Malum dünya genelinde değişen iklimden Malatya da nasibini alıyor.
Çok değil 20-25 yıl öncesine kadar Kasım ayının ilk, bilemediniz ikinci, haftasında mevsimin ilk karı yağar; kar bir süre yağmasa bile ortalık buz tutar, kışın beyaz örtüsü dağların, ovaların, derelerin hakim rengi olurdu.
Yıl 2011, Ocak ayının sonuna gelmişiz ne doğru dürüst kar görmüşlüğümüz var, ne kara kış- kıyamet ne de zemheri. Ne evlerimizin önündeki güzelim karları kürekle temizledik, ne damları loğladık.
Bin yıllardan beri yöre iklimi bu minval üzere gittiğinden yaşamın ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları bu doğrultuda etkilenmiş, şekillenmişti.
Gecelerin uzun, günlerin kısa olduğu, elektriğin bulunmadığı, radyo ve televizyon gibi aygıtların icat edilmediği o yıllarda kış vakti tarlada, bağda-bahçede işi olmayan köylü günlerini sobanın etrafında geçirir, haliyle sıkılır ama yaşama renk katan oyunlar icat etmek ve oynamaktan geri kalmazdı.
Kış yarısı şenlikleri işte bunlardan biriydi
Ocak ayının yirmi yedinci gününü yirmi sekizinci güne bağlayan gece yapılır. Gençler akşamdan bir araya toplanırlar ve kıyafet değiştirirler. İçlerinden birisi sakallı bir ihtiyar diğeri gelin, üç dört kişi de Arap koruyucu kılığına girerler ve kapı kapı dolaşarak yiyecek toplarlar. Kış yarısında görülen bu uygulamanın bir benzerine Hıdrellez kutlamalarında rastlamak mümkün olmaktadır.
Arapgir köylerinde öğretmenlik yapan kaynak kişimiz M. Karacan, günümüzden on beş yıl öncesinde izlediği kış yarısı eğlencesini şöyle anlatmaktadır:
Bir örme sicim tedarik edilir, bunun ucuna paçavra çul bağlanır. 10-15 kişilik bir grup oluşturan gençlerden bazıları kılık değiştirir. İçlerinden biri çul (bez) bağlı sicimi eline alarak öne düşer, köyü ev ev dolaşırlar. Aşağıda ise pazarlık yapılır. Ev sahibi yiyecek vereceği zaman nazlanır. Yukarıdaki genç ise elindeki çulu havada sallayarak bağırır: Sallandıracağım ha.. Bu sırada evden bulgur, meyve, yağ, yumurta vb. yiyecekler gençlere verilir. Gençler ev ev dolaşarak biriktirdikleri yiyecekleri, bir eve stok ederler. Sonra da bulgur pilavı, yumurtadan kaygana yaparak türkülü-şakalı bir eğlence içinde yerler.*
Zamanla ekonomik hayat değişime uğradı. Köylerden kente yoğun bir göç yaşandı. Malatyanın ücra köyleri değil ilçelerinde bile yaşatılan kış yarısı geleneği unutulmaya yüz tuttu.
Ama adı türkü çağrıştıran Arguvan ilçemizin Kızık köylüleri bu geleneği unutmadılar ve geçen hafta sonu bir Kış Yarısı Şenliği düzenlemeye karar verdiler.
Kızıklılar kış yarısının ne zaman yapılacağının hesabını kendince şöyle yapıyor:
Kış doksan günlüktür. Aralık ayının 13ü ayın 1i sayılır. 40 gün zemheriden 5 gün de zahmetinden alınarak kış yarısı hesaplanır. Asıl geçim kaynağı hayvancılık olduğu için baharın yaklaştığını bilerek hesap yaparlar
Kuşkusuz bu zamana uyulmuş değildi, uyulması da şart değildi. Önemli olan Anadolunun böyle güzel bir geleneğe sahip olduğunu anımsatmaktı.
Organizasyon için Malatya merkezde yaşayan Kızıklı Hasan Hüseyin Yıldırım ve Hüseyin Arı harekete geçtiler. Önce köy muhtarı İbrahim Bozkurtu aradılar. Bozkurt Birlik ve beraberliğimiz, köylünün bir araya gelmesi ve geleneğimizi yaşattığımızı göstermek için hay, hay dedi. Muhtar köyde hazırlıkları başlatırken Yıldırım ve Arı şehirde yaşayanları bulup davet ettiler.
Cumartesi sabahı davul ve zurnayla Kızık köyünde şenlik başladı. Erkekler kılık değiştirdi. 4 tane gelin, 4 tane Arap, 2 Koca, 1 Deve, 1 ihtiyar amca karakteri oyun çıkarttılar. Evler gezildi, evlerden ceviz, elma, mandalina, bulgur, fıstık, portakal, nar, kim ne verdiyse toplanıp bir odaya konuldu.
Kız kaçırma sahnesinde Malatyadan misafir gelen esnaf Ertan Turfanda gönüllü oldu, kızı ben kaçırayım diye öne atıldı. Çeşme başından kızı kaçıran Turfandanın peşine Arap karakteriyle birlikte köylü düştü, yakalayıp yalandan dövdüler, sonra kız babasının elini öpüp af diledi ve davul-zurna düğün havası çalmaya başladı, halaylar çekildi, oyunlar oynandı.
En sonunda teşt ve kazanlarda pişen etli bulgur pilavı, kuru fasulye ve ayranla şenlik yemeği afiyetle yenildi.
Bir sonraki kış yarısında buluşmak dileğiyle
FOTOĞRAFLAR: Yasemin GÜMÜŞ (Folklor Araştırmacısı)