SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Süt Bankası Tartışması...

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:02:38
Süt Bankası Tartışması...
A- A+ PAYLAŞ

Malatya İnönü Üniversitesi (İ.Ü) Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Mehmet Karataş, “Müslüman toplumlarda yerleşik bir gelenek olan süt anneliği ve kardeşliği, süt kardeşlerinin birbirleri ile evlenememesi gibi konularda nesep karışıklığı ortaya çıkar ki bunun olmaması gerekir” dedi. 

Yrd. Doç.Dr. Mehmet Karataş, İnönü Üniversitesi bünyesindeki Radyo Kampüs'de İnanç Kara Ölmeztoprak'ın hazırlayıp canlı yayında sunduğu Panorama Programına katıldı. Tıp Tarihi ve Etik konusunda önemli açıklamalar yapan ve gündemdeki konuları tıp etiği açısından değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Karataş, gebelik, kiralık anne rahmi, kürtaj, ötanazi, süt bankası konularını, uzmanlık alanı içerisinde ve bilimsel boyutu ile değerlendirdi.

Süt Bankası konusunun da çok yeni olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Karataş sözlerine şöyle devam etti: 

“Sağlık Bakanlığı'nın açıklamasına göre süt veren ve alan aileler birbirlerini bilecek, böyle olduğunda etik anlamda sorun olmayacaktır. Toplum olarak belli kurallar, inanç sistemi ve gelenek-görenek içerisinde yaşayan insanlarız. Bunları bir kenara bırakmamız söz konusu olamaz. Dolayısıyla eğer kimden süt alındığı bilinmezse, Müslüman toplumlarda yerleşik bir gelenek olan sütanneliği ve kardeşliği, sütkardeşlerinin birbirleri ile evlenememesi gibi konularda nesep karışıklığı ortaya çıkar ki bunun olmaması gerekir”.

Kiralık anne rahmi konusunda açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Karataş, bu uygulamanın Türkiye'de yasal olmadığını vurgularken, teknolojinin sağladığı birtakım imkanların günümüzde kullanılabildiğini ve bu uygulamalardan dolayı birtakım etik sorunların yaşandığını kaydetti. Karataş, Avrupa, ABD ve Kıbrıs'ta bu uygulamaların yapılabildiğini ifade ederken, bu alanda da birtakım sorunlar yaşandığını söyledi. ABD'de dava konusu olan kiralık anne rahmi uygulamasında, kiralık annenin çocuğu dünyaya getirdikten sonra, bebek sahibi olmak isteyen aileye bebeği vermediğini, mahkemede dava konusu olduğunu, mahkemenin de çocuğu doğuran yani kiralık anneye bebeği verdiğini açıklayan Yrd. Doç. Dr. Karataş, bu konunun da ahlaki boyutta tartışılan bir durum olduğunu söyledi.

Etikin felsefenin alt bir dalı olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Karataş, “İnsan yaşamında oldukça önemli bir yeri olan bu konunun sınırları dahilinde gebelik ve kürtaj noktasında, anne karnında bir canlının durumuna göre ne zaman kişi olabildiği tartışılan bir husustur. Anne rahmine düşen bir ceninin ne zaman canlı, kişi olabildiği konusundaki tartışmalara etik açısından bakıldığında herhangi bir sürece ya da noktaya bağlamak zordur, kişilerin kültürel değerleri, inançları ve yapısal algılarına göre, bu tartışmalar yön değiştirir ancak Yaşam Hakkı esastır” dedi.

Dünya'daki genel yaklaşımın yaşam hakkının tanınması yönünde olması nedeniyle, kürtaj yanlısı olmayan bir tutumun benimsendiğini sözlerine ekleyen Yrd. Doç. Dr. Karataş, bu alana daha liberal yaklaşanların ise, bunun tamamen anneye ait bir değerlendirme ve hak olduğunu kabul ettiklerini belirtti.

Ötanazinin, kelime anlamı olarak, “rahat ölüm” manasında olduğunu açıklayan Yrd. Doç. Dr. Karataş, ötenazinin aktif ve pasif olmak üzere iki türü olduğunu, Hollanda başta olmak üzere Avrupa'da ve ABD'de bazı eyaletlerde yasal olduğunu, ancak Türkiye’de yasal olmadığını dile getirdi. Yrd. Doç. Dr. Karataş, hasta olunca antibiyotik ilaç almak nasıl hastanın kendi iradesinde ise ötanazi konusundaki kişinin seçimi de özgür iradesindedir şeklinde bir algı ile Avrupa'da bazı ülkelerde bu uygulamanın yasal hale getirildiğini söyledi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız