SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"PYD- YPG'nin Heveslerini Kursaklarında Bırakacağız"

A- A+ PAYLAŞ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "PYD-YPG’nin Kuzey Suriye’deki heveslerini biz kursaklarında bırakacağız. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Başkasından bize destek yok. Suriye ve Irak’ta yeni bir dönemin adımlarının atılmasını temenni ediyorum" dedi.

Referandum ile kabul edilen anayasa değişikliği sonrasında, AK Parti’ye 33 ay sonra tekrar dönen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde AK Parti üyelik beyannamesini imzalayarak konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasında Fırat Kalkanı Harekatı ve Suriye operasyonlarındaki gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sürecin silahlı kuvvetlerin ve istihbarat teşkilatının başarılarla dolu bir süreç olduğunu vurguladı. DEAŞ’ın bölgeden def edildiğini aktaran Erdoğan, şimdi sırada Münbiç ve Rakka'nın olduğunu ifade ederek, "Burada tabi ki hedef başta Amerika olmak üzere Koalisyon güçleriyle beraber ne yapabiliriz. Yarın günü birlik bir Rusya ziyaretimiz var, Putin ile birlikte bu konuyu enine boyuna görüşeceğiz, oradan hayırlı bir netice ile dönmeyi temenni ediyorum. 16 Mayıs'ta da Amerika ziyaretimiz var, orada da bu konuları bir bütünlük içerisinde ele alır ve buralarda yeni bir süreci başlatabiliriz umarım. Suriye ve Irak’ta yeni bir dönemin adımlarının atılmasını temenni ediyorum" şeklinde konuştu.

"Kimse AK Partiyi bölücü olarak değerlendiremez"

FETÖ, DEAŞ, PKK, gibi terör örgütlerinin ortak amaçlarının ülkeyi bölmek, milleti parçalamak ve devleti çökertmek olduğunu aktaran Erdoğan, buna karşı 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' ilkelerinin önemine dikkat çekerek, "Milletimizi parçalamak, bölmek isteyenlere karşı milletimizin birliğini ne yapıp edip sağlamamız lazım. 16 Nisan için Türkiye’nin dört bir yanında çok gayret sarf ettiniz, çok koşturdunuz, çalıştınız. 81 vilayetteki bu çalışmayı şimdi bizim tek millet anlayışıyla taçlandırmamız lazım. Türkü, Kürdü, Lazı, Gürcüsü, Çerkesi ile tek millet olacağız. Biz kucaklıyoruz ama bu havuza herkes gelmek zorunda değil. Sevgililer sevgilisinin davetine herkes icap etti mi, etmedi. Biz kimiz ki, sadece davetimizi yaparız gelen gelir, gelmeyene diyecek bir şeyimiz yok. İkincisi tek bayraktır ve bizim bayrağımıza alternatif bir bayrak asla düşünülemez. Biz o paçavralara o niyetle bakanlara da asla o niyetle bakmayız ve gereği neyse onu yaparız. PYD-YPG’nin Kuzey Suriye’deki heveslerini biz kursaklarında bırakacağız. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Başkasından bize destek yok. Üçüncüsü tek vatan, kimse 780 bin kilometre bu vatan topraklarını bölemez. Kimse böyle bir gayretin içine girmesin. Geldiğimizden bu yana verdiğimiz söz şuydu bizim, batıda ne varsa doğuda da o olacak. Biz bunları yaptık. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, gıda ve tarımda yaptık ve hala da yapmaya devam ediyoruz. 15 yıl önce kim derdi ki Hakkari’de Selahattin Eyyübi Havaalanı yapılacak. Iğdır’da, Kars’ta bu ülkede ayrımcılık olmasın diye bu iktidar bunları bölücülük olmasın diye yaptı. O yüzden kimse AK Partiyi bölücü olarak değerlendiremez. İsviçre’de önce parlamentonun önünde dev bir pankart asmışlardı, şakağıma tabanca dayamışlardı, şimdi yeni bir adım attılar. Zürih Başkonsolosluğumuzun bütün camlarına boya fırlattılar ve çevredeki duraklara ‘Erdoğan’a ölüm’ diye yazılar astılar. İsviçre’nin polisi ne iş yapar, biz böyle bir şeye Türkiye’de müsaade eder miyiz? etmeyiz, etmedik. Tüm bunlara rağmen milletimizin değerlerini canı pahasına savunması boş değildir. Tek devlet. Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka bir devlet anlayışımız asla yoktur. 15 Temmuz gecesi sokakları dolduran milyonlarca insan bayrağının indirilemeyeceğini, ezanın dindirilemeyeceğini, ülkesinin işgal edilemeyeceğini söylerken bizim üzerimizdeki sorumluluğu arttırmıştır" diye konuştu.

"Anayasaya rağmen dayatılan 367 garabeti amaçlananın tam tersi bir sürecin başlamasına vesile olmuştur"

Hukuken AK Parti'den uzak olduğu dönemin en önemli sınamasının 16 Nisan halk oylaması olduğunu vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin 16 Nisan’a durup dururken gelmediğini kaydederek, "Bu meselenin bir yönetim sistemi tartışması olduğunu hep söyledik. Türkiye için parlamenter sisteme geçiş Osmanlı döneminde yapılmış bir tercihti, Cumhuriyet tarihinde de bu tercihte ısrar edilmiş ve 2017 tarihine kadar gelinmiştir. Darbeler, muhtıralar, koalisyonlar ve kaoslar içinde geçen bu uzun dönemi kimsenin dikensiz gül bahçesi gibi göstermenin hakkı yoktur. 2007 yılında sistem bir kez daha tıkandığında bu ilin böyle gitmeyeceği ortaya çıkmıştır. Anayasaya rağmen dayatılan 367 garabeti amaçlananın tam tersi bir sürecin başlamasına vesile olmuştur. O yıl Türkiye sadece meclisini yenilemekle kalmamış, cumhurbaşkanını seçim yöntemini de değiştirmiştir. Bu kararın verildiği gün Türkiye’de yönetim sisteminin fiilen değiştiği gündür aslında. 16 Nisan’da bu karar ete kemiğe büründürülmüş ve anayasaya derc edilmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde her ikisi de halk tarafından seçilen ve yürütme yetkileriyle donatılmış iki yönetici yoktur, olamaz. İşte bu çarpıklık yönetim sistemindeki değişiklikle Cumhurbaşkanını bambaşka bir konuma getirmiştir. Kampanya sürecinde milletimize bunu anlatmaya çalıştık. 16 Nisan’da demokratik haklarını kullanan 50 milyon vatandaşımın tamamına milletim adına teşekkür ediyorum. Dünyada bu işin benzeri yok, yüzde 85’in üzerinde bir katılımla bir değerlendirmedir. Bu tarihi dönüşüme katkı veren 25 milyon 200 bine yakın vatandaşıma özellikle şükranlarımı sunuyorum" ifadelerini kullandı.

Ankara, iha

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız