SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Yalvardım, Söylemiyor!'

A- A+ PAYLAŞ

Malatya'daki Zirve Yayınevi davasının 16. duruşmasında tanık olarak dinlenen olayın kilit ismi Emre G.'nin babası Mustafa G., "Oğlumun bu işi yaptığına halen inanamıyorum. Emre güvercini öldüğünde 1 hafta yas tuttu" dedi.

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma tanıkların dinlenmesiyle başladı. Mahkeme duruşmaya, olayın kilit ismi Emre G. ile birlikte olaydan önce misyonerlerin Altın Kayısı Oteli'ndeki 8 Nisan 2007'de yaptığı toplantıya birlikte gittiği Onur D.'yi dinledi.
Onur D., aynı zamanda Emre G. ile aynı dershaneye gittiğini de anlatarak, "Misyonerlik toplantısına gidip, orada 5 dakika kaldık. Oradan çıktıktan sonra Emre, bana, 'Bunların yapısının nasıl olduğuna bakıyorum' dedi. Emre olaydan 2-3 ay önceden sürekli zengin olacağını söylüyordu. Bunu dershanede herkes biliyordu. Emre, olaydan 1 ay önceden dershaneye seyrek gelmeye başladı" dedi.

Emre G. ise, "Zengin olacağım" ifadelerini kabul etmeyerek, "Ben çok iddia oynuyordum. Onun için zengin olacağımı söylüyordum" iddiasında bulundu. Emre G.'nin babası Mustafa G. ise tanık olarak verdiği ifadesinde, "Oğlum 2 yıl süreyle üniversite sınavını kazanamamıştı. Yurtta daha iyi ders çalışacağını söyledi. Ocak 2007'de yurda yazdırdım. Sonra 1.5-2 ay sonra yurt müdürü beni arayarak, Emre'nin disiplin kurallarına uymadığını söyleyerek, yurttan almamı istedi. Bunun üzerine yurttan geri çıkarttım. Emre'nin harçlığını ve dershane parasını hesabını ve harcamasını iyi bilsin diye banka hesabına yatırıyordum. Diğer kızımın ve oğlumun da harçlıklarını bu şekilde banka hesaplarına yatırıyordum. Ben tekvando milli hakimi ve antrenörüyüm. Her hafta cezaevine giderek oğlumu ziyaret ediyorum. Oğluma, hep olayla ilgili olarak birileri varsa açıklamasını istiyorum. Ben oğlumla belki bir daha sofraya karşılıklı olarak oturup yemek yiyemeyeceğiz. Onun için hep gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyorum. Emre'nin bu işi yaptığına halen inanmıyorum. Güvercini öldüğünde 1 hafta yas tuttu. Kanı göremiyor, kan tutuyor. Ben bu olayın 5 kişi tarafından yapıldığına inanmıyorum. Emre'ye neden böyle bir şey yaptığını sorduğumda cevap vermiyor. Oğluma, olayda birilerini olup olmadığını söylemesi için yalvardım, ama söylemiyor, konuşmuyor. Ben olayı sorduğumda Emre, konuyu değiştiriyor. Olaydan 1 gün önce akşam Emre eve geldi. Bende evden çıkacaktım. Bana 'Aşağıda araba var. Arkadaşın eniştesine ait.' dedi. Arabaya bindiğinde aracı Salih kullanıyordu. Ben Salih'in acemiliğinden şüphelenerek ehliyetinin olup olmadığını sordum. Oda ehliyetinin olduğunu söyledi. Araçtan
inerken Emre'ye de gelmesini söyledim. Emre bana, arkadaşının doğum günü olduğunu söyleyerek gelmedi" diye konuştu.

Emre'den olayla ilgili olarak bildiği tüm şeyleri sürekli açıklamasını istediğini belirten baba Mustafa G., "Şu anda bana, eşime ve çocuklarıma isteğe bağlı olarak koruma tahsis edildi. Bu tahsis oğlum Emre'nin ifadesi üzerine verildi" ifadelerini kullandı.

Bunun üzerine Emre G. ayağa kalkarak, olayın azmettiricisi olarak tutuklanan ve hakkında iddianame hazırlanan 2 kişiden birisi olan Hüseyin Yelki'ne iftira attığını ve bundan dolayı ailesine zarar gelebileceği ihtimali nedeniyle ailesi için koruma talebinde bulunduğunu iddia etti.

Bu arada, baba Mustafa G., "Oğlumun her hangi bir siyasi ve politik çevreyle ilişkisi yoktur. Emre fazla kitap okumazdı. Evde yapılan aramada bulunan İncil'i ise arama esnasında gördüm" dedi.

Olayın kilit ismi Emre G'nin daha önce çalıştığı Malatya Birlik Gazetesi'nin sahibi Zeki Dağ tanık olarak dinlendiği duruşmada, Emre G'nin Gazetede 2,5 ay dağıtıcı olarak çalıştığını söyledi.

Hakkında olayın azmettiricisi olduğu iddiasıyla iddianame hazırlanan Varol Bülent Aral'ın gazeteye gelerek kendisini reklam konusunda uzman olarak tanıttığını belirterek, "Adıyaman'dan gelen akraba Varol Bülent Aral'ın iyi bir kişiliği sahip olmadığını söyleyince, iş yerinden kovduk. Gazete de hiç çalışmadı" dedi.

Adıyaman'da radyo istasyonu işleten Hamit Özpolat ise tanık olarak dinlendiği duruşmada, Varol Bülent Aral'ın gazetede çalışmasını kendisinin engellediğini söyledi.

Daha sonra bu şahıs ile Adıyaman'da kavga ettiğini belirterek, "Kavga esnasında polisler gelince Varol Bülent Aral, 'Bana kimse bir şey yapamaz. Ben derin devletin adamıyım. Benim deli raporum var' diye bağırdı.
Bu şahıs Adıyaman da başı boş gezen bir kişiydi" ifadelerini ileri sürdü.

Duruşmada tanık olarak dinlenen TCDD'de memur olarak çalıştığını belirten Salih Demir, "Emre'nin babasını tanıdığım için gazetede çalışmasına aracı oldum. Gazete çıktığı zaman gelip dağıtım yapıyordu. Türk Metal İş Sendikasıyla bir bağlantım yoktur. Ben memurum' iddialarını ileri sürdü.

İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Ruhi Abat, duruşmada tanık olarak dinlendi.

Ruhi Abat ifadesinde şunları söyledi:

"Malatya ve Adıyaman Bölgesi'nde misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak çalışma yaptık. Kullanılan yönetmelerle ilgili olarak halkımızda oluşan şüphelere cevap nitelikli bir çalışmaydı. Toplam 6 kişi bu araştırmayı yaptık. Valilik ve Emniyetten izin alarak bu araştırmayı gerçekleştirdik. Araştırmanın nedeni, o dönemdeki medyada çıkan, yaygın haber ve toplumsal ihtiyaçlardır. Bu araştırma 2005'de Dinler Tarihi Sempozyumunda sunuldu ve yayınlandı. Bu konuda Malatya'da konferanslar verildi. Diyanet personellerine bu konuda konferans verdim. 2006 yılında İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda rütbeli personele misyonerliğin tarihi konusunda konferans verdim. Bu tarihten sonra, emniyet ve jandarma da, ya telefonla ya da odama gelinerek, bilgime başvuruldu. Genelde misyonerlik faaliyetleri soruldu. Verdiğim bilgiler, misyonerlerin Allah inancına getirdiği hususlardır."

Ruhi Abat, jandarma ve emniyet mensupları ile bin 415 kez cep telefonuyla konuşmasının sorulması üzerine ise "İlahiyat Fakültesinin kapatılmaması için İl Jandarma Alay Komutanlığı ile bürokrat ve sivil toplum kuruluşu yetkililerini arayarak, sosyal baskı oluşturduk. İl Jandarma Komutanı'ndan, ilahiyat fakültesinin kapatılmaması için rektörle görüşmesini ve başka konularda bu konuya destek verilmesi için görüşmüş olabilirim" dedi.

"Ben akademisyenim herkesle görüşürüm" diyen Abat, "Terör örgütü mensuplarıyla görüşmedim. Görüştüğüm görevlilerle telefonla sosyal ilişkilerimden dolayı görüştüm. Misyonerlik faaliyetleri gençleri ve ihtiyaç sahiplerini istismar ediliyor. Yaptığımız araştırma misyonerliğin dini kısmıyla ilgiliydi. Jandarmanın misyonerlik faaliyetlerini önleme görevinin olup olmadığını bilmiyorum" ifadelerini ileri sürdü.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız