SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Üstten Habersiz Olmaz'

0
Güncellendi - 2015-12-27 20:43:41
'Üstten Habersiz Olmaz'
A- A+ PAYLAŞ

Kamuoyunda “Büyük İmar Yolsuzluğu” olarak bilinen ve “Görevi kötüye kullanma, tapu ve yapı ruhsatı gibi resmi evraklarda sahtecilik, ilave inşaat yoğunluğu kazanma karşılığında hibe edilmesi gereken alanların sahte evrakla hibe edilmiş gibi gösterilerek gerçekte hibe edilmemesi yoluyla kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, haksız kazanç ve menfaat temini” iddiasıyla 2011 yılında açılan ve 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden dava kapsamında hazırlanan yeni bilirkişi raporunda, söz konusu yasadışılık ve usulsüzlüklerin Malatya Belediyesi üst yönetiminden  habersiz yapılamayacağı kanaatine varıldığı belirtildi. 

Aralarında müteahhit –işadamı, Malatya Belediyesi yöneticisi ve çalışanının bulunduğu 45 sanıklı imar yolsuzluğu davası kapsamında ilk bilirkişi raporu 2012 yılında hazırlandı. Ancak dava dosyasına giren ilk bilirkişi raporuna, sanık ve sanık avukatları itiraz etti. Sözkonusu bilirkişi raporunda, dava dosyasında yargılanan tüm sanıkların art niyetli oldukları iddia edilmişti. Bilirkişi raporuna olan itirazları kabul eden mahkeme heyeti de, dava dosyasının Ankara Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilerek, önceki heyetten farklı bir bilirkişi heyetine bilirkişi raporu aldırılmasına karar vermişti. 

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na sunularak Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na ulaştırılan ve dava dosyasına giren 2. Bilirkişi Kurulu Raporu’nun 1. Bilirkişi Kurulu Raporu’ndan en önemli farkı ise, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına konu olan işlemlerde belediye alt kademesinin belediye üst kademesinin talimatları ile hareket ettiğinin vurgulanması ve sözkonusu işlemlerden belediye başkanı da dahil olmak üzere belediye üst yönetiminden habersiz olmasının mümkün olmadığı kanaatine varılması olarak kayıtlara geçti. 

“Rantı doğuran işlemlerin belediye üst yönetimince verildiği düşünülmektedir”

Raporun en can alıcı tespiti ise imar yolsuzluğu davasının açılmasına giden yolda, yani yasa dışı rantı doğuran işlemlerin belediye üst yönetimince verilen talimatlarla gerçekleştiğine yönelik kanaat oluştuğunun vurgulandığı şu cümlede yer alıyor: 

“Bedelsiz terk edilen arsaların  (hibe) karşılığında emsal inşaat alanı artmakta olup, rantı doğuran bu işlemlerin yapılması için imar müdürlüğünce veya daha üst makamlarca emlak ve istimlak müdürlüğüne talimat verilmesi gerektiği düşünülmektedir.”

Başmüfettişler Osman Z. İşbiliroğlu ve Mesut Örmeci ile İnşaat Yüksek Mühendisi Hüseyin Yavuz’dan oluşan Bilirkişi Kurulu’nun hazırladığı raporda “ ‘Ruhsat verme’ işlemi, ‘İcraya ilişkin bir tasarruftur’. Bu nedenle de, bu tasarrufun, belediye idaresinin başı ve mümessilsi olan ‘Belediye başkanı’  tarafından yapılması, iznin belediye başkanı tarafından verilmesi gerekir.  Aynı şekilde hukuken geçerli nedenlerin varlığı halinde ruhsatın geri alınması ve iptali işlemlerini yapmaya da yine belediye başkanı yetkilidir” denildi. Bilirkişilerin bu tespiti, belediyede başkan dahil üst yöneticilerin  imar yolsuzluğu davasına konu olan işlemlerde doğan sorumluluğun muhatabı olduğuna vurgu yapıyor.

Raporda “İnşaat ruhsatlarının hatalı olarak verilmesi halinde ruhsatı veren makamca bu ruhsatın geri alınması yada iptal edilmesi mümkündür” denilerek belediye başkanının yolsuzluk iddialarına konu olan iş ve işlemlerin iptal edilmesi yetkisine sahip olduğu halde, bu işlemleri iptal etmemesine dikkat çekildi. 

İŞTE O BİLİRKİŞİ RAPORUNUN SONUÇ BÖLÜMÜ

“3194 Sayılı İmar Kanunu ve kanun hükümlerine dayanılarak hazırlanmış bulunun ve 02.11.1985 Resmi Gazete’nin mükerrer 18916 sayısında yayınlanan PLANLI ALANLAR TİP İMAR YÖNETMELİĞİ, belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde veya dışında, imar planı bulunan alanlarda uygulanan ve proje hazırlanması, yapı ruhsatı ve arazi düzenlemesine ilişkin uygulamalar bu Yönetmelik ve Bakanlıkça çıkartılan diğer imara ilişkin yönetmeliklerde yer alan tanımlara göre gerçekleştirilir.

Ayrıca tüm belediyelerde inşaat yapmak üzere imar durumunun tespitini talep eden vatandaşların ‘İmar durumu talep dilekçesi’ ve dilekçe ekinde tapu ve çap belgeleri ile birlikte vatandaşların başvurularının değerlendirilmesi sırasında yapılacak iş ve işlemlerin kaydedildiği, İŞ AKIŞ SİSTEMİ PROGRAMININ olması ve bu programa online olarak tapu ve kadastral bilgilerin yüklü olması gerekmektedir. Bu bağlamda Malatya Belediyesi  Başkanlığı ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü arasında 1988 yılında yapılmış olana bir protokol olduğu bilirkişilimizce tespitler arasında yer almaktadır.”

Belediye yetkililerinin aplikasyon bilgilerini kontrol etmemeleri sorumluluklarını kaldırmaz

“Ancak hemen hemen tüm sanık müdafilerin özellikle 2. Bilirkişi raporundan sonra “olayın belediyeyi dolandırma fiili olduğunu kabul ettikten sonra, dolandırıcılığın müvekkillerinin de mağduru olduğunu, dolandırıcılık ihtimalini dikkate alarak bu konuda yapılacak işlemlere ilişkin idarece iş akışının düzenlenmemesinin bir eksiklik olduğunu, idarenin dava konusu olaylardan sonra müteaddit kez hizmet içi eğitim programının da uygulanmış olmasının da eksikliğin kabulü anlamına geldiğini” ifade ettikleri, fakat belediyenin mahkemeye sunduğu evraklar arasında iş akış şemasının yer aldığı, dolayısıyla sanık savunmalarında yer alan bu hususun doğru olmadığı anlaşılmakla birlikte, iş akış şemasında imar raporu için imar raporu veya imar durum belgesi talebinde bulunan taşınmaz sahibi başvuru dilekçesinden sonra yapılacak işlemin “Bahse konu taşınmaz veya taşınmazların imar planlarına uygunluğu  3194 Sayılı imar kanunu ve büyükşehir belediyesi imar yönetmeliğine göre tespit etmek üzere 1-aplikasyon çapı(lisanslı harita bürosundan) 2-  Tapu kaydı (Tapu müdürlüğü) 3- Tapu fotokopisi ile başvuru yapılır” Denildiği, dolayısıyla belediyenin tapu fotokopisi ile işlemlerin başlatılması teamülünün belediye iş akış şemasında yer almasının dolandırıcılığa zemin hazırladığı, bu anlamda belediyenin tapu fotokopisi ile işlem başlatılması geleneğinin bir anlamda yolsuzluğun olmasına neden olduğundan söz edilebileceği ancak bu durumun belediye görevlilerinin tahrif edilmiş tapu ve resmi senede itibar etmeleri, kendi bilgisayarlarında yüklü olan gerçek zemin bilgileri (Tapu ve kadastro aplikasyon bilgileri) kontrol etmedikleri için sorumluluklarını kaldırmayacağı  değerlendirilmektedir.”

Bundan başka 

Takdir Sayın Mahkeme heyetine ait olmak üzere, 

Gerek İmar Kanunu’nda ve gerekse Belediye Kanunu’nda ‘Yapı’ ruhsatını  (Yapı iznini) kimin vereceği konusunda açık bir hüküm yer almamıştır.  Ancak  ‘Ruhsat verme’ işlemi, ‘İcraya ilişkin bir tasarruftur’. Bu nedenle de, bu tasarrufun, belediye idaresinin başı ve mümessilsi olan ‘Belediye başkanı’  tarafından yapılması, iznin belediye başkanı tarafından verilmesi gerekir.  Aynı şekilde hukuken geçerli nedenlerin varlığı halinde ruhsatın geri alınması ve iptali işlemlerini yapmaya da yine belediye başkanı yetkilidir. 

Rantı doğuran işlemlerin yapılması için belediye üst makamlarının talimat verdiği düşünülmektedir

Bedelsiz terk edilen arsaların  (hibe) karşılığında emsal inşaat alanı artmakta olup, rantı doğuran bu işlemlerin yapılması için imar müdürlüğünce veya daha üst makamlarca emlak ve istimlak müdürlüğüne talimat verilmesi gerektiği düşünülmektedir.  Bilirkişi kurulumuzda oluşan nihai kanaate göre, imar durumunun değiştirilmesi aşamasında alt kademenin etkisinin çok olmayacağı ancak bu arsaların tapuda belediye lehine ferağ ve intikalinin yapılmadığı veya bu işlemin sonuçlandığını belirten bir yazı gelinceye kadar hiçbir işlemin yapılmaması gerektiği göz önüne alındığında tapudan bu yazı beklenmeksizin inşaat izninin verilmesi sırasında imar yetkilileri ile birlikte bu birimlere talimat verenlerinde sorumluluklarının olabileceği sayın mahkemenin takdiridir.

 Ancak yürürlükteki imar planına ve mevzuatına uygun olmayan yapı ruhsatının idare tarafından iptal edilebileceği, imar mevzuatında, ruhsat alınmadan yapıya başlandığı  ya da ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığının saptanması durumunda, yapılacak işlemlerle ilgili olarak İmar Yasası’nın 32. Ve 42. Maddesi dışında başka bir kurala yer verilmemiştir.

“Belediye Başkanı hatalı ruhsatı iptal edebileceği halde…”

“İnşaat ruhsatlarının hatalı olarak verilmesi halinde ruhsatı veren makamca bu ruhsatın geri alınması ya da iptal edilmesi mümkündür. Bunun haricinde komşu parsel maliklerinin de idare mahkemesinde açacakları dava sonucunda da mahkemece ruhsatın ithaline karar verilebilir.

Böyle durumlarda ruhsat sahibinin iyi niyetli olması halinde, bu kişinin yapmış olduğu masraflarını ruhsatı veren idare karşılanması gerekir.  Danıştay 6. Dairesi 24.12.1992 tarihli ve E. 1991/1598, K.1992/5169 göre hatalı ruhsat sebebiyle oluşan zararların bu ruhsatı veren idare karşılanması gerekir. Hatalı işlem tesis eden idarenin hizmet kusuru işlemesi nedeniyle yapı ruhsatının iptaline kadar geçen sürede ruhsat sahibinin “…evini yıkması sonucu uğradığı zararı ve yeni inşaat için yaptığı masrafı tazmin etmekle sorumlu olduğu…’ kabul edilmektedir. Danıştay’ın kararına göre, kişinin, bu şekilde oluşan zararı belgelendirmesi beklenemeyeceğinden “Zararın takdiren ve maktuen tazmini’ gerekmektedir. Karşılanacak zarar ise gerçek ve kesinleşmiş zarardır.  İleriye dönük olarak yoksun kalınabilecek kar ve diğer zararların karşılanması mümkün görülmemektedir.”

Hukuka aykırı biçimde inşa edilmiş yapı kazanılmış hak olamaz

“Bu durumda mal sahibinin, hukuka aykırı verilen bir yapı ruhsatına dayalı inşa ettiği veya ettirdiği yapısının kazanılmış bir hak doğurmayacağı her türlü izahtan varestedir.”

HABER: Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız