SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"TBMM'ye Yakışmadı"

0
Güncellendi - 2015-12-27 20:16:41
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Adalet Komisyonu'nda uçan tekmeler atıldığını, elinde ne varsa onların atıldığını belirterek, bu görüntülerin TBMM’ye yakışmadığını söyledi. 

Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın sona ermesinin ardından basın toplantısı düzenleyen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.

Arınç, yeniden yargılama konusunun Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda gündeme gelip gelmediği sorusuna, "Yeniden yargılanması konusu hükümet konusu değildir. Bugün görüşmedik. Bugün gündemimiz de yoktu. Daha önceki açıklamaları biliyorsunuz. Bu konu üzerinde çalışanlar var. Barolar Birliği Başkanı sayın Başbakanımızı ziyaret etmişlerdi. Başkalarını da ziyaret ettiler. Bu konu üzerinde sayın Başkanımız Adalet Bakanımızı konu üzerinde çalışılsın talimatı verdi. O günden bu yana değişen bir durum yok" cevabını verdi.

HSYK ile ilgili hususları içeren bir kanun teklifinin TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşüldüğünün altını çizen Arınç, "Bu kanun tasarısı değildir. Bir kısım milletvekillerinin bir kanun teklifi olarak verilmiştir. İçerisinde Adalet Akademisinden başlayarak HSYK’nın yapısını da bazı konular bir değişikliğe uğratan bir kanun teklifidir. Her kanun teklifi gibi Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlanmıştır. Evet; bende televizyon ekranlarından, gazetelerdeki fotoğraflardan tartışmalı geçtiğini yine bazı milletvekillerinin kavgaya dahil olduklarını, orada bazı tartışmaların yaşandığını biliyorum. Bunları tek tek tahlil ederek şu milletvekili haklıydı, bu haksızdı, aslında olaylara şu sebebiyet verdi diyecek durum yok. İsim isim olarak bunların niçin oraya geldiklerini, tartışmanın niçin çıktığını, görüşmelerin yapılamaz hale getirilmesinde kimlerin daha şiddetli davrandığını biliyorum ama bunları tartışmanın bir faydası yok. Kaldı ki bu görüntüler TBMM’de ilk defa da sergilenmiyor. Daha önce 4+4+4 kanun teklifi görüşülürken de mesela bir grup başkanvekilinin ağırlı bir kilo olan bir şeyi elinde Milli Eğitim Komisyonu Başkanı o zamanki şimdi Bakanımıza fırlattığını hepimiz görmüştük. Bazıları uçan tekme atıyorlar. Bazıları elinde ne varsa onu fırlatıyorlar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyorlar. Bir kavga, bir curcuna gidiyor. Bu TBMM’ye yakışmıyor. İçerisinde dahil olan milletvekillerimizin de hiç birine yakışmıyor. Kavgada kim rol oynadı, kim kime ne yaptı bırakalım bunları herkes vicdanlarında karar versin. Ama orada bulunanların büyük bir kısmının ya bir şeye karşılık vermek üzere veya görüşmelerin en azından devamını sağlamak üzere bir tartışma içinde olduklarını görüyoruz. Milletvekillerimize de TBMM’ye de, komisyona da yakışmayan görüntüler. Evet bazı ülkelerde buna benzer kavgalar çıktığını biliyoruz. Bir Tayvan parlamentosundan, bir Ukrayna parlamentosuna kadar ama biz TBMM’yiz. Örnek olmalıyız. İtirazlarımızı elbette yaparız. Konuşmaları elbette sonuna kadar yapma hakkımız var. Ama bir şeyi engellemek için kavga çıkarmak hatta işi fiili saldırıya götürmek hiçbir zaman tasvip edilemez. O yüzden ben bu görüntülerin hoş olmadığını söylemek istiyorum ama CHP’ye de buradan seslenmem lazım; siz buna benzer pek çok olayda komisyon toplantı salonunu komisyon üyesi olmayan milletvekillerinizle basmak oradaki görüşmeleri engellemek ve elinize ne geçerse bunu kullanmak durumunda kaldınız. Bunları videolardan izlemek mümkün. TBMM’nin hafızası da bunu öngörüyor. Dolayısıyla bu görüntülerdeki payınızın biraz daha fazla olduğunu düşünüyorum. Yoksa fert fert şu haksızdır, bu haklıdır demek durumda değilim. Siz Zeyid Aslan’ı örnek göstermeye kalkarsanız bir başkasıda Kamer Genç’in yaptıklarından başlar. Öbürü Veli Ağbaba’yı söylerken bir diğeri bir başka isim söyleye bilir. Al birini vur ötekine birbirinden farkı kalmaz. Dolayısıyla grup başkanvekillerinin özellikle onların amiri durumunda bulunan grup başkanlarının yani genel başkanların bu tür tartışmalara girmemek konusunda milletvekillerini uyarması lazım. Yoksa ‘yürüyün aslanlarım arkanızda ben varım’ diyecek olurlarsa Meclis’te hiçbir görüşme rasyonel bir şekilde yapılamaz. Bu üzüntü verici bir durumdur. Biz kendi açımızdan bir teklifin görüşülmesinde tasarımız olsa belki farklı şeyler söyleye bilirdim ama milletvekillerinin verdiği bir teklifin özgür bir ortamda yine hukuki bir şekilde tartışılması lazım. Bunu engellemeye çabalamak, kavga çıkarmak oraya konuyla alakası olmayan insanların getirmek ve onların üzerinden bu toplantıyı yapılamaz hale getirme çabalarını hoş görmüyorum" dedi.

“İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala geçtiğimiz günlerde bir bankanın, 17 Aralık operasyonu öncesinde döviz alımı yaparak 2 milyar dolarlık kazanç elde ettiğini, bu konuda elinde belgeler olduğunu açıkladı. Ancak merkez bankası ne söz konusu bankanın ne de başka bankanın bu tür bir gelir elde etmediğini duyurdu. Sayın Ala elindeki belgeleri henüz açıklamadığı gibi, bazı kamu kurumlarının da bu bankadan yüksek miktarda mevduatlarını geri çektikleri ortaya çıktı. Bu da kamuoyunda bankaya karşı bir operasyon yapıldığı algısı oluşturdu. Siz bankaya karşı olduğu gözüken bu girişimleri nasıl değerlendirirsiniz?” sorusu üzerine Arınç, şu cevabı verdi:

"Bahsettiğiniz katılım bankasının ismini vermeyeceğim. Ama benim de geçmişten bu yana elimde küçük bir birikimim olsa oraya yatırdığımı herkes bilir. sayın başbakan da bu konuda herhangi birşey söylemedi. Efkan ala bakanlığa geldikten sonra bir TV programında böyle bir söz söylemiş olabilir. O da isim vermedi. Burada enterasan olan şey şudur. İsim vermeden yapılan bazı açıklamalara birilerinin cevap vermesi. Bu takdirde bu yanlış anlaşılabilir yani bu denir ki bu seni nereden ilgilendiriyor kardeşim. Yoksa sen bu musun diyenler olabilir. Bu sebeple bu sorunuzu, madem ki bir ajanssınız gazeteler de var, hergün birinci sayfadan kimi kastettiniz, elinizdeki bilgiler belgeler nedir diye sormanız lazım. cevabını ondan alacaksınız. yalnız böyle bir konuyu, yani orada kamunun orada parası vardı bu paralar çekiliyor şeklinde bir söz külliyen yanlıştır. Neden biliyor msunuz. benim başıma da geldi onun için. İş Bankası'nda Atatürk'ün vasiyeti üzerine bize pay veriliyor. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu. Biz oradan gelen paraları bütçe plan komisyonunda tartışıldığı için biliyorum. 3 kamu bankasından birine yatırmışız. Diyorlar ki niye İş Bankası'na yatırmıyorsunuz da paranızı bu 3 kamu bankasından birisine yatırıyorsunuz. Para da az değil. 5 - 6 yüz milyon liralık bir paradan bahsediyoruz. Ama bunu soranın Türkiye'den haberi yok. Neden? Çünkü 3 yıl önce Maliye Bakanlığı Kamu Hazinadarlığı Genel Tebliği yayınladı. Dedi ki; kamu kurumlarının yani genel bütçede sayılan kurumların ellerindeki parayı 3 kamu bankasından başkasına yatırması doğru değildir. süre verdi. galiba 31 Aralık 2011 veya 2012 olabilir. O tarihe kadar bankalardaki paralarınızı kamu bankalarına yatıracaksınız. Dolayısıyla benim tercihim başka özel bankalardan yana olamaz, ben bir kamu kurumuysam. Biz de devlet geleneğidir 3 bankaya sorduk. Bu paraya hanginiz daha çok faiz vereceksiniz? 8.75, 9.25, 9.5...9,5 verene al param sendedir sen daha fazla faiz veriyorsun dedik. Yüzüm biraz kızarıyor bunu söylerken ama farkındasınızdır. 3 banka arasında biz tercih yapmak sorundayız. Yani hangi kamu kurumlarıymış ki o sizin bahsettiğiniz katılım bankasında parası var. Doğrusu merak ediyorum olması mümkün değil. Olursa Maliye Bakanlığı el koyar hesap sorar. O bankalarla ilgili BDDK'nın da güzel bir açıklaması oldu. Bankaları hedef alan yayınlar yapılmasın dedi. Bundan daha başka ne yapılabilir bilmiyorum. Özel şirketlerin parası var da onlar almışsa buna kimse birşey diyemez. Yani diyelim ki herhangi bir gıda şirketi herhangi bir seyahat şirketi herhangi bir başkası o bankayla çalışıyorken, çünkü katılım bankaları artık normal bankaların işlevini de görüyor. Ama düşünmüş taşınmış ben paramı burdan alayım demişse hayır sen mutlaka paranı orada tutacaksın diye bir hüküm yok. Dolayısıyla ben bu bankaların hedef gösterilmediğini düşünüyorum. Ama eğer bunu kastederek konuşmuşsa, siz içişleri bakanımızın ağzından çıkan bu sözleri kendisine sürekli sorarak, yaptığının ne anlama geldiğini öğrenebilirsiniz. İkincisi kamu kurumlarının o bankalarda parası yoktur. O bankalar da katılım bankasında olmadığı gibi Akbank'ta da Garanti'de de İş'te de yoktur. çünkü Maliye Hazinadarlığı genel bütçedeki kurumların paralarının kamu bankalarında olmasını öngörüyor".

Bir gazetecinin, “Eski kuvvet komutanları için geçerli olacak mı? İlker Başbuğ’un davasının Yüce Divan’a gönderilmesi sözkonusu olacak mı? Yoksa bundan sonraki komutanlar için mi olacak? 4 bakanla ilgili fezlekeler konusunda bir değerlendirme yaptınız mı? Yol haritası nasıl olacak?” sorusu üzerine Arınç, “Bakanlarla ilgili fezlekelerin Adalet Bakanlığı’na geldiğini bizzat sayın Bozdağ söyledi. Onlar incelemesini yapıp eğer uygunsa TBMM’ye gönderecekler. Oradaki fezleke sayısı zannediyorum bini aşmıştır, zannediyorum onlara eklenmiş olacak. Eğer karma komisyona gelirse onlar üzerinde rapor hazırlar bu işi fiiliyata dökerlerse ondan sonra bakanlarla ilgili fezlekelerin, dokunulmazlıkların kaldırılıp kaldırılmaması gündeme ancak gelebilir. Şu bulunduğu aşamada henüz fezlekelerin adalet bakanlığına yeni gönderildiğini, TBMM’ye henüz intikal etmediklerini biliyoruz. Benim son bildiğim dokunulmazlık kaldırılması talebi 950 civarındaydı. Son gönderilenlerle milletvekillerini kastediyorum sayıları yükselmiş olabilir. Ama anayasa adalet karma komisyonunda ne yapılabileceğini Meclis’e geldikten sonra göreceğiz” diye konuştu.

“GEÇMİŞE YÜRÜMEMESİ GEREKİR”

“Milli Savunma Bakanımızın bugün imzaya açılan tasarısının ne zaman kanunlaşacağını bilemeyiz” diyen Arınç, “Elbette kanunlaştıktan sonra yürürlük ifade edecektir. Çünkü bu bir anayasa maddesi değil bir kanundur. Geçmişe yürümemesi gerekir. Usulle ilgili bir konudur Bundan önceki taleplerin bundan sonra değerlendirilmesi söz konusu olamaz” dedi.

“DERSHANELER KONU GÖRÜŞÜLMEDİ”

Arınç, Dershaneler konusunun Bakanlar Kurulu’nda görüşülüp görüşülmediği ile ilgili bir soru üzerinede, “Hayır görüşülmedi. Milli Eğitim Bakanımıza sordum, çalışmalar devam ediyor bittiğinde açıklama yapacağım dedi” ifadelerini kullandı.

“ONLAR BAZI MESELELERİNİ MERKEZİ YÖNETİMLE ÇÖZMEK DURUMUNDALAR”

Irak Başbakanı Maliki’nin Bağdat’ın izni olmadan Kuzey Irak’tan petrol ihracına izin vermeyeceklerini açıklamasının ardından yaşanan gelişmeler neticesinde ziyaret trafiğinde bir değişiklik yaşanacak mı?” sorusu üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:

“Tasarlanmış düşünülen ziyaretlerdi bunlar. Henüz realize olmadı. Ne zaman gidecekler, onlar gelecek biz mi gideceğiz. Onlardan gelenler oldu. Meclis Başkanı, Dışişleri Bakanı, başbakan yardımcısı geldi. Sayın Başbakanımız bu ziyaretlere karşılık vermeyi düşünüyordu. Ama şu anda bir tarih tespit edilmiş değil. Kuzey Irak petrolünün başka ülke vasıtasıyla satılması konusunda Irak Anayasası gereğince bir mutabakat sağlanması gerekiyor. Merkezi hükümetle Kuzey Irak’taki yönetimin kendi aralarında yapacakları bir uzlaşıyla mümkün. Son durumu bilmiyorum ama bizim bu önemli konuyu da dikkate alarak Kuzey Irak’la mutabakat içinde olduğumuz bazı konular var. Onlar bazı meselelerini merkezi yönetimle çözmek durumundalar. Bu konu üzerinde zannederim ki uzlaşırlar.”

“BU SAÇMALIKLARA İNANMAYIN LÜTFEN”

“HSYK değişikliğinin ardından hükümetinizin Yargıtay’da da kadroları değiştireceğiniz iddiaları var” diye sorması üzerine ise Arınç, “Bu saçmalıklara inanmayın lütfen. Bunlar üzerinde durulmaya değmez şeyler. Birileri uyduruyor” dedi.

“Yeniden yargılama düzenlemesinden bazı AK Parti milletvekillerinin rahatsız olduğu haberleri var. Rafa kalkacağı yorumları da var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sorması üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:

“Ortada bir düzenleme yok ki. Ortada Barolar Birliği Başkanı durumdan vazife çıkarmış, insiyatif kullanıyor. Kendisinin bazı önerileri var. Bunlar ne kadar hukukidir gerçeklik payı vardır yapılacak çalışmalar sonrasında ortaya çıkar. Sizinle yaptığımız sohbet toplantısında bir avukat olarak esasen CMK’da çok eskiden olduğu gibi iade-i muhakeme yönteminin olduğunu söyledim. Yeni tabirle yargılamanın iadesi. Bunun şartları vardır. Kesinleşmiş hükümlerle ilgilidir. Halen yargılaması devam eden davalarda yargılamanın iadesi sözkonusu olmaz. Sayın Feyzioğlu’nun bu taleplerinin dahi yine aynı çevreler tarafından eleştiriye uğradığını herhalde sizlerde biliyorsunuz. Sayın Kanadoğlu hayır böyle olmaz aslında böyle olması lazım diyor. İçeride tutuklu veya hükümlü bulunanlar biz bunu kabul etmeyiz diyorlar. Bir başka hukukçu zatı muhterem o başka bir şey söylüyor. Onlar kendi aralarında tartışsınlar. Biz adalet bakanlığı olarak mevcut mevzuatı dikkate alarak bunun geçerliliğinin olup olmadığına bir bakalım. Dolayısıyla bizde hemen bu işin üzerine atlayacak noktada değiliz. Ortada bir hukuk devletiyiz biz. Hukuk devletinin cari bir mevzuatı vardır. Mahkemeler görevlerini yapmışlar. Doğru veya yanlış karar vermişler. Yanlış karar verdiğine inanıyorsak elimizdeki delillerin sonradan üretilmiş sahte oldukları hükme esas teşkil eden konularda aldatıcı olduğu sabit olursa yargılamanın yenilenmesi her zaman mümkün zaten. Kanun yolları tüketilmiş mi? Bireysel başvuru AİHM onlara bakmamız lazım. Ben sayın Feyzioğlu’nun talepleri konusunda ona tamamen ters şeyler söyleyebilirim küçücük hukuki bilgimle. Ama bunu önünüzde tartışmak istemiyorum. Öncelikle bu işte taraftar olanların kendi aralarında bu işte anlaşmaları lazım. Şu anda sadece birbirlerini suçluyorlar. Bizim de kavgaya katılma niyetimiz yok. Milletvekillerimiz farklı düşünebilir mi? Elbette farklı düşünebilir. CHP içinde oluyor da niye AK parti içinde farklı düşünceler olmasın. Sonunda bir konuda karar verirsek milletvekillerini bilgilendiririz. Teklif veya tasarının arkasına düşeriz. Henüz ortada Feyzioğlu’nun ortaya attığı fikirlerin tartışılmasından başka bir şey yok.”

“NE BİLİRDİK BU KADAR SAF OLACAĞIMIZI”

AB’nin HSYK’nın yapısında yapılacak olan değişiklikle ilgili eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:

“AB’nin Türkiye parlamentosunda görüşülen bir kanun teklifi üzerinde herhangi bir söz beyan etmesi, eleştiride bulunması herhalde doğru bir şey değil. Biz AB’de müzakere halinde olan bir ülkeyiz. Henüz tam üye değiliz. Bizde birlik içerisinde bazı konuların görüşüle bileceğini, konuşula bileceğini, bilgi alışverişi olabileceğini düşünürüz. Ama öncelikle bu açıklamaları yapmadan daha önce kimse Türkiye’de karşıdaki muhatabına bu işleri sorması ne yapıldığı konusunda bilgi sahibi olduktan sonra bir şey söyleyecekse söylemesi lazım. Bu konuya dikkat edenler var, dikkat etmeyenler var. AB’deki mantalintenin bizim düşüncelerimizden biraz farklı olduğunu söyleye biliriz. Ama unutmayın biz HSYK konusunu TBMM’de kanun teklifi haline getirdiğimizde daha sonra biliyorsunuz referandumla yüzde 58’le kanunlaştı. O zaman AB’ye üye olan ülkelerdeki HSYK yapılanmasını inceledik. O yapılanmaların içerisinde bizim kendimize özgü olarak getirdiğimiz konuların dışında yapılanmalar var. Orada HSYK üyelerinin neredeyse tamını yürütmenin seçtiği bir mekanizmanın olduğunu da söylemeliyiz. Bunları ülke ülke Adalet Bakanlığımızdan da belki Başbakanlık müsteşarlığımızdan da temin edebilirsiniz, bende size takdim edebilirim. AB’nin bazı ülkelerinde uygulanan modelini biz Türkiye’ye getirmiş olsaydı herhalde herkes havalar uçar ve isyan ederdi. Biz şimdi 22 üyenin herhalde 10 tanesini birinci sınıf hakimler arasından seçiyor. İki üç tanesini Cumhurbaşkanı seçiyor. Bir ikisini Yargıtay ve Danıştay seçiyor ve bir iki tanesini Adalet Akademisi seçiyor. Ben bunun 15 tanesini yürütme olarak veya cumhurbaşkanlığı makamı olarak seçeceğim noktasına da gelebilirdik. Ama biz demokratik tabanı daha da güçlü olsun dedik ve farklı fikirler, farklı kaynaklardan gelenler bir araya gelsinler de taraf tutmasınlar, ayrı bir grup oluşturmasınlar, beş kişiden çektiğimizi bize tekrar ızdırap olarak karşımıza getirmesinler dedik. Ne bilirdik bu kadar saf olacağımızı. Dolayısıyla AB’de ağzını açacak insanların önce Türkiye’de ne yapıldığını öğrenmesinde fayda var. Yanlış bilgilendirme olabilir.”

“BİR ZARF ATMA HALİ KESİNLİKLE DOĞRU DEĞİL”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun İçişleri Bakanlığı olağanüstü hal çalışması yapıyor açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise Arınç, “Bu kadar asparagas, tabiri caizse bir zarf atma hali kesinlikle doğru değil. Biz olağanüstü hali, hükümete geldikten sonra 20 sene devam eden olağanüstü hali 18 günde kaldırmış, bununla iftihar eden bir hükümetimiz. Terörle mücadele sırasında o kadar zor günler yaşadık ki, herkes olağanüstü hal ilan etmemizi tavsiye etti. Biz o zaman, ‘Hayır, hükümetimiz güçlüdür, bütün tedbirlerimizi aldık, bunun şartlarını kesinlikle kabul etmemiz mümkün değildir’ dedik. Durup dururken nereden aklına geldi, Allah selamet versin” diye konuştu.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız