SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Polise Göre 'Bağlantılı' Ama..

A- A+ PAYLAŞ

Malatya'da biri Alman 3 misyonerin öldürüldüğü Zirve Yayınevi davasının 24. duruşması başladı. Duruşmaya, öldürülen Alman Tilman Geske'nin oğlu Lukas ilk kez geldi.

Malatya'da 18 Nisan 2007 tarihindeki biri Alman, 3 kişinin öldürüldüğü Zirve Yayınevi davasının görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 24. duruşmasına, davada tutuklu yargılanan Emre G., Hamit Ç., Cuma Ö., Salih G. ve Abuzer Y. de "Silahlı terör örgütü kurmak ve üyesi olmak, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde birden fazla adam öldürmek ve iş yeri dokunulmazlığını bozmak" iddiasıyla suçlanıyor. Dava kapsamında Kürşat K., Mehmet G., "Yardım ve yataklık suçundan" Hüseyin Y. ve Varol Bülent A. ise "azmettirici" suçlamasıyla tutuksuz yargılanıyorlar.
Duruşmaya, öldürülen Alman Tilman Geske'nin oğlu Lukas ilk kez geldi. Öldürülen Alman Tilman Geske'nin eşi Suzanna Geske, cinayetin baş sorumlusu olduğu iddia edilen Emre G'nin babası Mustafa G, tutuksuz yargılanan Hüseyin Yelki, avukatlar geldi.

Malatya'da 3 misyonerin öldürüldüğü Zirve Yayınevi Davası'nın 24. duruşmasında İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nin hazırladığı ve Ergenekon ile Zirve Yayınevi olayının arasında bağlantı kurulduğu raporuna Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı karşı çıkarak, "Raporda somut delillere ulaşılmamıştır. Esas hakkındaki mütalaamız hazırdır" şeklinde görüş bildirdi.

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Zirve Yayınevi olayının 24. duruşmasında mağdur avukatları, mahkemeye talep dilekçesini sunarak, jandarma birimlerinden misyonerlik ile ilgili haber elamanlarının kimlerle görüştüğü, jandarmanın ne zamandan beri misyonerlik faaliyetlerini takip ettiği bilgileri ile cezaevinden sanık Cumali Özdemir'den ele geçirilen sim kart ile kimlerle görüşüldüğü ve sim kart üzerinden teknik inceleme yapılması talebi ile jandarma görevlilerinden oluşan 5 yeni ismin mahkemede tanık olarak dinlenmesi talep edildi.

Mağdur avukatlarından Erdal Doğan, Malatya'daki jandarma haber elemanlarına misyonerlik faaliyetlerini takibi için yapılan ödemeleri gösteren makbuzlarla ilgili olarak askeri savcılığın belgelerin ne şekilde sızdırıldığı ile ilgili soruşturma başlattığını ve kendisi ile makbuzları haber yapan muhabirin ifadesinin alındığını belirterek, askeri savcılıkça alınan ifade örneği mahkemeye sundu.
Mağdur avukatları İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nce (TEM) hazırlanarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan raporun önemli olduğu belirtilerek, Ergenekon ile Zirve Yayınevi davası arasında bağlantı bulunduğu ve bu hususun değerlendirilmesini talep ettiler.

Mağdur avukatları, mahkemeye Ergenekon'dan yargılanan bazı Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Fatih Hilmioğlu ve Emekli Albay Mehmet Ülger'i aynı karede gösteren fotoğrafları mahkemeye sundular.

Sanık avukatları ise İstanbul'dan gelen raporun hiçbir somut delile dayanmadan sadece kant bildirdiğini belirterek, raporun dikkate alınmamasını talep ettiler. Sanık avukatları Zirve olayı ile diğer olaylar arasında bağlantıyı gösteren hiç bir delile şimdiye kadar ulaşılmadığını belirterek soruşturmanı genişletilmesi talebini reddedilmesini istediler.

Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı ise İstanbul TEM'ce hazırlanan raporda, Ergenekon ile Zirve Yayınevi arasında bağlantıyı gösteren somut bir delilin olmadığını belirterek, davanın genişletilmesi talebinin reddedilmesini ve esas hakkındaki mütalaanın hazır olduğunu belirtti.

Mahkeme başkanı duruşmaya 20 dakika ara verdi.

İSTANBUL TEM'İN RAPORU
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli 2 polis tarafından hazırlanan ve Ergenekon ile Zirve Yayınevi davasında bağlantı olduğunu iddia eden raporun sonuç bölümü şu şekilde:

"Ülkemizde son zamanlarda meydana gelen provakatif amaçlı olaylar incelendiğinde hemen hemen her birisinin değişik amaçlar içerdiği, bir olayda laik-antilaik çatışması tetiklenmeye çalışıldığı, bir kısım olaylarda azınlıklar hedef alındığı, bir takım olaylarda da ülkemizi uluslararası arenada sıkıntıya sokmaya çalışıldığı görülmüştür. Özellikle Kafes Operasyonu Eylem Planı' nın 'DURUM' başlığı altında anılan "Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant DİNK" olayları ele alındığında , ülkemizde yaşayan ermeni kökenli, gayrimüslim ve misyonerlik yaptığı iddia edilen şahıslara yönelik yapılan silahlı ve bıçaklı saldırılarda kamuoyu tarafından tanınan bir gazeteci, bir din adamı ve bir yayınevi sahibi hedef alınmıştır. Eylemlerin yapılış tarzı ve sonuçları itibariyle özellikle ülkemizde yaşayan azınlık ve gayrimüslim vatandaşların dehşete düşmesini ve ülkemizde güvenle yaşayıp yaşayamadıkları sorularını gündeme getirmiştir. Her üç olay meydana geldikten sonra kamuoyunda oluşturulmak istenen etkilere bakıldığında; Ülkemizde yaşayan bütün azınlıkların ve gayrimüslimlerin devamlı bir tehlike altında olduğu, azınlık ve gayrimüslim oldukları nedeniyle irticai grupların hedefinde oldukları, bu guruplar tarafından her an kendilerine ve yakınlarına yönelik bir saldırının meydana gelebileceği, geçmişte azınlık ve gayrimüslimlere yönelik yapılmış olan fakat toplumun genelinde tasvip edilmeyen ve kabul görmeyen şiddet içeren olayların görsel ve yazılı basında defalarca gündeme getirilerek bu tür olayların geçmişte yaşandığı ve her an yaşanabileceği düşüncesinin benimsetilmeye çalışıldığı, böylelikle ülkemizde güvenlik güçlerinin gayrimüslim ve azınlıklara yönelik yapılan saldırıları önleme konusunda zafiyet içerisinde olduğu, hükümetin de aynı şekilde bu tür eylemlere duyarsız kaldığı ve bu eylemleri gerçekleştiren odaklarla ile işbirliği halinde olduğu siyasi-otorite olarak bu tür eylemlerin önlenmesi için bir çaba sarf edilmediği, güvenlik güçlerinin eylemlerin gerçekleşmesinden haberdar olduğu halde herhangi bir önlem almadığı düşüncesi oluşturulmaya çalışılarak, hükümetin iç ve dış kamuoyunda zor durumda bırakılmaya çalışıldığı, uluslar arası arenada yalnızlaştırılmaya çalışıldığı ve ülkede kaos ortamının hazırlanmasının amaçlandığı açık bir şekilde görülmüştür. Soruşturma kapsamında haklarında işlem yapılan Ahmet Hurşit Tolon ve Durmuş Ali Özoğlu isimli şahıslardan 'Türkiye'de yaşayan azınlıklarla' ve 'Rum, Ermeni, Yahudi azılığın sahip oldukları vakıflarla ilgili detaylı bilgilerin yer aldığı 'Gizli' ibareli belgeler olduğu, Yine aynı şahıslarla misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bilgileri içeren belgeler olduğu, şahıslardan elde edilen PH 02-2-9 isimli word dosyalarının birebir aynı olduğu ve her iki belgede 'Türk Ortadoks Patrikhanesi sözcüsü Sevgi Erenerol'un ifadesi ile 'Batı Kurtuluş Savaşı İle yapamadığını, misyonerlik ile yapmaya çalışmaktadır. Misyonerlik kilise kurumu olarak görünse de, aslında Emperyalizmin mızrak ucudur' şeklinde ibarelerin olduğu, Soruşturma kapsamında hakkında işlem yapılan M.Hüseyin Buzoğlu ve Ergün Poyraz isimli şahıslardan elde edilen dijital verilerde Sevgi Erenerol'un isimli sanığın askeri personele yönelik vermiş olduğu Misyonerlik konulu konferansa ait video görüntüleri ve konferansın çözüm metninin olduğu görülmüştür. Bu hisisler birlikte değerlendirildiğinde Sevgi Erenerol isimli şahısın her ne kadar söylemiş olduğu sözleri genel bir kitleye hitap ediyormuş gibi söylediği görülse de Ergenekon Terör Örgütü'nün faaliyetleri kapsamında özellikle bir gruba yönelik bilgilendirme ve yönlendirme faaliyeti içerisinde olduğu, Ayrıca Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen 1 nolu cd içerisinde yer alan Misyonerlik isimli 27 slaytlı sunumun 20.slaytında Kayra Dağıtım isminin ve il bazında Malatya, İstanbul, İzmir, Trabzon şehir isimlerinin özellikle belirtilmesi, Durmuş Ali Özoğlu ve A.Hurşit Tolon'dan elde edilen dijital verilerde Mesrob Mutafyan isminin bulunması ve aynı şahsın isminin soruşturma kapsamında tutuklu sanıklardan İbrahim Şahin'den de Tedhiş planı çerçevesinde elde edilmesi bahse sonu şehir, kurum ve şahıs isimlerinin özel hedef gösterildiği kanaatini oluşturmaktadır. Kafes Operasyonu Eylem Planı'nın 'Durum' başlığı altında ' Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink' eylemleri için 'Operasyonlar' ibaresi kullanılmıştır. Belirtilen bu üç eylemin de Ergenekon Terör Örgütü amaçları doğrultusunda yapılan eylemler oldukları değerlendirilmektedir.

Bahse konu dosya kapsamında bu güne kadar elde edilen bilgi belge, ifade beyanları ve telefon irtibatlarının incelenmesi ve yukarıda açıklanan hususlar da göz önüne alındığında Zirve Yayınevi cinayeti eyleminin DHKP/C , PKK gibi ideolojik temelli bir örgüt tarafından yapılmadığı bilakis Ergenekon tarzı örgütlenmelerin başını çektiği yönlendirme ve hedef gösterme suretiyle ilk bakışta ferdi, kendiliğinden ortaya çıkmış gibi görünen fakat illegal bir grup tarafından organize edilen türde bir olay olduğu
kanaatine varılmıştır".

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız