SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Prof.Dr. Bozkurt'un Konferansı

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:41:01
Prof.Dr. Bozkurt'un Konferansı
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından “Akdeniz ve Ege Denizinde Münhasır Ekonomik Bölge İlanı Açısından Türk-Yunan Sorunu” konulu konferans yapıldı.

Hoca Ahmet Yesevi salonunda gerçekleştirilen ve İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enver Bozkurt’un verdiği konferansı Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Muzaffer Sayın, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Yıldırım Kılıçkıran, rektör yardımcıları Prof. Dr. İsmail Özdemir, Prof. Dr. Asım Künkül, Genel Sekreter Yrd. Doç. Dr. Kadir Kartalcı, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Şenocak, Genel Sekreter Yardımcısı Cevdet Atalan, öğretim üyeleri ve öğrenciler dinledi.

Türkiye’nin uluslararası hukuk alanında çok önemli sorunlarının bulunduğunu ve bu konuların sürekli bir biçimde gözlemlendiğini vurgulayarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. Enver Bozkurt, batıda komşumuz olan Yunanistan ile Ege Denizinde kıta sahanlığı, kara suları gibi birtakım problemlerin olduğunu belirtti. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın ardından gelen süreçte,  temelde yaşanan menfaat çatışmaları nedeniyle iki devletin zaman zaman karşı karşıya geldiğini söyleyen Prof. Dr. Bozkurt, 2011’de Akdeniz’de, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin adada petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri nedeniyle yeni bir sorunun daha oluştuğunu ifade etti.

1959-60 Zürih, Lefkoşa, Londra Antlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs’ın statüsünün farklı bir şekilde ortaya çıktığını bildiren Prof. Dr. Bozkurt sözlerine şöyle devam etti: ‘’ Papalık ve Kıbrıs Sui Generis’tir, yani ne bağımsızlığı kısıtlı ne de tam bağımsız statüsündedir. Deniz Hukuku ile ilgili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi uyarınca bir devletin deniz kaynaklarının araştırılması ve kullanılmasında su ve rüzgar enerjisi de dâhil olmak üzere özel haklara sahip olduğu deniz bölgeleri olan, Münhasır Ekonomik Bölge’nin, ilanının Türkiye ve Yunanistan açısından değerlendirilmesi önemlidir. Açık Denizlerin Serbestliği İlkesi, Karasuları ve Kıta sahanlığı kavramları son derece önemlidir. Tüm bunların yanı sıra Münhasır Ekonomik Bölge kavramı da, temelde ilgili devletlere egemenlik vermektedir. 1973’de toplanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansında, bu kavram ortaya atılmıştır. Genel olarak bakıldığında Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili, Doğu Akdeniz’deki diyaloglarında adalet ve hakkaniyetin esas olması gerekir. 2004’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiş, sözleşmenin ilgili maddesine göre, alan, 200 mil’e kadar uzatılabilmektedir.  Ege Denizi 1974 yılından itibaren çok çekişmeli bir alandır. Türkiye 1958 Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmesini de 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesini de onaylamamıştır. Yani her ikisine de taraf değildir, ancak, akdi olarak bağlı değilken dahi bu ilkeler ileri sürülebilinmektedir, çünkü kurallar uluslararası örf adet hukuku haline gelince bağlı sayılmaktasınız.’’

"Türkiye’nin Ege uyuşmazlıklarını, 1999 Helsinki Protokolü ile hakeme götürme zorunluluğu ortaya çıkmıştır" diyen Prof. Dr. Bozkurt, Doğu Akdeniz’deki sorunlar noktasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hukuki anlamda bir devlet olduğunu ancak tanınma noktasında problemler yaşandığını ifade etti. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, kendini, adanın tek sahibi gibi görmesini eleştiren Prof. Dr. Bozkurt oluşan 3 ayrı bölgeden bahsetti. "1. Bölge: Türkiye, Suriye ve KKTC kıyılarının; 2. Bölge: Türkiye ve KKTC kıyılarının; 3. Bölge: Türkiye, Yunanistan, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kıyılarının bulunduğu bölgedir" diyen Prof. Dr. Bozkurt, bu bölgelerdeki sınırlandırmalar ile ilgili detaylı bilgiler verdi.

Ege Denizinde karasularının 12 mil’e çıkarılmasının savaş sebebi olarak açıklandığını bildiren Prof. Dr. Bozkurt, "Bu alandaki problemlerin çözümü için, eşit uzaklık ilkesi ile birlikte adalet ve hakkaniyet gözetilerek karar verilmesi gerekmektedir." dedi. Ekonomik boyutun çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Bozkurt, 2. ve 3. bölgelerde çok zengin doğalgaz yataklarının olduğunu belirterek, 2004’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB’ne kabulünün, AB’nin Doğu Akdeniz’e verdiği önemi gösterdiğini ifade etti. 

"Ege Denizi ve Kıbrıs, Türkiye’nin stratejik güvenliği ve ekonomik boyutu noktasında büyük öneme haiz alanlardır" diyen Prof. Dr. Bozkurt, "Sismik araştırmalar neticesinde de buralarda çok miktarda doğal gaz ve petrol bulunduğu tespit edilmiştir." dedi. Türkiye ile Yunanistan’ın, bu alanları anlaşarak kullanabilmesi halinde, sağlanacak ekonomik kazanımlarla dış ticaret açığının büyük ölçüde kapanmasının ve sorunların çözümünde büyük ölçüde ilerlemelerin kaydedilmesinin kaçınılmaz olduğunu öne süren Prof. Dr. Enver Bozkurt, bu açıdan uluslararası hukukun önemine bir kez daha değindi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız