SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Rektör Seçimi..

A- A+ PAYLAŞ

İsmet YALVAÇ

 

İnönü Üniversitesi’ni 2008 Ağustos’undan 2012 Ağustos’una kadar yönetecek olan rektörün belirlenmesi amacıyla 2’si seçim, 1’i de atama olan 3’lü sürecin ilk bölümü 18 Haziran Çarşamba günü tamamlanacak.

 

Üniversitenin kadrosundaki 419 öğretim üyesi ve elemanı, bir ara 8’e kadar yükselen, Prof.Dr. Ramazan Özdemir’in adaylardan Prof.Dr. Cemil Çelik’i desteklediğine yönelik “dolaylı çekilmesi”, Prof.Dr. Erkan Pehlivan’ın da “direkt ve açık” çekilme kararlarıyla 6’ya düşen aday adayını oylayıp, YÖK’e gönderilecek 6 ismin sıralamasını belirleyecekler.

 

18 Haziran seçimleri öncesinde bir grup; özellikle kadrosunun Adalet Bakanlığı’nda olduğu ve TÜBİTAK’taki görevini vekaleten sürdürdüğü, bu nedenle de rektör atanamayacağına ilişkin iddialara muhatap olan Prof.Dr. Cemil Çelik’e angaje olmuş durumda.

 

Çelik'e destek grubu, mevcut rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu’na karşı olanlardan oluşuyor derken, sürpriz yeni destekler de buldu. Rektör aday adayları arasında önemli isim olan, adaylığının kentten ve hatta AKP içerisindeki bazı siyasilerden de destek bulduğu bilinen Prof.Dr. Ramazan Özdemir, henüz dostlarının tam da çözemediği bir kararla, “çekilmemiş gibi” sözlerle, fiilen adaylıktan çekilip, Prof.Dr. Çelik’e destek verdiğini açıkladı. Buna dair senaryolar önceden kulislerde konuşulurken, Prof.Dr. Özdemir’in şiddetle reddettiği biliniyordu. Ama ne olduysa, nasıl olduysa, bir araya geldiler. Bu bir araya gelişin siyasilerin arzusu olduğu yolundaki iddialara karşın, örneğin AKP Milletvekili Öznur Çalık, kendilerinin de çekilme kararını bu konuda düzenlenen ortak basın toplantısından çok kısa süre önce öğrendiklerini belirtirken, milletvekili arkadaşı Ömer Faruk Öz ile İhsan Koca’nın da aynı durumda olduklarını ima ediyordu.

 

En başından beri, Veteriner kökenli olan Prof.Dr. Cemil Çelik’e, AKP milletvekillerinden Mücahit Fındıklı ve Mehmet Şahin’in destek verdiği konuşulurken, yaşanan gelişmeler, bir yerlerden Çelik’e dair sinyaller geldiği ve “önemli bir oyla” aday sıralamasında yeralması gerektiği yolundaki söylentilere ciddiyet kazandırdı.

 

Çelik etrafında birleşen bir grup da, ülkücü görüşü savunduğu öne sürülenlerin oluşturduğu bir kısım öğretim üyesi. Şubat 2008’de Belediye Konferans Salonu’ndaki bir konferansta söylediği “..Üniversiteler lokal ideolojilerin, ulus devletlerin ideolojilerinin savunulduğu mekanlar olduğu müddetçe, o ülkeler 3. dünya ülkeleri olmaktan kurtulamazlar ve de bilim üretemezler.” sözleri nedeniyle ülkücü düşünceye çok da yakın olmadığını anladığımız Prof.Dr. Çelik’e, sonradan tashih etmediği bu sözlerinden sonra destek veren ülkücü orijinli birileri varsa, bunun görüş ve düşünce birliği desteği olduğunu söylemek mümkün değil. Makam, mevki sözleri olabilir!.

 

Üniversitede bir de, aday olması halinde Özdemir’i destekleyecek olan, ancak  Prof.Dr. Özdemir’in beklenmedik geri adımı ve karşısında daha şanslı olabileceği düşünülen bir adaya destek vermesiyle oluşan karmaşanın kafalarını karıştırdığı isimler var. Bunların bir bölümü Çelik’e destek verebilecekken, önemli bir bölümünün tıp kökenli diğer adaylara yöneleceği konuşuluyor, iddia ediliyor.

 

Prof.Dr. Çelik yanlılarının, bir operasyon titizliğinde yürüttükleri, adam adama markaj uygulayıp sağlama almaya çalıştıkları seçimlerde güçlü olan bir diğer isim de mevcut Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Sezai Yılmaz. İlk başlarda aday olmayı düşünmeyen, ancak daha sonra ısrar üzerine adaylığını açıkladığı ifade edilen Prof.Dr. Yılmaz, sevilen, sayılan, üniversitenin lokomotifi olan Turgut Özal Tıp Merkezi’nin adını uluslar arası platformda duyuran bir bilim insanı. Her ne kadar, bilinen sebeplerle en fazla oyu alsa da atanmayacağı görüşü bir kesimde hakimse de, seçimlerle ilgili son günlerde yaşananların Prof.Dr. Yılmaz’a yeni oylar kazandırdığı iddiaları da var. Üniversitedeki seçimlere dışarıdan müdahale edilmesine  tepkili olanların oylarının adresinin de Prof.Dr. Yılmaz olacağı ifade ediliyor.

 

Adaylar arasında bir diğer isim, yine Tıp kökenli Prof.Dr. Mehmet Demircan. AKP’ye yakın kimi akrabalarının, Prof.Dr. Özdemir olayında olduğu gibi geri çekilmesi için uygulamaya çalıştıkları baskılara rağmen, Prof.Dr. Demircan’ın adaylıkta iddialı olduğu ifade ediliyor. Demircan’ın bu duruşunun da bazı öğretim üyelerinden destek gördüğü konuşuluyor.

 

Üste de değindiğimiz gibi, İnönü Üniversitesi’nin lokomotifi, vitrini Turgut Özal Tıp Merkezi.. Bu merkez devreye girdikten sonra, 1992 yılından bu yana yapılan tüm rektör atamaları hep tıp kökenli olmuş. Bu dönem yine tıpçılar mı olacak yoksa, “tamam mı?” denilecek, göreceğiz.

 

Diğer 3 aday; Prof.Dr. Ergün Ekici, Prof.Dr. Özcan Ersoy ve Prof.Dr. İbrahim Keleş. Bunlardan tıp kökenli Prof.Dr. Keleş, Malatyalı olmasına rağmen Prof.Dr. Çelik gibi “dışarıdan gelen” bir isim olarak konuşuluyor. Yine tıp kökenli Prof.Dr. Ersoy, Malatyalı değil. Prof.Dr. Ekici Malatyalı, ancak daha önceden üniversite haricinde çok bilinen bir isim olmaması dezavantajı.

 

 Bu tabloyla 18 Haziran oylamasına gidiliyor.

 

***

Ayrıca..

 

Bütün bunları bir yana bırakacak olursak, şu soruya kim ne cevap verecektir?

 

Evrensel niteliklerin hakim olması gereken, bilimselliği ön planda tutan ve siyaset üstü davranışla yönetim gerektiren bir göreve gelecek kişi nasıl olmalıdır? Nasıl bir rektör yönetici isteniyor?

 

İşte sorun burada düğümleniyor. Çünkü adaylar, diyelim ki bunu öngörse bile verdikleri mesajlarla, oy verecek kitle müthiş bir ikilem içinde. Geçmişten gelen “bizim olsun, bizim istediğimiz gibi idare edilsin” yapısı her oy verecek kitle içinde hastalıklı bir yapı olarak hakim olabiliyor. 

 

“Üniversite nasıl ileri gider, nasıl gelişir, elalem neler yapmışı” istediğini söyleyen yapı aynı zamanda, “falanca olursa çıkarım ne olur?” peşinde. O nedenle en karizmatik kişiyi de getirseniz, bu yapılar ve yönlendirmelerle, rektör olacak kişilerin farklı hale bürünmelerine neden olabiliyor.

 

Grup şuuruyla hareket, bireysel düşünceye yeterince saygı duymama veya ileriye dönük kime oy verdiğinle değerlendirilirsin hesapları üniversite seçimlerinin en büyük çıkmazı olarak ortada duruyor. Bu yapı bu kadar çekişmeli bir süreçten sonra İnönü üniversitesine de hakim olursa!..

 

Herkesi kucaklayacak bir rektör mü, yoksa birilerinin yönlendirmesi ile hesaplaşma süreci yaşatacak rektör mü isteniyor?

 

Söylentilere bakılırsa; şimdiden, “falanca grup buradan çekip gitsin, filanca görevler şöyle dağılmalı” hesapları üniversiteye yeni sorunlar getirecektir. Burada dikkat çekmek istediğimiz konu, belki rektör adaylarının böyle bir niyeti tavrı olmasa bile, bazı yapıların yönlendirmeleri ile farklı sonuçlara gidilebilir olmasıdır. Rektör adayları olası bu yapının kendilerine ve karizmalarına vereceği zararı iyi hesap edebilmelidir.

 

İnönü Üniversitesinde hizipleşmeden ve çekişmelerden uzak, herkesi partiler üstü tavrı ve karizmasıyla kucaklayacak bir rektöre ihtiyaç var. Sadece üniversite değil, seçime odaklanmış olan şehrin de buna ihtiyacı vardır.

 

***

Üniversitenin öğretim üyeleri ve görevlileri, hangi duruşu sergileyecekler? Neleri hissetmişler, hangilerinden etkilenmişler? Gerçekte üniversitenin kadrolaşma yapısı nasılmış? Bunları 18 Haziran akşamı göreceğiz..

 

Sonraki aşama, Malatya’daki seçimlerde sıralaması belirlenen 6 ismin YÖK tarafından değerlendirilmesi. Bu değerlendirme de oyla yapılıyor. Son aşama; en fazla oyu alan 3 ismin, rektör adayı olarak Cumhurbaşkanı’na iletilmesi ve Cumhurbaşkanının da bu isimlerden birini rektör ataması.

 

Birilerinin yarattığı hava, Cumhurbaşkanının atayacağı rektörün belli olduğu, bu nedenle onun yanında yer alınması şeklinde. Kulislerde bu hava pompalanıyor. Üniversite bu pompalamadan nasıl etkilenmiş, onu göreceğiz..

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız