SON DAKİKA
SON DEPREMLER

T. Emeksiz'in İlk Mezunları Buluştu

A- A+ PAYLAŞ

1963 yılına kadar Malatya’da ilçeler ve beldeler dâhil tek ortaokul ve tek lise vardı. Ortaokul ve lise binası şimdiki İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bulunduğu kanal boyunun köşesindeki bina idi. Buna rağmen 1950’li yılların sonlarında dahi toplam öğrenci sayısı 700’ü geçmiyordu. Ama derslikler sayıca az olduğundan 40-50 kişi bir derslikte öğrenim görüyordu. İlçe, belde ve köylerden gelen öğrencilerin ikamet edebileceği bir yurt bulunmadığından şehir dışından gelen öğrencilerin şartları oldukça zordu. Ekonomik durumu müsait olanlar anneleri ile gelip kenar mahallelerde ev kiralayıp oturuyorlar, ekonomik durumu müsait olmayanlar ise şehir merkezi dışında, elektriği suyu olmayan ahırdan bozma damlarda ve 8-10 kişi bir arada ikamet etmeye çalışıyorlardı. Öyle ki,  az da olsa sokak lambası altında ders çalışan öğrenciler görülebiliyordu. (Daha önceki yıllarda civar köylerden at ile gelip atını okulun pencere demirine bağlayarak sınıfa giren öğrenciler olduğu söyleniyordu.)

Böyle zor şartlarda okuyup üniversite tahsilini başarıyla tamamlayan ve önemli mevkilere gelen, işadamı olan binlerce öğrenci yetişti Malatya Lisesinden. 1963 yılında ilk kez şehir merkezinde Hasan Varol Ortaokulu, müteakip yıllarda gerek şehir merkezinde gerekse ilçelerde ortaokul ve liseler öğrenime açıldı.

1964 yılında da Malatya Lisesi Turan Emeksiz Lisesi adıyla yeni binasına taşındı. 1965 yılında da ilk mezunlarını verdi.      

Malatya Lisesi’nin son (1964) ve Turan Emeksiz Lisesi’nin ilk üç yıl (1965-1967) mezunları geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir araya geldi.

Kamuoyunda ‘’1968 kuşağı’’ olarak adlandırılan ve bu yıllarda üniversite öğrencisi olan ihtiyar delikanlılar ve genç (!) hanımlar oldukça sıcak bir ortamda İstanbul Taksim Park Otel arkasındaki Şerif Restoran’da buluştular.

Korel Özen, Ruşen Saatçılar ve Bülent Kağıtçı’nın yaklaşık 2 aylık bir çalışmayla planlayıp organize ettiği bu buluşmaya o yıllarda Coğrafya öğretmeni olan Muazzez Duman ve Beden Eğitimi öğretmeni olup daha sonra öykü yazmaya başlayan, öyküleri birçok dile çevrilen, aralarında Züğürt Ağa, Kibar Feyzo, Derman filmlerinin de bulunduğu 23 öyküsü filme alınan yurtiçi ve yurtdışı film festivallerinde Türk sinemasına 35 ödül kazandıran Osman Şahin de katıldı.

Bu özlemli buluşmaya bir kısım katılımcılar Malatya, Ankara, Adıyaman, İzmir ve Mersin’den geldi.

Gecenin açılış konuşmasını katılımcılardan Hüseyin Akgül yaptı. Akgül yaptığı konuşmada özetle yıllardır birbirlerini görmedikleri halde hiç unutamadıkları arkadaşlarını bir arada görmenin sonsuz hazzını yaşadığını belirterek, bu buluşmayı organize edenlere teşekkür etti. 

Daha salonun giriş kapısında başlayan kucaklaşmalar, ağaran veya dökülen saçlara bakıp hâl hatır sormalar gece boyunca devam ederek yerini sıcak sohbetlere bıraktı. Malatya’dan özel olarak getirtilen musiki ekibi çalıp söyledikleri memleket havaları ile oldukça beğeni kazandı.

Katılımcılardan film yapımcısı Ünal Küpeli sahneye davet edilip bir Malatya fıkrası anlatması istenince sahneye çıkan Küpeli, dalgınlıkla mikrofonu ters tutup konuşurken ‘’yav bu mikrofondan ses çıhmıyı, kapalımıdır nedir?” derken, sahne görevlisi gelip mikrofonu ters tuttuğunu söyleyip düzeltince, Küpeli’nin ‘’yav bu Malatyalılar adam olmaz’’ demesi gülüşmelere yol açtı. Ünal Küpeli konuşmasını şöyle sürdürdü;  ‘’Yıllardır Malatyalılığımızı kaybetmedik Allah’a şükür. Dilimizle, tavrımızla, söylemlerimizle bunu korumaya çalışıyoruz. Geçen hafta Malatya’ya getdim. Getmişken Gorucuğu ziyaret edem dedim.  Gorucuğu da Aşağı Şeher’e nakletmişler. Oraya getdim bahtım ki deliler içeride yatıyı. Oradaki bahıcıya ben de mi içeri girip yatsam acaba dedim. Görevli estağfurullah diyeceğine ‘’Yerli deliye gorucuh nede gardaş dedi.’’ Ünal küpeli, bir zamanlar televizyonda ilgi ve beğeni ile izlenilen bir dizi hakkında ‘’Neden Malatya-Münih hattı değil de Mardin-Münih hattını çektin, diye soruylar. O hikâye Mardin’li bir delikanlının hikâyesiydi, aslına bağlı kaldım.  Malatya’da eli ayağı düzgün bir dizi çekmeyi hep arzuladım ama buna ne zaman, ne de şartlar elverdi. Yine de bu projemden vazgeçmiş değilim’’ diyerek anlattığı bir fıkra ile konuşmasını tamamladı. ‘’Malatyalının biri Malatya’ya gitmek için İstanbul’dan trene biner, kompartımanda yalnızdır. Kayseri’de kompartımana bir hanım yolcu biner. Bir süre sonra,  hanım yolcu sessizliği bozarak;

-Beyefendi şurada kompartımanda iki kişiyiz, bir konu açın da sohbet edelim, der…

Bizim Malatyalı

-Bacım ne gonuşah, bilmiyim ki, diye cevap verince hanım:

-Beyefendi fark etmez bir konu açın konuşalım, deyince Malatyalı:

-Bah bacım sana bir soru soracam bilirsen sohbete devam ederik, der ve devam eder;

-İnek ot yiyi, eşek ot yiyi, geçi ot yiyi. Ama İnek yapıyı şaaap, eşek yapıyı kestane gibi, geçi yapıyı tesbih tenesi gibi… Peki, sence bunlar ayni otu yedikleri halde niye farklı yapıylar?

Kadın bu soru karşısında şaşırır ve:

-Ben ne bileyim beyefendi cevap veremeyeceğim, deyince Malatyalı:

-Bacım sen de bi p…htan annamıysın bi de gonuşah diyisin, diyerek yüzünü öte yana çevirir.

Ünal Küpeli ‘’İşte bizim Malatyalıların en büyük özelliği her p…htan anlamalarıdır’’ diyerek herkesi kahkahaya boğdu.

Daha sonra söz alan Ertaç Önal ‘’ Hey gidi eski ama eskimeyen dostlar, yaş 65 yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün, desek de böyle bir teselliyle de avunmak da istemeyiz. Aramızda iki koca çınar var. İşte coğrafya öğretmenimiz Sayın Muazzez Duman… Bizlere hem öğretmenlik hem ablalık yaptı. İşte beden eğitimi öğretmenimiz Osman Şahin… Bizlere hem öğretmenlik hem ağabeylik yaptı. Her ikisi de bizlere yoldaş oldu, sırdaş oldu. Sevgili hocalarımız, sizler bizlere dürüst olmayı öğrettiniz, onurlu olmayı öğrettiniz, çalışmayı, mücadele etmeyi öğrettiniz, Atatürk ilkelerini öğrettiniz, yüreğimize Atatürk sevgisini aşıladınız. Sizin gösterdiğiniz ışıklı yolda yürüyen arkadaşlarımızın tamamı kendi dallarında mesleklerinin zirvesine çıktılar. Bakın az önce tüm konuklara Atatürk rozeti dağıtan Ekrem Dernek Türkiye’nin bayrak kralı oldu, Malatya’mıza sağlık ocakları, okullar yaptırdı. Kazancının yüzde yetmiş beşini hayır işlerine yatırıyor. Bakınız Resul Aytemür ve Mustafa Uçman Avrupa çapında birer ressam oldular. Tek tek saymak uzun sürecek, şu anda aramızda bulunan ve bulunmayan öğrencileriniz avukat, iş adamı, mimar, mühendis, doktor, diş hekimi, profesör, öğretim görevlisi, banka müdürü, hâkim, savcı, bürokrat oldular. 50 yıl sonra tekrar sizleri aramızda görmenin mutluluğunu yaşıyor, şahsım ve tüm arkadaşlarım adına saygı ve hürmetlerimi sunuyor ellerinizden öpüyorum’’ diyerek sözlerini tamamladı.

Ağarmış, dökülmüş saçlı, kırışık yüzlü öğrenciler her iki öğretmenin ellerini öpüp gecenin sonunda arabalarına kadar uğurladılar.

Gece organizasyon açısından mükemmeldi. Ama yılların yıprattığı konukların kendilerini tanıtma imkânı verilmemesi ve grup fotoğrafı çektirilmesinin unutulması aksayan yönlerdendi.

GECENİN ESPİRİLİ AYRINTILARI:

-Konuklar birer ikişer salona girdikçe sarılıp kucaklaşmalar devam ediyordu. Kendisi de ressam olan Mervin Önal, babasının ressam Resul Aytemür ile kucaklaşıp sohbet etiğini görünce lise arkadaşlarının buluştuğunu unutup babasının kulağına eğilerek ‘’Baba bu çok ünlü bir ressam, nereden tanıyorsun’’ diye sorunca; ‘’Asker arkadaşım’’ cevabını aldı.

-Beden eğitimi öğretmeni ve yazar Osman Şahin masa arkadaşlarına Kutlu Aktaş, Prof. Mesut Parlak, Necati Güngör, Tahir Abacı diye ünlü öğrencilerini sayıyordu. Karşısında oturan Ünal Küpeli’nin de ismini söyleyince Küpeli; ‘’Hocam ayıp olmasın diye benim ismimi de saydın, bu masada olmasam söylemezdin’’ demesi gülüşmelere yol açtı.

- Gecede konuk sanatçı olarak bulunan Selahattin Alpay, okuduğu Malatya türküleri ile gönülleri fethetmeden önce arkadaşı olan, gecenin konuklarından Vahap Karataş’ın ilçesini söyleyerek şu fıkrayı anlattı; ‘’Ben Vahap ağabey’in hiç yalan söylediğini görmedim ama eskiden doğum tarihinin değiştirilmesi, borç-alacak davalarında para karşılığında şahitlik yapmak üzere bir kahvehanede bekleşen işsiz takımı varmış. Bunların büyük çoğunluğu da bir ilçemizden imiş. Bir gün adamın biri kahvehaneye gelerek kuvvetli ifade verecek bir şahit aradığını garsona söylemiş. Garson da köşede oturan adamın birini göstererek ‘’Aha şu gördüğün kişi adamı ipe de gönderiri, ipten de alır’’ demiş. Şahit arayan, gösterilen adamın yanına giderek bir şahide ihtiyacı olduğunu söylemiş. Adam şöyle bir kaşını kaldırıp sormuş ‘’Mesele ne ?’’ ‘’Alacak verecek meselesi’’ demiş gelen kişi. “yav daha o paranı vermedi mi terbiyesiz herif’’ demiş. ‘’yok yahu borçlu olan benim’’ diye cevap verince ‘’vay p…k, kaç defa ödeme yapacaksın. Benim yanımda vermiştin ya borcunu’’ diye yanıtlamış.

Tabi bunlar 50 yıl önceki hikâyeler diyerek salonda bulunması muhtemel o ilçelilerin gönlünü almayı da ihmal etmedi Alpay.

-Mervin Önal çok sigara içiyor diye babasını coğrafya öğretmeni Muazzez Duman’a şikâyet ederek ‘’sizi çok seviyor mutlaka sözünüz etkili olur’’ diyerek babasına kızmasını rica etti. Hoca, Ertaç Önal’ı yanına çağırarak sigaranın zararlarını anlatıp ‘’içmeye devam edersen seni disiplin kuruluna vereceğim’’ dedi. Hocasından azar işiten Ertaç Önal kızıyla birlikte oturduğu masaya gelerek masadaki arkadaşları Cengiz Çağlayan, Ayhan Erdoğan, Vahap Karataş ve Necati Dikmen‘e “aramızda muhbir var, dikkatli olun’’ diye uyardı.

-Sazlar Malatya’nın üçayak oyununu çalmaya başlayınca sahneye fırlayan ressam Mustafa Uçman, birlikte halay çekecek kimseyi bulamayınca ‘’Aramızda Malatyalı kimse yok mu ne?’’ diye bağırması üzerine Korel Özen ve Ruşen Saatçılar sahneye koşup halaya dâhil oldular.

-Beden Eğitimi öğretmeni Osman Şahin elini öpmek üzere yanına gelen Turan Emeksiz Lisesi güreş takımındaki eski öğrencisi THY kaptan pilotlarından Erol Toraman’a ‘’sen çok iyi güreşçiydin ama rakiplerine hep alttan dalıp sonra da üste çıkmak için uğraşıyordun’’ deyince 62 yaşındaki Toraman ‘’Bu uyarınızı bundan sonraki güreşlerimde dikkate alacağım hocam’’ diyerek hocasının elini de öpebilmek için eski alışkanlığından olsa gerek yine alttan dalışlar yaptı.

GECEYE KİMLER KATILDI?

Muazzez Duman, Osman Şahin, Ünal Küpeli, Selahattin Alpay, Ruşen Saatçılar ve eşi, Korel özen ve eşi, Bülent Kâğıtçı ve kızı, Ertaç Önal ve kızı, Abdullah Aldemir, Osman Güçlüten, Şen Dizdar, Ayhan Erdoğan ve eşi, Cengiz Çağlayan, Baki Sarıgül, Başar Kantarcı ve eşi, Ekrem Dernek, Erdal Oranlı, Hüseyin Akgül, Ergen Tanyol, İhsan Özçelik ve eşi, Mustafa Uçman, Resul Aytemür, Tuncer Kelleci ve eşi, Vahap Karataş ve eşi, Necdet Çelebi ve eşi, Saffet Gültekin ve eşi, Çetin Selçuk, Ertuğrul Silier ve eşi, Sema Barış ve eşi, Savaş Doğanay ve eşi, Erol Toraman, Mehmet Aracı ve eşi, Erdener Yıldız, Necati Dikmen, Şerafettin Arpacı ve eşi, Abdulvahap Çekmegil ve eşi, Lütfü Ayabakan, Savaş Doğanay, Dr. Namık Bayraktar, Dr. Erol Demirci ve Prof. Ali Otlu. 

HABER-FOTO: Ertaç ÖNAL

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

1 yorum yapılmış

  • Ömer Pektaş (3 yıl önce)
    Ne güzel bir buluşma sevgili arkadaşlarım sizleri kutlarım
    0
    0
    Yanıtla