SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Tek Tek Bunun Hesabını Sorarız"

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:04:15
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye’de yaşanan olayların Türkiye’nin içindeki bir mesele gibi yansıtılamayacağını belirterek, şiddet olaylarının hesabının tek tek sorulacağını söyledi.

IŞİD'in Kobani'ye yönelik saldırılarını bahane edilerek Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde çıkartılan şiddet olayları ve protesto gösterilerinin değerlendirildiği Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında toplanan "Güvenlik Zirvesi" sona erdi.

Kobani’deki olayları bahane eden bir siyasi partinin yaptığı çağrı sonrasında, ana muhalefet partisi genel başkan yardımcısının twitterini takiben son 48 saat içerisinde bazı illerde çok yoğun şiddet olayları yaşandığını söyleyen Başbakan Davutoğlu, “Bu şiddet olayları tam bir vandalizme ve örgütlü suç niteliğindeki faaliyetlere dönüşmüştür. Bu çerçevede 19 vatandaşımızı kaybettik, 145 vatandaşımızı yaralı, 368 kişi de değişik illerde değişik suçlar nedeniyle gözaltına alınmış durumdadır” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokratik hukuk devleti olduğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu, halkı sokağa çıkmaya davet eden HDP’yi eleştirerek, “Demokratik haklarını kullanmak iddiası ile kurulan bir partinin son derece antidemokratik ve halkın malına, mülküne, canına kasteden faaliyetlere öncülük ederek çağrı yapması dünyanın hangi ülkelerinde olursa olsun en demokratik ülkelerde dahi aykırıdır. Demokrasiye saygı gösteren herkesin, bu partiye bu partinin yaptığı çağrılara, neredeyse paralel şekilde mesajlar yollayan diğer bazı parti mensuplarına tepki göstermesi demokratik vecibedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukuk devletidir, kimse hukuk üstünde ve dışında değildir. Ülkemizin her bir santimetrekaresinde hukuku korumak hem devletimizin hem hükümetimizin hem de demokratik hayata inanmış bütün siyasi partilerin öncelikli görevidir” diye konuştu.

“BİZ BU DEVLETİ VE HUKUK DÜZENİNİ HİÇBİR ŞEYE FEDA ETMEYİZ”

Suriye’de Irak’ta yaşanan olayların sanki Türkiye’nin iç meselesi gibi gösterilmesine tepki gösteren ve bunun Türkiye’nin huzurunu bozmak için yapıldığını ifade eden Başbakan Davutoğlu, “Yurtdışında çok acı olaylar yaşanıyor olabilir, Suriye’de son 3.5 yıl içinde, Irak’ta son 30 yıl için de acılı olaylar yaşandı ve bu acılı olaylara en insani tepkileri Türkiye verdi. Kimse yurtdışında yaşanan bu acı olaylar dolayısıyla bunları Türkiye’nin içindeki bir mesele gibi yansıtarak Türkiye’nin huzurunu bozmak ve halkı doğrudan tehdit etmek cüretini gösteremez. Kobani’de yaşanan olaylar yüreğimizi sızlatmıştır. Bu olaylardan mağdur olmuş kardeşlerimize bağrımızı açtık. Son iki hafta içinde 200 bine yakın kardeşimiz bize sığındı. Bu vandalizmi yapan şiddet meraklılarına sığınmadılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin düzenine ve merhametine sığındılar. Eğer son günlerdeki bu şiddet olayları ile Türkiye’de kargaşa yaşatmak isteyenlerin istediği olmayacak, bu kardeşlerimiz Türkiye’ye sığınamazlardı. Son 3 yıl içinde Suriye rejimi ile işbirliği halinde oradaki Arapların, Türkmenlerin, kendilerine tabi olmamış Kürtlerin katledilmesine göz yumanlar, bilsinler ki Kobani’den kaçan kardeşlerimiz Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelere kaçmadılar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin merhametine, milletimizin aziz şefkatine sığındılar. Biz bu devleti ve hukuk düzenini hiçbir şeye feda etmeyiz. Eğer böyle bir kargaşa ortamı yaratılmak isteniyorsa, onlarda bilmelidir ki, kendi başları daraldığında bile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gölgesidir. Etrafımızda birçok komşu devlette büyük kargaşalar yaşanırken, bu aziz topraklar 1 milyon 600 bini aşan kardeşimize ana kucağı olmuşsa bu topraklardaki kamu düzeni dolayısıyladır. İkiyüzlülüğü herkesin bırakması lazım. Biz ülkesinde her etnik kimliğe sahip vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak gerektiğinde Boşnaklara sahip çıktık, gerektiğinde Irak’tan kaçanlara, Arnavutlara sahip çıktık, Suriye savaşının başından itibaren kimsenin etnik ve mezhebi kimliğine bakmadan kim Türkiye’ye yönelmişse ona da sahip çıktık. Ama Humus’ta binlerce Türkmen, Arap, Kürt katledilirken, Halep varil bombalarıyla vurulurken, Telabiyat, IŞİD’in eline düştüğü zaman, oradaki Araplar, Kürtler katledilirken, Çobanbey Kasabası IŞİD’in eline düştüğünde Türkmenler can havliyle Türkiye’ye sığınırken, orada Türkmenler katledilirken susanların şimdi bir vicdan çağrısında bulunmaları iki yüzlülüktür. Suriye rejimi ile birlikte oradaki Kürtleri katledenler, unutulmasın, iki zene önce Cezire bölgesinden gelen ilk Kürt mülteci grubu PYD’nin yaptığı baskılardan kaçan mülteci grubudur. Bütün bunlar yaşanmışken, sanki Suriye’deki Kobani’deki olaylar dün başlamış gibi, sanki Türkiye bunlara sessiz kalmış gibi Türkiye’yi itham etmek kimsenin haddi de hakkı da değildir. Türkiye Suriye ve Kobani meselesinde en fazla fedakarlık yapan ülkedir. 200 bin Kobanili kardeşimize bağrımızı açtık. Bu rakam Avrupa ülkelerinin 3.5 yıl içinde toplam olarak Suriye’den aldıkları mülteci sayısı” dedi.

“TÜRKİYE’Yİ KARIŞTIRMAYA YÖNELİK BİR FAALİYETTİR”

Kobani’de Kürtlere yapılan zulmü protesto etmek için Türkiye’deki Kürtlere zulüm yapmanın hiçbir mantığa sığmayacağını ifade eden Davutoğlu, “2 gündür Diyarbakır’da, Van’da, Siirt’te, Mardin’de her yerde evleri işyerleri talan edilen kurşunlanan, baskı görenler de Türkiye’nin Kürt vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları arasında herhangi bir fark yoktur. Kobani’nin de hukukunu koruyacak olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Birilerinin çifte standartlı tavrı sürdürerek, neredeyse 3 sene Suriye rejimi ile bir arada, 1 yılı aşkındır da IŞİD ile yan yana yaşayıp neredeyse anlaşmalı bir şekilde birlikte diğer bölgelerdeki Araplara, Kürtlere, Türkmenlere zulmederken, biranda dönüp sanki olaylar yeni başlamış gibi ülkemizi eleştirmeye kalkmaları tamamıyla aldatmacadan ibarettir, Türkiye’yi karıştırmaya yönelik bir faaliyettir” şeklinde konuştu.

“KAMU DÜZENİNİ KORUMAK KONUSUNDA HİÇBİR TEREDDÜT GÖSTERMEYİZ”

Kobanililere seslenen Başbakan Davutoğlu, “Sizler bizim için tarihin emanetisiniz. Bu Vandallar sebebiyle size dönüm merhametimizden hiçbir eksilme olmayacak” ifadelerini kullandı. Türkiye’de yaşayan Kürtlere de seslenen Davutoğlu, Kobani’de yaşanan zulme nasıl karşı çıkıldıysa, Kürtlerin üzerinde baskı uygulamaya çalışan vandallara da karşı çıkacaklarını ifade etti. Davutoğlu, “Hem Türkiye’den müdahale edilmesi isteniyor, hem de tezkereye ‘hayır’ diyorlar. CHP Genel Başkan Yardımcısı tweet yolluyor, Gezi ile bu olaylar arasında irtibat kuruyor ve halkı sokağa çağırıyor, işin ilginç tarafı hem CHP hem HDP Kobani’ye aktif yardımı öngören tezkereye ‘hayır’ diyorlar, ne yapmak istiyorlar. Hedef nedir? Eğer hedef geçen sene Gezi’de ve diğer olaylarda yapamadıkları yapmak, Türkiye’yi bir kargaşa ortamına sürüklemekse milletimiz bunları çok iyi görüyor. Oluşabilecek her türlü koalisyona ve her türlü çabaya karşı da bilsinler ki milli iradeyi sonuna kadar korumak bizim görevimizdir, kamu düzenini korumak konusunda hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi gerekir” ifadelerini kullandı.

“HİÇBİR VANDALİZME ÇÖZÜM SÜRECİNİ KURBAN ETMEYİZ”

Vatandaşlara seslenen Davutoğlu, “Televizyonda seyrettikleriniz bir ibret dersidir. Nasıl bir şiddet ortamının, vandalizmin tırmandırılmaya çalışıldığı, kamu düzeninin ne kadar önem taşıdığını hepiniz görüyorsunuz. Bütün vatandaşlarımız hükümetin ve devletin gücünden emin olarak olayları yakından takip etmeye davet ediyorum. Sakın ola ki birilerinin istediği tarzda bir kargaşa ve karamsar ortama sürüklenmeyin. Bütün bu vilayetlerde otoriteyi sağlayacak olan devletimizdir, hükümetimizin güvenlik birimleridir. Bu güvenlik toplantısına katılan bütün güvenlik birimlerine gerekli talimat verilmiştir. Kamu düzeni her ne süratle olursa olsun sağlanacaktır. Bu konuda bütün birimlerimiz talimatlandırılmıştır. Çözüm süreci ile kamu düzeni birbirlerinin alternatifi değildir. Çözüm sürecini garanti edecek temel unsur kamu düzenidir. Çözüm sürecinin arkasına saklanarak kamu düzeni üzerinde herhangi bir provokasyona izin vermeyiz. Eğer gerekli iradeyi gösterirsek biz çözüm süreci ile ilgili tutumumuzda hiçbir değişiklik olmadan yolumuza devam ederiz. Bizim çözüm sürecinden kastettiğimiz oradaki bütün vatandaşlarımızın haklarını da teyit eden bütün Türkiye’deki bir demokratikleşme teşebbüsüdür. Birileri bunun arkasına saklanarak kamu düzenini zaafa uğratmaya kalkarlarsa hiçbir şekilde buna taviz vermeyiz. Bunun üzerinden bayrağımıza dönük saldırılar, milletimizin sembolik değerlerine yönelik saldırılarda gerekli mukavelede bulunuruz. Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban etmeyiz. Çözüm süreci adına da şiddete müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz” dedi.

“TEK TEK BUNUN HESABINI SORARIZ”

24 saat esasına dayalı olarak çalışacak olan bir koordinasyon merkezinin Başbakanlık bünyesinde İçişleri Bakanlığının koordinasyonunda kurulduğunu açıklayan Davutoğlu, “Bütün Valililerimizle, Kaymakamlarımızla anlık temaslarla her bir olay tespit edilecek, her bir olayın arka planı incelenecek ve sorumlular mutlaka hukuk karşısına çıkartılacak. Kimse bu tür şiddet olaylarından sonra hesap sorulmayacağını düşünmesin. Tek tek bunun hesabını sorarız ” açıklamasında bulundu.

“NE YAPMAK İSTEDİĞİNİZİ BİLELİM, ONA GÖRE DE BİZDEN MUAMELE GÖRÜRSÜNÜZ”

Başta halkı sokağa döken HDP olmak üzere siyasi partilere seslenen Erdoğan, “Eğer siyasi partiyseniz kimliğinizi açık bir şekilde demokrasiden, barış içinde siyaset yapmadan yana koymalısınız. Ama yok başka bir niyetiniz varsa kimliğinizi bilelim, ne yapmak istediğinizi bilelim, ona göre de bizden muamele görürsünüz. Siyasi parti kimliği ile milletimizin huzurunu bozmaya kalkarsanız bunu demokrasi ile izah edemezsiniz. Siyasi partiler her şeyden önce meşruiyet zemini içinde hareket etmelidir. Bu çağrıyı yapanlar bu çağrının altında kaldıklarını kendileri de hissediyorlardır. Çözüm sürecine önem veriyorlarsa önce onun gereğini yapacaklar, bu gereği yaparken de herhangi bir bahane ileri sürmeyecekler. Ana muhalefet partisine de sesleniyorum. Kılıçdaroğlu bugün sükunet çağrısı yaptı, katılıyorum, aynı çağrı içinde bu şiddet üreten kesimleri tenkit etmek yerine Türkiye’nin Suriye’ye dönük merhametli dış politikasına yüklemek de tipik Kılıçdaroğlu tavrıdır. Kimse kimseyi aldatmasın. Kılıçdaroğlu net olarak tavrını ortaya koymalıdır, şiddetten yana mı, huzurdan yana mı? Genel Başkan Yardımcısına sormalıdır, o tweeti niye attı, niçin halkı sokağa döktü? Diğer siyasi partilere ve toplum kesimlerine de sesleniyorum, çünkü bazı illerde bazı parti temsilcileri, lütfen bu şiddet ortamında taraf olmaktan kaçının. Düzenin sağlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Herhangi bir suç işlendiğinde bu suçun cezalandırıcı ve karşı tarafında bir pozisyon almaktansa devletin müdahalesi önceliklidir. Bu toplum kesimlerimiz arasında veya farklı siyasi görüşler arasındaki bir itilaf değil, Türkiye dışında olan bir gelişmeyi Türkiye içinde istismar etmeye çalışan marjinal örgütlü bir grubun faaliyetidir. O sınırlar içinde muamele göreceklerdir. Geniş toplum kesimlerimizin bu kutuplaşma ortamının dışında kalması önemlidir. Bu olaylarda kullanılan veya istismar edilen kardeşlerimizin önemli bir kısmının 13-18 yaşları arasındadır. Bu vandalizme çocukları alet edenler en büyük insanlık suçu işliyorlar. Anneleri ve babalara çocuklarının geleceğine sahip çıkmaları çağrısında bulunuyorum” diye konuştu.

“BÜTÜN BU GELİŞMELERİ VEBALİ ÖNCELİKLE BM GÜVENLİK KONSEYİNİN VE DAİMİ 5 ÜYENİN ÜZERİNDEDİR”

Davutoğlu uluslararası topluma seslenerek, son dönemde sanki Kobani’de yaşananları çözme sorumluluğunun Türkiye’nin omuzlarındaymış gibi bir kanaat yayılmaya çalışıldığını söyledi. Davutoğlu, “3.5 yıldır kimyasal silah kullanımlarına, varil bombalarına sessiz kalanlar Kobani’de bir anda Türkiye’nin bu meseleyi çözmesi gerektiği gibi bir uluslararası algıyı oluşturmaya çalışıyorlar. Bütün bu gelişmeleri vebali öncelikle BM Güvenlik Konseyinin ve daimi 5 üyenin üzerindedir. Kendi veballerini bir kenara koyarak Türkiye’yi sorunun bir parçası gibi yansıtmaya çalışanlar belki algı operasyonu yapabilirler ama uluslararası vicdanın elinden kurtulamazlar. Uluslararası toplum sadece Kobani’deki kardeşlerimizi değil Suriye’deki bütün kardeşlerimizi güven altına alacak entegre bir strateji geliştirmedikçe bu acı olayların arkası kesilmez. Bizim uluslararası topluma çağrımız böyle bir çabanın içine girmesidir ve Suriye’de kalıcı bir istikrar için gerekli adımların atılmasında ortak bir çaba içine girilmesidir” şeklinde konuştu.

Davutoğlu, medyanın da sorumlu ve bilinçli bir tarzda yayın yapmalarını rica etti.

Başbakanlık Merkez Bina'da saat 14.40'da başlayan ve 3 saat 15 dakika süren Güvenlik Zirvesi'ne Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Yalçın Akdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Başbakanlık Müsteşar Vekili Ergin Ergül, Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz ile Başbakanlık Dışişleri Başdanışmanı Kemal Öktem katılmıştı.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız