SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Radar Mücahidliğinin Sefaleti..

A- A+ PAYLAŞ
Niyazi DOĞAN
dogannd@gmail.com
 
Eleştiriden münezzeh olduğunu düşünen mağrur bir grup oluşmaya başladı son yıllarda. 
 
Eylemlerinden, konuşmalarından, politik tutumlarından dolayı la yus’al olduklarını da dikte ediyor bu hazretler.
 
Kamu yönetiminde / siyasi arenada / bürokraside çok önemli pozisyonları işgal etmelerinin verdiği kontrolsüz güçle söyledikleri gerçek dışı sözler  yüzlerine çarpılınca da şoka uğruyorlar. 
 
Halkın / ülkenin yaşamını doğrudan ve derinden etkileyecek konularda sıkılmadan gerçekten uzak şeyler söylüyorlar, mumları yatsı vaktini bulmadan söndürülünce de kırmızı görmüş boğanın refleksini gösteriyorlar.
 
Tahammülsüzler. 
 
Fena halde dokunulmaz / eleştirilmez oldukları vehmine kaptırmışlar kendilerini. 
 
Söyledikleri her lafın sorgusuz / sualsiz / koşulsuz doğru kabul edilmesini bekliyorlar. 
 
Herkes budala bir kendileri akıllı çünkü...
 
Memleket ahalisi zekâda geri viteste / kendileri 5. Viteste…
 
Kibir deryasında kulaç atıyorlar aynı zamanda. 
 
Racon kesiyorlar. 
 
Rüyalarında görseler inanmayacakları pozisyona kaderin cilvesi olarak gelmelerinin verdiği şımarıklık / kibir ve kontrolsüzlükle posta koymaya yelteniyorlar. 
 
Sağlıksız / hazmetme kapasitesini edinmeden hasbelkader politik sınıf atlamanın yarattığı psikolojik sorunlarla baş edemedikleri için herkesin önlerinde ram olmasını bekliyorlar. 
 
Kontrol edemedikleri / satın alamadıkları / dünyevi çıkarlar karşılığında aklını kiralayamadıkları / iktidarın yok edici gücüne karşın susturamadıkları vicdan / sorumluluk ve cesaret sahibi / gerçekleri ne pahasına olursa olsun haykıran insanlardan fena halde tiksiniyorlar. 
 
İktidarın ezici gücü karşısında köleleşmeye / tek tip düşünmeye / beyinsizleşmeye / akılsızlaşmaya / erozyona reddiye yazanlara öfke saçıyorlar.
 
Haksızlıklar karşısında susmayarak / yalanların karşısına gerçekleri dikerek dilsizleşmeyi ve şeytanlaşmayı reddedenleri hazzetmiyorlar. 
 
İktidarın, medyasının beynimize sızdırmaya çalıştığı gerçek dışılıkları deşifre edenlere ifrit oluyorlar. 
 
Radikal İslamcılıktan Radikal Amerikancılığa / siyaseti, siyasetçiyi tekfir etmekten- kutsallaştırmaya uzanan hayat çizgisindeki derin çelişki ve kırılmalardan kaynaklı çürümeyi dile getirenlere düşünsel bağlamda cevap vermek yerine, çürümeyle yüzleşememenin yarattığı sancıyla hakaret etmeyi marifet zannediyorlar.
 
Yalanlardan / sahteliklerden örülü bir dünyada köle-efendi ilişkisinin sosyolojisini kutsallaştırmaya çalışıyorlar.
 
Birileri de kutsallaştırmaya çalıştıkları köle-efendi ilişkisine / sahtelik ve gerçek dışılıklarla örülü düzenlerine tekmeyi indirince pimi çekilmiş öfke bombasına dönüşüyorlar…
 

 
'Şu Bizim Radar Mücahitleri' başlıklı yazım,  kendini eleştirilmez ulular sınıfına dahil eden AKP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in kimyasını bozmuş. 
 
Yazı kimyasını bozmuş, kendisi de ağzını da bozmuş. Eleştirilerimize ağız dolusu hakaret ederek karşılık veriyor.
 
İsrail’in güvenliği için / İran’a karşı / İran’da kuş uçsa MOSSAD’a ispiyonlamak üzere Malatya’da / Kürecik’te NATO kamuflajlı bir Amerikan Radar Üssü kuruluyor. Bir aya kadar faaliyete geçecek.
 
Füze Kalkanı Projesi. Kısaca FKP diyelim.
 
Proje 3 ayaklı. Füzeler Romanya’da, Erken Uyarı Üssü Malatya / Kürecik’te, Komuta Kontrol Merkezi Almanya’da.
 
FKP’nin asıl sahibi Amerika, taşeronu ise Türkiye.  
 
Hedef kitlesi, başta İran olmak üzere İslam Coğrafyası. 
 
Proje Amerika’nın, ama uygulandığı ülke halklarının tepkisinin tolere edilebilmesi için NATO’nun Lizbon 2010 Zirvesi’nde NATO Projesi olarak ambalajlandı. O zirvede de AKP hükümetine kabul ettirildi. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, zirvede çok net ve dürüstçe ‘Beyler, projenin kime karşı kurulduğu konusunda kıvırmayalım. Bizde kediye kedi derler. Bu proje İran’a karşı kuruluyor’ dedi. 
 
Projede en kritik ve stratejik rol ise bizim İslamcı etiketli / nevzuhur politikacı taifesine tevdi edilmiş. 
 
Görevleri tebliğ… Füze Kalkanı Projesi’ni Müslüman Türkiye halkına tebliğ etmek…
 
Allah’ı var, AKP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin bu tebliğ görevini takdire şayan biçimde yerine getiriyor. 
 
Füze Kalkanı Projesi’nin birincil amacı, proje sahibi Amerika’nın resmi makamları tarafından ’İran’a karşı kuruldu, Türkiye ile yapılan anlaşmada, toplanacak istihbarat verilerinin müttefikimiz İsrail’le paylaşılmasını engelleyecek hiç bir sınırlama kabul edilmedi’ şeklinde net biçimde açıklanırken, Mustafa Şahin inatla / ısrarla projenin Türkiye’nin güvenliği için kurulduğunu tebliğ ediyor. Gerçekleri saptırıyor / İslamî duyarlılığa sahip kesimlerden doğacak tepkileri minimize etmenin mücadelesini veriyor. FKP’nin NATO projesi olduğunu söylüyor savunma babında. NATO’nun Amerika’nın gayrimeşru işgal gücü olduğu şeklindeki kirli sicilini de aklamış oluyor böylece. Üstelik Radar Üssü anlaşmasının NATO ile değil, ABD-Türkiye arasında yapıldığını da unuttuğumuzu zannediyor. Şahin, Kürecik’te daha önce de bir NATO Radar Üssü olduğunu vurgulayarak yeni üssü meşrulaştırmanın çabası içinde. Yani, sözkonusu NATO olduğunda 27 Mayıs darbesi sonrası kurulan hükümetlerden farklarının olmadığını ihsas ediyor bir bakıma.
 
Amerika – İsrail – NATO 3’lü çetesi Mustafa Şahin’e Füze Kalkanı Projesi’ni Müslüman Türkiye halkına yutturmak konusundaki coşkun tebliğ faaliyetlerine karşılık bir takdirname belgesi hazırlayıp sunsa yeridir. 
 
Hatta radarın faaliyete geçtiği gün bir gala yapsalar, onur konuğu olarak da başta Mustafa Şahin olmak üzere İkinci Derecede Radar Savunmanı Öznur Çalık’ı davet etseler, emeklerinin karşılığı bakımından pek şık olacaktır diye düşünüyorum.
 
Muhterem vekil, İran’ın sözde tehdidine karşı İsrail’in güvenliğini sağlamak gibi bir ’kutsal’ amacı olan, bu nedenle de başta Malatya olmak üzere Türkiye’nin güvenliğini ipotek altına sokan Füze Kalkanı konusunda o kadar heyecanlı / o kadar aşkla dolu ki, haşa! Allah’ın dinini tebliğ ediyor zannedersiniz.
 
Mustafa Şahin, Amerika’nın tehdit mesajlarını Müslüman ülke yöneticilerine taşımak yolunda stratejik postacılık dışında bir marifetine henüz tanık olamadığımız Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Füze Kalkanı Projesi konusunda geçtiğimiz ay bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede Öznur Çalık ve Cemal Akın da vardı. Ama asıl rolü Mustafa Şahin üstlenmişti. Görüşmeden sonra Füze Kalkanı Projesi’nin faziletlerine dair kişisel tarihçesine utanç vesikası olarak düşen bir açıklama yaptı. Açıklamasında Amerika ile Türkiye arasında imzalanan Füze Kalkanı Anlaşması’na karşı çıkanları ‘aşağılık’ nitelemesi dahil olmak üzere ağır bir dille suçladı. 
 
Mustafa Şahin’in bu açıklamasına yönelik eleştirel yaklaşım sergileyen ‘Şu Bizim Radar Mücahitleri’ başlıklı bir yazı yazdım.
 
Yazıda Kürecik Radar Üssü’nün İsrail için kurulduğunu belgeleyen tüm maddi delilleri ortaya koyduktan sonra Radikal İslamcılık’tan Radar Mücahitliği’ne transfer olmanın dayanılmaz utancını nasıl taşıyabileceklerini, torunlarına gelecekte nasıl hesap vereceklerini sorguladım.  
 
Sayın Vekil, Ufuk TV’de katıldığı programda karşısında kimse olmamasının verdiği rahatlıkla hem FKP konusundaki gerçek dışılıklara / saptırmalara / yenilerini ekliyor, hem de eleştirilerimize cevap vermek yerine hakaret etmeyi tercih ediyor. 
Dikkatle ve cool bir psikoloji ile okusaydı belki de arayıp teşekkür edecekti bize.  
 
Çünkü Mustafa Şahin’i öfkelere gark eden yazının temel esprisi şuydu aslında: ‘Sayın Mustafa Şahin, sizin İslami camia nezdinde değerli bir geçmişiniz var. Şimdi milletvekili oldunuz diye partinizin her icraatını böyle cansiperane savunmak zorunda değilsiniz. Emperyalizm, Ortadoğu’yu, İsrail’in güvenliğini sağlamak / petrol coğrafyasının yeniden dizayn etmek ve İran’ı bölgede izole ederek diz çökertmek için adını Arap Baharı olarak adlandırdığı bir kan banyosu programı uygulamaktadır. Füze Kalkanı Projesi bu programın en önemli enstrümanı olarak Türkiye ve Romanya’da konuşlandırılmaktadır. Özelde, barış içinde 500 yıl boyunca komşuluk yaptığımız / gençliğinizde muhtemelen idolünüz olan Ayetullah Humeyni’nin ülkesinde / genelde İslam Coğrafyası’nda kuş uçsa İsrail’e servis etmek üzere Kürecik’te kurulan FKP’nin en önemli ayağı olan Radar Üssü’nü savunmanız geçmişinizi inkâr, reddi miras anlamına gelir. Siz, İsrail’in güvenliği için, Türkiye ve özellikle Malatya’yı tehdit altına sokan, birincil işlevi İran’a yıllardır yapılması planlanan muhtemel bir saldırıyı meşrulaştırmak yolunda istihbarat toplamak olacak olan Kürecik Radar Üssü’nün faziletlerinin altını çizerken, aslında geçmişinizin üstünü çiziyorsunuz’. 
 
Sözkonusu yazıyı Türkçe yazmıştım. Lakin FKP’nin tebliği heyecanıyla kendini kaybeden sayın vekil, yazının kendisinin geçmişine değer atfeden o bölümünün temel esprisini anlamamış. Eleştirilerimize fikirsel düzeyde cevap vermek yerine bir dizi hakaret boca ediyor üstümüze…Anlaşılan o ki, tebliğ görevini gerçekten içselleştirmiş.
 
Bakın AKP Milletvekili Mustafa Şahin ‘Şu Bizim Radar Mücahitleri’ yazısındaki eleştirel yaklaşım karşısında nasıl bir cevap veriyor bana : ‘…Onunla alakalı akıllara ziyan bir kişinin yazmış olduğu bir yazı var. Yani sen medya mensubu olabilirsin köşe yazarı da olabilirsin 6 ay yatıp da 6 ayda ancak toplamış olduğun zekânla bir yazı da yazabilirsin. Ama önce şunu söyleyeyim. 6 ay düşünüp bir gün yazı yazabilecek bir donanıma sahipsen…’ 
 
Sayın Vekil dinle! 
 
Öncelikle şunu belirtmeliyim: Size hak ettiğinizden fazla anlam ve değer yüklemişim. Zihnimde sizinle ilgili imaj ve düşüncelerimi yeniden gözden geçiriyor, düzeysizlik sembolü sözlerinizi aynen iade ediyorum size. 
 
Düzeysizlik, içerik fukaralığı ve yalanlarınızın gerçeklerle çürütülmesinden kaynaklı öfkeniz sizi esir almış. 
 
Öfkenizin asıl kaynağı nedir biliyor musunuz? 
 
Ben söyleyeyim hemen: 
 
Füze Kalkanı konusundaki maskenizi düşürdüm. 
 
‘Kürecik’e kurulacak radar Türkiye’nin güvenliği için kuruluyor’ cümleniz ile ete kemiğe bürünen masalınızı yıktım. 
 
Radikal İslamcılık’tan konjonktür gereği Radar Mücahitliği’ne dönüşünüzden kaynaklanan psikolojik travmalarınızı iç dünyanızda henüz absorbe edememenin yarattığı derin çelişkilerinizi gün yüzüne çıkardım.
 
Özetle, size ayna tuttum.
 
Aynada, sizin şahsınızda 10-15 yıl öncesine kadar yeryüzündeki tüm kötülüklerin anası olarak Amerika ve onun şımarık müttefiki İsrail’i gören muhteremlerin bugün iktidarda kalmak uğruna nasıl da Amerikan ve NATO muhibbi kesildiklerini yansıttım. 
 
Füze Kalkanı Projesi’nin en önemli ayağı olan Kürecik Radar Üssü’nün İsrail için istihbarat toplayacağı gerçeğini perdelemek yolunda nasıl bir duyarsızlaştırma operasyonu yürüttüğünüzü deşifre ettim.
 
İslami dayanışma ile iktidara yükselenlerin, iktidarın devamı uğruna Amerika ve NATO ile kardeşleşmesindeki ustalığa / pişkinliğe / yozlaşmaya  ayna tuttum. 
 
Irak’ta 1 milyon 250 bin Müslümanı öldüren / onbinlerce Iraklı Müslüman kadına tecavüz eden çakalların Amerikası’ndan söz ediyorum. 
 
Afganistan ve Pakistan’da hemen hergün 20 müslüman sivili katleden NATO’dan söz ediyorum…
 
Size tuttuğum aynada gördüğünüz yüzünüzle yüzleşmekten korktuğunuz için öfke ve hakaret saçıyorsunuz. 
 
Geri zekâlı diyorsunuz / akıllara ziyan kişi diyorsunuz bana.
 
Yazının içerdiği iddiaların / eleştirilerin altında kaldığınız, ezildiğiniz için sadece hakaret edebiliyorsunuz. 
 
Birkaç ay önceki konuşmalarınızı unutarak / yüzünüz kızarmadan…
 
Hatırlayacaksınız, Ocak 2011’de ‘AKP’de Neler Oluyor?’ başlıklı yazımdan sonra telefonla aramıştınız beni.
 
AKP İl başkanlığınızın son döneminde Kadın Kollar Başkanı Emine Akkurt’un sizi AKP Bölge Koordinatörü Halil Mazıcıoğlu önünde fırçaladığı toplantıyı konu edinen yazıdan söz ediyorum. Yazıdaki bazı hususları aydınlatmak amacıyla aradığınızı söylemiş, asıl konuya geçmeden ise benim için övgüler dizmiş, ‘Yazılarınızı dikkatle takip ediyorum, mutlaka okuyorum ve faydalanıyorum’ demiştiniz.
 
Övgülerinizin hiçbir anlamı yoktu benim için. Sadece teşekkür ettim. Çünkü övgülenmek için değil,  vicdani / toplumsal sorumluluğumu yerine getirmek, daha da önemlisi Allah’ın, hesaba çekileceğimiz o büyük hüküm gününde ’İnsanları uyarma ve aydınlatma imkânın olduğu halde bu görevini neden yapmadın?’ sorusuna muhatap olmamak için yazıyorum. Övgü / sövgü ya da tehdit umurumda olmaz bu uğurda. 
 
Sayın Vekil ! 
 
Seçim kampanyası sırasında malatyahaber.com’u ziyaret edip, benimle 2 saat boyunca siyaset konuşmanızı da unutarak ‘geri zekalı’ diyorsunuz.
 
Bir ‘geri zekalı’ ile 2 saat boyunca hem siyasete dair sohbet ettiniz, hem de o dönemde milletvekili aday adayı konumunda rakibiniz olan eski belediye başkanı Cemal Akın’la ilgili mahrem politik arka plan bilgilerini ‘geri zekalı’ dediğiniz benimle paylaştınız…
 
Bu durumda gerçekte, zekâsında sorun olan kimdir acaba? 
 
Gelelim asıl konuya: Benim 6 ay yatıp 6 ayda toplamış olduğum zekamla yazı yazdığımı söylüyorsunuz. 
 
Evet, uzun aralıklarla yazıyorum. Sizin dediğiniz gibi 6 ay olmasa da 2-3 ayda bir yazıyorum. 
 
Ama sizi kırmayayım, varsayalım ki 6 ayda bir yazıyorum. 
 
6 ayda bir yazarım, zihin konforunuzu ve kimyanızı da işte böyle bozarım. 
 
Geçiyorum zeka meselesine…
 
Tarihi, siyaseti kısaca herşeyi, biricik önderiniz / lideriniz / kılavuzunuz / velinimetiniz Recep Tayyip Erdoğan’la başlattığınız için tanımıyor olabilirsiniz. Yakın siyasi tarihimizde renkli kişiliği / etkili hitabeti / hazır cevaplılığı / dürüstlüğü /muhalif tavrı ve can yakıcı polemikleri ile nam salan bir siyasi şahsiyetten ilham alarak size zeka konusundaki cevabımı vereceğim: 
 
Osman Bölükbaşı… 1946'da Demokrat Parti'ye girdi. Parti genel müfettişliğine atandı. Ancak, CHP iktidarına karşı yeterince sert politika izlenmediği gerekçesiyle 1947'de DP'den ayrıldı. 1950 seçimlerinde Kırşehir'den Millet Partisi'nin tek milletvekili olarak Meclis'e girdi. MP'nin, laikliğe aykırı davrandığı gerekçesiyle 1954'te kapatılması üzerine bir grup eski MP' liyle Cumhuriyetçi Millet Partisi'ni kurdu ve genel başkan oldu. 1954 seçiminde Kırşehir’de oyların tamamına yakınını Bölükbaşı’nın partisi alınca Adnan Menderes Kırşehir'i ilçe yaparak Nevşehir’e bağladı. Kırşehir’e verilen Bölükbaşı cezası 3 yıl sürdü. 1957’de yeniden il statüsüne yükseltildi.
 
Osman Bölükbaşı bir gün TBMM kürsüsünden meclise hitap ederken sözlerini ‘Erkek sözü veriyorum’ diye bağlar. Bu sırada mecliste sataşmaları ile tanınan DP Milletvekili Murat Ali Ülgen, Bölükbaşı’na ‘Sen de erkek misin be’ sözleriyle sataşır. Osman Bölükbaşı, siyasi polemikler tarihinin unutulmazları arasına giren cevabında şöyle der: ‘Bana bak Murat Ali, ben eğer erkekliğimin kırkta bir zekâtını sana versem senin 40 yıl erkek olarak gezmene yeter’. 
 
Osman Bölükbaşı’nı rahmetle anıyorum. Ve doğrudan doğruya Bölükbaşı’ndan alıp ilhamı, varlığı bence artık kuşkulu olan idrakinize sunuyorum: Sayın vekil, ben eğer zekâmın kırkta bir zekâtını size versem sizin 40 yıl boyunca zeki bir insan olarak yaşamanıza yeter, artar bile… 
 
Zekiyim zaten, zeki olmasam milletvekili olabilir miydim mi diyorsunuz yoksa? Oysa, milletvekili olmak ya da siyasi arenanın herhangi bir pozisyonunda yükselmek için Türkiye tarzı politik yapılanmalarda en az ihtiyaç duyulan iki şey vardır: 1- Bağımsız ve inandığı doğrularla hareket yeteneği, 2-Başeğmeye izin vermeyen bir zeka düzeyi. 
 
Yeniden 6 ayda bir yazma konusuna dönüyorum. 
 
Sayın vekil, dua edin 2-3 ayda bir, ya da sizin deyiminizle 6 ayda bir yazıyorum.
 
Şayet sık aralıklarla yazmış olsaydım sizi temin ederim ki asla materyal sıkıntısı çekmezdim. 
 
Çünkü başta siz olmak üzere AKP’nin bazı pek marifetli mensupları sıklıkla yazmak için bize bir hayli bol miktarda malzeme sağlıyorsunuz.. 
 
Mesela, çok basit bir örnek vereyim bu materyallerden, sizi merakta bırakmamak için: Yaklaşık 2 ay önce AKP Malatya İl Başkanı Bülent Tüfenkçi’nin evinde diğer 4 AKP milletvekili ile toplandınız. Başta İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’ne atanacak ismin belirlenmesi konusu olmak üzere çeşitli konularda tartıştınız. Tartışmanız ciddi bir kavgaya dönüştü.  Hatta araya girenler olmasa şiddete maruz kalacağınız kadar sert bir kavga yaşandı... 
 
İsterseniz çok daha fazla örnek verebilirim. Ama sanırım bu örnek sizi ikna etmek konusunda yeterli olacaktır. 
 
Sayın Vekil, son olarak şunu bir kez daha vurgulayıp konuyu kapatıyorum:
 
ABD Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Kurulu Sözcüsü (White House Statement by National Security Council Spokesman) Tommy Vietor henüz bir hafta önce, bir kez daha, sizin gizlemek istediğiniz gerçeği tüm dünya ile net bir şekilde paylaştı: “Füze Savunma Kalkanı Projesi müttefiklerimize karşı İran'dan gelen ve giderek daha büyüyen tehdide yanıt olarak konuşlandırılmaktadır’. Bu cümleyi daha da anlamlı kılacak ve bütünleyecek konuşmayı ise ABD Başkanı Barack Obama yaptı birkaç gün önce: ‘Amerika’nın İsrail’den daha önemli bir müttefiki yoktur’.
 
Sizden beklentimiz en azından Amerika kadar, Sarkozy kadar dürüst olmanız ve Malatya’ya / Türkiye’ye karşı gerçekleri karartan tavrınızdan vazgeçmenizdir. 
 
Ve unutmayın sayın vekil, Şeytanla dans ederseniz şeytan asla değişmez, sizi değiştirir. Şeytanla dans etmeyin. Kaybediyorsunuz / zillete düşüyorsunuz.
 
ANA YAZIDAN BAĞIMSIZ İKİ ÖNEMLİ NOT: 
 
1-MALATYA MALATYA OLALI...
 
Haber7.com, Malatya Valisi Ulvi Saran ile bir söyleşi yapmış. Söyleşi değil aslında, bir güzelleme… Güzelleme ‘Malatya Malatya Olalı Böyle Vali Görmedi’ başlığını taşıyor. 
 
Malatya Malatya olalı böyle vali gördü mü? Bunu tartışırız.  Ama Haber7.com güzellemesi sonrasında tartışma götürmeyecek bir gerçek var karşımızda: Malatya Malatya Olalı Böyle Yalakalık Görmedi.
 
2- FİLM FESTİVALİNDE SPONSOR UCUBELİĞİ
 
Malatya Uluslararası Film Festivali’nin 2.’si geçtiğimiz günlerde yapıldı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da festivali yakından takip ettim. Festival süresince çok sayıda film izleme şansı, filmlerin sonunda filmlerin yönetmen, oyuncu, yapımcıları ile konuşma ve tartışma olanağı buldum. Ayrıca, vefasız bir öğrenci olarak, uzun süredir görmediğim saygıdeğer ilkokul öğretmenim Nursel Saray Hanımefendi’yi bir festival gösterimi sırasında görmek ve öğretmenler gününü kutlamak gibi bir güzelliğe de vesile oldu film festivali, benim açımdan. Ama festivalin 2.’si için ayrıntılı bir değerlendirme yazısı konusunda tembelliğimi yenebilir miyim henüz bilmiyorum. Lakin absürd bir durumu en azından şimdi kayıt altına almak faydalı olacaktır: Söyler misiniz Allah aşkına hangi ciddi film festivalinde sponsor firma yöneticileri çıkıp ödül gecesinde 20 dakika boyunca hayatlarını sinemaya adayan sinema emekçilerine sinema dersi vermiştir? Hafızanızı hiç zorlamayın. Çünkü böyle bir örnek bugüne kadar yaşanmadı. Ne Antalya Altın Portakal’da, ne Adana Altın Koza’da… Düşünebiliyor musunuz, TURKCELL Altın Portakal’a sponsor oluyor, festivalin en önemli anlarında / ödül gecesinde TURKCELL CEO’su Süreyya Ciliv sahneye çıkıyor ve 20 dakika boyunca sinemaya dair ahkam kesiyor usta yönetmenlere, oyunculara ders veriyor. Düşünmeyin, böyle absürd bir sahne ciddi, nitelikli bir film festivalinde asla yaşanmaz. Hayal bile edilmez. Ama Malatya’da, MUFF’ta yaşanır / yaşandı. Festival sponsoru inşaat şirketinin patronu 20 dakika boyunca sahnede sinemacılara sinema dersi verdi.  Taşralılık bu olsa gerek: Parayı veren düdüğü çalıyor.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız