SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Ümitsizseniz Ümit Sizsiniz"

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:43:47
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından  “Öğrenilmiş Çaresizlikten Öğrenilmiş Güçlülüğe” konulu konferans düzenlendi.

Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilen ve Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burhanettin Dönmez’in verdiği konferansı çok sayıda öğretim üyesi ve öğrenci dinledi. 

Öğrenilmiş çaresizliğin anlamını açıklayarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. Burhanettin Dönmez konferansında şunları ifade etti: “Öğrenilmiş çaresizlik, Martin Seligman tarafından köpekler üzerinde yapılan çalışmalar sonunda geliştirilmiştir. Learned Helplessness kavramı yardım alamamakla ilgilidir. Yardım alınabileceğinin de farkında olmamayı ifade etmektedir. Ancak kavram Türkçeye tercüme edilirken, ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ kelimeleri kullanılmıştır. İngilizcesinde sadece yardım içeriği var iken, Türkçede çare kelimesi olumsuzluk eki ile birlikte kullanılmaktadır. Öğrenilmiş çaresizlik  kavramı, kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayarak o konuda bir daha asla başarılı olamayacağına inandığı ruh halidir. Evrensel çaresizlik durumunda birey, davranışın sonucunu ne kendisinin ne de bir başkasının kontrol edemeyeceğine inanır. Abramson, Seligman ve Teasdale (1978) evrensel çaresizliği bir kanser örneğiyle açıklamaktadırlar. Çocuğu lösemi olmuş bir baba, bütün çabalarına rağmen çocuğunu iyileştirmeyi başaramamıştır. Artık yapabileceği hiçbir şey olmadığına inanmaktadır. Löseminin tam olarak tedavi edilememesi nedeniyle başka birisinin de yapabileceği bir şey yoktur. Böyle bir durumda, babanın çocuğunu iyileştirmek için gösterdiği çaba belli bir süre sonra azalmaya başlayacak ve baba çaresizlik davranışı göstermeye başlayacaktır. Bu durum evrensel çaresizlik olarak tanımlanmaktadır.

Bireysel çaresizlik durumunda ise birey davranışın sonucunu sadece kendisinin kontrol etmede yetersiz kaldığını, kendisi dışında bir başkasının sonucu kontrol edebilme olasılığının bulunduğuna inanır. Sürekli ders çalışmasına, hiç devamsızlığı olmamasına, özel dersler almasına rağmen bir türlü başarılı olamayan bir öğrenci, en sonunda başarısızlığın nedeni olarak kendisini görmeye başlamıştır. Başaramamasının nedeni olarak, zekâ seviyesinin dersleri başarmasına yetecek seviyede olmadığına inanmaktadır. Derste başarılı olmak için gereken bir seviye vardır ve bazı kişiler bu seviyede başarı göstermektedir. Öğrenci ders çalışmayı bırakmıştır. Böyle bir durumda bireyin ders çalışmayı bırakmasıyla kendisini gösteren çaresiz davranış ise bireysel çaresizlik olarak açıklanmaktadır.

Gerçekten çaresiz olmadığımız halde, çaresiz olduğumuzu sanarak, çözebileceğimiz bir sorunumuzu çözmek için hiçbir şey yapmadığımızda öğrenilmiş çaresizlik yaşıyoruz demektir.” diyen Dönmez, konuşmasına şöyle devam etti: “Bazen insanlar düz mantıkla düşünürler ve önlerindeki onlarca çözüm yolunu göremezler ve çaresizlik psikolojisine kapılırlar. Her zaman kullandığımız mantık yürütme kalıbı ile sorunu çözmek mümkün olmayabilir. Bakın Einstein ne diyor: ‘Bir sorun, onun üretildiği andaki zihin düzeyinde kalınarak çözülemez.’ Çoğu durumda çaresizlik hiçbir seçeneğin olmamasından değil, kapalı akıl ya da akıl tutulması nedeni ile açık seçeneklerin görülememesinden kaynaklanır.” 

Toplumsal bir kesitte yaşanan öğrenilmiş çaresizlikleri verdiği açıklayıcı örneklerle anlatan Prof. Dr. Dönmez, çaresizlik üreten inanç ve düşünceler karşısında yapılması gerekenler konusunda ayrıntılı bilgiler verdi.  Konuşmasına “öğrenilmiş güçlülük” konusuyla devam eden Prof. Dr. Burhanettin Dönmez şunları söyledi: “Bu kavramı geliştiren Rosenbaum (1980), öğrenilmiş güçlülük kavramını kişilerin içsel tepkileri düzenlemede kullandıkları davranışsal ve bilişsel beceriler repertuarı olarak tanımlamaktadır. Rosenbaum (1980), bu kavramın dört temel öz kontrol becerisini içerdiğini belirtmektedir. Bu beceriler: Duygusal ve fiziksel tepkileri kontrol etmek, problem çözme becerilerinin uygulanması, hemen doyumu erteleyebilme yeteneği ve bireyin içsel olaylarını kontrol edebilme yeteneğine genel inancıdır. Öğrenilmiş güçlülük tanımına giren beceriler erken yaşlardan itibaren öğrenilir ve bireylerde bir dağarcık halinde bulunur. Bireylerin öğrenme geçmişleri farklılıklar gösterdiği için, öğrenilmiş güçlülük düzeyleri de farklılıklar gösterir. Öğrenilmiş güçlülük teorisine göre güçlülük düzeyi yüksek olan bireyler stresin performansları üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirebilir ve stresli durumlarda güçlülük düzeyi zayıf olanlara göre daha başarılı olabilirler, aynı zamanda bu kimseler, negatif duygularını kontrol etmekte daha iyi oldukları gibi, stresli olaylarla başa çıkmada da daha başarılıdırlar. Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet, elde edilen sonucun aceleyle başarısızlık olarak değerlendirilmesinden doğar. Oysa doğada başarı ya da başarısızlık diye bir şey yoktur.  Sadece sonuçlar vardır. Başarı ya da başarısızlık insanların sonuca ilişkin öznel değerlendirmeleridir. Aslında, başarmak amaca uygun sonuç almaktır. Başarmak sonuçları konuşturmaktır. Başarısızlar çok konuşmayı, başarılılar sonucu konuşturmayı bilir. Başarmak, bir sonuca bazı engelleri aşarak ulaşmaktır. Engeller ne kadar büyük olursa, başarı da o kadar büyük olur. Büyük düşünmemizin en büyük faydası önümüzdeki engelleri küçük görmemizi sağlamasıdır.”

Dönmez, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: 

“Sonuç olarak; yeni bir hayat için gereken, yeni bir akıldır. Doğru şeyi yapmak için yanlış zaman yoktur. Rüzgârı suçlamayı bırak, yelkenleri kullanmayı öğren! Zirvede her zaman bir kişiye daha yer vardır. Başkaları yapabildiyse, sen de yapabilirsin. Her şey seninle başlar! Unutma ki; Çaresizseniz çare sizsiniz! Ümitsizseniz ümit sizsiniz!” 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız