SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Tasavvuf ve Aşk’...

0
Güncellendi - 2015-12-27 20:43:57
'Tasavvuf ve Aşk’...
A- A+ PAYLAŞ

Yazar Sinan Yağmur, “Tasavvuf bizim göremediğimizi görende görebilme yoludur” dedi.

Malatya İnönü Üniversitesi Niyazi-i Mısri Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen ‘Tasavvuf ve Aşk’ konulu konferansta Yazar Sinan Yağmur konuştu. Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa; Rektör Danışmanı Doç. Dr. Cafer Mum, Niyazi-i Mısri Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Kavruk, öğretim üyeleri, öğrenci ve vatandaşlar katıldı.

Deniz Kitapevleri tarafından organize edilen ve 21 yazarın davet edildiği 2. Malatya Kitap Festivali kapsamında Malatya’da bulunan Yazar Sinan Yağmur, ‘Tasavvuf ve Aşk’ konulu konferansında, “Tasavvuf, insanı insanda bulma cevheridir. Tasavvuf, insanı insanda keşfetme yoludur, insandan insana Allah’ın verdiği o güzel sevgi nimeti ile yürüme yolculuğudur” ifadelerini kullandı.

Yazar Sinan Yağmur, tasavvuf ve aşk ilişkisini ise şu sözleriyle anlattı:

“Bazılarına göre tasavvuf bir moda, bir özenti, bir heves, bir popüler kültür. Zaten popüler kelimesinin kendisi parantez içerisinde Anadolu tabiri ile ‘gıcık’, alerji kapılan bir tabirdir. Popüler; o gün genel geçer olan, o gün önemli olan, o gün gündemde olan, diğer günler önemsiz addedilen bir kavramdır. İşte popüler kültür, popüler edebiyat, popüler insan, popüler sevgi… Yani dış yüzeyi hormonlu, içi boş, tadı olmayan kavramlara biz maalesef esir düşmüş hâldeyiz. O nedenle tasavvuf bir moda, bir heves, bir popüler kültür değildir. Tasavvuf, Allah’a yolculuktur, Allah’a aşktır, aşk Allah’tır desturu ile o yolculuğa çıkmaktır. İçindeki yolculuğu dış âleme, makro âleme göre kuvvetlendirebilmek, dışarıdan gelebilecek ve bunu sarsacak olan, benliğini yani kendini bilmeyi, kendini tanımayı, haddini bilmeyi, haddini tartmayı ve haddini yerine getirmeyi bize İslâm’ın güzel yüzü, Kur’an’ın bereketi, Hz. Muhammed’inde desturları ile gösteren yola, yürüyüşe ve hicrete biz tasavvuf diyoruz.”

Yağmur, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Hz. Peygamber Efendimizin mağaradaki keşifleri, içsel yolculukları ve tefekkürleri, bir anlamda bize tasavvufun özünü de gösterir. Peygamber Efendimiz peygamberlik müjdesi ile henüz tanışmadan önce uzlete, bir şekilde yalnızlığa ve sessizliğe çekiliyordu. İşte biz buna tasavvufta uzlet deriz. Kendine çekilme, kendini bulma deriz. Herkesin kendine göre ona verdiği isim vardır. Yani Yaradan ile hemhal olma, konuşma, muhabbet hâlidir. Onu işitme, onu duyma hâlidir. Kimisi çölde uzlete çekilir Hz. Musa gibi, kimisi kuyuda uzlete çekilmiştir çocuk yaşta Hz. Yusuf gibi. Kuyu onun için uzlet makamıydı. Orada kendini buldu. Kuyuya atılmasaydı belki kendini bulamayacaktı. Kimi Hak dostu için ise kendini bulmak bir kayanın üstünde oturmaktır. Kimisi için gece ve gündüz bir ağacın üstünde tevekkül etmektir. O dalın üzerinde namazını kılmaktır. Şems için de bu bir tabuttur. Tabutun içerisinde kendini çeker uzlete. İşte bu anlarda bize gelen o en güzel nimet sevginin kaynağından gelen karşılıksız, beklentisiz, kirletilmemiş, arıtılmış olan o güzel ilahi hediyedir. Biz ona aşk diyoruz. Öğretirken de bazı kurallar koyar. Duyu organlarımızla kulaktan dolma, okuyarak bir kâğıttan öğrendiğimiz ama teferruatını, ayrıntısını, diğer hâllerini bilemediğimiz bilgiye ilme’l-yakın diyoruz. Şems diyor ki: Aşke’l-yakin vardır. Tasavvuf bu aşkın yakın boyutudur. Aşke’l-yakın boyutu, aşkın seni yakması değil, senin ateşi yakmandır. Hz. İbrahim misali. İşte tasavvuf bizim göremediğimizi görende görebilme yolu, erme yoludur. Aşk da bu eriş yolundaki gönül gözümüz, gönül nimetimiz, gönül soframızdır. Dolayısıyla bu sofraya oturmak bir nasip ve hak ediştir.”

Konferans sonunda öğrencilerden gelen soruları da cevaplayan Yazar Sinan Yağmur’a Niyazi-i Mısrî Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Kavruk tarafından hediye takdim edildi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız