilerden kaynaklanmaktadır. Bu taraftan gelen eleştiriler toptan bir reddiye değil, bunun yerine kimi uygulamalardan duyulan rahatsızlıklardır. Buna karşın sol cenahtan tamamen ideolojik saiklerle toptancı bir karşı duruş söz konusudur.

Bize düşen ölüm yıldönümlerinde elbette ağıtlar yakmak değil, Özal’ın ruh ve düşünce dünyasını anlamak, bununla yetinmeyip, yaşasaydı, neler yapmak isterdi, nasıl bir Türkiye özlemi içerisinde olurdu, bunu tahayyül ederek, bu çaba içerisinde olmaktır. Bu toprağın insanları Onun ölümü için “kesemizden gitti” derler. Sadece bu toprağın, Malatya’nın değil, Türkiye’nin, insanlığın kesesinden gitti. Yani Özal’ın ölümü zarar hanemize düşülmüş acı kayıttır. Saygı ve rahmetle anıyoruz. Nur içinde yatsın.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız