SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Türkiye Şehitlerini Anıyor'

0
Güncellendi - 2016-01-17 19:14:33
'Türkiye Şehitlerini Anıyor'
A- A+ PAYLAŞ

Birinci Dünya Savaşı şehitlerinden Piyade Er İbrahim oğlu Kasım'ın torunu Zübeyde Gürbüz, "Çok seviyorum memleketimi, vatanımı. Şimdi bana 'şu anda asker ol' deseler askerlik yapabilirim" dedi.

Genelkurmay Başkanlığı, video paylaşım sitesi Youtube'daki hesabı üzerinden "Türkiye Şehitlerini Anıyor" etkinliği kapsamında Birinci Dünya Savaşı şehitlerinden Piyade Er İbrahim Oğlu Kasım için Harbiye Askeri Müzesi ve Kültür Sitesi Komutanlığı'nda düzenlenen törenin görüntülerini paylaştı. Törende duygularını dile getiren şehit Piyade Er İbrahim oğlu Kasım'ın torunu Zübeyde Gürbüz, "Çok seviyorum memleketimi, vatanımı. Şimdi bana 'şu anda asker ol' deseler askerlik yapabilirim. İçimden geliyor" dedi.

Şehit Piyade Er İbrahim oğlu Kasım'ın torunu Ethem Gürbüz ise, "Ne diyeceğimi bilemiyorum, çok yoğun duygu yüklüyüm. Şehitlerimiz ve Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve sizin huzurunuzda saygıyla eğiliyorum" ifadelerini kullandı.

"DEVLET BANA NE YAPTI DEMEYECEĞİZ"

Şehit Piyade Er İbrahim oğlu Kasım'ın torunu Bülent Gürbüz de, "Bizim tek görevimiz sadece doğrulukla vatan için çalışmak. Vatan bana ne yaptı, devlet bana ne yaptı demeyeceğiz. Biz devletimize ne yapabildik, biz devletimize borcumuzu ödeyebildik mi diyeceğiz. Önce vatan bu anlama geliyor" diye konuştu.

"MEHMEDİM, YAVRUM SENİ BİR KERE BİLE GÖREMEDİM' DEDİ VE KELİME-İ ŞEHADET GETİREREK ŞEHİT OLDU"

Şehit Piyade Er İbrahim oğlu Kasım'ın şehadete uzanan yolculuğunu anlatan Albay Erhan Altunok, Kasım'ın Birinci Dünya Savaşı sırasında Felahiye Cephesi'nde kumandanı Muzaffer Bey ile beraber şehit düştüğünü anlattı. Törenin metin yazarlığını ve sunuculuğunu yapan Albay Erhan Altunok, şehidin öyküsünü şöyle anlattı:

"Bölük Komutanı Yüzbaşı Muzaffer Bey, cepheden cepheye koşarken Felahiye'de boğazından bir mermi yiyor. Onu çok seven askerleri düştüğünü görünce komutanlarını kucaklarına almaya çalışıyorlar. Fakat Muzaffer Bey konuşamıyor, ağır yaralı. Bir el işareti ile kağıt kalem yapmaya çalışıyor ve cebinden bir zarf çıkartıyorlar. O zarfın üzerine titreyen parmaklarıyla bir şeyler yazıyor. Okuyorlar, kıble ne tarafta diye soruyor. Hemen Mehmetçikler komutanlarını kıbleye doğru çeviriyorlar. Kelime-i şehadet getiriyor ve bir işaret daha yapıyor, bir kez daha uzatıyorlar kalemi ve bir şey daha yazıyor. Okuyorlar şöyle yazmış, 'Bölük intikamımı alsın.' İbrahim oğlu Kasım da işte bu cephenin askeri, Muzaffer Kumandan'ın eri. Nevşehir ilimizin Gülşehir ilçesinin Eski Yaylacık köyünde dünyaya geldi. Annesi Elmas Hanım, babası İbrahim Bey'di. Yokluk ve yoksulluk içerisinde çobanlık yaparak nafakasını çıkarmaya çalışan bir garibandı. Yağlı güreşlere meraklıydı, pehlivandı. Sırtını yere getiren de olmazdı. Askerlik çağı da gelmişti. Davulla zurnayla yolcu ettiler. Askerde Mehmet adında bir oğlunun dünyaya geldiğini öğrendi. Sevinç içinde sakladığı birkaç lokumu arkadaşlarına o heyecanla hediye etti. Felahiye'de intikam yemini eden o Mehmetçikler arasındaydı ve bir aslan gibi fırladı. Dar etti düşmana er meydanını, ta ki kör bir kurşun onun da göğsüne saplanana, dizlerinin bağını çözene kadar. 'Mehmedim, yavrum seni bir kere bile göremedim' dedi ve kelime-i şehadet getirerek aziz ruhunu Allah'ına huşu içerisinde teslim etti. Bu haberi aldığında eşi Urkuş Hanım, Mehmet'i emziriyordu. Öyle üzüldü ki bir ay dolmadan sadece bir ayı geçmeden şehit kocasının yanına cennete gidiverdi. Rahmete kavuştu. Hem annesiz hem babasız kalan Mehmet, her yokluğa rağmen 'önce vatan' diyen evlatların babası oldu. O evlatlar, o torunlar şuanda burada dedelerinin hatırasını dinliyor bizimle birlikte."

ŞEHİT POLİSİN BABASI: "YAVRUM, EVLADIMIN MAKAMI ŞEHİTLİK OLDU. BİR GİDER BİN DOĞARIZ"

Bu ay terör örgütüne yönelik operasyonlar sırasında Diyarbakır'da şehit düşen Özel Harekat polisi Orhan Dilekçi ve Van'da şehit olan polis Önder Ertaş'ın da anıldığı törende duygulu anlar yaşandı. Törende Albay Erhan Altunok, şehit Özel Harekat polisi Orhan Dilekçi'nin babası Mehmet Dilekçi'nin cenaze töreni sırasında bir askerle diyaloğunu da paylaştı. Cenaze töreninde "Polis arkadaşlarıyla beraber kol kola, yan yana, diz dize, yürek yüreğe askerlerimiz, komutanlarımız da vardı" diyen Altunok, "O askerlerden birisi şehit babası Mehmet Dilekçi'ye sordu. 'Baba bizden bir emrin var mı? Bir dileğin var mı?' diye. Şehit babası ise, 'Yavrum evladımın makamı şehitlik oldu. Bir gider bin doğarız. Vatan sağ olsun. Yalnız şehit oğlumun görev yaptığı yere gidin sorun oradaki esnaflara, bir danışın oğlumun borcu falan var mıymış? Varsa biz ödeyelim, oğlumu kul hakkı ile yolcu etmeyelim' dedi. Sen nasıl bir mübarek babasın. Biz de senin oğlunuz. O mübarek ellerinden öperiz" ifadelerini kullandı.

ŞEHİT POLİSİN MESLEKTAŞLARINDAN DUYGUSAL SÖZLER

Şehit Polis Önder Ertaş'ın arkadaşlarının sözlerini de anlatan Altunok, şöyle devam etti:

"Arkadaşları arkasından gözyaşları döktüler ve seslendiler şehit arkadaşlarına, 'Vay benim yiğit gardaşım, vay benim gınalı guzum vay ki vay. Sen şehit oldun he mi? Vay benim can yoldaşım vay ki vay. Ekmeğimi bölüştüğüm, suyumu üleştiğim, gece gündüz dertleştiğim gardaştan öte arkadaşım. Yoktu seninle kan bağımız, ama vardı can bağımız. Vay benim yüreği güzelim, özü sözü bir yiğidim. Ey panzercilerin kralı yaktın ömrümü bitirdin. Sen şehit oldun emi? Ben şimdi anana ne derim? Be hey koca Kozanlı, be hey Adanalı, be hey Toroslar'ın yiğidi, oğlun oldu diye sevinmiştin. Sünnetini yapamayacak mısın? Damatlığını göremeyecek misin? Kızım oldu diye bayram etmiştin. Düğününde oynayamayacak mısın? Kim bağlayacak şimdi onun beline o kırmızı kurdeleyi? Sen şehit oldun he mi yiğidim. Ben şimdi bunu onlara nasıl derim? Be hey Toroslar'ın yiğidi kabul etsin şehadetini Allah, bize de nail eylesin. Sen şehit oldun he mi kahramanım. Ben şimdi bunu yengeme nasıl derim."

Törenin sonunda şehitler için dua okundu.

iha

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız