SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Türk Milleti Domates Geniyle Yok Edilebilir mi?

A- A+ PAYLAŞ

Nevşehir Üniversitesi’nin akademik yılı açılışında yaptığı konuşmada üniversitelerin araştırmalara önem vermesi gerektiğini belirten YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, özellikle tohum ithalatının ciddi tehlikelerin sinyali olabileceği konusunda uyarıda bulundu: "Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğday tohumlarının büyük bir kısmı yerli olmadığı için ABD ve İsrail’den geliyor. Sonunun ne olacağı da belli değil. Domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye bir şey var, içine bilmediğiniz bir genetik mekanizma yerleştirirler, hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle zamanla bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle şeyler yaparlar ki, 20 yıl içinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Böyle tehlikeler de var. üniversitelerin bu konuda bize yardım etmesini istiyoruz" diyen Özcan’ın dile getirdikleri kişisel bir endişe, bir komplo teorisi mi yoksa ciddiye alınması gereken bir uyarı mı? İthal tohumlar biyolojik silaha dönüşebilir mi? "Evet" diyenlerle, "Olmaz, olsa bile önüne geçeriz" diyenler karşı karşıya. İşte farklı görüşler...

Doç. Dr. MAYA ARAKON (Yeditepe Üni. Uls.İlş. Böl. Öğr. Üy. Yrd.)

'YÖK Başkanı’nın iddiası çok ciddi, takip edilmeli. Bunlar gerçek, elimizde veriler var'

Bu iddialara uzun vadede imkânsız dememiz çok mümkün değil. Elimizde bazı veriler var: The Independent Gazetesi’nde 2006 yılında çıkan bir habere göre; dünyada bugün GDO’lu tohum üretme devi olan bir firma var: Monsanto. Bu firmanın ürettiği mon 810 tipi genetik değişime uğratılmış mısır Almanya’da yasaklandı, yapılan tetkiklerde bu mısırdan yiyen deney farelerinin kan değerlerinde ciddi anormallikler tespit edildi. Bu deneyin 1336 sayfalık raporunu da firmanın hasır altı edip bütün dünyadan gizlediği konuşuluyor. Firma böcek ilaçlarını da kendisi satıyor, tohumlarını koruması için. Başka hiçbir ilaç etki etmediği için çiftçi ilacı da ondan alıyor. Firma pazarda geri kalmış ülkelere girip tekel haline geliyor. 2009 itibarıyla da Türkiye’ye girmiş bir firma bu. Eğer iddialar, çıkan haberler, okuduklarımız doğruysa herkes kurtulmaya çalışırken bizim alışveriş yapıyor olmamız büyük tehlike. Türk insanı üzerinde kanserden tutun da tuhaf tuhaf kan hastalıklarının çıkmasından korkuyorum. Bu iddiaları pek komplo teorisi olarak kabul edemiyorum. Bu tohumlar insan sağlığını nasıl etkiliyor, pasif mi yapıyor, saldırgan mı yapıyor bilemeyiz. Biliyorsunuz ABD, Vietnam Savaşı’nda saldırganlaşmaları için askerleri üzerinde hap kullanmakta sakınca görmemişti ve askerler birbirlerini öldürmüşlerdi. Bunlar gerçekler. Mümkün değil, imkânsız diyemeyiz ama tabii elde ciddi veri olması da lazım. Eğer elde veri varsa ve Özcan bunlara dayanarak konuştuysa bu çok ciddi bir iddiadır ve takip edilmesi gereklidir.

HAKAN OZAN ERZİNCANLI (Ziraat Yüksek Mühendisi)

'Tohumlar istenirse biyolojik silah olarak kullanılabilir'

Daha yeni bir araştırma yaptım. Örneğin patlatmalık mısırlar Arjantin’den geliyor eğer paketlerin üzerine bakarsanız “menşei” diye bir kısım var. Arjantin’deki tarımın %75’i genetiği ile oynanmış tohumlarla yapılır ve mısırın %84’ü GDO’lu. Sağlıklı düşünürsek; geri kalan GDO’lu olmayan%16’lık mısırı bize yollarlar mı? Ben biraz araştırdım TÜBİTAK’ta İktisadi Kalkınma Vakfı’ndan bir arkadaş hepsinin GDO’lu olduğunu görmüş. Kanun çıktı fakat şu anda yönetmelik pek işlemiyor ve biz GDO’lu gıdalar tüketiyoruz. Sonuçta genler istenirse çeşitli şekillerde değiştirilebilir, doğrudur bu tespit ve bu bir biyolojik silah olarak kullanılabilir. Zaten en çok çekinilmesi gereken konuların başında da bu geliyor ve ben bu açıklamaya katılıyorum.

İBRAHİM YETKİN (Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı)

'YÖK Başkanı’nın söylediği bilimsel gerçek dünya bunu araştırıyor'

YÖK Başkanı’nın bu konu ile ilgili tespiti yüzde yüz doğru, bunun altyapısı bilimsel olarak da var. Zaten normal olarak imal etmediğiniz bir şey genetiği ile oynanmış dediğimiz olay. Diyelim ki onun içine zehirli bir bileşim ya da bir gen koyarsınız o özelliği de taşır ve bu özellik insanlara da yansır. Bu şöyle de olabilir: Amerika’da bu çalışmalar yükselir, bu genlerle siz kendi ana geninizi başka bir genle üretimi azaltıcı, düşürücü veya üretimi konusunda sıkıntı yaratıcı, o özelliğe sahip genle birleştirir onu bir diğer ülkeye satarsınız. Diyelim ki o yıl sebzede, meyvede ya da başka bir tarım ürününde üretimi artırma yerine siz üretimi artırmama yönünde bir sonuca da ulaşabilirsiniz. Ya da bir böceği alırsınız başka bir genle birleştirirsiniz o hastalığın artmasına neden olacak özellikler taşır, bir ülkeyi tamamen o böcek sarar. YÖK Başkanı’nın söylemi bilimsel bir gerçektir, ütopya değildir. Zaten dünya bunu araştırıyor. Biz tohumda bağımlıyız hakikaten İsrail’den, Amerika’dan olsun, dünyanın belli tohum tekelleri bizim pazarımıza yerleşmiş durumda. Bunları göz önünde bulundurmak gerekir, doğru bir tespit. Son dönemlerde araştırma kuruluşları geliyor, tohum endüstrileri var, Türkiye’de son dönemde şöyle bir şey yapıldı: Ankara Yenimahalle’de Türkiye’nin yem bankası kuruldu. Doğru bir karardı, bu sayede genlerin geliştirilmesi mümkün olacak.

Prof. Dr. AHMET ÇOLAK (Ankara Üni. Ziraat Fak. Dekanı)

'Tohumlarla genetik şifre kodlaması yapılabilir, ithalata son vermeliyiz'

Sayın YÖK Başkanı’nın sözlerine katılıyorum, kesinlikle tohum ithalatına son vermemiz lazım. Bu konuda üniversiteler başrolü oynamalı, kendisiyle hemfikiriz. Üniversitelerin akademik yükselmelerinde sadece yayınlar dikkate alındı, projelerin sonuçları yeterince değerlendirilemedi. Güzel çalışmalar var; birini de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi olarak biz yürütüyoruz. 4200 dönümlük bir çiftliğimiz var ve burada buğday tohumluğu üretip değişik kurumlara satıyoruz. Özellikle sebze meyve tohumlarında ciddi problemler var. Bizim aldığımız domates ve diğer sebze meyve tohumları hibrit tohumlar, bir daha üreme özelliği olan tohumlar değil. Gerek bunlar gerek yakın geçmişte yaşadığımız GDO problemi ciddiye alınmalı, bu şekilde genetik şifre kodlaması yapılabilir bu unutulmamalı. Bunlar komplo teorisi değil. İthalat bizim için kesinlikle çözüm değil, Özcan’ın sözleri çok önemli.

Osman DURMUŞ (Eski Sağlık Bakanı)

'YÖK Başkanı konumuna uygun, ciddi konuşmalı. Ben siyasetçi olduğum halde bu kadar rahat konuşamıyorum. Elinde delil mi var, suçüstü mü yaptı?'

YÖK Başkanlığı’na gelen birinin böyle bir şey söylemesini doğru bulmuyorum, bu konumdaki kişi daha ciddi olmalı, öncelikle bunu söyleyeyim. Biz tohumların Türkiye’de üretilmesini ısrarla istiyoruz. İthal edilen tohumların çoğu hibrit tohumdur, bir kereye mahsus ekilir ve yeniden tohum vermez. Bu yüzden pahalıdır. Bunların hastalık içerenleri de olabilir. Ama bunu kasten yaparlar mı bilemiyorum. Bunun ithalatını yapan bir ülkenin kendi tohumunu kasten hastalıklı olarak dağıtması pek denk gelmez. GDO gerçekten sıkıntılı bir konu. Genetiği değiştirilmiş ürünler, verimi artırmak, bakliyatta dayanıklılığı ve ticari imkânları artırmak gibi nedenlerle yapılır. Ama bilinir veya bilinmez sebeplerle biyolojik şeyler de yapılır düşüncesi vardır. Bu nedenle diyoruz ki GDO’lu ürünlere etiket konulsun, vatandaş isterse alsın. Genetik çalışmalar Türkiye’de yapılsın. GDO’lu tohumların kendi ülkemizde ıslah edilip üretilmesi ve gen değişikliğinin yapılması daha doğrudur. Ama YÖK başkanlığına gelen birinin “İnsanlar bu tohumlardan hastalanabilir, bu tohumlar hastalık yapabilir” gibi bir açıklamada bulunması yapması doğru değildir. İnceleteceksiniz, deliliniz olacak ve suçüstü yapacaksınız. Ben siyasetçi olduğum halde bu kadar rahat konuşamıyorum, kendisinin de emin konuşmaması lazım.

MEHMET TEVFİK DİNÇER (Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği (PAKDER) Başkanı)

'Endişeye gerek yok böyle bir şey olursa zaten önüne geçilir'

Bildiğimiz kadarıyla bugün için genetiğiyle oynanmış üç dört tane ürün var: Mısır, soya, pamuk gibi. Ama genleriyle oynanmış domates üretimi konusunda kesin bilgilere sahip değiliz. Domateslerde şimdilik böyle bir sorun yok. Böyle bir şey uzun vadede yapılsa, genetiğiyle oynansa elbette risk faktörü taşır ama şu an için böyle bir bulgu yok. Olsa da bununla ilgili laboratuvarlar var, istenirse incelenip anlaşılabilir ve önüne geçilebilir. Dolayısıyla ben Özcan’ın bu endişelerine katılmıyorum.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız