SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Umarız Müdahale Yoktur"

0
Güncellendi - 2015-12-28 01:53:15
A- A+ PAYLAŞ

Saadet Partisi (SP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı Birol Aydın,  iki F-4 Fantom uçağının Erhaç 7'nci Ana Jet Üssü'nden havalandıktan yaklaşık 1 saat sonra, havada çarpışarak düşmesi sonucu şehit olan 4 pilot için başsağlığı diledi. Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup yüksek katma değer üreten nitelikli insanların kaybının halkı daha da derinden sarstığını kaydeden SP Genel Başkan Yardımcısı Aydın, “Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailelerine, silahlı kuvvetlerimize ve milletimize sabır diliyorum’ dedi.  

Türkiye’de son yıllarda bu türden uçak kazalarının sıklıkla meydana geldiğini hatırlatan Aydın,  “Kazanın sebep ve sonuçlarıyla ilgili bir açıklama olur mu, olmaz mı bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var: Bu tür kazalar ülkemizde sıklıkla meydana gelen vakalar halini aldı. Umarız dışarıdan bir müdahale ile böyle bir şey olmamıştır. Çünkü savaş uçaklarımız, hatta bütün uçaklarımız ABD ve İsrail tarafından uzaktan kumanda ile istenilen operasyona maruz bırakılabilir” ifadelerini kullandı. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin 54’üncü hükümetinin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı anma programına katılmak üzere Malatya’ya gelen SP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı Birol Aydın, kahvaltıda basın mensuplarıyla bir araya geldi.  

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan SP Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, hükümetin ekonomi ve dış politikasını da eleştirdi. 

Türkiye’nin, özellikle ekonomi ve dış politikada adeta bir batağa sürüklendiğini buna karşın sürdürülen müthiş algı operasyonu ile bütün bunların perdelendiğini söyleyen SP Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, “Bu ülke son 10-15 içinde hiçbir şekilde esaslı bir gündem üzerine mobilize edilmemiştir. Millete empoze edilen bu kısır gündem içerisinde ülke bir arpa boyu ilerleyememiştir.  Modern hokkabazlıklarla ülkemizdeki kaygı verici hususların üzeri örtülmektedir ” dedi. 

“Sanki Malazgirt Zaferi’nden çıkmışlar da…”

Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da yürüttüğü yanlış politikalar sonucu toprağını terk etmek zorunda kaldığını kaydeden Birol Aydın, Süleyman Şah Operasyonu’nun bütün bu yanlış politikaların bir sonucu olduğunu söyledi.  Bu operasyonla Türkiye’nin kendi kara toprağını terk etmek zorunda kalmasına karşın hükümetin bu olayı kamuoyuna  bir kahramanlık destanı gibi lanse edişini “Tam Hollywood filmlerine konu olabilecek nitelikte bir algı operasyonu” olarak niteleyen Aydın, “Sanki Malazgirt Zaferi’nden çıkmışlar gibi, sanki Viyana’yı kuşatmışlar gibi bir kahramanlık destanı olarak anlatıyorlar. Oysa ortada bir geri çekilme var. Orada tutunmayı beceremediniz. 23 Nisan müsamereleri gibi bir tiyatro sergileniyor. Tam Hollywood filmlerine konu olabilecek nitelikte bir algı operasyonu yürütüp, bir kahramanlık tiyatrosu oynuyorlar” diye konuştu.

“Cumhurbaşkanı neyin açılışını yaptı”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Elazığ ve Malatya’da toplu açılışlar yaptığını hatırlatan Birol Aydın, açılışı yapılan tesislerin kamuoyuna açıklanmasını istedi. Aydın, “Geçen günlerde Sayın Cumhurbaşkanı Elazığ ve Malatya’ya gelerek toplu açılış yaptı. Neyin açılışını yaptı. Söyleyin bakalım ne yatırımı yaptınız? Adliye binası, kavşak, üst geçit, otel, karakol, taksi durağı, muhtar evi mi? Sizin açılışını yaptığınız şeyler bunlar mı? Sizin ufkunuz, vizyonunuz bu mu? Değilse neyin açılışını yaptınız?” diye sordu.

SP Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın’ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:

Şehit pilotlara taziye 

“Her şeyden önce dün akşam saatlerinde Malatya’da iki savaş uçağımız çarpıştı. Ve 4 şehidimiz var. Cenab-ı Hak’tan şehitlerimize rahmet diliyor, şehitlerimizin ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk milletine sabır diliyoruz.  Kazanın sebep ve sonuçlarıyla ilgili bir açıklama olur mu,  olmaz mı bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var;  bu tür kazalar ülkemizde sıklıkla meydana gelen vakalar halini aldı. Umarız dışarıdan bir müdahale ile böyle bir şey olmamıştır. Her can kaybı üzücüdür ama bir binbaşının bir yüzbaşının, bir teğmenin bu ülkenin ne kadar yüksek katma değer üreten nitelikli insanlar olduğunu, silahlı kuvvetlerimizin bu kadar emeğinin olduğu insanların kaybı milletimizi ayrıca derinden sarsmaktadır.”

“ABD ve İsrail her operasyonu yapabilir”

“Geniş halk kitleleri bilmezler belki ama bugün bu ülkede bütün savaş uçaklarımız, bütün uçaklarımız uzaktan kumanda ile İsrail ve ABD tarafından istenilen operasyona maruz bırakılabilir. Bu çok net bir bilgidir. Tartışmaya açık bir bilgi değildir. Bu da şunu gösteriyor. Bir ülkenin güçlü olabilmesi için, ayaklarının üzerinde durabilmesi için, kendi dış politikasını kendisinin belirleyebilmesi için, kendi savunma sanayini muhakkak tesis etmelidir.  Kendi silahını, kendi tankını kendisi üretebilecek bir konuma gelmeli ve bağımlılıktan kurtulmak zorundadır. Yoksa altımızda arabalarımız, semalarımızda uçaklarımız, ellerimizde silahlarımız sadece yabancılara ait unsurlar olarak kalır.”

“Sevgiye, merhamete ve adalete her zamankinden daha çok ihtiyacımız var”

“Biliyorsunuz, ülkemiz çok önemli bir seçim arifesinde ve bundan önceki seçimlere nispetle daha büyük önem arz ediyor. 

Bu ülkenin eğitim, ekonomi, dış politika, sağlık gibi temel sorunları var ancak bu ülkenin en önemli sorunu, sevgi, merhamet ve adalet duygularına yönelik irtifa kaybıdır.  Son 12 yılda uygulanan politikalar neticesinde bu hale geldik. Toplum kamplaştırılmış, insanlar ötekileştirilmiş, tahammül etme ve yarını birlikte inşa etme bilinci aşındırılmıştır. 

Suriye’nin, Libya’nın, Irak’ın, Mısır’ın halini gördükten sonra bugün ülkede bu üç kavrama her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu görebiliyoruz. Bütün farklılıklarımızla bu ülkede 77 milyon insan bir ve beraber yaşamaya, birbirimizi anlamaya, aynı düşünmesek bile birbirimize saygı göstermeye çok ihtiyacımız var.”

“Ülkemiz ve milletimiz adına çok ciddi kaygılarımız var”

“Ülke adına, coğrafyamız adına, milletimiz adına çok ciddi kaygılarımız var. Türkiye’de maalesef modern bir hokkabazlık oynanmaktadır. Profesyonel bir algı yönetimi sergilenmektedir. Bir çok şey olduğundan   çok daha farklı yada tam tersi gibi gösterilmektedir. Bu ülke son 10-15 içinde hiçbir şekilde esaslı bir gündem üzerine mobilize edilmemiştir. Basit, kısır polemiklerle gününü geçirmiştir. Kalkınma, refah, erdem, ahlak, teknoloji gibi bir ülke için esas teşkil edecek unsurlar üzerine bir gündem inşa edilememiştir. Millete empoze edilen bu kısır gündem içerisinde ülke bir arpa boyu ilerleyememiştir.  Bu nedenle 7 Haziran’daki seçimler daha büyük önem taşımaktadır.  Ülkemizde siyaset ve siyasetçilere olan güven sarsılmıştır. Bu o kadar kötü bir durumdur ki, insanlar siyasetten bir umut ve beklenti içerisine giremiyorlar. Çoğunluk üzerine bir algı operasyonu yapıyorlar. Dün Cumhurbaşkanı hançeresi yırtılırcasına haykırıyor: Bizim 312 milletvekilimiz var. 270 milletvekili ile meclisi kilitlemek istiyorlar. 312’inin dediği olmaz mı? diye soruyor. Bu fevkalade yanlış bir tutumdur.  Çoğunluk hiçbir zaman hak sebebi olamaz. Kuvvet, menfaat, imtiyaz hiçbir zaman hak sebebi olamaz.  ‘Benim sayım fazla istediğimi yaparım’ mantığı hiçbir zaman kabul edilemez.  Bu ülkede 76 milyon bütün farklılıklarıyla yaşamalıdır. Herkes, benim parlamentom, benim başbakanım, benim cumhurbaşkanım diyebileceği bir uygulamayı beklemektedir.  Her vatandaşın bu hakkı vardır ama biz 76 milyona bu hakkını maalesef veremiyoruz.”

“Türkiye’yi uçuruma sürükleyen gelişmelerin üzeri örtülüyor”

“Siyaset yönetme sanatıdır. Siz oy uğruna siyaset yaparsanız, iktidarda biraz daha kalmak adına siyaset yaparsanız hem kendinize hem de ülkenize ve milletinize zarar verirsiniz. Ve aslında coğrafyanıza da zarar verirsiniz. Çünkü Türkiye önemli bir ülke. Türkiye,  kendi coğrafyasının en önemli ülkesi.  Türkiye bugün bu haliyle bile İslam coğrafyasının en sakin limanıdır. En umut veren ülkesidir ancak bu haliyle bile kalmasın diye Türkiye adım adım bir uçuruma sürüklenmektedir. Kaygı veren bu hususlar, modern algı operasyonu ile modern hokkabazlıkla örtülmektedir.”

“Türkiye yoksuldur, borçludur, işsizdir”

“Sokaktaki vatandaşımıza Türkiye’nin vahim gidişatı gösterilmiyor. Türkiye yoksul bırakılmıştır, Türkiye aç bırakılmıştır, Türkiye işsiz bırakılmış ve borca esir bırakılmıştır. Türkiye dininden uzaklaştırılmış ve yumuşak lokma haline getirilmiştir. Türkiye açtır. Devletin rakamları açısında söylüyoruz. Bugün Saadet Partisi olarak vatandaştan bir kıyaslama yapmasını istiyoruz. Cebine, borçlarına baksınlar görürler. Türkiye yoksuldur aslında. Ülkenin 54 liralık üretimini nüfusun yüzde 1’i almaktadır. Böyle bir çarpıklık dünyanın neresinde var?  Devlet,  100 liralık vergi topluyor. Bunun 50 lirasını ülkenin en zengin yüzde 20’lik kesimine veriyor.   Bu toplumun en yoksul yüzde 20’lik kesimine sadece 4 lira veriyor. Ama bu yoksulluk ve fakirliğimiz, topyekün olarak toplumun bütün kesimleri borçlandırıldığı için örtülmektedir. Ev, araba ne alırsa borçla alıyor. Üretmediği, tasarruf etmediği bir parayla harcama yapıyor. Yani vatandaşa sanal bir rahatlama gösteriliyor. Türkiye yoksuldur çünkü devletin kendi rakamlarıyla açlık sınırını 1.400 TL olarak açıklıyor ama 5 milyon asgari ücretliye 900 TL maaş veriyor.  Devlet, 3.500 TL yoksulluk sınırı belirlemiş ama bütün ücretlilerin ortalama maaşları 3 bin TL’nin altındadır. Türkiye işsizdir çünkü devletin resmi rakamlarına göre işsizlik 10.7 seviyesindedir.  Yani devlet ‘Benim 3 milyon vatandaşım işsizdir’ diyor. Buna karşın kayıt dışı rakamlarla birlikte 7-8 milyon işsizimiz vardır. Her dört üniversite mezunumuzdan birisi işsizdir. Herkesi üniversiteli yapma derdine düşmüşler. Çünkü liseyi bitiren gençlere iş bulamadıkları için bu gençleri 4 yıl üniversite ile oyalıyor. Bu ülkede herkesi üniversite mezunu yapmak iyilik midir yani? İşte profesyonel algı operasyonu dediğimiz şey budur. 18 yaşını doldurduğu gence iş temin edemiyor.  Çünkü iş sağlayabilmek için normalde kişi başına 250 bin TL yatırım yapması gerekiyor. Ama bunu yapmıyor, bunun yerine 300-400 TL burs veriyor. Kısaca, sorunu, evin pisliğini halı altında biriktiriyor.”

“Televizyonlara çıkıp artistlik yapmasınlar”

“Türkiye, borca esir edilmiştir. Onun için kimse artistlik yapmayacak. AK Partili yöneticiler televizyonlara çıkıp artistlik yapmayacaklar, milleti yanıltmayacaklar. Kudret ve kuvvet sahibi bir Cenab-ı Allah vardır. Her şeyi gözeten bir Allah vardır. Bugün aldatırsın, yarın o aldatmanın altında sende ezilirsin. Türkiye, borçlu bir ülkedir dedik. Son 12 yılda, bütün Cumhuriyet tarihinde yapılan borçlanmadan kat kat daha fazla miktarda borçlanmıştır. 600 milyar dolardan daha fazla borca mahkum edilmiştir. Her yıl 54 katrilyon sadece kamu borcu ödüyoruz biz. 50 katrilyon da özel müteşebbis ödemektedir. 24 katrilyon da vatandaş ödemektedir. Türkiye’nin yaklaşık 124 katrilyonluk yıllık faiz ödemesi vardır. Bu hükümetin ülkeyi getirdiği nokta budur.  

2002’de bu ülkedeki vatandaşın bankalara olan kredi kartı ve tüketici kredisi borç miktarı 6.7 katrilyondu. Şimdi 350 katrilyona çıkmış. Bu, Türkiye’nin geri dönülmez bir noktaya doğru sürüklendiğinin işaretidir. Borçla ayakta durur hale getiriliyor. Bizim memur kardeşimiz, bütün melanetleri görüyor, yolsuzluğu, rüşveti, kokuşmuşluğu görüyor ama istikrar aleyhine bozulmasın diye denize düşen yılana sarılır misali yılana sarılıyor.”

“Güçlü bir ekonomiye sahip olmazsan sana verilen ev ödevini yapmak zorunda kalırsın”

“Türkiye rahmetli Özal döneminde devlet olarak borçlandırılmıştı, AK Parti hükümetleri döneminde hem devlet hem de fertler borçlandırıldı. 2002’de bu ülkede eğer devlet 100 TL kredi dağıtıyorsa bunun 80 lirasını KOBİ’lere ve esnafa veriyordu. 20 lirasını vatandaşa kullandırıyordu. Şimdi devran değişti. Üretime değil tüketime destek veriliyor. Siz, sanayi, tarım ve hayvancılığa, teknolojiye yatırımı yapmazsanız güçlü bir ülke olamazsınız. Güçlü bir ekonomiye sahip olmayan hiçbir ülke, dış politikada kendi sözünü, kendi adımını atamaz. Sadece vicdanındakini söyler, önündeki ev ödevini yapmaya mecbur kalır.”

“Cumhurbaşkanı neyin açılışını yaptı?”

“Sahi geçen günlerde Sayın Cumhurbaşkanı Elazığ ve Malatya’ya gelerek toplu açılış yaptı. Neyin açılışını yaptı? ‘Biz Malatya’ya, Elazığ’a, Sivas’a şu kadar yatırım yaptık’ diyorlar. Söyleyin bakalım ne yatırımı yaptınız? Adliye binası, yol, kavşak, üst geçit, otel, hastane, karakol, taksi durağı, muhtar evi . Ne bunlar ne? Sizin ufkunuz, vizyonunuz bu mu? Bu ülkeyi seviyor musunuz?  Niye fabrika yapmazsın arkadaş? Neden tarım ve hayvancılık alanında yatırım yapmazsın? Neden 500 veya bin kişinin çalışacağı istihdama ve üretime dönük yatırımların yok? Millete durmadan tükettiriyorsunuz.  Yağ bağlatıyorsunuz. Göbek şişiyor ama kaslar güçlenmiyor. Obezite yapıyorsun. Son 12 yıldır bu ülkede tarım ve hayvancılık yatırım yok, sanayi ve teknoloji yatırımı yok. Onun için işsizlik aldı başını gidiyor. Fabrikayı devlet mi yapacak diyorlar? Tabi ki devlet yapacak. Üretim ve yatırım meşakkatli bir iştir. Zordur. Özel müteşebbisin cesaret edemediği yatırımları devlet yapacak.”

“Tam Hollywood filmlerine konu olabilecek nitelikte bir algı operasyonu” 

“Süleyman Şah Operasyonu, bir sebep değil sonuçtur.  Türk Silahlı Kuvvetleri belki gelinen noktada bunu yapmak zorunda kalmıştır. Bu operasyon zorunlu olmuştur ama esas sorgulamamız gereken neden bunu yapmak zorunda kaldığımızdır. Biz Türbeyi neden taşımak zorunda kaldık? Sormamız gereken soru budur. Suriye politikasındaki yanlışlıklar bizi kendi kara topraklarımızda ayrılmak zorunda bırakmıştır.  Ecdat karada gemileri yürüttü.  Ama hükümet karada türbe yürüttü. 

 Bütün bu geri çekilme ortada iken, yapılanı bir kahramanlık destanı gibi lanse etmek bir algı operasyonudur.  Türkiye böyle bir operasyona mecbur bırakılmıştır. Beceremediniz, tutunamadınız, sanki Viyana’yı kuşatmadan geliyorlar, sanki Malazgirt Zaferi’nden çıkmışlar da, kahramanlık tiyatrosu oynuyorlar. Tam Hollywood filmlerine konu olabilecek nitelikte bir algı operasyonu. Topraklardan geri çekilmek zorunda kaldıkları bu operasyonu anlatış biçimleri 23 Nisan müsamereleri gibi oldu.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız