SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Türk Sağının Yargıyla İmtihanı

A- A+ PAYLAŞ

Güncel siyasi tartışmalar içinde Türkiye'de sağ siyasi iktidarların yüksek yargıyla sürtüşmesinin tarihsel boyutu göz ardı ediliyor. İşte Türk sağının 1960'lardan beri Anayasa Mahkemesi'yle "meselesi"nden kesitler...

1965 seçimlerinden Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi (AP) sağın en güçlü aktörü ve DP'nin tartışılmaz siyasi varisi olarak çıktı ve tek başına iktidara geldi. Demirel 1965'ten sonra meşhur "bu Anayasa ile devlet yönetilemez" yakınmalarına başladı. Demirel'in sıkıntısının temel nedeni, başarılı bir anayasa hukukçusu olan Mehmet Ali Aybar liderliğindeki Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) meclisten geçen pek çok yasa değişikliğini iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürmesiydi. TİP Mahkeme'ye toplam 42 başvuruda bulunmuş ve bunların 17'si kabul edilmişti.

Anayasa Mahkemesi (AYM) öte yandan egemen siyasi ve sosyo-ekonomik düzeni koruma işlevini de yerine getiriyordu, dolayısıyla her seferinde "ilerici" bir konumlanma içine girdiğini söylemek de mümkün değildi. Mahkeme söz gelimi 1965'te "Anayasa sosyalizme kapalıdır" hükmü veriyor, akabinde de silsile hâlinde "sosyalist partiler kurulamaz" ve "sosyalist düşünce propagandası yapılamaz" gibi sonuçlara varıyordu (ayrıntı için bkz. Taraf'tan Y.Oğur'un hukukçu Osman Can ile söyleşisi).

İlk tırpanlama 12 Mart'ta

Prof. Levent Köker'in belirttiği gibi; Demirel'in "bu Anayasa ile devlet yönetilemez" vecizesi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın günümüzdeki "o zaman memleketi Anayasa Mahkemesi ile Danıştay idare etsin" sözleriyle mantıkî bir benzerliğe işaret etmekteydi. Yargının yürütme üzerindeki denetiminin azaltılması ve Anayasa yargısının daraltılması yolunda ilk adımlar 12 Mart 1971 darbesinden sonra atıldı. 1971'de yapılan değişikliklerle AYM'nin yetkisi sınırlandırıldı, esas denetimi yerine yalnızca şekil denetimi yapabilmesi hükme bağlandı (bkz. O.Can). 1971-73 ara döneminde yürütme kısmen güçlendirildi, yasama ve yürütme üzerindeki yargı denetimi nispeten gevşetildi (bkz. B.Tanör, 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa hukuku).

Buna rağmen sağ siyasetin 1961 Anayasası'na yönelik eleştirileri, hatta yeni bir anayasa arayışı son bulmadı. AP ve ondan kopan Demokratik Parti'nin taleplerinin ortak noktaları; yargının "seçilmişler" üzerindeki denetiminin azaltılması, ifade ve örgütlenme yasaklarının korunması ve bu yöndeki hakların "kötüye kullanılmasının" engellenmesi, yürütmenin güçlendirilmesi, anayasa yargısı ve idari yargının daraltılmasıydı. 12 Eylül darbesinden 5 ay önce, Nisan 1980'de AP yanlısı Tercüman gazetesince düzenlenen 'Anayasa ve Seçim Sistemi Semineri'nde, ayrıca Yeni Forum dergisinde yayınlanan ve muhtemelen Adnan Başer Kafaoğlu ve Coşkun Kırca tarafından kaleme alınan anayasa taslağında bu yöndeki talepler somutlaştırılmıştı (bkz. Tanör).

1982 Anayasası: Sağın tam gönlüne göre

Tercüman gazetesinin seminerine katılan siyasi muhafazakar akademisyenlerin, bilhassa da anayasa hukukçusu Prof. Orhan Aldıkaçtı'nın kalbi temizmiş ki 1982 Anayasası ve yeni seçim kanunu Türk sağının taleplerine uygun nitelikte olacaktı... Ancak Anayasa'da hâlâ, AYM'nin denetim mekanizması başta olmak üzere, bir takım yargısal frenler vardı. Askeri rejimin sona ermesinin ardından Turgut Özal liderliğindeki ANAP iktidarı AYM'den yana sıkıntılar yaşamaya başladı.

Anamuhalefet partisi SHP'nin Grup Başkanvekili Seyfi Oktay ANAP'ın çıkardığı 43 yasayı AYM'ye başvurarak iptal ettirdi (1983-87'de 20 yasayı, 1987-91'de 23 yasayı). "Özal'ın belası" olarak adlandırılan Oktay yüzünden, dönemin bakanlarından Hasan Celal Güzel'in ifadesine göre Özal AYM'yi duyduğunda tüyleri diken diken oluyordu. Dönemin ANAP'lı bakanlarından Vehbi Dinçerler'e göre Mahkeme Türkiye ekonomisini 10 yıl geriye götürmüş, Ekrem Pakdemirli'ye göreyse AYM siyasi kararlar verip hükümetin çalışmalarını sürekli sekteye uğratıyordu.

Çoğunluk yönetimini zorlaştıran kurumlar dengesi ve yargısal frenlerden ötürü Özal 1924 tipi, kısa ve çoğunluk yönetimini dengelemeyen yeni bir anayasa murad ediyordu (bkz. Tanör). Belki de Erdoğan'ın şimdi murad ettiği gibi... Kendinden önceki sağ siyasetlerin toplamı ama aynı zamanda da onları aşan bir parti olan AKP'nin ardındaki tarihsel miras işte kısaca böyle...

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız