SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Yayınevi Davası'nda 2 Tutuklama

A- A+ PAYLAŞ

Malatya'daki Zirve Yayınevi davasının 29. duruşmasında daha önce azmettirme suçundan tutuklanan ve hakkında tahliye kararı verilen, Cumhuriyet Savcısının da 5 duruşma önce mütalaasında beraat edilmesini istediği sanık Varol Bülent Aral'ın yeniden tutuklanmasına karar verildi.

Malatya'daki Alman Tilman Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel adlı misyonerlerin öldürüldüğü Zirve Yayınevi'nin 29. duruşmasında tutuklu sanıklar Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Salih Gürler ile Varol Bülent Aral katılırken, davada Sivas Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan terör örgütü PKK üyesi Orhan Kartal ve İskilip Cezaevi'nden gasp suçundan tutuklu bulunan ve Hrant Dink davasında da tanıklık yapan Erhan Özen'in tanık sıfatıyla dinlendi.

Tanık olarak dinlenen Orhan Kartal, Adıyaman Cezaevi'nde 2008 yılında 2 ay süreyle Varol Bülent Aral ile birlikte kaldıklarını ve Aral'ın burada kendisiyle konuşurken Zirve Yayınevi olayını kendisinin yönlendirdiğini, Veli Küçük ile irtibatlı olduğunu, kendisini olaydan önce Adıyaman'a gelerek bilerek kaleşnikof silah yakalatarak cezaevine girdiğini, olayın daha sonra gerçekleştiğini anlattığını ileri sürdü. Kendisinin 1990 yılında Bekaa Vadisi'ne giderek teröristbaşı Abdullah Öcalan'la da görüştüğünü ifadesi arasında anlatan Kartal, olayla ilgili olarak somut bir bilgisini de olmadığını belirtti. Kartal'ın ifadesini ardından Cumhuriyet Savcısı, Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gelen resmi yazı Adıyaman Cezaevi'nde Orhan Kartal ile Varol Bülent Aral'ın aynı koğuşta kalmadığının belirtildiğini aktardı. Bunun üzerine Orhan Kartal, Varol Bülent Aral'ın kendi koğuşlarında yatak olmadığı için yerde yattığını ve bunu gerçek olduğunu iddia etti.

Hrant Dink davasında da tanık olarak dinlenen ve kendisini JİTEM'de çalıştığını iddia eden Erhan Özen, 1997 ile 2005 yılları arasında JİTEM'de çalıştığını iddia ederek, operasyonlar dışındaki her türlü göreve gittiğini ileri sürdü. 2005 yılı sonuna kadar Ergenekon sanıklarından Muzaffer Tekin ile birçok kez görüştüğünü iddia eden Erhan Özen, gerçek isimlerini bilmediğini Şiran ve Yusuf kod adlı JİTEM mensuplarının ekibinde yer aldığını ileri sürdü. Kendisinin Veli Küçük, Levent Ersöz ve Muzaffer Tekin'in 2004 yılı sonunda İstanbul Sarıyer Kalender Orduevi'nde yaptıkları bazı görüşmelere tanık olduğunu iddia eden Erhan Özen, operasyonlar ile ilgili bilgileri özellikle ekibinde yer aldığı Şiran ve Yusuf kod adlı JİTEM'cilerden duygunu anlatarak, bu isimlerden özellikle misyonerlere yönelik bir operasyonun konuşulduğunu duyduğunu ileri sürdü. Tüm anlatımlarını kim olduklarını bilmediğini söylediği Şiran ve Yusuf kod adlı JİTEM'cileriden duyduklarına bağlayan Erhan Özen, Muzaffer tekin ile birlikte 2005 yılı yaz döneminde Malatya'ya geldiklerini ve burada ülkü Ocaklarına gidildiğini iddia etti.

Muzaffer Tekin'in İnönü Üniversitesi rektörü de dahil dönemin rektörleri ile sık aralıklarla görüştüğünü ileri süren Erhan Özen, Şiran kod adlı JİTEM'cinin itirafçı olduğunu ve Tuncelili olduğunu bildiğini söylerken, tim sorumlusu olan Yusuf kod adlı JİTEMC'cinin ise memleketini bilmediğini ve ileri sürdü. Erhan Özen, 2002 yılında Muzaffer Tekin'in zor kullanarak elindeki belgelere el koyduğunu ve bu belgelerde Malatya Olayı ile ilgili bilgininde bulunduğunu iddia etti.

HASAN IĞSIZ'IN RÜTBESİNİ BİLMİYOR

Cumhuriyet Savcısının "Seni meşhur olma ile ilgili bir düşüncen mi var" sorusuna böyle bir niyetinin olmadığını belirten Erhan Özen, gasp suçundan 26 Ocak 2006 tarihinde cezaevine girdiğini anlattı. Hasan Iğsız'ın ismini duyduğunu, ama rütbesini bilmediğini belirterek, bu isminde bölgede çalışma yaptığını belirten Erhan Özen, kendi kod adının da Kıvırcık olduğunu kaydetti.

"GÜLEN CEMAATİ İÇİN İKİNCİ BİR FADİME ŞAHİN OLAYI YAPILACAKTI"

Mahkemede ilginç ifadeler veren Erhan Özen, "2004 yılı sonunda JİTEM'in benden azı istekleri oldu. Eşim tesettürlüydü. Gülen Cemaatine karşı, 28 Şubat'taki Fadime Şahin gibi bir olay yapılacağı belirtilerek, eşimi bu olayda kullanmak istediler. Fadime Şahin olayı gibi Gülen Cemaatinin tanınan bir ismini eşimle uygunsuz bir şekilde yakalama biçiminde bir olay olacaktı. Bende bu teklif üzerine JİTEM'den ayrıldım. Ama 2006 yılında cezaevine girdiğimde bağlantım vardı. Gülen Cemaatindeki ismi vermek
istemiyorum" iddialarını ileri sürdü.

Erhan Özen, Sevgi Erenerol'un istihbarat elemanlarına brifingler verdiğini ancak kendisini katılmadığını, Şiran ve Yusuf'tan duyduğunu belirtirken, kendisini şuanda Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun tarafından dolaylı yollardan tehdit edildiğini ileri sürdü. Özen, Malatya'daki misyonerlik olaylarının darbe koşullarını oluşturmak için yapıldığını belirtirken, sürekli olarak ifadelerini dayandırdığı Şiran ve Yusuf kod adlı JİTEM'cilerin tarif edilmesi talebini ise geri çevirdi.

İFADE ÇOK, SOMUT BELGE YOK

Cezaevine girmesine neden olan gasp olayındaki aracı AK Parti İstanbul eski İl Başkanlığını gözetlemek için gasp ettiğini anlatan Erhan Özen'in bu ifadesi sanık avukatlarından Ekrem Karadeniz tarafından yalanlanarak, gasp olay dava dosyasındaki bilgilerin aracın yolda gasp edildiğini gösterdiğini söyledi.

Sanık avukatlarından Ekrem Karadeniz, "2002 yılında Muzaffer Tekin belgelerime el koydu. Belgelerde Malatya olayı da vardı diyor. Ancak 2005 yılında Muzaffer Tekin ile Malatya'ya geldiğini söylüyor. Muzaffer Tekin bu adamın üst komutanı mı" şeklinde Erhan Özen'in yalan ve bir biri ile çelişkili ifadeler kullandığını ve bununda mahkemeye etki yapmaması gerektiğini ifade etti.

Söz alan sanıklardan Emre Günaydın, "Bizi onlarla bağlantı kuracak bir somut belge var mı?" şeklindeki soruya da Erhan Özen, "Somut bir belgem yok" dedi.

Sanıklardan Varol Bülent Aral, "Erhan Özen hücre yapısından dolayı kimseyi tanımadığın söylüyor, ama derin devletin hepsini tanıyor" derken, Erhan Özen ise Şiran ve Yusuf kod adlı JİTEM'cilerden Varol Bülent Aral'ın jandarmaya yardyekin ile birlikte 2005 yılı yazım ettiği şeklinde ifadeler duyduğunu, Aral'ın Veli Küçük'ten emir aldığını iddia etti.

Mağdur avukatlarından Erdal Doğan, "Zirve yayınevi davası ile Kafes Eylem Planı olayının görüldüğü İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava birleştirilmeli" dedi.

AZMETTİRİCİ SANIĞA İKİNCİ TUTUKLAMA KARARI

Varol Bülent Aral ise söz almadan AHİM'e şikayette bulunacağını belirterek, kendisi ile ilgili olarak yalan ifadeler kullanıldığını ve buna da mahkemenin seyirci kaldığını iddia etti. Bunun üzerine Mahkeme başkanı Aral'ı salondan attırdı.

Duruşmaya 10 dakika ara veren mahkeme heyeti, daha önce azmettirici olmakla suçlanarak tutuklanan ve tahliye edilen, 5 duruşma öncede cumhuriyet savcısının verdiği mütalaasında hakkında beraat kararı verilmesini talep ettiği sanık Varol Bülent Aral hakkında mahkeme heyeti, mevcut delil durumuna göre tutuklama kararı verdi. Karar üzerine Aral, karara tepki gösterdi.

Mahkeme heyeti, Adıyaman Cezaevi'nden de Orhan Kartal ile Varol Bülent Aral'ın aynı koğuşta kalıp kalmadığını tespiti için koğuşta kalanlardan Mustafa Yılmaz'ın ifadesinin alınmasını kararlaştırırken, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığından misyonerlik seminerleriyle ilgili bilgi istenmesine de kara vererek, duruşmayı 3 Aralık 2010 tarihine erteledi.

Mağdur avukatlarından Erdal Doğan, duruşma sonucunda yaptığı açıklamada, davanın İstanbul'daki dava ile birleştirilmesini gelinen noktada şart olduğunu ifade ederek, tutuklama kararını ise beklemediklerini belirtti. Tutuklama kararının ise yerinde olduğunu belirten Doğan, tanıkların verdiği ifadelerinde yerinde olduğunu ileri sürdü.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız