SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Silahı Bırakıp Gider"

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:08:40
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü PKK'nın sınır dışına çekilirken silahları bırakması gerektiğini, silahsız olan teröriste ateş açmasının söz konusu olmadığını söyleyerek, "Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor, bırakıp gider. Çünkü aksi takdirde provokasyona bu iş çok açıktır" dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal D - CNN Türk ortak yayınına katılarak Gazeteci Hande Fırat'ın moderatörlüğünde gazetecilerin sorularını cevapladı. Programın başında çözüm süreciyle ilgili bir soru üzerine bazı değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan, "Biz şuanda süreci başarılı olarak görüyoruz" diyerek, "İnanıyorum bu işten başarıyla çıkacağız" dedi. 

Kamuoyu araştırmalarıyla ilgili bilgi de veren Erdoğan, vatandaşın sürece olumlu baktığını ve bunun da 58 gibi bir oranla anketlere yansıdığını söyledi. Çözüm sürecinin halka doğru anlatılmasıyla bu oranın daha da artacağına vurgu yapan Erdoğan, şehit derneklerinin bile kendilerine "Ne olur bu işi bitirin" dediklerini anlattı.

Başbakan Erdoğan Doğu Anadolu Bölgesi'nde çözüm sürecine olan desteğin yüzde 77 olduğunu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise bu oranın yüzde 80'leri geçtiği bilgisini paylaştı.

"ZAMAN HER ŞEYİN ŞAHİDİ OLACAKTIR"

Başbakan Erdoğan, programda "Örgüt ne istedi, ne elde etmeyi umdu ki bu sürece uyum gösteriyor?" sorusuna da cevap verdi. Terör örgütüyle bir pazarlık yapılmadığına vurgu yapan Erdoğan şunları söyledi:

"Çok açık, net her şeyi samimi değerlendirerek halkıma bu mesajı vermemiz lazım. Ben halkıma inanıyorum. Halkımın da bize şahsımda inandığına inanıyorum. Zira zaman her şeyin şahidi olacaktır ve şu 10 yılda da şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başı neydeydi malum, bilinen bir şey... O günden bugüne gelinen süreç de ortada ama biz bazı şeyleri her şeye rağmen göğüsledik. Örneğin, benim siyasette bir ilkem vardır. 'Siyaset risktir' diye bunu kullanırım. Ekonomi de hayat da risktir. Yaradan bunu bu şekilde tayin etmiş. Risklerle beraber biz hayatı yaşıyoruz. Bu süreç içinde, biz daha önceki MİT Müsteşarım Emre bey döneminde biz ada görüşmelerini başlattık. Bunları niye başlattık. Hepsi bugünlerin belki de bir ön hazırlığıydı, çalışmasıydı ve bütün bunları yaparken, asla bunları biz bir pazarlık konusu yapmadık, yapamazdık. Zira ne milletimin bana verdiği böyle bir yetki var. Ne de benim, arkadaşlarımın, partimizin, adalet anlayışımızın böyle bir yaklaşımı söz konusu olabilir. Asla böyle bir şeye bizim yaklaşmamız söz konusu değildir."

"ÖCALAN'A EV HAPSİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"

Başbakan Erdoğan, terörist başı Abdullah Öcalan'a ev hapsi verilmesiyle ilgili bir soruya da cevap verdi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığına vurgu yapan Başbakan Erdoğan, "Biz, kendi yargılamalarımızın silsilesi içinde, bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz ama şehitlerimizin veya bir maktulün hakkının affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır ama benim ülkemde inancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir. Böyle bir af varsa, böyle bir yetki varsa o maktulün varislerinindir" şeklinde konuştu.

Çözüm sürecinde terör örgütüne hangi karşılığın verildiğine yönelik iddialara da cevap veren Erdoğan, "Şimdi bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum; karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu; güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa bir şey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey söz konusu değil" şeklinde konuştu.

Erdoğan terörist başına ev hapsi verileceği iddialarıyla ilgili olarak şunları söyledi:

"Ev hapsi falan böyle bir şey asla söz konusu değildir. Onu da geçelim biz İmralı'da niye bu kadar bedel ödüyoruz? Çünkü normal bir F tipi cezaevine alsak her gün orada toplu mitingler mi izleyeceğiz veya bu toplu mitinglerle mi uğraşacağız? Ve bu huzursuzluğumuzu daha da artıracağı için biz bu bedeli millet olarak karşılıyoruz. Bu bedeli ödemenin ne kadar ağır olduğunu bile bile buna katlanıyoruz. Burada da risk alıyoruz. 'Al başkanlığı ver şunu...' haşa. Bunu söyleyen bir defa bizi iyi anlamamış. Eğer bizim böyle bir derdimiz olsa biz kalkıp da tüzüğüne '3 dönem arka arkaya milletvekilliği yapan dördüncü dönem ayrılmak durumundadır' ilkesini getirmez. Biz bu ilkeyi getirmişiz. Bu ilkeyi getirmek ne demek. Bir diğeri de bu ülkede biz, cumhurbaşkanını millet seçsin diye milletin talebine cevap veren partiyiz."

"SİLAHSIZ OLARAK GEÇİŞİNİ YAP"

Başbakan Erdoğan, terör örgütü PKK'nın sınır dışına çıkmasıyla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Teröristlerin silahları bıraktıktan sonra geçiş yapabileceğini, yoksa hukuki meselelerin çıkabileceğini belirtti. Erdoğan şöyle konuştu:

"Hukuk devletinin içindeyiz her şeyden önce. Hukuk devletinin içinde hukuk devletini yol geçen hanına çevirmek diye bir şey tabi ki olmaz. Bunlar, o geliş gidiş yollarını gayet iyi bilirler. Türkiye'nin Suriye'yle 910, Irak'la 380-400 kilometre hududu var. İran hududu var. Buralar devasa bir sınır. Biz hep şunu söyledik halen de onu söylüyoruz. Silah değil, siyaset buna doğru bir yaklaşımın kesinlikle telkinini biz de yapıyoruz ve bunu da özellikle bekliyoruz. Dolayısıyla niye silah. Bırak, silahsız olarak geçişini yap."

KUZEY IRAK İLE TİCARİ SÖZLEŞME KONUSU

Başbakan Erdoğan Irak ile ilgili soruları da cevapladı. Irak Başbakanı Maliki'nin tutumundan yalnız Sünnilerin değil Şiilerin de rahatsız olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, Irak Anayasası'na göre ülke topraklarındaki petrolün yüzde 17'sinin Kuzey Irak'ın hakkı olduğunu kaydetti. Maliki'nin Kuzey Irak'a bazı dayatmalar yaptığını, Kuzey Irak yönetiminin de dayatmalarla gelen açığı kapatmak için Türkiye ile işbirliği yapmak istediğini söyledi.

Türkiye'nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile yapacağı ticari sözleşmeyi engelleyici bir yasa bulunmadığını ifade eden Erdoğan, "Çünkü Kuzey Irak bir eyalet yönetimi. Oradaki bütün mesele yüzde 17'deki hakkını kullanıyor. Bu onun anayasal hakkı, o anayasal hakkını da kullanırken buna rağmen ona müdahale etme gibi bir yetkinin içerisine girmek onlara haksızlıktır. Onları da zaten adeta bu noktada merkezi yönetimle sıkıntıya düşüren konu budur" diye konuştu. 

Sözleşme ile hem Kuzey Irak Yerel Yönetimi'nin kazanacağını hem de Türkiye'nin kazanacağını ifade eden Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bizim bir Kerkük petrol boru hattımız var. Bizim Kerkük'den gelen boru hattımız belki yeni boru hatlarıyla takviye edilecek, belki bunların içinde doğalgaz olacak, bizim o Kerkük-Yumurtalık boru hattını biz yok farz edemeyiz. Orası çalışıyor, biz de bunu çok daha faal hale getirmek, oradan Türkiye olarak bir şeyler elde ederken; tabi ki Kuzey Irak Yerel Yönetimi de buralardan kendi hakkını alma durumundadır, bu konuda da herhangi bir sıkıntının olduğu kanaatinde değiliz."

"SİLAH BIRAKILMAZSA BU İŞ PROVAKASYONA AÇIKTIR"

Başbakan Erdoğan, terör örgütünün çekilmesiyle ilgili başka bir soru üzerine ise, "Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor, bırakıp gider. Çünkü aksi takdirde provokasyona bu iş çok açıktır. Yasal zemin dendiği zaman, hazırlanacak yasal zeminler Anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Biz, şimdi Anayasa'ya aykırı bir yasal zemin nasıl oluşturabiliriz? Bu işin muhatabı hükümettir" şeklinde konuştu.

Yeni bir Oslo süreci yaşanmasına müsaade etmeyeceğini ifade eden Erdoğan, görüşmelerin yurt dışında yapılmasıyla başka istihbarat birimlerinin sabotaj için devreye girebildiğine gönderme yaptı. "Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz" diyen Erdoğan, "Burada eğer gerçekten ülkemizin sınırlarını geçeceklerse silahı bırakma suretiyle bu mümkün. Ve silahı bıraktıktan sonra da zaten bizim güvenlik güçlerimizin, eli silahsız insana silah sıkması diye bir şey söz konusu değildir, böyle bir şey yapmaz" diye konuştu. Kendisinin silahların susmasını değil, silahların bırakılmasını istediğini kaydeden Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunun açıklamasını defaatle yaptım, grup toplantılarımda, televizyon programlarımda yaptım. Yani şimdi bazen şu söyleniyor, 'susmasın' deniliyor. 'Susması' değil, susması demek 'silah elimdedir, her an ateşleyebilirim'. Ben 'susması' demiyorum, 'silahın bırakılması' diyorum. Zaman zaman bize şu söyleniyor 'operasyonların durması'. Operasyonun durması nerede olur? İşte burada olur, bırakılırsa orada operasyon olmaz. Ama senin sırtında silah, diyelim ki Kanas, Docka onunla beraber sınırdan geçiyorsun. Güvenlik güçü bunu gördüğü zaman ne yapacak? Suç işler, yardım yataklığa girer bu iş, buna sessiz kalması mümkün değil. Ne anayasa hükümleri buna müsade eder, ne yasa hükümleri buna müsaade eder. Bunun için de bir yasal düzenleme talebiyle, teklifiyle gelmek bu ülkede yasa bilmezliktir, yasa tanımamazlıktır, böyle saçmalık olur mu?"

"AKİL İNSANLAR'IN YASAL STATÜSÜ OLMAYACAK"

Başbakan Erdoğan bir konu üzerine Akil İnsanlar Komisyonu kurulması konusuyla ilgili de bazı bilgiler paylaştı. "Bu süreç devam ediyor bir iki gün içerisinde bir yere varacağız" diyen Başbakan Erdoğan, "Hedefimiz şu; ülkemizin 7 siyasi bölgesi var malum. Bu 7 bölgede 7'şer kişiden oluşan bir akil insanlar kadromuz olacak ama bunlar belirleyici olmayacak. Bunların bütün gayreti özellikle toplumsal gayreti oluşturmak, onu geliştirmek çünkü biz bu toplumsal algıyı olumlu istikame geliştiremezsek, etkileyemezsek o beklenen neticeyi alamayız" şeklinde konuştu.

Akil İnsanlar Komisyonu'nun sekretaryasını Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nın oluşturacağını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Toplumda karşılığı olan kişilerden oluşan bir akil insanlar oluşturalım diyoruz. Burada akademi camiası var, medya camiası var, çeşitli STK'larımızın temsilcileri var. Bütün bunlardan oluşan, bayanlar erkekler, oluşan ve bu 7 kişiden bir kişi Başkan, bir kişi Başkanvekili bir kişi de işin sekretaryasını o grubun içerisinde yürütecek, 4 kişi de o 7 kişilik heyetin üyesi olacak.

Ve bu başkanlarla birebir muhatap olacağım. Ve hedef de şuanda ilk yaptığımız çalışmalarla bir ayda bu iş de neticeye varmak. Akil adamlar çalışmalarını bir ay içerisinde yürütecekler, bitirecekler. Bunların yasal statüsü olmayacak, bu bir toplumsal destekleme. Kendileriyle yaptığımız bir hazırlık var. Bu hazırlamayı bir araya gelerek paylaşacağım, kendilerine bunu anlatacağız. Ve biz bu çerçeveyi kendilerine de bu süreçle alakalı takdim edeceğiz. Ve bütün bunların masraflarını her şeylerini de biz karşılamak suretiyle bu çalışmayı yürüteceğiz. Biraz süratli bir çalışma olsun istiyoruz."

Erdoğan, Akil İnsanlar Komisyonu'nun hazırladığı nihai raporun ise topluma deklare edileceğini belirtti. Erdoğan, akil insanların sınırı geçecek olan teröristleri izlemeleri, takip etmeleri gibi bir durumun da söz konusu olmadığının altını çizdi.

"YENİ ANAYASADA REFERANDUMA GİTME YOLUNU AÇABİLİRİZ"

Başbakan Erdoğan yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili de açıklamalarda bulundu. Yeni anayasa yapılmasıyla ilgili öngörülen Mart ayının sonuna gelindiğini ve bundan sonra kendi başlarının çaresine bakabileceklerini anlatan Erdoğan, "B planımızı, C planımızı uygulamaya koyacağız" dedi. 

Erdoğan şöyle konuştu:

"Yeni anayasa ile ilgili artık tek çare kalıyor. Eğer anamuhalefet 'evet' derse onlarla oturur yürürüz. MHP zaten peşinen reddediyor. İkisi de olmuyorsa o zaman 'C Planı' devreye girer. C planında da bizim BDP ile anayasa değişikliği yapmamız mümkün değil. Ne kalıyor, ancak olsa olsa referanduma gitme yolunu açabiliriz. Ha onlarla oturur konuşuruz, referandum için 330'u parlamentodan çıkarmaya ve o yeni anayasa metniyle halkımızın huzuruna gitmeye çalışırız. Ve ben inanıyorum ki halkımız bu yeni anayasa sözünü kendilerine verdiğimiz için ona gerekli olan desteği verecektir ve bununla çok daha farklı bir Türkiye'yi, demokratik anlamda laik Türkiye Cumhuriyeti'ni güçlü bir şekilde oluştururuz."

Başbakan Erdoğan, yeni anayasa yapımı konusunda muhalefetin bir tarih vermemesini ise, "Ucu açık olduğu zaman bu sulandırmadır. Tarih vermiyorsanız bu işi sulandırıyorsunuz demektir" şeklinde yorumladı.

"KILIÇDAROĞLU'NUN İFADESİ YENİLİR YUTULUR BİR İFADE DEĞİL"

Başbakan Erdoğan, terörist başı Öcalan'ın çözüm sürecine destek vermesi ve mesajında İslam'a vurgu yapmasından dolayı "Öcalan hidayete mi erdi?" şeklindeki soru üzerine değerlendirmelerde bulundu. Espirili bir şekilde "Kimsenin hidayetinin kapalı olduğunu kimse söyleyemez" diyen Erdoğan, Öcalan'a önce radyo verildiğini, daha sonra televizyon verildiğini ve her gün egzersiz imkanı sağlandığını anlattı. Öcalan'a televizyon verilmesini "Biz onu bir anlamda hayata dahil ettik" diyen Erdoğan, "Hem kendi takımını izliyor, hem de Türkiye'de ne olup bitiyor bunu da artık çok yakından izliyor. Bu oradaki insan için yaşam koşullarının değiştirilmesi bakımından çok farklı bir şey. Benim verdiğim verebileceğim şey budur. Başka yetkim yok" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun 'Masanın bir ucunda Öcalan, bir ucunda Başbakan' şeklindeki ifadelerine de tepki gösteren Erdoğan, "Çok çirkin bir ifade. Yenilir yutulur bir ifade değil. Ama o bundan kendine bir rant elde ettiğini zannediyor. Edemeyecek. Çünkü dünyanın neresine giderseniz gidin istihbarat teşkilatları biliyorsunuz belki kaba bir ifade ama ajan olarak anılır. Ve o ajanlar eliyle onlar her kesimle irtibatlarını kurarlar, her kesimle de bir çözüm arayışı içindeyse onlarla birlikte bunu çözerler" diye konuştu.

CHP'nin DHKP-C terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen operasyonlara tepki gösterdiğini de hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Şuanda bizim kimlerle neyin mücadelesini verdiğimiz ortada ve ben şahsen DHKP-C terör örgütü gibi bir örgütü bunların savunmasını anlamış değilim ve anlamakta zorlanıyorum” dedi. 

Erdoğan ayrıca DHKP-C saldırıları sonrası CHP'den 'bir geçmiş olsun' telefonun dahi gelmediğini söyleyerek "Bir 'geçmiş olsun telefonu' bile yapmamıştır ve kendilerine göre bir senaryo olduğunu, MHP'de söylemiş bunlar da söylemiştir. Türkiye'de kimlerle nasıl siyaset yapıldığı ortada” şeklinde konuştu.

"GÜÇLÜ ÜLKELERİN HİÇBİRİSİNDE EYALET KORKUSU YOK"

Başbakan Erdoğan'a eyalet sistemi ile ilgili sözleri de hatırlatıldı. Eyalet Sistemi ile ilgili olarak muhalefetin eleştirilerine cevap veren Erdoğan, “Bunlar tarih falan bilmiyorlar bunların tarih bilinci falan yok" diyerek, Osmanlı döneminde eyalet sistemi olduğunu kaydetti. Osmanlı'nın güçlü olmasından dolayı eyalet sisteminden çekinmediğini belirten Erdoğan, "Dünyadaki güçlü ülkelere bakarsanız bunların hiçbirisinde eyalet korkusu diye bir şey yok" dedi.

"MHP bir taraftan 'Osmanlının devamıyız' diyecek öbür taraftan Osmanlı'nın bu yönetim yapısını görmezden gelecek" diyerek MHP'nin tavrını eleştiren Erdoğan, güçlü bir Türkiye'nin eyalet sisteminden korkmaması gerektiğini ifade etti. "Biz azınlıklar konusunda, eyaletler konusunda Osmanlı'daki o hoşgörüyü hala yakalayabilmiş değiliz" diyen Erdoğan, eyalet sisteminin ırk üzerinden değil, bölgelerin isimleri üzerinden değerlendirebileceğini anlattı. Türkiye'nin yönetim yapısı ile ilgili olarak şuan için mevcut olan yapının gerekli olduğunu kaydeden Erdoğan, "Kontrol mekanizmalarını götüremezsek sıkıntı olur" şeklinde konuştu.

"ALKOLİK BİR GENÇLİK İSTEMİYORUZ"

Başbakan Erdoğan, Gazeteci Enis Berberoğlu'nun Afyon'daki bir alkol yasağını hatırlatarak "Bunlar Türkiye'de niye yaşanıyor?" diye sorması üzerine Başbakan Erdoğan önce Kadıköy Belediyesi'yle ilgili bir örnek verdi. Kadıköy'de CHP belediyesinin bir saatten sonra alkollü mekanları kapatma ve alkol satışlarını yasaklama kararı aldığını söyleyen Erdoğan, "Bana göre bu doğrudur. Ana medyada bu konuyla ilgili hiçbir şey konuşulmadı. Ama bunu AK Partili bir belediye yapmış olsaydı kıyamet kopardı" diye konuştu.

Daha sonra eline aldığı anayasa kitapçığından 58. maddeyi okuyan Başbakan Erdoğan, "Anayasanın 58. Maddesi; 'Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzer kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır' diyor. 'Alabilir' demiyor, bakın 'alır' diyor. Görev veriyor. Şimdi biz bunu devlet olarak yaptığımızda, hükümet olarak böyle bir adımı attığımızda buna ters yaklaşılıyor. Yani biz şuanda anayasanın amir hükmünü yerine getiriyoruz. Ve getiremediğim için de mahcubum milletime" şeklinde konuştu.

Kendisinin Yeşilay'ı desteklediğini belirten Erdoğan, "Biz alkolik bir nesil mi yetiştireceğiz, uyuşturucu kullanan tinerci bir nesil mi yetiştireceğiz yoksa bilimle başbaşa, hakikaten teknolojiyle iç içe, kitabı elinde tutan bir nesil ve ufku olan, geleceğe farklı bir şekilde bakan bir nesil mi yetiştireceğiz. Biz hangi tür bir gençlik istiyoruz? Sportmen, bilim, sanat bütün bunlarla uğraşan bir gençlik. Biz bunu istiyoruz. Alkolik bir gençlik istemiyoruz. Ve bu da anayasamızın amir hükmü. Yaptığımız iş bu" diye konuştu.

"DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMA HAKSIZLIK YAPILIYOR"

Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in İzmir'e atadığı müftüyle ilgili olarak sarf ettiği sözlerini de değerlendirdi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez'e haksızlık yapıldığını, Görmez'in "İrfan sahibi bir ilim adamını buraya müftü olarak atıyoruz" dediğini söyleyen Erdoğan, "Buradan şu anlam çıkarılıyor; Yani İzmir irfan sahibi değil ve buraya irfan sahibi bir insan geliyor. Yahu burada atadığı bir müftünün tanımını yapıyor" şeklinde konuştu. 

Erdoğan, "Buradan kalkıp bir şeyler çıkarma gayreti çok yanlış. Burada bir nitelik ortaya konuluyor. Ben inanıyorum ki bu nitelikten dolayı İzmirli kardeşlerim mutluluk duyacaktır" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, İsrail'in özür dilemesiyle ilgili bir soru üzerine açıklamalarda bulundu. İsrail heyetinin tazminat konusunu görüşmek üzere 12 Nisan'da Türkiye'ye geleceğini kaydeden Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın başkanlığındaki heyetin İsrail tarafıyla görüşeceğini, İsrail tarafının ayrıca şehit aileleriyle de görüşebileceğini belirtti.

Kendisinin de Gazze'ye bir ziyaret yapacağını belirten Erdoğan, "Ziyaret tarihi netleşmedi, herhangi bir sıkıntıya vesile olmadan gidelim diyoruz" dedi. Erdoğan Gazze ziyareti öncesinde ise tazminat konusunun da çözülerek Filistin'e eli güçlü olarak gitmek istediğini anlattı.

"TORUNLARIMIN 'DEDECİĞİM' DEMESİ BAMBAŞKA"

Programın moderatörlüğünü yapan CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat, programı bitirmeden önce Başbakan Erdoğan'a son bir soru sormak istediğini söyledi. Kendisinin de kızı bulunduğunu ve kızının okuldaki tenefüs sürelerinin uzatılmasını istediğini hatırlatarak, "Torunlarınızı görüyor musunuz? Böyle talepleri oluyor mu?" diye sorması üzerine Başbakan Erdoğan, "Olmaz olur mu? İstanbul'a gidişimizi daha çok onlar sağlıyor. Onları görmek için özellikle gidiyoruz. Ve şuanda benim iki büyük torunum var, onlar ilkokula başladılar bu sene. Ve ikisi de oğlan. Ufak kız o da 3 yaşında falan. Fakat tabii üçü de insana farklı bir canlılık getiriyor, güç katıyor. Ve eşim de, ufak kızım da sadece onları görmek için özellikle 'İstanbul'a biran önce gidelim' diyorlar. Bazıları 'evlat torundan daha fazla sevilir' diyorlar ama tam tersi. Torun evlattan daha fazla seviliyor. Ve onların hele 'dedeciğim' demesi bambaşka" diye konuştu.

"Onun için ben en az 3 çocuk derken boşuna söylemiyorum yani. Bunun bir anlamı var" diyen Başbakan Erdoğan, Gazeteci Hande Fırat'a da aynı tavsiyede bulunarak "Onun için sen de az da kalma yani" dedi. Konuk gazetecilerin ise "Biraz geçti" demesi üzerine Erdoğan, "Daha dur bakalım, daha çok alınacak mesafe var" diyerek espiri yaptı.

Başbakan Erdoğan konuşmasını ise "Kim ne derse desin, biz büyük bir ülkeyiz. Tarihi iyi okumamız lazım ve biz o tarihimizin bize verdiği, ruh köklerimize verdiği canlılıkla yeniden inşallah düştüğümüz yerden ayağa kalkıyoruz, kalkacağız" diyerek bitirdi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız