SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Yahu Sen Hangi İdamdan Bahsediyorsun?!'

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:09:37
'Yahu Sen Hangi İdamdan Bahsediyorsun?!'
A- A+ PAYLAŞ

Söyleşi: Niyazi DOĞAN

dogannd@gmail.com

(II. VE SON BÖLÜM)

AKP Malatya Kurucu İl Başkanı ve 22. dönem (2002-2007) Malatya Milletvekili Ali Osman Başkurt ile yaptığımız ve ilk bölümü 2012 yılının son gününde yayınlanan söyleşi Malatya gündemini belirlerken, söyleşi Ankara’daki da siyaset kulislerinde de yankı yarattı. 

Başkurt özellikle ‘Davanın eziyetini çekenler kenarda bekletiliyor’ cümlesi ile özetlenebilecek nitelikteki eleştirileri ile AKP içinde ciddi bir tartışma yaratırken, ‘Partinin ilk yönetimini oluştururken yönetime girmesi için davet ettiğim çok sayıda isim benimle dalga geçti, bıyık altında güldü. O gün benimle dalga geçenler, AK Parti’nin yükselişinden sonra partiye geldiler ve bugün AK Parti’de önemli mevki ve makam sahibi oldular’ şeklindeki sözleri ile de partinin bugünkü kadrolarının niteliğine güçlü bir projektör tuttu. 

‘AK Parti’ye taşıdığım insanlar arasında öylelerini görüyorum ki bugün bana, sanki onu partiye taşıyan, getiren ben değilmişim gibi sırtını dönüyor. Ama şaşırmıyorum, alıştım artık’ ifadeleri ile siyasette vefanın rafa kaldırıldığını örnekleyen Başkurt, söyleşide ayrıca Malatya büyükşehir belediye başkanlığı için aday olduğu mesajını da verdi. 

Milletvekilliği süresinin bitmesinden bugüne kadar, yani son 6 yılda 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde tek çivi çakılmadığını ileri sürerek bu konuda AKP Milletvekili Mücahit Fındıklı ve TSO Başkanı Hasan Hüseyin Erkoç’u suçlayan Ali Osman Başkurt’un partisi AKP için belki de en önemli eleştirisi, ‘AKP’nin ANAP’laşma temayülü’ şeklinde değerlendirilmesi gereken ‘AK Parti’de ANAP’ı bitiren insan tipini fazlasıyla görmeye başladım’ cümlesiydi. 

Yılın son gününde yayınlanan, siyasi gündeme oturan bu söyleşinin ikinci bölümünü yeni yılın ilk günlerinde yayınlıyoruz. 

Bugün Gazetesi’nin 15 Ekim 2012 tarihli nüshasında üst manşetten AKP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin ’28 Şubat döneminde idamla yargılandım’ diyordu. 12 Eylül darbesinden sonra uzun süre işkencesi ile ünlü Mamak Cezaevi’nde yatan ve ‘13 ay boyunca Albay Raci Tetik’in Mamak’taki işkence tezgâhından geçtiğini’ açıklayan Ali Osman Başkurt’a Mustafa Şahin’in ‘28 Şubat döneminde İdamla yargılandım’ sözlerini nasıl değerlendirdiğini sorduk. Oldukça çarpıcı bir cevap verdi: ‘Yahu 2 cop yememiş, bir gün bile karakol nezarethanesinde yatmamışsın, sen hangi idamdan bahsediyorsun. Ben İslami kimliğim ve düşüncelerim yüzünden aylarca Mamak’taki işkence tezgâhından geçtim. Bir gün olsun bu işkenceleri konuşarak siyasi rant devşirme derdine düşmedim. İlk defa size açıklıyorum işkence gördüğümü’. 

Söyleşinin ikinci bölümünün en önemli eleştirilerinden biri de Vagon Onarım Fabrikası’nın cezaevine dönüştürülmesi projesi ile ilgili. Başkurt bu konuda oldukça sert konuştu: ‘Vagon Onarım Fabrikası’nı cezaevine dönüştürmek Malatya’ya ihanettir. Buna kim sebep olduysa, ya da sebep olacaksa, hangi milletvekili ise Malatya’ya ihanet ediyor demektir”. 

AKP’nin her seçim öncesi milletvekili veya belediye başkan aday adayları için parti delegeleri arasında yaptığı temayül yoklamasında çıkan sonuçların parti genel merkezi tarafından dikkate alınmaması konusunu nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda, Başkurt ‘Eğer temayül yoklamasında ilk 10’a giren aday adaylarından biri bile 6 kişilik milletvekili listesinde aday gösterilmiyorsa bu temayül yoklamaları yapılmamalıdır’ diyor. 

İşte Ali Osman Başkurt söyleşisinin ikinci bölümü: 

VAGON ONARIM FABRİKASINI CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜRMEK MALATYA’YA İHANETTİR. HANGİ MİLLETVEKİLİ BUNUN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPIYORSA MALATYA’YA İHANET EDİYOR 

-Gerçekleştirmeyi planladığınız, hedef olarak koyduğunuz ama sonuca ulaştıramadığınız için ‘Gözümde kaldı’ dediğiniz projeler oldu mu?

-Olmaz mı, var elbette, Bunların başında da Vagon Onarım Fabrikası konusu geliyor. 

İlk 5 proje kapsamında gerçekleştirmek istediğim bir başka hedef 70’li yıllarda temeli atılan, her şeyi ile üretime hazır hale getirilen Vagon Onarım Fabrikası’nın üretime kazandırılmasıydı. Ama olmadı, gözümde kaldı. 40 bin m2 kapalı alan, 1000 dönüme yakın de arazi, 65 lojmanı, yemekhanesi var, enerji sistemi var. Lojistik açısından çok elverişli bir konumda. Biz iş başına geldiğimiz dönemde VOF Ulaştırma Bakanlığı uhdesindeydi. Yıllarca atıl bekleyen bu yatırımın makûs talihini yenip Malatya ekonomisine girdi sağlaması ve istihdam yaratan bir üretim alanı olması için Ulaştırma Bakanlığı’ndan Özelleştirme İdaresi’ne devredilmesini sağladık. Özelleştirmeye devredelim ki birileri 30 yılı aşkın süredir atıl vaziyette bekletilen bu tesisi ekonomiye kazandırsın ve en az 1000 insan çalıştırsın. Milletvekilliğimin son anına kadar takip ettim, ama bir sonuca ulaştıramadık bürokratik nedenlerle. VOF’nın ekonomiye kazandıramamak beni hep üzmüştür, üzmeye de devam etmektedir. 

-Siz Malatya Vagon Onarım Fabrikası’nın ekonomiye, üretime kazandırılması, istihdam alanı yaratılması için bulunmaz bir yatırım alanı olarak görüyorsunuz ama bu şehri ‘cezaevi yapılmasını yatırım olarak gören’ bir zihniyet yönetiyor. Bu zihniyet de VOF’nın cezaevine dönüştürülmesi için plan, program hazırlıyor. Ne diyorsunuz bu düşünce, daha doğrusu sakat düşünce için? 

-Şimdi tam da o konuya gelecektim ben de. Vali Sayın Vasip Şahin’nden önceki valimiz Ulvi Saran beyle bir görüşmemizde VOF’nın cezaevine dönüştürülmesi konusunda karar alındığını söyledi. Ben ‘Sayın valim bunu yapamazsınız. Burası aş ve iş merkezi olmalıdır. Çünkü burası fabrika olarak planlandı ve inşa edildi’ dedim. Aş ve iş merkezi olması gereken bir yeri cezaevi yapmak açık söylüyorum, vurgulayarak söylüyorum Malatya’ya ihanettir. Buna kim sebep olduysa, ya da sebep olacaksa hangi milletvekili ise Malatya’ya ihanet ediyor demektir. Özelleştirmeye devredildikten sonra asla ihaleye çıkarılmadı burası. VOF behemehâl sanayiye kazandırılmalıdır. Milletvekillerine, TSO’ya, Malatya valisine, sivil toplum kuruluşlarına, parti teşkilatımıza söylüyorum, VOF’nın cezaevine dönüştürülmesine izin vermeyin. Çünkü buna izin vereni Malatya asla affetmeyecektir. Malatya bu ihaneti affetmez. Geçtiğimiz günlerde Vali Sayın Vasip Şahin’e ‘Hayırlı olsun’ ziyaretinde bulundum ve VOF’nın kesinlikle cezaevine dönüştürülmemesi için çaba göstermesini istedim bir Malatyalı olarak. Sayın vali konu üzerinde hassasiyetle duracağını söyledi. Ama daha önemlisi, VOF’nın cezaevine dönüştürülmesini önledikten sonra artık şehir ekonomisine kazandırılması için kararlı bir süreç başlatmaktır. Bunun için de partimin milletvekillerine büyük görev düşüyor. 

Vagon Onarım Fabrikası’nı ekonomiye kazandırmak konusunda yürüttüğüm çabaların sonuca ulaşmaması gözümde kalan üzücü bir olaydı. Bunun gibi, gözümde kalan, tamamlayamadığımız için üzüldüğüm bir başka konu ise, Malatya-Adıyaman yolu. Adıyaman-Çelikhan yolunun bitirilmesi için büyük gayret sarf ettim. Adıyaman tarafı yapılmış, ama Malatya tarafı uykuya yatırılmıştı. 20 yıl önce ihalesi yapılmış ama para, ödenek çıkarılmamıştı. Milletvekilliğimin ilk günlerinden itibaren bu konu üzerinde yoğunlaştım. Yaklaşık 20 yıl boyunca tek taş konulmamış yolun yapımını yeniden canlandırdık. Epeyce de ilerleme sağlandı. Fakat vekilliğimin bitmesine yakın ödenek bitti, yol tamamlanamadı. O gün bıraktığım gibi duruyor bu yol maalesef. Bu yolun bir an önce bitirilmesi lazım. Milletvekillerimizin, bürokratlarımızın Malatya-Adıyaman yolunu gündemlerine yeniden almaları hayati önem arz ediyor.

BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN TALİMATIYLA 1000 YATAKLI OLARAK PLANLANAN HASTANENİN 640 YATAĞA DÜŞÜRÜLMESİNE NASIL SEYİRCİ KALIRSIN, MİLLETVEKİLLİĞİ BÖYLE Mİ YAPILIR? 

-Bu ana kadar milletvekilliğiniz öncesi ve başlangıç döneminde hedeflediğiniz ve gerçekleştirmeye çalıştığınız projelere dair konuştunuz. Siyasette, milletvekilliğinde deneyim kazandıkça yeni bir vizyon ve açılım oluşmadı mı kafanızda? 

-Elbette yeni bir vizyon kazanmaya başladık. Bu vizyona paralel olarak milletvekilliğimin 2,5 yılından sonra 5 temel projeye ilave olarak yeni 5 proje daha geliştirdik ve projelerin sayısını böylece 10’a çıkardım. Bunlardan biri şu anda yapılan 640 yataklı hastaneydi. Ama bir farkla ki, o hastanenin projesini önce Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, ardından Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ’a kabul ettirdiğimde bu hastane gerçek anlamıyla 1000 yataklıydı. Milletvekilliğimin 3. yılında o hastanenin Elazığ’a yapılacağını öğrendim. Hemen Sağlık Bakanı’na gittim, Ama geç kalmıştım, Elazığ Milletvekili Abdulbaki Türkoğlu işi bitirmiş bakanlıkta. ‘Ne yapsam acaba?’ diye düşündüm. Konuyu başbakana götürmeye karar verdim. Bu karardan sonra ise ‘Madem sayın başbakandan bir şeyler talep edeceğim Malatya için, öyleyse bir yatırımlar paketi önerisi ile çıkayım’ diye düşündüm. Bu düşüncem doğrultusunda tek başına hastane projesini değil içinde 1000 yataklı bir şehir hastanesi, 33 bin kişilik bir stadyum, 7500 kişilik bir spor salonu ve son derece modern bir kültür-sanat merkezi, Beylerderesi’nden Çiftlik Yolu’na kadar bölünmüş yol,  yürüyüş yolları, bisiklet yolları ve 4 alt geçit yapımını içeren paket proje önerisi sundum. 

Sayın Başbakan bu proje paketini son derece olumlu karşıladı. Bu projelerin bir kısmının benim dönemimde başlatılması için gece-gündüz mesai yaptım. Sonuçta başardım da. Ama hepsinin gerçekleştirilmesi için zaman yetmedi tabii. 

Fakat 6 yıl öncesinde çizdiğimiz vizyonun bugün geriletilmiş olması beni çok üzüyor. Düşünün o günlerde 33 bin seyirci kapasiteli olarak planladığımız stadyum 25 bin seyirci kapasitesine düşürüldü. 1000 yataklı hastane 640 yatak kapasiteye düşürüldü. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla 1000 yataklı olarak planlanan hastanenin 640 yatak kapasiteye düşürülmesine sen nasıl seyirci kalırsın, milletvekilliği böyle mi yapılır?  Spor salonu gündemde değil ama 7500 seyirci olarak planladığımız spor salonu şimdi kâğıt üzerinde 5000’e düşürülmüş. Ben Malatya’nın ilçesine (Darende) 5000 kişilik spor salonu yaptırdım. Sen nasıl Malatya’nın 7500 kişilik spor salonunu 5000 kapasiteye düşürürsün?  

Unutmadan söyleyeyim bir de Kuzey Çevre Yolu Projesi bir an önce gerçekleşsin istedim. Bunun için Ankara’daki bürokrasi koridorlarını mekan yaptım yıllarca. Nihayetinde projenin bedelini ihale ettirdik. O dönem belediye başkanı olan Cemal Akın ‘İlla Güney Çevre Yolu’ olsun dedi. Ben Kuzey Çevre Yolu olsun istedim. Dönemin Valisi Halil İbrahim Daşöz ‘Ali Osman bey bu kadar ısrar etmeyin, Cemal bey seçilmiş belediye başkanı bu şehrin. Ne diyorsa o olsun’ dedi. ‘Peki öyle olsun’ dedim, ama Cemal Akın 5 yıl görev yaptı, çok ısrar ettiği Güney Çevre Yolu için 1 metre yol bile yapamadı. 

Ahmet Bey (Çakır) başkan oldu, ziyaret ettim dedim ki ‘Ahmet bey hem Kuzey hem Güney Çevre Yolu için çalış, proje üret. Çünkü Malatya trafiği İstanbul’u geçti’ Hala her gelişimde hatırlatıyorum Ahmet Bey’e: Diyorum ki ‘4 yılın kaldı, 3 yılın kaldı, 2 yılın kaldı ne zaman yapacaksınız’

MİLLETVEKİLLİĞİ GENEL MERKEZE ŞİRİNLİK YAPILARAK YÜRÜTÜLMEZ. BÜYÜKŞEHİR İÇİN HER AK PARTİLİ GİBİ BENİM DE HAKKIM VAR AMA KARAR PARTİMİNDİR, SAYIN BAŞBAKANINDIR 

-Aynı partide politika yaptığınız arkadaşlarınız, TSO’da aile hukukunuz olan dostlarınız eleştirileriniz için ne düşünecektir sizce? Siyasi rekabetten doğan bir eleştiri olarak mı yoksa iyi niyetli bir ayna tutma olarak mı değerlendirecekler eleştirel yaklaşımınızı?

-Partimin milletvekillerine ya da TSO’ya eleştirilerim kesinlikle onları yıpratma amaçlı değildir. Tam tersine partimin milletvekillerinin çok başarılı olmasını istiyorum. TSO’nun güçlü bir Malatya ekonomisi yaratması için yol gösterici davranıyorum. Partimin milletvekillerinin başarılı olması demek Malatya’nın kazanması, halkımızın kazanması demektir. Ben amme adına, kamu adına bir eleştiri yapıyorum. İyi niyetli, yıpratıcı olmayan, yapıcı eleştiri benimkisi. Siyasi rekabetten doğan bir yaklaşım değil. Ben onlara ‘Size bir eleştiri yapıldığı zaman bu eleştiriyi kişiselleştirmeyin, alınganlık göstermeyin. Yapıcı eleştirilerden yararlanın’ diyorum. Neden milletvekili oldunuz, hizmet için. Hizmet yapmıyorsanız elbette soracağız. Şu saydığım projeleri neden takip etmiyorsunuz? Benim kimseyle şahsi sorunum yok. Ama amme adına sormak zorundayım…6 yılda ne yaptınız? Oraya hükümet zoruyla gelmediniz. Kendiniz geldiniz, çalışmayacak idiyseniz evinizde otursaydınız. Evinizde oturursanız kimse sizi eleştirmez. 

AKP Malatya milletvekillerinin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bunu kamuoyu değerlendirecek. Ben beklerim ki genel merkezde her milletvekilinin bir karnesi olsun. Genel merkeze şirinlik yaparak milletvekilliği yapılmaz. Bunları Malatyalı değerlendirecek. 

-Malatya belediyesi büyükşehir belediyesi statüsüne dönüştürüldü. Yerel seçimlere bir hayli zaman var ama siyasi kulisler şimdiden hareket kazanmaya başladı. Çok sayıda isim telaffuz ediliyor büyükşehir belediye başkanlığı için. Sizin doğrudan ‘Evet-hayır’ demenizi beklemiyorum ama yine de soruyorum: Büyükşehir belediye başkanlığı için aday olmayı düşünüyor musunuz? 

-Aday olabilirim, AK Parti'ye hizmet etmiş herkes gibi benim de hakkım var buna. Ama şu anda bir başkanımız var ve çalışıyor. Güzel kaldırım çalışmaları var. İşçilik güzel. Modern görünüme kavuşmuş. Tebrik ederim ama bunlar kalıcı hizmetler değil. Çağdaş bir şehir görüntüsü var. Fakat kalıcı olan hizmet Kuzey Çevre Yolu projesinin hayata geçirilmesidir. Bu proje hayata geçirilmelidir. Bu artık bir zorunluluktur. Adaylık konusunda hizmetten kaçmam, ama bugünün konusu değil. Ha şunu da belirteyim: Benim her Malatya ziyaretime, gezime hep siyasal yatırım anlamı yüklendi. Bu bütünüyle yanlış bir algı yaratmaya yönelik. Malatya benim memleketim, benim doğduğum, büyüdüğüm, hayatımı kazandığım topraklar. Ben bu şehrin, bu toprakların evladıyım. Bu halkın çocuğuyum. Ben memleketime gelemem mi yani? İlla ki adaylık mı söz konusu olacak da geleceğim. Milletvekili iken de 2 haftada bir Malatya’daydım. Asla çıktığım toplumdan, çevreden bağımı kesmedim. Aktif siyasette olsun, öncesinde ve sonrasında olsun hangi konumda olursa olayım ben Malatya halkıyla bağımı kesmedim. İl başkanlığı ya da milletvekilliği makamları beni değiştirmedi. Bundan sonra da değiştiremez de. Çünkü ben geldiğim nokta ile ulaştığım nokta arasında elde ettiğim değişim, gelişme nedeniyle kişilik bozukluğu yaşayacak karakterde insan değilim. Burası benim memleketim, bu yüzden her gelişime, ziyaretime illa ki bir siyasal anlam yüklenmesi doğru değil. Sonuç olarak da, şunu söyleyeyim: Partim bana görev verirse koşa koşa gelirim, seve seve yüklenirim o görevi. Ha bu görev büyükşehir belediye başkanlığı olur, milletvekilliği olur. Bunu sayın başbakanımız ve partimizin yetkili kurulları belirler. 

MİLLETVEKİLİ ADAYLARI EĞİLİM YOKLAMASINDA İLK 10 GİREN BİR KİŞİYİ BİLE ADAY GÖSTERMEYECEKSENİZ O EĞİLİM YOKLAMASININ YAPILMAMASI GEREKİR

-2011 seçimleri öncesinde Malatya AKP’de yapılan eğilim yoklamasında ilk 10’a giren isimlerden hiçbirinin 6 kişilik milletvekili aday listesinde yer bulamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tutum, AKP’nin demokrasiyi sindiremediğini göstermiyor mu? 

-Onu genel merkeze soracaksınız. Ben şahsen üzüldüm tabii. Eğer o yoklamada öne çıkan, ilk 10’a giren isimlerden hiçbirini aday yapmayacaksak bu eğilim yoklamasını yapmamak lazım. Eğer o eğilim yoklamasının sonuçlarının hiçbir değeri yoksa milletvekili adaylarını böyle bir yoklamaya ihtiyaç duymadan, doğrudan parti genel merkezi belirlesin. En azından oy kullanan insanlar hayal kırıklığına uğramaz. Demokrasiye, kamuoyuna saygıdan en azından ilk 10’dakilerden biri değerlendirilmeliydi diye düşünüyorum ben. 

YAHU SEN DARBE DÖNEMLERİNDE 2 COP BİLE YEMEDİN HANGİ İDAMDAN BAHSEDİYORSUN… MAMAK’TA 13 AY ALBAY RACİ TETİK’İN İŞKENCE TEZGÂHINDAN GEÇTİM, BİR GÜN OLSUN BUNU KONUŞARAK SİYASETTE RANT DEVŞİRMEYE KALKIŞMADIM 

-AKP Milletvekili Mustafa Şahin, geçtiğimiz günlerde Bugün Gazetesi'nin 15 Ekim 2012 tarihli nüshasında yer alan açıklamasında ’28 Şubat döneminde idamla yargılandım’ dedi. 28 Şubat döneminin bir gerçek mağdurları var, bir de o dönemde ticari faaliyetlerini yürütmek dışında bir çabaları olmayan ama bugün o dönemin mağduru olduğu izlenimi yaratarak iktidarın nimetlerinden faydalananlar var. 12 Eylül sonrası yoğun bir işkence sürecinden geçen bir insan olarak siz Mustafa Şahin’in böyle bir mağduriyet propagandası yapmasını nasıl karşılıyorsunuz? 

-Ben sorunuzdaki gibi isim zikretmeyeceğim. Ama şunu söyleyeceğim: Yahu sen 2 cop yemedin, ne idamı, hangi idamdan bahsediyorsun? Ben 2. Ordu’nun bodrum katında yattım. 12 Eylül döneminde bugün Meyvecilik Araştırma Enstitüsü’nün binası olan fidanlıkta günlerce işkence gördüm. Kayseri’de Zincidere’de 33 gün 7 katın altında yattım günler, geceler boyu. En meşhuru, insanlık dışı muameleleri, işkenceleri ile ün kazanan Mamak’ta 13 ay yattım. Mamak’ta benimle birlikte işkence gören BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in de üye olduğu Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade veren işkenceci albay Raci Tetik’in işkencesinden geçen benim. İslami kimliğim ve düşüncelerim yüzünden aylarca Mamak’taki işkence tezgâhından geçtim. Bir gün olsun bu işkenceleri konuşarak siyasi rant devşirme derdine düşmedim. İlk defa size açıklıyorum işkence gördüğümü. Çünkü aylarca gördüğüm insanlık suçu niteliğindeki işkencelerden bir gün olsun söz ederek siyaset için rant devşirmeye kalkışmadım. Bir gün olsun yaşadığım işkenceyi siyasete malzeme etmedim… Beni öğretmen yapmadılar zorunlu olarak ticarete atıldım. En büyük idealim öğretmenlikti ama izin vermediler bu idealime hizmet etmem için. Hayatımızı kararttı askerler, bir defa olsun siyasetteki yerimi sağlamlaştırma ya da makamımı garantiye almak için mağduriyet edebiyatı yapmadık. Onurlu bir insan olarak, başı dik, alnı açık biçimde siyasi mücadelemizi sürdürdük. İşkenceyi geçtik, 3 gün cezaevinde, ya da karakol nezarethanesinde yatmayan adam ulusal gazetelere ‘İdamla yargılandım’ diye açıklama yapıyor. Ve bu açıklamalar ne yazık ki ulusal gazetelere manşet oluyor. Sen kaç gün, kaç saat yattın bir karakol nezarethanesinde? Bunu söylesin.  Benim Kayseri’de yatmadığım karakol yok. Olmayan şeylerle değil, memlekete yaptığın hizmetlerle manşet ol. Bakın Ali Osman Başkurt olarak, İslami kesimde hayatı işkenceyle geçen birkaç isimden biri benim.  Ben bugüne kadar bu konuda tek kelime etmedim, şartlar ne kadar kötü olursa olsun mücadelemden asla taviz vermeden hak bildiğim yolda yürüdüm. Ama bir gün içerde yatmayan insan sürmanşette ‘İdamla yargılandım’ diyor. Sen 2 tane cop yememişsin, sen nasıl idam merkezli propaganda yapıyorsun? Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir siyaset?

 - Vakit ayırdınız, sorularımızı yanıtladınız. Teşekkür ederim. 

- Ben de düşüncelerimi açıklama fırsatı tanıdığınız için teşekkür ediyorum. 

 Not: Ali Osman Başkurt söyleşisinin 1. bölümünü okumak için: 

http://www.malatyahaber.com/haber/davanin-eziyetini-cekenler-simdi-kenarda-bekletiliyor

 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız