SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Sandık Yoluyla Gönderilmeli"

0
Güncellendi - 2015-12-27 20:12:43
A- A+ PAYLAŞ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bizim için İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan baştan beri suçsuzdur. PKK’lıların serbest bırakılıp onun içeride kalması ise şerefsizce yazılan iğrenç bir senaryonun sonucudur. Biz hak ve hukukun yerini bulması ve milletvekilimizin aramıza dönmesi için tüm mücadelemizi yapmaktan geri durmayacağız" dedi.

TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, 2013 yılının Türk milleti adına kayıp bir yıl olarak tarihe geçtiğini belirterek, Türkiye’nin 2013 yılında krizlere boğulduğunu, kaoslarla boğuştuğunu söyledi. “Milletimizi maneviyat sömürüsüyle aldatmayı alışkanlık haline getiren, basit istismarlarla gözleri boyamayı sıradanlaştıran AK Parti iktidarı 2013 yılını baştan ayağa harabeye çevirmiştir” açıklamasında bulunan Devlet Bahçeli, Türkiye’nin ilkesiz ellere, vicdansız emellere, vefasız yüzlere 1 yıl daha katlanmak zorunda kaldığını ifade etti.

Ak Parti hükümetinin komşu ülkelerin rejimlerine kafayı taktığını söyleyen Devlet Bahçeli, “Sınırlarda mevzilenen terörist gruplara göz yummuş, hepsine birden kolaylıklar göstermiş, bunun yanında ikmal ve lojistik destek hizmetleri sunmuştur. Başbakan ve hükümeti kanlı Esat yönetimini devirmek amacıyla Türkiye’nin milli güvenliğini tehlikeye atacak her tezgahın içinde yer almıştır. Ülke menfaati gözetilmeden, milli çıkarlarımız dikkate alınmadan, gayri milli ve gelişi güzel kurgulanan dış politika 2013 yılında Türkiye’nin ayak bağı haline gelmiş ve Türkiye’nin yalnız kalmasına sebep olmuştur. Başbakan hiçbir hedefini sonuca ulaştıramamıştır, hiçbir iddiasında, önermesinde, tezinde haklı çıkmamıştır. Başbakan Erdoğan tribünlere oynayarak, günü kurtarmaya odaklanarak yerinde saymış ve dış politikayı Arap satına çevirmiştir” diye konuştu.

Siyasetin amacının insana hizmet olduğunu belirten Bahçeli, “Ülke yönetiminde söz ve pay sahibi olan siyasetçiler ve bürokratlar kendilerine tevdi edilen milli kaynakların ve milli sermayenin bölüşüm ve dağıtımını yönetirken kesinlikle hukuka uymak ve Allah korkusu ile hareket etmek mecburiyetindedir. İktidar koltuğunda kim oturursa otursun yetkisi dahilinde gerçekleştirdiği idari, siyasi ve ekonomik icraatları mahşeri vicdanla tenakuza düşmeden yerine getirmelidir. İktidar zenginleşmek için bir vasıta değildir. İktidar millete ait olan servet ve gelirlerin yandaş zümrelere peşkeş çekildiği yasa dışı nakil ve dağıtım merkezi değildir. İktidar; çalmak, aşırmak, yemek, içmek, gezmek ve cüzdan doldurmak için bir fırsat değildir” şeklinde konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan ve hükümetinin 17 Aralık'la beraber şapır şapır dökülmeye başladığını savunarak, "Bu tarihten dört gün sonra, yani 21 Aralık’ta, “Adli Kolluk Yönetmeliği”nde yapılan korsan değişiklik hükümetin niyetini, izleyeceği yöntemi gözler önüne sermiştir. Başbakan Erdoğan hukuka saygı duyması gerekirken, iddiaları önemseyip yargının işini kolaylaştırması lazımken, peş peşe misilleme yapmıştır. Sadece verilen emirleri uygulayan polisleri ve polis müdürlerini hedef almış, İstanbul başta olmak üzere tüm yurtta yüzlerce emniyet mensubunu mağdur ve yerinden etmiştir. Bize göre Başbakan Erdoğan görevini kötüye kullanmıştır. Rüşvetçilere, hortumculara müsamahakar ve anlayışlı olan Başbakan, polise ve yargı mensuplarına acımasızdır. Anlaşılmaktadır ki, “Rüşvet ve Yolsuzluk” iddiaları kendisine ve ailesine kadar dayanmaktadır. Başbakan’ın endişesi bundadır. Üstelik oğlunun üzerinden kendisine ulaşılmak istendiğini bir vesileyle açıklamıştır. Başbakan’ın şayet veremeyeceği bir hesabı, izah edemeyeceği hukuksuz ve gayri meşru bir ilişkisi yoksa panikleyeceği, korkuya kapılacağı bir halde olmayacaktır. Ne var ki bu zihniyet 17 Aralık’tan beri terör estirmektedir" dedi.

'Başbakan Erdoğan'ın rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını saptırmak ve sorgulatmak amacıyla her türlü safsatadan, her türlü dedikodudan, her türlü kavramdan istifadenin derdinde olduğunu anlatan Bahçeli, "Başbakan’a bakarsak, ortada komplo, tezgah, kirli ittifak, karanlık güçler vardır. AKP hükümetinin başarısını kıskananlar devrededir. Hızlı trenden gocunanlar, İstanbul’a yapılacak üçüncü köprüden ve üçüncü havaalanından, ekonomik büyümeden, çözüm sürecinden keyfi kaçanlar AKP’yi hedef tahtasına yerleştirmiştir. Başbakan’ın frenleri öylesine patlamıştır ki, kendisine, hükümetine, milli iradeye yönelik küresel suikast ve dış bağlantılı saldırı yapıldığını yorulmaksızın üç haftadır dillendirmektedir. Başbakan’a göre yolsuzluk kisvesi altında Türkiye’nin yürüyüşü durdurulmaya çalışılmakta, çıkarları zedelenenler hükümete bindirmektedir.

Anlayacağınız her yer komplo, her yer tuzak, her yer dışarının güdümünde bulunan yerli taşeronların tesiri altındadır.

Devleti ele geçirmiş çeteler, örgütler, ajanlar, hainler Başbakan ve hükümetine savaş açmıştır. Yani yolsuzluk yalan, rüşvet hikayedir. İthamların hepsi yersiz, iddiaların alayı düzmecedir. Sanki hükümet yokmuş gibi, paralel devlet gulyabanisi oluşmuş, hükümeti kuşatmıştır. Bize göre Başbakan Erdoğan vehimlere kapılmış, yalanlara çakılmış ve akıl sağlığını kaybetmiştir. Sanal korkulara, yapay tehditlere, aslı astarı olmayan korkuluklara inanmış veya inandırılmıştır.

Başbakan Erdoğan hem kendisini hem de aziz milletimizi kandırmaktadır. Dikkatleri asıl olayların üzerinden uzaklaştırmak, rüşvet ve yolsuzluk iddialarını unutturmak için canını dişine takmaktadır" ifadelerini kullandı.

"Başbakan'ın hesabı bu defa tutmayacaktır" diyen Bahçeli, "Göstermek istediği resimle, bizim ve milletimizin bizzat gördüğü suç dosyasını gizlemeyecektir. Planlarını, saçmalıklarını, algı yönetimiyle zihinleri tutsak almasını yutacak ve hazmedecek kimseler kalmamıştır. AKP’li saygın, vatansever ve değerli milletvekili arkadaşlarım gelişmelere eminim ki içten içe isyan etmektedir. AKP’ye oy vermiş aziz vatandaşlarım bu defa Başbakan’a tereddütle yaklaşmaktadır. Her sorunlu dönemde yurtdışına gitmeyi adet haline getiren Başbakan Erdoğan komploculuğu bırakmalı ve şu sorularımızın cevabını Uzak Doğu’dan dürüstçe vermelidir: Bu nasıl bir örgüttür ki, bir bakan ve ailesi malum İranlı karanlık kişinin özel uçağıyla Umre’ye götürecek kadar zihinleri ve iradeleri ele geçirmiştir? Bu nasıl bir saldırıdır ki, bakan çocuklarının yatak odalarından para sayma makineleri ve para kasaları bulunmuştur? Bu nasıl bir operasyondur ki, bakanların her yeri rüşvet olmuştur? Bu nasıl dış mihrakların oyunudur ki, bakanlar çantalarla, elbise kılıflarıyla gönderilen paraları cebe indirmiş, yüzbinlerce dolarlık rüşvet saatlere tenezzül edecek kadar alçalmış ve de parayla vatandaşlık dağıtmışlardır" diye sordu.

Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu nasıl bir küresel suikasttır ki, bir banka genel müdürünün ayakkabı kutusundan 4,5 milyon dolar para çıkmıştır? Sayın Başbakan belgesi, kaydı ve nereden toplandığı muamma olan bu parayı kutulara paralel devlet mi, yoksa paralel bankacılarla mı yerleştirmiştir? Altın kaçakçılığını faiz lobisi mi yapmıştır? Evlatlarının da yönetiminde bulunduğu vakıflara usulsüz imar düzenlemesini malum medya kuruluşları mı, hadi bunu da geçtik, görünmez eller mi gerçekleştirmiştir? Kara parayı savcılar, hakimler, görevden aldığın polisler mi aklamıştır? Yüz milyar dolarla ifade edilen yolsuzluk meblağına kim ortak olmuş, mesela uzaylılar mı, mesela Amazondaki yerliler mi, mesela Antartika’da seni çekemeyen mihrakları mı, mesela Sibirya ormanlarında seni kabullenmeyen bazı kimseler mi tekerine çomak sokmuştur? Halkbank’ın peşmerge petrolündeki rolü nedeniyle hedef seçildiğini söylerken hakikaten de utanmıyor musun."

Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'a göre İran asıllı rüşvetçi hayırseverdir, banka müdürünün topladığı paralar da İmam Hatip ve üniversite yapımı için kullanılacaktır. Bu sözlere bırakınız aklından zoru olanların tebessümünü, kargalar bile kahkahayla gülecektir" dedi.

Başbakan Erdoğan ve hükümetinin savcılara çamur attığını iddia eden Bahçeli, "Danıştay’ından Yargıtay’ına, HSYK’sından diğer yargı organlarına kadar sataşmakta ve suçlamaktadır. Oysaki yargı sadece işini yapmaktadır. Savcılar engellense de, görevleri değiştirilse de, gittikleri tatiller çarşaf çarşaf ortaya dökülüp itibarları linç edilse de, hukukçular meşru sınırlar dahilinde görevini icra etmektedir. Bakınız bugün hukuka ağzına geleni söyleyen, yargı mensuplarını iftiralarla yıpratmaya çalışan Başbakan, geçmişte bambaşka beyanlarda bulunmuştur" diye konuştu.

Bahçeli, "Türk milletinin selamete ve saadete kavuşması için Başbakan ve hükümeti sandık yoluyla gönderilmelidir.

Başbakan Erdoğan; 'hedef benim' derken yandaş kalemler topluca 'hedef Erdoğan’sız Türkiye’dir' diyerek önemli bir konuya parmak basmışlardır. Evet biz, Erdoğan’sız, AKP’siz, PKK’sız, hainsiz, Öcalan’sız, BOP’suz, kansız, dertsiz, ağrısız, sızısız güzel bir Türkiye istiyor, MHP’nin iktidar olduğu mutlu ve kutlu bir Türkiye için mücadele veriyoruz" şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın 4 Ocak günü Dolmabahçe temaslarına yeni bir halkayı daha eklediğini anlatan Bahçeli, "Çoğunluğunu yandaş gazeteci ve yazarların oluşturduğu 47 kişi Dolmabahçe’de Başbakan’la buluşmuş ve hasret gidermiştir. Bize göre bu ikinci ve adı konmamış sözde akil adamlar operasyonu için hazırlık ve alıştırma evresidir. Başbakan Erdoğan bu toplantıya kıdemli akillerden bazı isimleri de çağırmış, muhtemeldir ki, onların tecrübelerinden acemilerin faydalanmasını amaçlamıştır.

Dolmabahçe’ye katılan değerli birkaç ismi dışarıda tutarak şunu söyleyebilirim ki, yandaş olduğu kadar gazeteciliği ve yazarlığı da lafta kalan kuru kalabalık yeni bir psikolojik harekatın failleri olarak kendilerini Başbakanlarına sunmuşlardır.

‘Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’nın üstünü örtebilmek, gündemi farklı alanlara kaydırabilmek amacıyla bu klonlanmış akiller ihtimaldir ki el altında görevlendirilmiştir. Başbakan’ın Dolmabahçe konuşması da esasen buna işaret etmekte, buna gönderme yapmaktadır" dedi.

Bahçeli, "Türkiye rüşvet ve yolsuzluk haberleriyle sallanırken, Başbakan Erdoğan yine yargıya kafa tutmuş, 17 Aralık’ta tüm emniyet ve adalet hiyerarşisinin atlandığını söyleyerek hırsızlığı kenara almıştır.Başbakan tavşana kaç tazıya tut demekte, cambaza baktırarak delilleri karartmakta, şüphelileri kollamaktadır. Başbakan’a göre sabah operasyon yapılmış, akşama sorgu ve mahkememe süreci bitmiş, adeta infaz sürecine geçilmiştir. Bu gelişmelerden çıkardığımız sonuç kabahatin yargıya yüklendiği gerçeğidir. Yürürlükteki Anayasa’nın 9’ncu maddesi; yargı yetkisinin, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını ifade etmektedir. Anayasa’nın 10’ncu maddesinde yer bulan “herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” amir hükmü tartışma götürmeksizin ortadadır. Yine Anayasa’nın 38’nci maddesi gereğince, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” kuralı hepimizin gözü önündedir" ifadelerine yer verdi.

"KARŞIMIZDA YARGI, YÜRÜTME VE YASAMA KRİZİ VARDIR"

Başbakan Erdoğan'ın görevini yapmaktan alıkonulan savcının direkt kamuoyuna mesaj vermesini ve HSYK’nın Adli Kolluk Yönetmeliği’yle ilgili açıklama yapmasını tehdit olarak uyuşuk kalemlerin huzurunda ileri sürdüğünü savunan Bahçeli, "Yani rüşvet tehdit değildir, yolsuzluk tehdit olarak görülmemiştir, bunun yerine yargının kendini savunması tehdit olarak yorumlanmıştır. Dahası yargının içine yuvalanmış örgütsel mantıkla, örgüt içi dayanışmayla darbe yapılmak istendiğini vurgulamıştır. Nasılsa kale boştur. Nasılsa Başbakan nereden vurursa vursun, top avuta gitse dahi gol diye sevinç çığlığı atacak yardakçılar etrafındadır. Başbakan Erdoğan devletin tüm erklerini çökertmiş ve çalışamaz hale getirmiştir.

Devlet fason siyasetçiler eliyle, falsolu ve defolu vicdanlar marifetiyle kilitlenmiştir. Karşımızda yargı, yürütme ve yasama krizi vardır. Bunun önüne geçilmezse hepimizi içine çekecek bir felaket önümüzde durmaktadır" dedi.

Bahçeli, "Sanki ortada rüşvet ve yolsuzluk salgını yokmuşçasına hareket eden, Başbakan’a yönelik şirinlik ve sevimlilik yarışına giren Türkiye Barolar Birliği Başkanı da devreye girmiş, kendince inisiyatif almıştır. Kumpasla yolsuzluğun ve rüşvetin üzeri kapatılarak gündeme asıl mecrasından koparılmak üzere yeni baştan planlı bir müdahale yapılmıştır.

Bu sinsi bir kurgudur.Bizim açımızdan meselenin garip ve kuşkulu tarafı gündem ibresinin birden bire ve aceleyle yeniden yargılanma konusuna sabitlenmiş olmasıdır. Esasen hukukun kendi içinde yeniden yargılanma yolu açık ve bellidir.

Bunun dışında geçmişteki yargılamaları yenilenme çabası, yapılan yanlışların dolambaçlı yollardan itiraf ve teyidinden başka bir anlama gelmeyecektir" diye konuştu.

Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti: "Tüm taraflara açık açık söylüyorum, kumpasçılar hesap vermeden, kumpasın gayesi net olarak ilan edilmeden, TSK üzerinden PKK’ya ve İmralı canisine can simidi uzatılmasını tasvip etmeyiz, buna karşı da sonuna kadar direniriz. 4 Temmuz 2011 tarihli Meclis Grup toplantımızda, sanki bugünleri görmüşcesine aynısıyla şunları söylemiştim, 'İmralı, Silivri ve KCK arasında denge arayışları varsa ve mesela Sayın Engin Alan bölücülere karşı rehin olarak tutuluyorsa, er ya da geç bunun hesabını sormak bizim için namus borcu olacaktır'. Bu öngörümüz, şu günkü ortamda gerçekleşmeye başlamıştır. Bizim için İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan baştan beri suçsuzdur. PKK’lıların serbest bırakılıp onun içeride kalması ise şerefsizce yazılan iğrenç bir senaryonun sonucudur. Biz hak ve hukukun yerini bulması ve milletvekilimizin aramıza dönmesi için tüm mücadelemizi yapmaktan geri durmayacağız. Her ne kadar prensipte yeniden yargılanmaya olumlu baksak da, bu yolla PKK’nın aklanmasına, İmralı canisinin affına kesinlikle müsamaha göstermeyecek, milletimizin aleyhine olacak her adımın karşısında kararlıca duracağız". 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız