SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Türkülerin Başkenti'

A- A+ PAYLAŞ

Cumhuriyet Gazetesi'nin 18 Ekim Perşembe günkü Kitap Eki'nde, Kadir İncesu imzasıyla "Türkülerin Başkenti" başlıklı bir yazı yayınlandı.

İşte o yazı:

..

"Arguvan Türkü Festivali ve Kitaplar
Türkülerin Başkenti

* Arguvan Türkü Festivali sadece türkülerin söylendiği bir festival değil. Kültür ve sanatın her alanına açık bir festival. Resim ve fotoğraf sergilerinin yanı sıra kitap sergilerinin de olduğu bir festival. Size önce bu festivali sonra da burada gördüğümüz ilginç kitapları aktaracağız.

Kadir İNCESU
"Ah bu türküler köy türküleri Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi" Bedri Rahmi Eyüboğlu Arguvan'ı Türkiye'ye ve dünyaya tanıtacak herhangi bir tarihi eseri yok, doğal güzellikleri de... Arguvan, önceden görmeyenlerin, bilmeyenlerin tatil programlarında yer almaz. Adını ilk kez duyanlar dudak büker, nerede olduğunu bile bilmedikleri bu yer için...Yaklaşık 5 yıldır Arguvan'ın adını basında sık sık duymaya başladığımda şaşırmadım dersem yalan olur. Arguvan'da en az 5 bin kişinin istihdam edileceği bir fabrikanın açılışı haberi değildi bu... Gurbette çalışan Arguvanlıların el ele vererek bir holding kurduklarına dair bir haberde değildi. Şotik'te yapılması düşünülen -yapımı hâlâ devam ediyor- barajın bitirilip halkın hizmetine sunulduğunu anlatan bir haber hiç değildi.Hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir şeyiyle gündeme geliyordu Arguvan¸ türküleriyle...

Malatya'ya giderken...
Babam Şotikli...Annem ise Arguvan'ın merkezinden...Bakmayın İstanbul doğumlu olduğuma, 1985 yılına kadar her yaz tatilinde Arguvan'daydık...Çoğu zaman, köyden arkadaşlarımızla gece yarılarına kadar bağda, bahçede oyunlar oynadık, kimi zaman kuzu güttük. Kimi zaman şahra taşıdık, kimi zamanda patoza sap attık, saman çektik...Okul bitip çalışma yaşamına atılınca, ister istemez unuttuk Arguvan'ın tozlu yollarını... Son 22 yılda üç kez gidebildim. Yaklaşık 20 saatlik yol hep gözümü korkuttu. Yolu bahane ettiğimde, gülerdi annem. İşe gidip gelirken yollarda geçen zamanımı hatırlatırdı... Doğru söze ne denir, her gün en az 3 saatim yollarda geçiyor. Geçen yılki Arguvan yolculuğum, maalesef türkü festivaline rastlamadı. Bu yıl işlerimin azaldığı bir döneme rastlayınca, iki yıl içinde ikinci kez göründü, Arguvan yolları... Pişman mıyım?Tabii ki hayır.

Arguvan'ı büyük yapan insanlarıymış...
Malatya otogarında ilk sürprizle karşılaştım. Servisler kaldırılmış. İlgililere sorduğumda bir kısmı valilik, bir kısmı da belediye kaldırdı dediler. Sonradan öğrendim ki otobüs firmaları zarar(!) ettikleri için, kendileri kaldırmış. Bu bahaneye kendilerinin bile inandığını sanmıyorum.Malatya Arguvan arası yollar çok iyi. Yol boyunca size kayısı ağaçlarıyla dolu bahçeler eşlik ediyor. Arabayı durdurup dalından kayısı koparıp yemek için inanılmaz istek duyuyorsunuz. Yolun yarısına geldiğinizde ise kayısı bahçelerinin yerini, uçsuz bucaksız tarlalar alıyor. Aracınız yolda bozulsa, gölgesine sığınabileceğiniz bir ağaç bulmanız imkânsız. "Arguvan'a Hoş Geldiniz" tabelasını gördüğünüzde etrafınıza daha bir dikkatle bakmaya başlıyorsunuz. Şaşırıyorsunuz. Festivalde sahneye çıkan bir sanatçı şaşkınlığını şu sözlerle dile getirmişti: "Arguvan hayalimde hep büyük bir yer olarak yer almıştı. Ama bugün ilçeyi gezdiğimde şaşırmadım dersem yalan olur. Küçük, şirin bir yer. Demek ki Arguvan'ın büyüklüğü insanlarının yüreklerinin güzelliğinden, büyüklüğünden oluşuyormuş. Demek ki Arguvan'ı büyük yapan insanlarıymış." Bu, Arguvan'ı ilk kez gören hemen hemen herkesin ortak düşüncesi...

Arguvan dedikleri...
1560'lı yıllarda adı "Arguvan" olarak söylenirken, daha sonraları "Tahir" adıyla bucak olmuş ve Arapgir'e, sonra da ilçe olarak Diyarbakır iline bağlı kalmıştır. 1873 yılında tekrar "Tahir" adıyla Keban'a bağlı bucak haline getirilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Malatya'ya bağlanan Arguvan, Tahir bucağı merkez olmak üzere 1 Nisan 1954 tarihinde Malatya iline bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. Yoncalı adlı bir bucağı, 46 köyü ve 73 mezrası bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak tarımla uğraşıyorlar. Suyun azlığı nedeniyle istedikleri verimi alamadıkları için gurbet yollarına düşmüşler. Ağırlıklı olarak İstanbul, Ankara, İzmir ve Almanya'da sıklıkla rastlayabilirsiniz Arguvanlılara...Tarımın yanında hayvancılıkla da uğraşıyorlar. Anacak sütlerini uygun şartlarda değerlendirebilmeleri için acilen bir mandıraya da ihtiyaçları var.

Arguvan Türküleri
İlki 2003 yılında düzenlenen Arguvan Türkü Festivali bu yıl beşinci kez düzenlendi. Bu yılki festivalde de iki gün boyunca türküler söylendi, halaylar çekildi. Saatler gece yarısını geçmesine rağmen bir kişi bile ayrılmadı konser alanından. Ünlü, ünsüz sahneye çıkan bütün sanatçıları sonuna kadar izleyip, alkışlarıyla teşekkür ettiler.Arguvanlının yaşamının özetidir Arguvan türküleri. Arguvanlı türkülerle anlatmış yaşamını... Sevdasını, sevincini, üzüntüsünü, sıkıntısını, çaresizliğini, gurbeti söze dökmüş... Çığlık çığlık yükselmiş sesleri, önce tüm ülkeyi, sonra da dünyayı sarmış. Duymayanlar için bazı türkülerin -en azından- adlarını hatırlatmakta fayda var: Arguvan'ın Yolu Tozdur Dumandır, Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden, Bir Gün Şu Dünyadan Göçüp Gidersem, Etek Sarı Sen Etekten sarısın, Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum, Yüce Dağdan Bir Yol İner... Çoğu zaman başkaları sahiplenmiş türkülerini, milyarlar kazanmışlar. Şimdilerde ise kültürlerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Arguvan ağzı türküleri ve Arguvan' ı Türkiye'ye ve dünyaya tanıtmak düşüncesi sonucunda oluşmuş Türkü Festivali... Festivalle hem yöre insanının dayanışması sağlanacak, hem yöre kültürü gelecek kuşaklara aktarılacak hem de ilçelerinin gelişimine katkıda bulunacaklar. Dünyanın tek türkü festivali olan Arguvan Türkü Festivali Arguvan Belediyesi'nin önderliğinde tam 5 yıldır yapılıyor. Ama görünen o ki bazı konularda istenen sonuçları ver(e)miyor Arguvan Türkü Festivali... Bu yılki festivali yaklaşık 30 bin kişi izledi iki gün boyunca... Cadde ve sokakları iğne atsanız yere düşmez durumdaydı. Gerek Arguvanlı esnaf, gerekse şehir dışından gelen satıcılar durumlarından memnundu. Ama Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızılay ise durumdan yakınıyordu: "Her şey çok iyi. Festivalimize olan ilgi üst düzeyde... Ama festival sonrası kaderimizle baş başa kalıyoruz yine... Her festival döneminde ilçemizin bir sorunu çözülseydi, belki de sorunumuz kalmayacaktı bugün... Bir tane itfaiye aracımız ve çöp kamyonumuz var... Yetersiz kalıyorlar... Türkü festivali iyi ama Arguvan'ın türkü festivaline yakışır bir hale getirilmesi gerekir. Bunun içinde festivalin organizasyonunda görevli dernek ve vakıfların bu işe el atması gerekir, festivali izlemeye gelenlerin değil... Belediyemizin kıt kaynaklarıyla Arguvan'ı modern bir şehir haline getirmeye çalışıyoruz. Arguvan'ı türkülerindeki Arguvan haline getirmek hepimizin görevi..." Arguvanlılara hak ettikleri hizmeti verememenin sıkıntısını yaşadığı her halinden belli olan Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızılay, Arguvanlılardan sorunlarına çözüm konusunda destek bekliyor.

Kurumuş dere yatağı mı, yol mu?
Malatya'dan Arguvan'a rahatça ulaşmak mümkün... Arguvan'dan da Şotik'e (Aşağı Konak). Ya sonrası... Sonrasını tarif etmek o kadar zor ki... Araç sayısı sınırlı olduğu için ulaşmak istediğiniz yere bir anda varamıyorsunuz. Önce yol üzerindeki köylere uğruyor aracınız... Sıranız geldiğinde 40 dakikalık yolu 2- 2.5 saatte aldığınızı görüyorsunuz. Yazın çöl sıcağında arabanın camlarını açamıyorsunuz zaten. Açtığınız anda içersi toz duman oluyor bir anda...Klima mı?Dalga mı geçiyorsunuz?Ayakta iki büklüm yolculuk etme şansı buldunuz da, klima arıyorsunuz birde...Sabahın erken bir saatinde Arguvan'a gelmek için, Kurugöl'den yola çıktım. Yolcu olan bir köye gitmesi gereken minibüs, yokuşu çıkamıyordu. Şoförün yanında oturduğum için, arka taraftaki iki bayan yolcuya seslendi şoför: "Hanımlar rica etsem, biriniz en arkadaki koltuğun soluna, birinizde sağına oturur musunuz? Yoksa yokuşu çıkamayacağız." Böylece zar zor yokuşu çıktı minibüs. Kısaca yollar kurumuş dere yatağı gibiydi. İrili ufaklı taş doluydu yollar... Yazın böyleyse, kışın nasıl olur o yollar?Bu arada derelerin tamamen kuruduğunu da hatırlatayım. Tabi tabi baraj inşaatı devam ediyor, merak etmeyin...

Medyanın halk kültürüne etkileri...
Arguvanlı Şair Arife Kalender'in yönettiği Medyanın Halk Kültürüne Etkileri konulu panel dut ağaçlarının serinlettiği bir bahçede yapıldı. Kalender, medyanın bugün geldiği durumu 'uyutma' durumu diye adlandırarak "Amaçları tek tip insan yaratmak ve bize insanlığımızı unutturmak" dedi.Mustafa Köz ise kapitalizmin kendi kültürünü dayatarak öz kültürümüzü unutturduğunu belirtti. Hami Çağdaş ise kendi yaşamından verdiği örneklerle konuyu ele aldı.Turhan Günay ise, paneli izleyen köylü kadınların başlarına fabrika işi yazmalar yerine elişi yazmalar taktıkları için, bir nevi kültürlerine sahip çıktıklarını belirterek, ayakta alkışlattı. Yıllardır yaptığı koleksiyonu için yazma toplamayı da ihmal etmedi Turhan Günay... Panel sonrası davul ve zurnalarıyla kültürümüze katkı sunan Hacı Engüzel ve Bektaş Kamber'e birer plaket verildi.Kültür demişken, Arguvan'ın bir kültür merkezi yok henüz. Projenin bakanlıkta beklediği fakat uzun süredir ses çıkmadığı söyleniyor.

Okul için fotoğraf sergisi
Grafiker, yazar ve fotoğraf sanatçısı İsa Çelik de Atma yöresine yapılması düşünülen bir ilköğretim okuluna katkı sağlamak amacıyla karma bir sergi açtı. Sergide ağırlıklı olarak Atma ve Arguvan yöresinden çektiği doğa ve insan fotoğraflarını sergiledi. İsa Çelik, Atma yöresinde yapılması düşünülen ilköğretim okulu ve fotoğraf sergisiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Bir yere yalnızca 'o yer' diye bakmıyorum. O yeri var eden insandır. İnsana yapılan yatırım da en önemli yatırımdır. Yatırımı çocuğa yaparsak geleceğimiz aydınlanır. Çağdaş insanlar olarak, yarının aydınlık olmasını istiyorsak çocuğa yatırım yapmak zorundayız. Bir çocuğun kurtulması Türkiye'nin de karanlıktan kurtulması anlamına gelir. Mersinliyim, İstanbul'da yaşıyorum ama bu durumdan sorumluluk duyduğum için okul projesine destek veriyorum." Sergi için görüşlerini aldığım İsa Çelik'in anlattığı bir olay, yöre insanının eğitime verdiği önemin göstergesiydi. İsa Çelik'in resmini çektiği bir çoban, kısıtlı bütçesiyle 100 YTL vererek resmini satın almış. Bu durum İsa Çelik'i o kadar mutlu etmiş ki, olayı anlatırken bile heyecanlanıyordu.

Gecikmiş bir çalışma
Arguvan'ı ve Arguvan türkülerini daha yakından tanımak istiyorsanız Hüseyin Şahin ve Süleyman Özerol tarından hazırlanan "Arguvan Türküleri- Halkbilimsel Bir Araştırma Denemesi" adlı kitabı mutlaka okuyun. Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı Yayınları tarından yayımlanan kitapta Arguvan'ın tarihini, Arguvan türkülerinin dil ve ağız özelliklerini, türkülerin öykülerini, Arguvanlı âşıkları ve daha pek çok konuda ayrıntılı bilgiler bulacaksınız. Oradan bakıldığında Arguvan görülmüyor olabilir. Ama türküleri yankılanıyor, dünyanın dört bir yanında...Son sözü Arguvanlı genç şair Eda Kızıl'a verelim...

ARGUVANLIYIM
Ben bir Arguvanlıyım;Hep umutla bakar gözlerim.Kardeşlikle, barışla uzanır ellerim,Sonsuz sevgiyle doludur sözcüklerim,Ben yüreğimi türküyle beslerim. Ben bir Arguvanlıyım;Cemlerle, semahlarla açılır kollarım,Atamın izinde ilerler hep adımlarım,Nefret kapanır, barışa açılır kapılarım,Yalnız sevgiyi, huzuru çağırır dualarım. Ben bir Arguvanlıyım;Yani sevdiğine hasret kalan,Canını sazına takıp ona türküler yakan,Sesini ona türkülerle duyuran. Sevdiğine de türküye de doymayan. Ben bir Arguvanlıyım; Sevinci de acıyı da paylaşarak yaşayan. Çıkarı için dost olmayan. Aklını kurnazlığa değil, doğruluğa çalıştıran...Sen de bir Arguvanlısın;Eğer yüreğinde sevgi taşıyorsan,Kötülükten uzak, iyiliğe yakınsan,Sazına, sözüne, yârine bağlıysan,Türküye de yârin kadar âşıksan..."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız