SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Sesinizi Yükseltin"

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:13:45
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bütün partilere, STK'lara, kanaat önderlerine sesleniyorum; sesinizi yükseltin. Şehirlerimizi yok etmek isteyenlere, vandalizme karşı sesinizi yükseltin. Kardeşliğin, dostluğun ve milli birliğin yanında sesinizi yükseltin" dedi. 

AK Parti Grup Toplantısı'nda konuşan Başbakan Davutoğlu, çözüm sürecinin konjonktürel kaygılar ve taktiksel hedeflerle başlatılmadığını vurguladı. "Çözüm sürecini konjonktürel olarak çıkartılan krizlerle bitirmeyiz" diyen Davutoğlu, "Çözüm süreci başlarken bu sürecin zorlu olacağını, provokasyonlarla karşılaşacağını, içerden ve dışardan bu milletin, Türklerin Kürtlerin omuz omuza vermesinden rahatsız olanların bunu provoke etmeye çalışacağını biliyorduk. Gördüğümüz ve bildiğimiz tehlikeden korkmayız biz. Hiçbir tehdide karşı boyun eğmediğimiz gibi çözüm süreci konusundaki provokasyonlara da boyun eğmeyeceğiz. Bu stratejik hedefe ulaşana kadar bu hedefe emek veren herkesle omuz omuza yürümeye çalışacağız. Formülü şuradadır; ortak planlama, söylem, akıl önemli ama en önemli ortak vicdanı geliştirmek. Ortak vicdan olmadan ortak eylem, ortak söylem olmaz. Bütün partilere, STK'lara, kanaat önderlerine sesleniyorum; sesinizi"Se yükseltin. Şehirlerimizi yok etmek isteyenlere, vandalizme karşı sesinizi yükseltin. Kardeşliğin, dostluğun ve milli birliğin yanında sesinizi yükseltin" ifadelerini kullandı.

"TEMELDE İKİ SİYASİ EĞİLİM VAR"

"Bugün baktığınızda birçok siyasi parti var ama temelde iki siyasi eğilim var" diye konuşan Davutoğlu, "Son olaylar bunu açık şekilde ortaya koydu. Bir tek tipçi, Baasçı, dayatmacı ve başka fikirlere tahammül edemeyen siyasi akım. İkincisi de demokratik çoğulculuğu benimsemiş her bir vatandaşına saygıyla, muhabbetle bakan, her bir siyasi görüşe empatiyle yaklaşan akım. Birincisinin temsilcileri belli, maskeleri düştü, kendilerini gösterdiler. Aynı şekilde farklılıklara tahammül edemeyen ve siyasi geçmiş dolayısıyla tek partici zihniyetini bugüne taşıyan bir CHP, bir HDP var. Birlikte Türkiye'deki şehirlerin yanmasına sebep olacak provokasyonlara çanak tuttular. Biz hangi amaçla olursa olsun, hangi etnik veya mezhebi grubu diğerine karşı destekliyor olursa olsun, hiçbir tekçi yaklaşıma izin vermeyeceğiz. Şehirlerimiz, sokaklarımız, köylerimiz, aşiretlerimiz, obalarımız, ailelerimiz, evlilik üzerinden en yakın akrabalıklarımız her bir vatandaşımızı barındıracak çeşitliliği muhafaza edecekler. İşte o zaman geleceğimize emniyet içinde bakabiliriz. Bu mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız" dedi.

"ATIF DA, HÜSEYİN DE VANDALİZMİN KURBANI OLDULAR"

"Onlar için kendilerinden olmayanın hayat hakkı yoktur" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: 

"Dikkat ediniz, bu olaylarda 40'a yaklaştı kayıplarımız. Ama sembol 2-3 katledilen vatandaşımızdan bahsetmek istiyorum. Şehit olan Atıf Şahin'in evini ziyaret ettim. Amasya'da da Hüseyin Hatipoğlu şehidimizin ailesini ziyaret ettim. Her iki aileye de buradan tebriklerimi, teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Tam bir metanetle karşıladılar bütün bu olayları. Hiçbir polis, emniyet görevlisinin evinde, dilinde nefret dili duymadım ben. 'Gidin de şunları cezalandırın' diye bir tabir duymadım. Başka gruplara karşı şiddet içeren bir ifade duymadım, aksine mütevekkil ve gayet vakur bir duruşla 'vatan sağ olsun, milletimizin arasına fitne girmesine izin vermeyin' dediler. İşte bizim kültürümüz bu. Şimdi şehit edilen Atıf da, Hüseyin de bu anlamda bu vandalizmin kurbanı oldular, Diyarbakır'da 16 yaşındaki Yasin Börü de. Hüseyin de, Yasin Börü de, Atıf da Kürt, Türk olarak aynı katillerin elinde şehit oldular. İkisi esnaf ziyaretinde şehit oldu, o genç kardeşimiz, kurban etini fakirlere dağıtmak isterken üçüncü kattan atılarak, başı taşla ezilerek şehit oldu. Bu vatandaşlarımızın artık etnik ya da kültürel arka planları önemli değil. Türktüler, Kürttüler, Diyarbakırlıydılar, Amasyalıydılar, Ankaralıydılar ama bizim nezdimizde onlar bu zalimlerin karşısında her biri bir Hazreti Hüseyin'dir. Muharrem ayı yaklaşırken Amasyalı Hüseyin, bir Kerbela şehidi gibi kendi halkıyla dayanışma içindeyken şehit edildi, Yasin fakirlere yardım etmek isterken şehit edildi. Allah onlara rahmet eylesin. Ama bu toprakları Kerbela'ya çevirmek isteyenlere bir daha izin vermeyeceğiz. Hiçbir şekilde etnik ve mezhep temelli katillere, katliamlara bu topraklarda yer olmayacak. Bunu böyle bilmeleri lazım. Bizim için onların tavrının aksine her can azizdir, her insan korunması gereken kutsal bir emanettir. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'ı biz aklımızdan değil yüreğimizden söylüyoruz. İnsanın hayatı, özgürlüğü, onuru, nesli, aklı, malı, canı emniyet altındadır. Bizim kadim kültürümüzde bilinen bu temel haklar evrensel hukukta da tekrar edilmiştir. Bunların her birine yapılan saldırı insanlık onuruna yapılan saldırıdır."

"KİMSE BU KONULARI 'TÜRKİYE OTORİTERLEŞİYOR' ŞEKLİNDE GÖRMESİN"

Bu açıdan bakıldığında özgürlük-güvenlik dengesi uyumunun önemine dikkat çeken Davutoğlu, "İki taraflı denge değil, uyum mantığıyla yaklaşıyoruz. Kobani olaylarından sonra ülkemizin her bir yanından gelen seslere, taleplere, çağrılara cevap verecek özgürlüklerin korunması ve iç güvenlik reform paketini 1 hafta çalışarak hazır hale getirdik. Dikkat ediniz, öylesine bir ayrım yaşandı ki, 'sokağa çıkın' çağrısı yapanlar dahi bu vandalizmi savunamaz hale geldiler. O zaman kimse bugün sizlerle paylaşacağım konuları Türkiye'nin otoriterleşmesi, daha özgürlükleri kısıtlayan bir alana geçmesi diye görmemelidir. Madem ki bu manzaraları, o manzaraları çıkarmak için provokatif tweet atanlar dahi bugün savunamıyorlar, o zaman getirdiğimiz ve getireceğimiz tedbirler konusunda objektif yaklaşsınlar ve bunların Türkiye'de ve dünyadaki uygulamalarına bakarak yaklaşsınlar. Bir önyargıyla yaklaşmasınlar. Bunları bir siyasi istismar malzemesi yapmasınlar" çağrısında bulundu. 

Başbakan Davutoğlu, dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında görüşülen Yeni İç Güvenlik Reformu Paketi'nin detaylarını açıkladı. Paketi açıklarken "özgürlük-güvenlik dengesi"ne vurgu yapan Davutoğlu, "Bugün açıklayacağımız tedbirler, açıklayacağımız reformlar bir taraftan özel hayatın mahremiyetini korumaya, kişisel özgürlüklerin korunmasına, insan hak ve özgürlüklerinin tahkim edilmesine yönelik reformlardır. Diğer taraftan elektronik ticaret güvenliğinden iş güvenliğine kadar uzanan geniş çaplı bütün vatandaşlarımızın günlük hayatlarını tam bir güven içinde yaşamalarını sağlayacak reformlar olacaktır. Ayrıca uyuşturucuyla mücadeleden terörle mücadeleye kadar bu güven ortamını zedeleyeceklere karşı alınacak tedbirler var" dedi. 

"DOĞUM, EVLENME, BOŞANMA VE ÖLÜMDE NÜFUS MÜDÜRLÜKLERİNE GİDİLMEYECEK"

Davutoğlu, "Birincisi, İçişleri Bakanlığımızla yaptığımız değerlendirmelerle vatandaşlarımızın günlük hayatlarını kolaylaştırıcı ve vatandaşlarımıza güven duyan bir devlet anlayışını yerleştirici adımlar atmaya karar verdik. Bunlar, Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda yapılacak değişikliklerle saplanacak. Doğum, evlenme, boşanma ve ölüm gibi hallerde nüfus müdürlüklerine gitme zarureti ortadan kalkacak. Nüfus müdürlüklerine gitmeden doğrudan bildirimle tescil yapılabilecek. Öyle anlar hepimiz yaşamışıdır, en yakınımızı kaybederiz, bir taraftan cenaze hazırlıklarıyla uğraşırken, bir taraftan ölümü bildirip nüfus müdürlüklerine giderek kağıt almaya çalışırız. Bizim devletimiz vatandaşına güvenmelidir, güvenecektir. Bu çerçevede nüfus müdürlüklerine gitmeden bildirimle tescil imkanı sağlanacak" dedi.

"SOYADI DEĞİŞİKLİĞİNDE MAHKEME KARARI OLMAYACAK"

"İkincisi, isim ve soy isimlerle ilgili mahkeme kararı artık olmayacak" diyen Davutoğlu, "İsim zati bir şeydir. Kişinin kendisinin seçmesinin en doğal hakkı olduğu bir husustur. Kimse isim değişikliği için izin alma zorunluluğunda olmayacak. Bu zati hak, vatandaşlarımıza verilecek ve vatandaşlarımız mahkemeye gitmeden tek bir dilekçeyle 'ben bundan sonra şu soyadını değil bu soyadını kullanmak istiyorum' diyecek. Dedikten sonra işlem başlamış olacak. Hiçbir mahkeme süreci olmayacak. O eskindendi. Ben kendi kızımı kaydederken nüfus memuru hatırlıyorum -annemin adı Memnune- 'bunu kaydedemem' demişti sene 1988, 'Arapça bu isim' demiştim. Baktım adı nüfus memurunun ismi Mahmut, bu isim nece dedim ve Mahmut isminin kökenini anlattım ona. Ama ikna etmek 15-20 dakikayı buldu. Niye o ismi kaydetmek istediğim konusunda. Artık kimse çocuğuna vereceği isim konusunda, soyadı değişikliği isteniyorsa, kullanıldığında yüzü kızaran soy adları var, bütün bu soyadlarını tek bir dilekçeyle değiştirme hakkı vereceğiz. Hiçbir hakim de, memur da vatandaşımızın isimlerine karışma ya da o ismi tayin etme hakkına sahip olmayacak" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, yine nüfus kayıt örneği, ikametgah gibi belgelerin e-devlet üzerinden verileceğini bildirdi.

"PASAPORT VE SÜRÜCÜ BELGESİ ARTIK EMNİYET'TEN ALINMAYACAK"

Pasaport ve sürücü belgelerinin nihayette seyahat belgesi olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Bunlar Emniyet Genel Müdürlüğü'nün işi değildir, güvenlikle ilgili bir konu değil. Pasaport alacak olan bundan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gitmeyecek, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne gidecek. Böylece sanki pasaportla yurtdışına çıkan her vatandaş, bir potansiyel suçluymuş gibi gidip emniyet kapılarında pasaport ve ehliyet için beklemeyecek. Bu da çok temel bir değişikliktir. Bir zihniyet değişimini yansıtır. Bunlar artık polisi alanlar değil vatandaşlıkla ilgili alanlardır" açıklamasında bulundu.

"İÇİŞLERİ BAKANLIĞI YENİDEN YAPILANDIRILACAK"

İçişleri Bakanlığı'nın yeniden yapılandırılacağını bildiren Davutoğlu, "Aldığım çok kapsamlı brifingden sonra bakanlıklarımızın son 12 yıllık tecrübemiz ışığında yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var. Önümüzdeki 'yeni Türkiye' inşa edilirken kurumlarımızın kendilerini muhasebeden geçirmeleri gerekiyor. Geçmiş birikimler neydi, 12 yıllık tecrübe içinde yaşananlar noktasında geldiğimiz düzey nedir, şimdi atılması gereken adımlar nedir? Bütün kurumlarımıza bu talimatı verdim. Bizzat da gidip herkesi dinleyeceğim. Ama herhangi bir bakanlıkta ve herhangi bir kurumda reform yapılması gerekiyorsa hiç tereddüt etmeden o reformları yapacağız. Artık Türkiye'nin sivil ve demokratik karakterini tahkim etmesinin vakti gelmiştir. Bunu Diyanet'te de, YÖK'te de yaptım. Bundan sonra bizim her şeyi şeffaf şekilde tartışarak, ülkemizin geleceğini, devletimizin yeniden yapılanmasını ve demokrasimizin tahkim edilmesini teminat altına almamız lazım. Bunu yapmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

"EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜLÜĞÜ İÇİN YENİ TEDBİRLER ALINACAK"

Bu çerçevede Emniyet Genel Müdürlüğü'nün etkinliğini ve esnekliğini güçlendirecek tedbirler alacaklarını bildiren Davutoğlu, "Emniyet Genel Müdürlüğü'nün gerek Bakanlar Kurulu'nda, gerek verilen bakanlıktaki brifingde kendi kurumsal yapısı içinde bir piramit bozulması olduğunu hep beraber gözledik. Bunu düzelteceğiz. İhtiyaçlar neyse onlar karşılanacak. Ama biraz sonra üzerinde durduğum gibi her bir birimimiz, güvenlik mensubumuz da demokratik hukuk devleti kuralları içinde hareket etmeye yönlendirilecekler ve bu kurallar içinde davranmaları bir güvenlik kültürü haline gelecek. Güvenlik de bir kültürdür, salt fiziki güçle ilgili bir husus değil" şeklinde konuştu.

"JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NA BAĞLANACAK"

Bu çerçevede çok önemli bir adım atıldığını vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti: 

"Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının atama ve sicil yetkilerinin doğrudan İçişleri'ne bağlanmasıdır. Şimdiye kadar İçişleri'ne bağlı olmakla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri içinde düzenlemeler yapılıyordu ve bu belli bir ihtiyaçtan kaynaklanıyordu. Şimdi geldiğimiz noktada askeri konular hariç bütün diğer konularda yetkiler İçişleri Bakanı ve bakanlığına veriliyor. Atama, değerlendirme, sicil ve birçok konular. Şunu da ifade etmek isterim, TSK şu ana kadar da gözbebeğimiz gibi korumamız gereken çok önemli temel kurumumuzdur. Önümüzdeki hafta Genelkurmay Başkanımızı ziyaret ederek, doğrudan da brifing alacağım. Türkiye'de sivil-asker ilişkilerinin sağlam bir zeminde inşa edilmesi milli güvenlik ve demokrasinin geleceği açısından en önemli konulardan birisidir. Şu ana kadar da birçok reform yaptık, bundan sonra da sürdürerek bir taraftan kurumlar üzerindeki sivil ve demokratik denetimi gerçekleştireceğiz, diğer taraftan da o kurumlarımızın kendi alanlarında en yetkin hale gelmesi için ne gerekiyorsa destek vermeye devam edeceğiz. Bu anlamda bu planladığımız değişiklik bir reform niteliğini taşımaktadır. Ayrıca bunun dış alana yansıması, görünür olması için de bundan sonra Jandarmalarımız, İçişleri Bakanlığımızın tayin edeceği özel bir kıyafet giyecekler. Bu alanda hem idari işleyiş bakımından hem de toplumsal görünürlük bakımından demokratik sivil hayatın daha yakın unsurları halinde çalışmaya devam edecekler. Çağdaş ve etkin bir yapıya hem Jandarmamızı hem de Emniyet Genel Müdürlüğümüzü kavuşturmaya kararlıyız. Bu anlamda diğer tedbirlerden önce yapısal tedbirleri öne çıkardık. Devlet önce kendisine bakıyor ne yapılması gerektiği konusunda önce kendisine bakıyor sonra da insan hakları bağlamında atılması gereken adımları atıyor."

"YASADIŞI DİNLEMELER DENETİM ALTINA ALINACAK"

Davutoğlu, "Yine üçüncü alan, İç Güvenlik Reformu tedbirleri alacağımız gündeme geldiğinde istismar edilen bir konuyu da açık ve net bir şekilde burada cevap vereceğiz bu reform paketi içinde. O da kolluğun önleyici ve adli istihbarat faaliyetlerinin denetimi. Yani herhangi bir istihbarı faaliyet yapılıyorsa bunun da uyum içinde dengeleyici mahiyette denetimi yapılacak. Çeşitli konularda güvenlik birimlerinin yaptığı istihbarat, teknik takip, dinleme gibi yetkiler, önce o birimlerde, İçişleri Bakanlığı'nda, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nda denetimi yapılacak. Ayrıca TBMM'de 17 kişilik komisyona da rapor sunulacak. Yani dinlemeyle ilgili rahatsızlıkların hepimizi nasıl meşgul ettiğini son aylarda biliyoruz. Bu rahatsızlıkları gidermek için her türlü tedbiri alacağız. Ama eğer herhangi bir suçun önlenmesi için önleyici kısa süreli bir önleyici istihbarat dinlemesi yapılmışsa ya da mahkeme kararıyla adli bir istihbarat dinlemesi yapılmışsa bu yapılan dinlemelerin hepsi TBMM'de, bütün partilerin katıldığı bir komisyonda değerlendirilecek, raporlandırılacak ve denetim altına alınacak. Yani kimse bu konuda şu şüpheye düşmesin, hükümetimiz dinlemelere karşı etkin çözümü aldı acaba geriye dönüş mü var? Hayır. Verdiğimiz hiçbir özgürlükten geriye dönüş yaşatmayız. Ama şunun da bilinmesi gerekir. Son derece dinamik bir değişim çağında yaşıyoruz. Bazen yeni gelen teknolojik bir araç özgürlüklerimizi kısıtlayıcı sonuçlar doğurabiliyor. Bu konuda da son derece dikkatli gerektiğinde kanunlarımızı, yönetmeliklerimiz, genelgelerimizi revize ederek halkımızın özgürlüğünü, güvenliğini ve uyum içinde yaşamasını teminat altına alacağız. Yetki istismarına karşı her türlü tedbir bu çerçevede alınacak" diye konuştu.

Davutoğlu, "Dördüncü alan, şiddet olayları, toplantı ve gösteri yapma hakkının korunmasıyla ilgili alan. Toplantı ve gösteri yapma hakkı demokratik bir haktır, engellenemez. Eğer biri engelleyecek olursa, önce ben onun önüne gider, engellediği yerde toplantı ve gösteri yaparım. Ama her hak ve özgürlük gibi toplantı ve gösteri yapma hakkı da hukuk devleti içinde, kamu düzeni kuralları içinde gerçekleşir. Bir hakkın verilmesi, o hakkın başlarının haklarını gasp edecek şekilde kullanılması sonucunu doğurmaz. Bu haklar herkes tarafından kullanılacak. Ama 'Bu alan benim alanımdır, şu alan sadece ben gösteri yaparım, başkası gösteri yapamaz, ben bu alanda gösteri adı altında her türlü şiddeti yaparım' denilirse ses çıkarılır. Devlet nerede diye bir vatandaş sorarsa devlet de burada, millet de burada" ifadelerini kullandı.

"ŞİDDETE DÖNÜŞEN HER EYLEM SUÇ SAYILACAK"

Bu bağlamda toplantı ve gösteri yapanlara karşı her türlü saldırının engelleneceğini bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti: 

"Toplantı ve gösteri yapılıyor, bize karşı da olsalar, eleştirel de olsalar, güvenlik birimlerimizin görevi o gösteriyi yapanların can güvenliğini de teminat altına almaktır. Bu görev onların kamu görevidir. Herhangi bir toplantı ya da gösteriye dışardan bir saldırı olduğunda bu saldırı durdurulacak. Şiddete dönüşen her türlü eylem suç sayılacak. Yani toplantı, gösteri yapıyoruz, ne yapacaksınız, fikirlerimizi ifade edeceğiz, çok güzel edin. Ama elinize molotof aldığınız anda toplantı ve gösteri hakkı biter ve şiddet eylemi başlar. O andan itibaren ben toplantı ve gösteri hakkını kullanıyorum, bana müdahale edemez diyemez kimse. Bununla ilgili olarak geçmişte bazı yasal düzenlemeler yapıldı. Ben Yargıtay içtihadını da getirttim. İçişleri ve Adalet Bakanımızla bu hafta saatlerce bir araya geldik. Patlayıcı, yakıcı, ateşli silahlar diye birçok tanımlamalar var. Ama molotof kokteyli konusunda öyle bir muğlaklık var ki, hakimlerin takdirine, yetkisine kalıyor molotof kokteyli yakıcı bir madde mi, yoksa değil mi. Şimdi bu takdir hakkını kusura bakmasınlar hakimlerimize saygımız sonsuz ama son yaşananlardan sonra bu konuda kimseye takdir hakkı bırakmayız, molotof bir saldırı aracıdır. Eğer o molotof kokteyliyle ambulanslar yakılmışsa, kütüphanelere saldırılmışsa, müzelere saldırılmışsa, Kur’an kursları yakılmışsa, insanların yüzlerine atılıp polislerimiz yanmışsa, belediye otobüslerine atılıp genç kızlarımız genç yaşta hayatlarını kaybetmişlerse biz buna sessiz kalamayız, bunun adı da özgürlük olmaz."

"AVRUPA VE AMERİKA'DA MOLOTOF YASAKTIR, İLLEGAL KABUL EDİLİR"

"Tamamıyla AB ve dünya evrensel standartlarını esas alacağız" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti: 

"Şimdi birileri Avrupa, biz bunları kendi insanımızın güvenliği için alıyoruz. Ama 'Avrupa'dan uzaklaşıyor muyuz' diye soru soracaklarsa, onlara cevaben Avrupa'da, Almanya'da, ABD'de, Kanada'da molotof kokteylinin karşılığını paylaşmak istiyorum. Kuzey İrlanda ve Birleşik Krallık'ta molotof bulundurmak ve kullanmak, hayati tehlikeye yol açacak şekilde herhangi bir patlayıcı maddeyi kullanmak, anlaşmak, patlama gerçekleşmese bile suçtur. Bu suçtan hüküm giyenler, kanunun ikinci maddesine göre ömür boyu hapis cezasıyla cezalandırılır. Şüpheli şekilde sebebini açıklamadan patlayıcı madde bulundurmak 2 yıla kadar hapisle cezalandırılır. ABD'de kayıt dışı molotof bulundurmak, taşımak, üretmek, satmak, kullanmak yasaktır. Eyaletten eyalete değişmektedir. Örneğin Michigan eyaletinde 4 yıldan, 2 milyon dolardan ağır olmamak şartıyla ağır ceza ile cezalandırılır. Molotof kullanılması durumunda, canına veya malına yönelik olması durumunda bu ceza artmaktadır. Kanada'da molotof yasaktır ve illegal kabul edilir. Londra'da molotoflu saldırı yapan PKK sempatizanı 3 kadına 19 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir. Ben kendi değerlerine inanan bir insanım. Ama birileri için tek biz evrensel değerlere AB normlarına bağlıyız, birileri için tek norm dışarıdaki ülkelerdeki uygulamalarsa işte demokratik uygulamalar. Kimse çıkıp da bu uygulamalardan çıkıp da molotof kokteylini savunmaya kalkmasın. 'Bunu okudum, yabancı basın Türkiye otoriterleşiyor' diye yaygara yapmaya kalkmasınlar. Önce kendi ülkelerine baksınlar, sonra Yasin Börü'nün ve diğer katledilen vatandaşlarımızın haklarını koruma konusunda bize saygı göstersinler."

"YÜZÜNÜ KAPATANLARA İZİN VERİLMEYECEK"

Şiddet işlemek amacıyla yüzünü kapatarak 'Toplantı ve gösteri yapacağım' iddiasında bulunanlara izin verilmeyeceğini açıklayan Davutoğlu, "Okmeydanı'nda yüzünü tamamen kapatmış, elinde pompalı tüfek. Bu gösteri mi? Ya da Diyarbakır'da, Batman'da tümüyle yüzünü kapatıp ambulanslara, binalara saldıranlar, bu toplantı ve gösteriyse ya bunlar bizi yeterli akli yetkinlikte görmüyorlar ya da milletin aklıyla alay ediyorlar. Bunlar toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü içine giremez. Toplantı ve gösteri yapmak isteyen, yüzü açık bir şekilde kendisini gizlemeden her türlü şeyi söyler. İşte ben Amasya'daydım. Binlerce vatandaşımız bir araya gelme hakkını kullanıyor. Hiçbirinin yüzünde de maske yoktu. Niye yoktu, çünkü orada bir hak kullanıyorlardı. Bu şekilde maskeler takarak, yüzlerini kapatarak şiddet amaçlı sokağa çıkanlar potansiyel suçlu muamelesini görürler ve bu konuda şikayet hakları yoktur. Gösteriye silahlı katılanların cezaları artırılacak" ifadelerini kullandı.

"ATEŞLİ SİLAHA İZİN YOK"

Gösteri için geldiğini iddia eden kişiden ateşli silah çıktığını ifade eden Davutoğlu, "Batı'da çakı çıksa uzaklaştırılır, gözaltına alınır. Gösteri ve toplantı meydanına girmeye izin verilmeyecek. Eğer böyle bir suç işlenirse, 6 aydan 3 yıla olan ceza, tutuklanmasını da teminen, potansiyel şiddeti vardır orada bu ceza 2.5 yıldan 4 yıla kadar artırılacak" dedi.

"GÖZALTI SÜRELERİ DE ÇOK TARTIŞILDI"

Yine bu çerçevede gözaltı sürelerinin çok tartışıldığını belirten Davutoğlu, "Öylesine şiddet eylemleri oluyor ki. Birisi molotof atıyor, molotof kokteyli de suç olarak görülmediği için, polis molotof atan birini aldığında, karakola götürdüğünde gözaltına alamıyor, sadece kaydını yapıyor, savcıya sevk ediyor ve o kişi o karakolun öbür kapısından çıkabiliyor. Çünkü yargılaması devam edecek, gözaltı hakkı da yok polisin. O halde o savcılığa intikal eden bir suç olacak. 6-7 Ekim olaylarında yaşananlar, ki ben ilginç bir benzetmeyi, 6-7 Ekim olaylarıyla 1950'lilerde yaşanan 6-7 Eylül olaylarına bakın aynı zihniyeti göreceksiniz. İstanbul sokaklarını o gün hale getirenlerle bugün Anadolu sokaklarını bu hale getirenler aynı tekçi zihniyetin ürünleridir" şeklinde konuştu.

"POLİSE 24 SAAT GÖZALTI SÜRESİ VERİLECEK"

Davutoğlu, bu olaylara bakıldığında polisin şiddet eylemini durdurmak istediğini, gözaltına aldığını fakat bir müddet sonra suçlunun tekrar çıktığında yeni suç işleyenlere malzeme teşkil edecek bir tablo ortaya çıktığını vurguladı. Davutoğlu, "Bu durumda biz polisimize 24 saat gözaltı yetkisi veriyoruz, savcılığa müracaat etme şartıyla. Her bir polise vermiyoruz bunu. Vali yardımcısı ya da üst bir amirin kararı ve denetimiyle. Neden? Çünkü diyecekler ki 'Türkiye geri mi' gidiyor. Şimdi sadece savcı tek kişi için 24 saat, toplu suçlarda 4 gün gözaltı yapabiliyor. İngiltere'de polis, 36 saat gözaltında tutabiliyor. Almanya'da 24 saat muhafaza amaçlı 48 saat adli amaçlı gözaltı var, yine polis tarafından, hiçbir savcı tarafından değil. Fransa, polis 24 saat gözaltında, savcı 48 saat tutabiliyor. Avusturya polis azami 48 saat tutabiliyor, bu tür olaylarda. İtalya, polis 24 saat savcı 96 saat. İspanya'da polis 3 gün gözaltında tutabiliyor. Belçika polis 48 saat gözaltında tutabiliyor. Danimarka polis 24 saat gözaltında tutuyor, 4 güne kadar çıkabiliyor. Polonya'da 48 saat, Bulgaristan'da polis 24 savcı 72 saat. Bu şekilde gidiyor" açıklamasında bulundu.

"SAVCI GÖZALTI SÜRESİNİ 48 SAATE UZATABİLECEK"

Getirilen teklifle Avrupa'daki en düşük uygulamayı alabileceklerini bildiren Davutoğlu, "Polis 24 saat tutabilsin, savcı da bunu 48 saate uzatabilsin ve 4 gün içinde hakim huzuruna çıkma zorunluluğu zaten var bu gerçekleşebilsin. Şimdi Diyarbakır ya da Batman'dasınız. Oradaki emniyetten sorumlusunuz. Bir gösteriden bahsetmiyoruz, 3 gün süren yaygın şiddet eyleminden ve her yerden yükselen ateşlerden bahsediyoruz. Bu durumda polis birisini gözaltına alacak, alma hakkı yok, savcıya soracak, o sırada savcıya ulaşamazsa, elinde molotof olan birisi başka bir eyleme gidecek zamanı bulabilecek, buna izin veremeyiz. Kanunlar nihai kertede bütün vatandaşların hukukunu korumak amaçlı çıkarılırlar. Bu çerçevede AB standartları da göz önüne alınarak, bu düzenlemeler yeniden değerlendirilecek" dedi.

"VERİLEN ZARAR SUÇLUYA RÜCU EDİLECEK"

Verilen zararın suçluya rücu edileceğini açıklayan Davutoğlu, "Şimdi biz bu zararları zaten tazmin ediyoruz, binaları yeniliyoruz. Ta ki bu vandallar bu ülkenin sahipsiz olmadığını görsünler. Ama suçlular tespit edildiğinde, onlardan alınacak. Bu rücu için geçmişte olan zaman aşımı da uzatılacak. Bu rücu zaman aşımına tabii olmayacak, uzatılacak. Bir sene de olsa suçlu tespit edildiğinde kesinlikle bu suçların doğurduğu zararlar ondan tazmin edilecek" şeklinde konuştu.

"BONZAİ BAŞTA UYUŞTURUCU İŞİ YAPANLARA TERÖR MUAMELESİ"

Bir başka uygulamayı açılayan Davutoğlu, "Bonzai ile ilgili açıklamıştım. Bonzai ve diğer uyuşturucu işi yapanlar terör muamelesi görecekler. Her biri birer teröristtir. Çünkü gelecek nesilleri yok eden bir eylem içindeler. Bonzainin net olarak eroin sayılacağı düzenleme yapılacak. Her türlü uyuşturucu faaliyetinin okul çevrelerine yaklaşması durumunda, zaten ağırlaştırılmış olan cezalar iki misline artırılacak. Oraya uyuşturucunun yaklaşmasına izin vermeyeceğiz. Sanal ortamda şiddete, nefrete çağrı dili anlamına gelecek uygulamalar, ifadeler yapılan bazı çalışmalar suç olarak telakki edilecek" dedi.

Davutoğlu, "Silahlı ayaklanmaya başlıyoruz, herkes silahını alsın, silahlarınızla oraya gidin' bu tweetleri atmak özgürlük müdür? Böylesi tweetler eğer Avrupa'da ABD'de atılsa, siyahları beyazlara karşı, beyazları siyahlara karşı, o şirketler bunu engellemezler mi? Biz de engelleyeceğiz. Bunun da hiçbir şekilde nefret dilinin, şiddet dilinin özgürlükle alakası olamaz. Sanal ortamda alınacak tedbirleri de dün görüştük. İlgili şirketler temel kurallara riayet ettiklerinde, sadece o tweetlere dönük tedbirler olacak. Ama yaygın şiddete eylemine dönüşen durum söz konusu olursa sanal ortamla ilgili gerekli tedbirler alınacak" şeklinde konuştu.

"KOLLUK KUVVETLERİNİN ÜST VE ARAÇ ARAMA YETKİSİ"

Davutoğlu, "Kolluğun üst ve araç arama yetkisi tamamiyle hukuki denetime açık şekilde ve tabi gerekli izin prosedürleri de işlenerek yeni bir düzenlemeye kavuşturulacak. Hiçbir vatandaşımızın üstü, aracı yada evi rastgele ve keyfi şekilde aranamaz. Ancak gelen istihbarat çok güçlü bir delili oluşturacak hale dönüşmüşse, bunun için de yine yargı süreçleri paralelinde işletilmek suretiyle izin alındıktan sonra arama yapılabilecek, araçta ve üst aramalarda" dedi.

"ENGELLİ, HASTA VE YAŞLILARIN İFADELERİ EVLERİNDE ALINACAK"

Engelliler, hastalar ve yaşlıların ifadelerinin evlerinde alınabileceğini açıklayan Davutoğlu, "Mahkemeye çağrılmayacaklar. Bütün bu düzenlemelerin sivil gözetim ve denetimi için yine devrim niteliğinde bir reform yapıyoruz. O da kolluğun görevlerini nasıl kullandığını denetlemek amacıyla AB standartlarına uygun bir şekilde Kolluk Gözetim Komisyonu kurulacak. Ola ki bu yetkiler verildi, emniyet görevlilerimizden herhangi birisi bu yetkileri kötüye kullanmışsa bunu denetmek üzere Kolluk Gözetim Komisyonu kurulacak. Bu komisyonun içinde Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı, Barolar Birliği Başkanı ve üniversite temsilcileri olacak ve tamamiyle sivil bir yapı olacak. Yani yetki verildikten sonra denetimi de demokratik standartlarda yapılacak. Buna da kimsenin itirazı olmaması gerekiyor. Bütün hususlardaki düzenlemeler TBMM'de AB Uyum Komisyonu'ndan geçecek, ondan sonra genel kurula sevk edilecek" ifadelerini kullandı.

"İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ALANI"

Davutoğlu, "Altıncı alan iş sağlığı ve güvenlik alanı. Bu da önemli bir güvenlik alanıdır. İş kazalarının vatandaşlarımızın güvenliğini hepimiz biliyoruz. Bu da en kısa zamanda Meclisimize sunulacak" dedi.

Yedinci olarak Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nu açıklayan Davutoğlu, "Mahremiyetin korunması ve kişisel verilerin işlenmesi, depolanması, değiştirilmesi konusunda tamamiyle vatandaşlarımızın hukukunu gözeten düzenleme yapacağız. Bu da en kısa zamanda kanunlaşacak" diye konuştu.

"İSTANBUL TAHKİM MAHKEMELERİ'Nİ KURUYORUZ"

Davutoğlu, "Sekizinci alan. Fikri ve sınai mülkiyet haklarını da göz önüne alan ve bunları teminat altına alan bir düzenlemeyi yapıyoruz. Dokuzuncu alan olarak, elektronik ticaretin düzenlenmesi, tüketici haklarını teminat altına alan bir yasal çalışmayı tamamladık. Bu da en kısa zamanda Meclisimizin gündemine gelecek. Ve nihayet İstanbul Tahkim Mahkemeleri’ni kuruyoruz. Uyuşmazlık ve karşılıklı hukukların korunması yönünde tahkim sürecini devam ettireceğiz. Çok değişik alanları kapsayan ve sadece güvenlik tedbirlerine dayanmayan, 'Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Reformu Paketi' olarak güvenlikle ilgili her alanı kapsayan bir çalışmayı tamamlamış bulunuyoruz. Bu çalışmalarla ilgili nihai kanun düzenlemeleri, tasarılar, teklifler ilgili bakanlıklarımız ve Bakanlar Kurulumuz tarafından TBMM gündemine sunulacak. Son olarak başlatılan bir çalışma Alevi vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili olarak birçok çalıştaylar yapıldı, önemli istişareler yapıldı. Bakanlar Kurulu'nda arkadaşlarımızla yaptığımız değerlendirmelerden sonra bizzat çalıştaylara katılan bakanlarımızdan isteyeceğim. Onlarla bu konuda bir çalışma gerçekleştireceğiz. Alevi vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili çalışmalarımızı önümüzdeki dönemde yoğunlaştıracağız. Kurban Bayramı'ndan çıktık, Muharrem ayına doğru gidiyoruz. Allah Kurban Bayramı'nda yaşadığımız türden olayları bu millete bir daha yaşatmasın. Ama herkes bilsin ki Kurban Bayramı'nda yaşadığımız olayları tekrar yaşatmaya cüret edenler olursa devlet ve millet hep beraber bu cüret edenlere haddini bildirme gücüne sahiptir. Bir daha dünyanın hiçbir yerinde Kerbela benzeri zulümlerin yaşanmaması, Hazreti Hüseyin'in vicdanının, ahlakının ve irfanının bütün dünyaya egemen olması için gece gündüz çalışmaya, mazlumlara sahip çıkmaya devam edeceğimizi ilan ediyorum."  

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız