SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Rektör Nevruz'da 'Ağır' Konuştu

A- A+ PAYLAŞ

21 Mart Nevruz Bayramı resmi kutlamaları İnönü Üniversitesi kampüsündeki Mudanya Meydanı'nda gerçekleştirildi.

Törene; Vali Halil İbrahim Daşöz'ün, MİAD tarafından İstanbul'da düzenlenen ve Enerji Bakanı Hilmi Güler'in konuk olduğu toplantıya katılmak üzere İstanbul'a gitmesi nedeniyle Vali Vekili Bayram Öz, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Demirdağ, Rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, İl Kültür Müdürü Derviş Özbay, Dilek Belediye Başkanı Muzaffer Güven, rektör yardımcıları, dekanlar, öğretim üyeleri ile öğrenciler ve vatandaşlar katıldılar.

Kutlama törenine belediyeden herhangi bir temsilcinin katılmaması dikkat çekerken, bu yıl askeri yetkililerden de katılım olmadığı gözlendi. Tören Saygı Duruşu ve İstiklal Marşıyla başladı.

Törende; Rektör Prof.Dr Hilmioğlu, üniversitenin Türk Kültürünü Yaşatma Topluluğu Başkanı Sena Tekin, Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Azeri uyruklu Prof.Dr. Arif Memmedov, Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Kırgız uyruklu Doç.Dr. Zakir Azizov birer konuşma yaptılar.

REKTÖRÜN KONUŞMASI..
Rektör Hilmioğlu, konuşmasında şöyle dedi:

" Çok iyi bildiğiniz üzere üç gün önce büyük bir gurur ve onurla Çanakkale Zaferini kutladık. Ulus olarak özgüvenimizi kazandığımız Çanakkale Savaşları ile ulusal mücadelemiz destanlaşmış ve milli mücadelemizin önderi Mustafa Kemal Paşa tarih sahnesine çıkmıştır. Çanakkale zaferinden birkaç yıl sonra üç buçuk yıl süren milli mücadele sonucu yeni bir Türk Devleti “Türkiye Cumhuriyeti” kurulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esasları da şunlardır:
-Uluslararası ilişkilerde tam bağımsızlık ilkesi,
-Ulusal düzeyde yönetim erkini dinsel veya imparatorluk ve krallık gibi babadan oğula geçen bir hanedan otoritesinden almayan, doğrudan halktan alan milli egemenlik ilkesi,
-Mili sınırlarımızın değişmezliği ilkesi,
-Ulusumuzun birlikteliği, tekliği ilkesi,
-Başta laiklik olmak üzere Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin esas olması ilkesi,
-Uygar uluslar içerisinde yer alabilmek ve bu amaçla da akıl ve bilimin temel alınması ilkesi,

Hal böyle iken ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Yüce ATATÜRK’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi gereği ülkemizin başka ülkelerin topraklarında hiçbir yayılmacı emeli yokken, başka ülkelerin özellikle tarihleri sadece yayılmacı, emperyalist düşüncelerle dolu olan güçlü ülkelerin yaşadığımız coğrafyada, kendilerinin de imzaladıkları Lozan’a rağmen, emelleri bitmemiştir. Bu sömürgeci güçler, yüzyıllardır süren sömürgecilik tarihinde de açıkça yaşandığı üzere, hükümranlık altına almak istedikleri ülkelerde önce etnik ve dinsel farklılıkları öne çıkararak iç çatışmalar yaratmakta, o ülkeleri altından kalkamayacağı bir borç yükü altına sokmakta bunun sonucu her tür siyasi ödünleri almakta ve daha sonra da askeri müdahaleler ile ülkeleri parçalamakta ve tamamen kendilerine bağımlı küçük sömürge devletçikleri oluşturmaktadırlar. Koca bir imparatorluk “Osmanlı İmparatorluğu” böyle parçalanmıştır. Yakın dönemde de Yugoslavya’nın, Afganistan’ın ve komşumuz Irak’ın nasıl parçalandığına şahit oluyoruz. Yüzyıllardır dünyanın çeşitli ülkelerinde sömürgeci güçlerin uyguladıkları bu politikalar, Cumhuriyetimiz kurulduğundan bu yana ülkemizde de uygulanmakta ve bunun sonucu olarak, Cumhuriyet döneminde zaman zaman boyutları itibariyle tehlikeli noktalara kadar gelebilen, dinsel ve etnik isyanlara kadar giden, ayrılıkçı hareketler oluşmaktadır.

Bu ayrılıkçı hareketler, sözde uygar dünya tarafından her tür desteği, yardım ve yataklığı görmüştür, görmeye de devam etmektedir.

Özellikle son 20-25 yıldır, terörle başlayan ve daha sonra siyasallaşma sürecine de giren etnik ayrılıkçı guruplar, laik cumhuriyet karşıtı güçlerle de işbirliği yapmış ve dış güçlerin de desteğini arkasına alan bu etnik ve dinsel ayrılıkçı gurupların oluşturduğu koalisyon, son yıllarda siyasal alanda ve ekonomik alanda önemli bir güce erişmiştir. Yeniden Sevr özlemi içerisinde olan dış güçlerle, onların ülkemizdeki yerli işbirlikçilerinin oluşturduğu bu birliktelik, yaşadığımız coğrafyayı, ulus birliğimizi ve cumhuriyetimizi açıkça tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.

Türk kimliğini bir alt kimlik olarak gören, Türküm demekten utanan, “Türkiye’de kürt sorunu vardır” diyen, terör örgütünün başındakine sayın diye hitap eden yönetici konumundaki bazı siyasilerin tutum ve davranışları ile, ayrılıkçı hareketleri açıkça destekleyen bazı siyasiler ve belediye başkanları hakkında yetkili makamlarca gereken işlemlerin yapılmaması, ayrılıkçı hareketleri açıkça cesaretlendirmektedir. Verilen bu ödünler nedeniyle, birlik ve beraberliğimizi pekiştiren ve bir bayram havası içerisinde kutlanması gereken nevruz kutlamaları, zaman zaman ayrılıkçı bir başkaldırıya dönüşebilmektedir.

Cumhuriyetimizin yaşamakta olduğu bu en bunalımlı dönemi aşabilmek, ancak, toplum olarak ve de özellikle üniversite gençliği olarak, bu oyunların farkında olmakla ve sınırlarımızın değişmezliği için, ulusal birliğimizin bozulmaması için ve başta laiklik olmak üzere cumhuriyetimizin temel niteliklerinin korunması için her tür mücadeleye hazır olmakla mümkündür. Tıpkı 18 Martlarda, 19 Mayıslarda olduğu gibi. Özellikle Yüce ATATÜRK’ün cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliği, bu sorumluluğun bilincinde olmalıdır.. Sorumluluğunuz ve sorumluluğumuz ağırdır, ancak ülkemizin varlığının devamı için de bir o kadar yaşamsaldır."

NEVRUZ ATEŞİ..
Konuşmalardan sonra; şiir ve resim yarışmasında derece alanlara ödülleri verildi. Daha sonra üniversitenin dans, folklor ve paraşüt gruplarının gösterisi yapıldı.

Gösterilerin ardından "Nevruz Ateşi" yakıldı. Törene katılan protokol mensupları ile diğer katılımcılar ateşin üzerinden atladılar. Cumhuriyet Başsavcısı Demirdağ'ın altayış sırasındaki çevikliği (fotoğraflarda) dikkat çekti.

Kutlamalar resim sergisinin gezilmesiyle son buldu.

HABER- FOTO: Yaşar KARAASLAN- YORUM

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız