SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Tarihten Notlar..'

A- A+ PAYLAŞ

Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikail Bayram, üç ayrı dalga halinde gelen Haçlı seferleri yüzünden Anadolu Selçukluları'nda ilk 100 yılın fetihlerle geçtiğini, bu yüzden siyasi istikrarın geç sağlandığını söyledi.

Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Düşünce Seminerleri, 'Tarihten Notlar' başlığı altında' 'Türkiye Selçukluları'nda Devlet Anlayışı' konulu sunumla devam etti. Şehir Kütüphanesi Üftade Gösteri ve Konferans Salonu'ndaki seminere vatandaşlar büyük ilgi gösterdi.

Türklerin Anadolu'ya girişini ve Anadolu Selçukluları'nda siyasi istikrarın nasıl sağlandığını anlatan Prof. Dr. Mikail Bayram, Türklerin Anadolu'yu üç ayrı zamanda fethettiği yönünde yorumlar bulunduğunu, ancak esas fethin 1071 Malazgirt zaferi olarak kabul edildiğini belirtti.

Anadolu Selçukluları'nın üç ayrı safhaya girdiğini dile getiren Bayram, "Birinci safha askeri fetihlerin yaşandığı dönemdir. Bu dönem yaklaşım 100 yıl sürmüştür. Bu kadar uzun sürmesinin sebebi de Anadolu üzerinden geçen haçlı seferleridir. Üç ayrı dalga halinde gelen haçlı seferleri Anadolu'yu çiğneyerek geçmiştir. Bu yüzden askeri fetihler 100 yıl gibi bir zaman almıştır" dedi.

Fetihlerle geçen dönemde Anadolu'da istikrarın bir türlü sağlanamadığını dile getiren Bayram, II. Kılıçarslan'nın başarılı siyaseti sayesinde istikrar ortamının oluşmaya başladığını vurguladı. Bu dönemde Anadolu'nun baştan sona imar edildiğini ifade eden Bayram, "Güven ve huzurun sağlanmasına yönelik müesseseler kuruldu. I. Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci defa iktidara gelince devlet yönetiminde Bizans hanedanından gelen kayınpederi Manuel Mavrozomes'i melik tayin etti ve Denizli bölgesinin idaresini ona verdi. Mavrozomes melik olabilme statüsünde olmadığı halde meliklik unvanı verildi. Mavrozomes böyle olmasına rağmen yönetimde çok başarılı oldu. Bu dönem aynı zamanda Türkmenlerle Rumların en sıcak ilişkileri kurduğu ve uyum içinde yaşadığı bir dönem olarak tarihe geçti" diye konuştu.

Selçuklu döneminde Rum ve Ermeni çocuklarını yetiştirmek maksadıyla gulamhaneler kurulduğunu ve burada yetiştirilen çocukların ileride devlet yönetimine getirildiğini hatırlatan Prof. Dr. Bayram şöyle konuştu:

"Sultan Alaeddin Keykubad da buna benzer bir uygulama yaptı.

Alanya'yı fethettikten sonra şehri yeniden kurdu ve Alanya Kalesi'nin komutanı olan Muzafferiddin Ertokuş ve Kirfart'la anlaşma cihetine gitti. Alanya Kalesi komutanı Kirfart, Alanya ve Alara kalelerini rızasıyla teslim ettiği için mükafatlandırıldı. Daha sonra Alaeddin Keykubat Kirfart'ın kız kardeşi Hunad Hatun ile evlendi. Akşehir, Karahisar, Bolvadin Kirfart'a verildi ve kendisi bu bölgelere vali olarak tayin edildi. Anadolu fethedilmeden önce Anadolu'da Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, Kürtler ve Gürcüler yaşıyordu. Çok uluslu bir yapıya sahip olan bölgede Selçuklular iktidar olabilmek için birtakım formüller arıyorlardı. Vilayetlerin etnik yapısına göre özel yöneticiler tayin ediyorlar ve o bölgelere uygun devlet adamları görevlendiriyorlardı. Alanya Kalesi'nde yer alan kitabede Alaeddin Keykubad'ın unvanı Arap, Acem ve Rum illerinin sultanı olarak yazılıdır. Bu unvanların kullanılmasındaki gaye Anadolu'da yaşayan etnik gruplara 'bakın biz sizin de komutanınız' mesajının verilmesi içindir."

I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde devlet yapısının şekillendiğini anlatan Prof. Dr. Bayram, Denizli, Honaz, Uluborlu Melikliği, Malatya Melikliği, Danisment Melikliği ve Saltuk Melikliği olmak üzere devletin

4 ayrı meliklikle başkent Konya'dan yönelitildiğini belirtti. Daha sonra Afyon, Akşehir, Bolvadin Melikliği'nin de bir Rum melike verilerek yönetimin istikrarla devam ettiğini kaydeden Bayram, torun ikinci Gıyaseddin Keyhüsrev'in bu sistemi bozduğunu, Anadolu'da yaşayan Türkmenlerin bu dönemde katledildiğini ve üçüncü devre olan Anadolu Selçuklularında devletin dağılma sürecinin başladığını sözlerine ekledi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız