SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Valilik Kapısında Bir Malatyalı!

A- A+ PAYLAŞ

Necati Güngör

 

Yüreği her zaman Malatya için çarpan dostlarımdan, Cumali Ünaldı’dan bu sabah bir “mail” aldım. Yazdığı kısa nota, bir de yazısını eklemiş… Konu, bir Malatyalıya Valilik kapısındaki işlem!

 

O Malatyalı kişi, Hayrettin Abacı.

 

Ünaldı’nın yazısını okudum; sonra dönüp, sözü geçen internet sitesindeki Hayrettin Abacı’nın yazısına da baktım.

 

Abacı, Malatya’yla ilgili konularda duyarlılığı hiç sönmeyen bir hemşerimiz olarak Sayın Vali ile görüşmek için Vilayet Konağı’na gitmiş. Bekçi Murtaza kılıklı bir görevli tarafından Valilik kapısı yüzüne kapatılmış!

 

Anlaşılıyor ki, Sayın Malatya Valisi’nin, Malatya için düşünen, çırpınan, çaba gösteren bir hemşerimize ayıracak zamanı yok… Bu demektir ki, Sayın Vali’nin, Malatya’yla ilgili konulara da ayıracak zamanı yok! Kiminle görüşüp kiminle görüşmeyeceği değerlendirmesini de, bir kapı kethüdasına havale etmiş…

 

Gerçekten öyle mi?

 

Öyleyse, vahim!

 

Hayrettin Abacı, kuşağımın yetişme çağında Malatya’nın etkin ve çaplı politikacılarından biriydi. Çok okuyan, yurt ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilenen, çözüm yolları üstüne kafa yoran entelektüel bir hemşerimiz… Altmışlı yılların ortalarında, birkaç kez milletvekili seçimlerine katıldı; Malatya’nın miting alanlarında yaptığı konuşmalar hâlâ kulaklarımdadır. O yıllarda bir milletvekili halkın arasında pek görülmezdi. Seçilip gittiler mi, bir daha yüzlerini göremezdiniz. Bir tek merhum Hamido seçim döneminde çarşı pazar dolaşır, özellikle Kürtçe konuşarak sempati toplardı. Ekâbir takımı gönül indirmezdi halk arasında dolaşmaya… İşte o süreçte, Hayrettin Abacı alanlarda, her altı ayda bir Malatya’ya gelip yaptıklarının hesabını verme vaadinde bulunarak oy istiyordu halktan…

 

Yazık ki yeterince anlaşılmadı, halk yığınlarının desteğini, seçilebilecek ölçüde göremedi. Malatya Abacı’yı hak ettiği göreve getirmedi.

 

Sonra köprülerin altından bilinen sular aktı.

 

Politikaya olan ilgi soğudu. Malatya’da politikanın odakları değişti.

 

Ama Hayrettin Abacı Malatya’ya küsmedi; Malatya’yı ilgilendiren konuları hep kendine sorun edindi. Mesleği olan avukatlıktan zengin olduğunu da hiç sanmıyorum. Hatta belki, Malatya’nın sorunlarına gösterdiği ilgiyi mesleğinin getireceği nemaya karşı göstermedi.

 

Zaman zaman internet ortamında yazılar yazdığını görüyor ve okuyup yazan, düşünen, tartışan bir hemşerimiz olarak saygı duyuyorum.

 

Cumali Ünaldı’nın tepkisi haklı ve yerindedir. Gerçekten, Malatya çok valiler görmüştür.

 

Demokrat Parti iktidarının görevlisi olarak Malatya’da bulunan Turgut Babaoğlu’nu  anımsattı bana bir yanıyla. Turgut Babaoğlu, Malatyalıları rencide etmek kastıyla, jandarmayı kullanıp İsmet Paşa’nın resmini duvardan zorla indirtmişti, bir zamanlar.

 

Sonunda ne oldu? Hiç kimseye “Allah’a ısmarladık” diyemeden Malatya’yı terk etmek durumunda kalmıştı!

 

Devir Osmanlı devri değil. Valiler de birer Osmanlı paşası değil…

 

Demokratik hukuk devletinin kamu görevlileridir valiler. Bir ile atanan vali, “hidamât-ı amme” (kamu hizmetlisi) bilincinden uzaklaşmamalıdır.

 

Cumhuriyet devrinde bir ilin valisi kendini “hademe-i hümâyûn feriki” sanırsa, onun odacısı da elbet “kapı kethüdası” rüyası görür.

 

Sonuçta, vilayet kapısına varmış bulunan, kentin ileri gelen bir aydınının yüzüne kapılar kapatılır.

 

Aslında o yüze kapatılan kapı, Abacı’ya olduğu kadar, Malatyalının yüzüne, Malatya sorunlarının yüzüne kapatılmıştır. Bir valinin, Hayrettin Abacı gibi bir hemşeriyi dinleyecek zamanı yoksa, o ile ayıracak zamanı yok anlamına gelir.

 

Umarım ve dilerim ki bir “yanlış anlaşılma” olmuştur; Sayın Vali, Malatya’nın ancak övünebileceği bir hemşerisini dinleme olanağı yaratacaktır.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız