SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Ziraat Mühendisinin Kıymet-i Harbiyesi

0
Güncellendi - 2015-12-28 01:16:49
Ziraat Mühendisinin Kıymet-i Harbiyesi
A- A+ PAYLAŞ

Doç. Dr. Orhan GÜNDÜZ

Battalgazi MYO Öğretim Üyesi

Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Yön. Kur. üyesi

Malatya, tarımsal öğretimin bütün düzeylerde gerçekleştirildiği bir şehir olarak bu açıdan zengin bir ildir. Bir tarım meslek lisesi, İnönü Üniversitesi'ne bağlı meslek yüksekokulları ile Ziraat ve Su Ürünleri Fakülteleri, Malatya’da tarımsal öğretimin gerçekleştirildiği temel kurumlardır.

Türkiye’de her yılın 10 Ocak tarihi, formal tarımsal öğretimin başlama günü olarak kutlanır. 10 Ocak tarihini içeren hafta da tarım haftasıdır aynı zamanda. Her ilde olduğu gibi Malatya’da da çeşitli etkinliklerle kutlamalar yapılmakta, dolayısıyla zirai eğitim ve öğretimin öneminin anlaşılmasına katkıda bulunulmaktadır.

Şehir ekonomisinin büyük ve etkileyici ölçüde kayısıya dayandığı Malatya’da, zirai eğitimin önem ve anlamının çok daha iyi kavranması gerektiği gibi, ziraat mühendisliği mesleğinin ve ziraat mühendislerinin işlevinin de iyi anlaşılması gerektiğini belirtmek istiyorum. 

Bu vesileyle, odağında ziraat mühendisleri ve ziraat mühendisliğinin olduğu bir yazı ile,  görev ve sorumluluk hissiyatının da yarattığı farklı bir perspektifle dipnot düşmek istedim ziraat mühendisliğine dair. Çünkü insanın olduğu her mekânda ve her zamanda var olacak, kadim bir meslektir aslında, ziraat mühendisliği, tıpkı hekimlik gibi, öğretmenlik gibi. Buna rağmen, ziraat mühendisliğinin ehemmiyetini herkes bilir de kıymetinin bilindiği kanaatinde değilim. 

Oysa hayatın tam da göbeğindedir bu meslek. Başka hangi meslek insanı, hayvanı ve bitkiyi birlikte kucaklar, irdeler ve değerlendirir ki? Bir meslek düşünün ki, karşınızda kendisini ifade edemeyen canlılar olacak ve siz onların her türlü sorununu tespit edeceksiniz; çözüm bulacaksınız; sağlıklı yaşam şartları oluşturmaya gayret göstereceksiniz. Bir de üstüne, yukarıda ifade ettiğim gibi kıymetiniz de olmayacak.

Ziraat mühendisinin mevcut durumu aslında tam da ekonomideki bolluk paradoksuna benzer. 

T.R. Malthus’un nüfus ve besin maddesi üretimi ilişkisini ortaya koyan “kısmen uçuk” teorisindeki kadar olmasa da insanlığın gelecekte daha fazla gıdaya ihtiyaç duyacağı aşikârdır. Bütün dünya bu tehlikeyi görmüş ve çözüm geliştirmek adına sürekli gayret göstermektedir. 

Yine beslenmeye bağlı hastalıklardaki artışlar, gıda tüketimindeki aşırı tüketimler yada gıdaya erişimde yaşanan sorunlar günümüzün en belirgin sorunları haline gelmiştir. 

Ziraat mühendisliğinin ehemmiyeti işte tam da burada ortaya çıkmaktadır.

Bir taraftan artan nüfusun besin ihtiyacını karşılayacak kadar tarımsal üretim yapmak, bir yandan gelecek nesillere aktarılacak kadar tarımsal kaynak muhafaza etmek, öte yandan da nüfusun güvenli gıda tüketmesini sağlayacak üretim süreçlerini geliştirmenin tam göbeğindeki meslektir ziraat mühendisliği. 

O halde “Ey insanlık, gelecek nesiller bugün tükettiğiniz besinleri tüketebilsin istiyorsanız, ziraat mühendisliğine sahip çıkınız” diye haykıranlara dönüp bir bakmak, kulak vermek gerekir diye düşünüyorum. 

Tarım ve gıda ürünleri üretim süreçlerinde modern tekniklerin geliştiricisi, üretim planlamalarının mimarı, birim alandan en yüksek verim yada en yüksek geliri sağlayan uygulamalarında baş aktörüdür, ziraat mühendisi. 

Ülkelerin milli gelirleri içerisinde tarımın payının miktar olarak artmasının da müsebbibidir, ziraat mühendisi. 

Türkiye örneğinde bakılacak olursa, milyon dolarla ifade edilen üretimin 60 milyar dolarlara ve dış ticaret değerlerinin şimdilerde 15 milyar dolarlar düzeyine çıkmasında ziraat mühendisliğinin payını inkâr mı edeceğiz?

Ekonomik kriz dönemlerinde, kesintiye uğratılmadan devam edilen tarımsal üretim faaliyetleri, bu yönüyle toplumun emniyet sübabı vazifesini görür. Böylesi krizler yaşandığında ortaya koydukları gayretlerle sosyal ve ekonomik açıdan toplumun güven duygularını yitirmemelerine katkı sunanlar da ziraat mühendisleridir.

Yine ürettikleri bilgi ve teknoloji ile ekolojinin olumsuz şartlarını asgariye indirerek, ekolojik koşullar nedeniyle üretimde yaşanan sorunları çözmeye gayret gösteren nadide bireylerdir, ziraat mühendisleri.

Deryada bir damla kadar bahsettiğimiz ziraat mühendisliğinin, cemiyet hayatımızdaki ehemmiyetine varın sizler de kendinizden bir şeyler katın!!!

O halde niçin bir zamanlar akademik mânada toplumun “erkân-ı harbiyesi” olan ziraat mühendisliğinin bugün hiç “kıymet-i harbiyesi” kalmamıştır (Türkiye şartlarında geçerli). 

Buna cevap bulmakta yıllardır hep zorlanırım. 

Çünkü sorulduğunda herkes farklı gerekçeler sunuyor konu hakkında. 

İğneyi ele, çuvaldızı kendime batırdım olmadı, o halde hep beraber ziraat mühendisliğinin kıymetini bilemedik deyip, çıktım işin içinden. 

Nasıl mı? 

Bakın işte şöyle:

Öncelikle ziraat mühendisliği formasyonunda görevli biz akademisyenler, ‘Nitelikli ziraat mühendisliği eğitimi verebildik mi?’ ya da ‘verebiliyor muyuz?’ diye sormak gerekir. 

Mezun ettiklerimiz ve alanında çalışan ziraat mühendislerini, kendimizin toplumda ki aynası olarak gördük mü hiç? Şayet bu meslektaşlarımızın mühendislik hizmetlerinde sorun yaşanıyorsa, fabrika çıkışında hata var deyip, bundan sonra daha nitelikli ve amacına uygun eğitim öğretim faaliyetleri gerçekleştirmeyi hedefledik mi? Yine fakültelerde ve benzeri kurumlarda eğitim altyapısının ve kapasitesinin geliştirilmesine ne düzeyde katkı sunuyoruz?

Mesleğin kıymetinin ölçülmesinde kamu politikaları da önemli yere sahiptir.

Şimdilerde ziraat mühendisliği mesleğini edinmenin temel gayesi kamuda istihdam edilmek olmuştur. Özel teşebbüse fırsat veren, teşvik eden ve destekleyen kamu politikaları hala yok denecek kadar azdır. Birçok  ülkede mesleğini yapmak isteyen ziraat mühendislerine araziden tutun çeşitli finansman olanaklarına kadar teşvik edici unsur ayaklarının altına serilirken, bizde ‘ne halin varsa gör’ anlayışı hâkimdir.

Yine kamu politikaları ile ihtiyaç ve öncelik analizi yapılmadan, kimi zaman siyasetin, kimi zaman ikili ilişkilerin neticesinde ve kuruluş yeri yanlışlarını da içerisinde barındıran nedenlerle tarımsal eğitim-öğretim birimlerinin kurulması, kontenjanı dolmayan, altyapısı yetersiz,işlevselliği tartışılır sağlıksız kurumların sayısında artışlara neden olmuştur. 

Kamuda istihdam edilenlerinin ihtisas alanı gözetilmeden her işi yapabilecek potansiyelde görülmeleri, ihtisas alanına bakılmaksızın sürekli rotasyonlarla farklı birimlerde çalıştırılmaları, bazı zaman bir memurun yapabileceği işlerin kendilerine yaptırılması nedenleriyle mesleki erki azalan ve dolayısıyla verimliği ve etkinliği düşen, mutsuz insanlara dönüşmüştür ziraat mühendisleri.

Kamu dışında gerek kendi nam-ı hesabına çalışan gerekse de başkaca kurumlarda çalışan ziraat mühendisleri de kamudakilerden farklı değildirler. Fakültelerde aldıkları eğitim yeterli görülmez çoğunlukla, başka hiç bir meslekte görülmeyecek kadar sürekli olarak eğitim, kurs ve sınavlara tabi tutulurlar. Her birinde onlarca sertifika v.b. belge mevcuttur. Bu aslında, meslektaşlarımızın fakültelerde aldıkları diplomanın ve eğitimin, yetersiz görüldüğü anlamına da gelmektedir. Acı olan, bu kararların yine aynı okullardan mezun olarak merkez teşkilatlarında idarecilik görevi üstlenmiş olan ve hiç dönüp aynaya bakmayan meslektaşlarımız tarafından alınıyor olmasıdır. Düşünün, bitki koruma bölümü mezunu bir mühendis tarım ilacı satmak için tekrar sınava tabi tutulmaktadır. Acaba, eczacılık fakültesi mezunu da, böylesi bir uygulamaya maruz bırakılabilir mi? 

Toplumun ziraat mühendisliği mesleğine bakışında, mesleğini yapan meslektaşlarımızın hiç mi kusuru yoktur?

Elbette vardır.

Aslında toplum, özellikle de çiftçiler, onlara bakarak meslek hakkında yargıya varmaktadırlar. Gayretli, çalışkan, üretken ve sorun çözen ziraat mühendislerini bağrına basan üretici, sorun çözmek yerine sorun yaratan mühendisi de dışlayabilmekte ve bütün mühendisleri aynı gibi görmektedir. Belki de mesleğini en cefakâr şekilde yerine getirenler alanda çalışan mühendis meslektaşlarımızdır. Bu arkadaşlarımızın, üreticiye ve dolayısıyla topluma doğru bilgiyi doğru araçlarla doğru zamanda aktarması ile mesleğimizin değerinin anlaşılmasına çok büyük katkıları olacaktır. Bunun için kendini güncelleyen, sorgulayan, analitik düşünen ve pratiğini geliştirmiş ziraat mühendisleri olmak zorundayız. Her soruna anında çözüm üretme çabası yerine, sorunun tespiti ve teşhisi için bütün kaynaklara başvurmakta yarar var. Unutmayalım ki, kimi zaman basit bir hastalık birçok uzman doktora giderek ancak teşhis edilebilmektedir. 

Tıp biliminde 'Önleyici hekimlik' kavramıyla öne çıkan bir alan var. Aslında, önleyici hekimlikten ziyade “önleyici mühendislik” faaliyetleri ile bugün gıdaya bağlı oluşan birçok hastalığı engelleme şansımız var. Burada en büyük görev tabii ki ziraat mühendislerine düşmektedir. Dahası tarımsal kaynakların hoyratça ve amaç dışı kullanılmasına önlemek gibi kutsal bir vazifesi de vardır ziraat mühendislerinin.  

Bir kaç söz de çiftçilerimiz için söylemeden bitirmemeli. Çünkü, ziraat mühendisliği hizmetinin en temel faydalanıcılarına da seslenmek gerek:

Kimi zaman bağrınıza bastığınız, kimi zaman yerdiğiniz, kimi zaman anlamadığınız ziraat mühendislerinin çoğu, yine çiftçilik yapan Ahmet’in, Mehmet’in, Ayşe’nin, Zehra’nın Elif’in çocuklarıdır. Onlara karşı davranışınız aslında çocuğunuza karşı davranışınızdır. Şimdi her çiftçinin kapısında duran ve bir zamanlar gâvur icadı dediğiniz traktörü tavsiye edenler de, ‘su kaynaklarını israf ediyorsunuz’ diyerek modern sulama sistemlerini öneren de, kimyasalı fazla kullanarak çevreyi kirletiyorsun diyen de ziraat mühendisleri idi. Ancak, siz bunları görmediniz. 

Dün dekarından 250 kg aldığın araziden şimdi 500 kg buğday elde ediyorsun, bunun nasıl ve niçin olduğunu hiç sorgulamıyorsun.

Velhâsıl-ı kelâm “ Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az”. 

Bir anda beynimden dilime oradan da kalemime dökülenler bu kadar, mesleğime dair. 

Ziraat mühendisliği özelinde kaleme alınmış bu metin, aslında ziraatın bütün paydaşlarına ithaf olunur.“Tarıma sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır” düsturuyla tarımsal öğretimin yıldönümünü ve tarım haftasını kutlu olmasını, gelecek nesillere tarım ve gıda açısından kaygı duyulmayan bir dünya bırakabilmeyi diliyorum.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız