SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Sapına Gelince Mee!.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 18:52:25
A- A+ PAYLAŞ

Zirve Yayınevi Davası’nın 84. duruşması, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Bu arada sanıklardan Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un avukatı, daha önce askeri mahkemede yargılanmadığı ve cezaevine girmediği, böyle belgeler varsa sahte olduğunu öne süren sanıklardan İlker Çınar'la ilgili askeri mahkeme kaydını (fotoğrafta) mahkemeye sundu. 84. duruşmada da tahliye kararı çıkmazken, duruşma 30 Ekim'e ertelendi.

84. DURUŞMA..

Malatya’da 3 misyonerin öldürülmesini kapsayan davanın duruşmasında, tutuklu sanıklar Varol Bülent Aral ile Emekli Orgeneral Hurşit Tolon dışındaki tüm sanıklar hazır bulundu.

Duruşmada sanık Astsubay Abdullah Atılgan, 4 günden beri sürdürmüş olduğu ek savunma vermeyi sürdürdü.

Sanık Atılgan, sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın mahkemeye müdahil avukatlarınca 23 Aralık 2007 tarihinde sunulan dilekçe içeriğinin değiştirilerek mahkemeye ifade verdiğini belirterek, “İlker Çınar ilk 6 ifadesinde hiç bahsetmeyip 7’nci ifadesi olan yani yalanların, kurguların tavan yaptığı ve İstanbul’dan gelen özel görevli ekibin çalışmaya başladığı dönemde 5 Şubat 2012 tarihli Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifadesinde bahsettiği ve sözde şahsımın da içinde olduğu TUSHAD örgütü için ne diyordu bir hatırlayalım; azınlıklara yönelik düzenlenen 6-7 Eylül olayları, İstanbul ilinde 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı, Sivas Madımak, Maraş, Çorum, Gazi Mahallesi olayları, 1990’lı yıllarda işlenen Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy gibi siyasi cinayetler ile Gaffar Okkan’ın öldürülmesi, yapılan darbe, post-modern darbeler, Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerini, 2005 yılında yaşanan Şemdinli olayı gibi olaylar TUSHAD özel kuvvetler, beyaz kuvvetler ve siyah kuvvetlerin eylem türlerindendir’ diyerek, 1996 yılındaki Susurluk olayına kadar gizli olarak devam eden JİTEM’in Susurluk olayı ile deşifre olduğunu belirtmiştir. Zirve Yayınevi’ne ait olan dosyaları incelerken 19. klasörde Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na hitaben yazılmış bir dilekçe ile karşılaştım. Bakın efendim bu dilekçede neler yazıyor; ‘6-7 Eylül olaylarının müsebbibi olanların tamamı yargılanabilseydi, 1 Mayıs 1977 olaylarının resmi/gayri resmi tüm sorumluları yargılanabilseydi, Maraş katliamının resmi/gayri resmi örgüt ve kişileri yargılanabilseydi, Sivas katliamının tüm sorumluları cezalandırılabilseydi, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Musa Anter ve benzeri cinayetler sorgulansaydı, Rahip Santoro ve Hrant Dink’in öldürülmeden önce başına gelenler sorgulansaydı, Şemdinli olayında iyi çocukların hepsine dokunabilinseydi, darbeci zihniyete geçit olmadığı gösterilebilseydi ve Susurluk olayı iyi araştırılabilseydi, Zirve Yayınevi katliamı olmazdı’ şeklinde yazmaktadır. Bu belgede aydınlatılmadığı için eleştirilen konulara aynen katılıyorum. Katılmamak da mümkün değildir. Ancak ilginç olan İlker Çınar’ın 5 Şubat 2012 tarihinde vermiş olduğu ifadelerinde bahsetmiş olduğu olayların, 23/11/2007 tarihli yani yedi yıl önce mahkemeye sunulan dilekçede söylenen olaylarla nerdeyse birebir aynı olmasıdır” ifadelerini kaydetti.

Sanık Atılgan, şöyle devam etti: “İlker Çınar’ın 11 Ocak 2007 tarihinde sözde birinci çalıştaydan Malatya ilinden Tarsus ilçesine döndükten sonra Ankara ilinde kursta bulunan benimle Tarsus ilçesinde buluşup değerlendirme yapması, Kayseri ilinde olduğum veya Mersin ili sınırları dışında bulunduğum esnada 24 Temmuz 2006 tarihinde Ruhi Abat ile kendisini Tarsus ilçesinde tanıştırmam ve yanımda üsteğmenim olduğu halde İzmir ilinde tutuklu ve hükümlü sevkinde görevli bulunduğum 22 Ağustos 2007 tarihinde benimle bu tarihte Tarsus ilçesinde pastanede buluşması yalanları gibi olup, hiçbir somut veriye dayanmamakta olup, İlker Çınar’ın her konuda olduğu gibi delilsiz, dayanaksız bir şekilde beyanlarda bulunmuştur. Zirve Yayınevi cinayetiyle hiçbir alakam, bilgim, nedensel bir bağım ve görgüm yoktur. Varsa Malatya ilinde yapıldığı iddia edilen hiçbir çalışmadan haberim olmadığı gibi, İlker ÇINAR dahil Malatya ilinde yapıldığı iddia edilen çalışmalarla ilgili kimse de bana bilgi, belge ve rapor vermemiştir. Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamasını hak edecek hiçbir bir faaliyette bulunmadım, bu suçlama ile ilgili herhangi bir çalışma yapmadım. Dosyada da bu suçu işlediğime dair hiçbir somut veri de bulunmamaktadır. Cinayete azmettirme suçu ile ilgili olarak; cinayetin asli failleri huzurunuzda her fırsatta verdikleri beyanlarında da kendilerini bu cinayete kimsenin azmettirmediğini, beni tanımadıklarını, benimle hiçbir şekilde ve hiçbir yerde görüşmediklerini, kendileri ile hiçbir irtibatımın bulunmadığını beyan etmişlerdir. Kaldı ki; iddianame eklerinde yer alan yaklaşık kırk bin sayfalık eklerde de benim cinayetin asli failleri veya cinayet ile irtibatımı gösteren tek bir belge veya delil bulunmamaktadır.” 

“İddianamede bulunan iddialar ve özellikle İlker Çınar’ın 18 Ocak 2012 tarihinden sonraki ifadelerinde iddianame eklerinde bulunan HTS kayıtlarına göre görüşme içeriği uydurulmuş ve uydurulan bu içeriklere ait sayın mahkeme heyetine tek bir delil bile sunulamamıştır” diyen Atılgan, şunları söyledi: 

“Hayali olarak İlker Çınar ile aramızda gerçekleşmiş gibi uydurulan telefon görüşmelerine ait iddianame eklerinde tek bir tape dahi bulunmamaktadır. İlker Çınar’ın gerek iddianamede ve gerekse dava kapsamında vermiş olduğu 14 adet ifadesinin tutarsız, birbiriyle çelişen, birbirini tutmayan, yalanlarla ve iftiralara dolu olduğu, söylemlerini destekleyecek ve iddialarını doğrulayacak hiçbir somut delilin bulunmadığı, İlker Çınar’ın başta iddia makamına ve sayın heyete yalan söylediğinin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde resmi kurumlardan gelen yazılarla ispat ve tespit edilmiştir.”

Öte yandan, sanık Abdullah Atılgan savunması esnasında İlker Çınar için, “Lahanayı yerken kıtır kıtır, sapına gelince me” sözünü söyleyince araya giren Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa, “Yargılamanın ciddiyetine dikkat edin, bel altı konuşmayın” şeklinde uyardı. Sanık Atılgan ise “Burada bel altı yok efendim” şeklinde cevap verdi.

Mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.

SON OTURUM..

Zirve Yayınevi davasının 84. duruşması, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sona erdi. Duruşmada tutuklu sanık Astsubay Abdullah Atılgan’ın 4 gün süren ek savunmasının ardından tutuklu sanık Jandarma Uzman Çavuş Adem Gedik ek savunmada bulundu. Sanık Gedik, “Gizli tanık İlker Çınar, benim 11 Ocak 2007 tarihli Malatya’da gerçekleştirildiği iddia edilen 1. Çalıştaya katıldığımı söylüyor. Ancak ben bu tarihte ne Malatya’dayım ne de Malatya İl Jandarma Komutanlığı’nın personeliyim. 27-28 Ocak 2008 tarihinde toplantılarda bulunduğumun belirtilmesine karşın ben o tarihlerde de Malatya dışındayım. 16 Aralık 2006 tarihli katıldığımın belirtildiği toplantı tarihinde ise Türkiye’de değilim, yurt dışı görevindeyim. TUSHAD’ı daha önce kelime olarak duymadım. İddianamede iddia edildiği gibi bir örgüt varsa, ben bunun üyesi değil karşısındayım. Tahliyemi talep ediyorum” şeklinde konuştu.

Duruşma esnasında söz alan tutuklu sanık Hüseyin Yekli, “Levent Ercan Gelegen benim hakkımda dilekçe vermiş. Ben Levent’e demişim ki; ‘Gel itirafçı olalım, kurtulalım’ diye. Levent’te bana kızarak cezaevindeki odadan ayrılmış. Benim bu olayla ilgili bilgim ve ilgim yoktur, neyin itirafçısı olayım. İlgimin ve bilgimin olmadığı bir olayla ilgili olarak itirafçı olamam” dedi.

Hüseyin Yelki’den sonra söz alan tutuklu sanık Levent Ercan Gelegen ise, “Biz cezaevinde yemek yemeği bıraktık, gardiyanların dedikoduları ile uğraşıyoruz. Cezaevindeki memurlar benim üzerimden Hüseyin’e, Hüseyin’in üzerinden ise benim üzerime laf getirip götürüyorlar. Gardiyanlar bilerek itirafçı olmamızı istiyorlar” iddialarında bulundu. 

Elbistan Cezaevi’nden görüntülü sistemle duruşmaya bağlanan tutuklu sanık Varol Bülent Aral, Elbistan Cezaevi’nden başka bir cezaevine nakil olmak istediğini söyleyerek, “Size ekstra bilgiler vereceğim. İlginç ve güzel bilgiler var” dedi.

Sanık Mehmet Ülger’in avukatı Halis Önal, gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın para hareketlerinin tespit edilmesini talep etti.

GİZLİ TANIĞIN CEZAEVİ DEFTER KAYDI MAHKEMEYE SUNULDU

Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un avukatı İlkay Sezer ise, verdiği tüm ifadelerinde herhangi bir askeri mahkemede yargılanmağını ve yine herhangi bir askeri cezaevine girmediğini iddia eden gizli tanık ve davanın sanığı İlker Çınar’ın askeri cezaevinde kaldığına dair cezaevi belgelerini mahkemeye sundu. Avukat İlkay Sezer tarafından mahkemeye sunulan belgede gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın “33. Mekanize Piyade Tugayı Askeri Cezaevi Hükümlü Defteri”nde “P.Uz. Onb. İlker Çınar” olarak gösterildiği ve fotoğrafının da bulunduğu bölümde bu şahsın “Firar” suçu nedeniyle 5 ay ceza aldığı belirtilirken, “Hangi mahkemeden cezalandırıldığı ve ilamın tarih no” bölümünde de “33. Mknz. P.Tug. As.Mah.’sinin 15.10.1993 gün ve 1993/871-421 Esas-Karar sayılı, gerekçeli hüküm” ifadesi yer alıyor. İlker Çınar’ın cezaevi defterindeki “Düşünceler” bölümünde “33. Mknz. P. Tug. As. Sav.lığının 15.11.93 gün ve 1993/25856-il.1993/530 sayılı emrine ekli olarak gönderilen 33. Mknz. P.Tug. As. Mah.sinin 15.11.1993 gün ve 1993/871-104 Esas-Karar sayılı şartla salıverilme kararı ile tahliye” ifadesi de yer alıyor.

Avukat İlkay Sezer, Levent Ersöz’ün mahkemede tanık olarak dinlenilmesini talep etti. Avukatlar Necla Çitil Tufan ve Şahin Tezcan ile Alper Çitil de tahliye taliplerinde bulundular.

Duruşmada söz alan sanık Ruhi Abat, “Dava dosyası labirent gibi, fareyi koysanız kaybolur. Savunmamı hazırlamam için 2 ay süre istiyorum” dedi.

Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti ara kararlarını açıkladı. Buna göre, duruşmayı 30 Ekim 2013 gününe erteleyen mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker, Varol Bülent Aral, Hüseyin Yelki ve Ahmet Hurşit Tolon hakkındaki tutukluk hallerinin devamına karar verdi.

DİYARBAKIR’DAN JİTEM DOSYASINI İSTEYECEK

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen JİTEM ve Musa Anter'in öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarındaki iddianamelerden birer suretin ve JİTEM ile ilgili evraklardan birer suretin adı geçen mahkemeden istenmesine karar veren mahkeme heyeti, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Balyoz darbe planı yargılaması olarak bilinen Balyoz Darbe Planı olarak belirtilen davanın gerekçeli kararından ve ayrıntısı müzekkerede belirtilecek ilgili belgelere ilişkin arama ve el koyma tutanaklarından birer suret istenmesine de karar verdi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız