SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"15 Temmuz'da Anladık ki 40 Yıllık Planmış"

0
Güncellendi - 2019-02-27 18:13:04
A- A+ PAYLAŞ

28 Şubat döneminde başörtülü olduğu için üniversiteden atılan ve kendisi gibi mağduriyetler yaşayan kadınların sesini sosyal medyada kurduğu platformla duyuran Mine İpek, yaşadıklarını unutamıyor.

İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesinden 28 Şubat sürecinde başörtülü olduğu için atılan Mine İpek, sosyal medyada kurduğu "28 Şubat Kadın Platformu" sayesinde Türkiye'nin yanı sıra o dönem yurt dışına giden mağdur kadınlara da ulaşıyor.

Özellikle kendisi gibi başörtülü kadınların o süreçte kaybettiği haklarını geri alması için seslerini duyurmaya çalışan ve bu çerçevede çalışmalar yürüten İpek, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

Şu an Malatya Milli Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge biriminde memur olarak çalışan İpek, büyük bir heyecanla başladığı üniversitede eğitimini sürdürürken çeşitli yasaklar getirildiğini, bu kapsamda başörtülü olanların derslere alınmadığını belirterek kendisi gibi birkaç arkadaşının da bu yasağa uymayarak derslere girmeye devam ettiğini söyledi.

Öğretmenlerinin derste aldıkları yoklamalarda kendilerini yok saydığını, ikna odalarına alındıklarını aktaran İpek, bir süre sonra uzaklaştırma cezası aldıklarını ve okuldan atıldıklarını ifade etti.

İpek, o dönem üniversitenin güvenliğinin yakındaki bir kışladan sağlandığına işaret ederek şöyle konuştu:

"Kampüsümüz adeta kışlaya dönmüştü. Fakülte önünde toplanıp eğitim hakkımızın engellenemeyeceğini söylüyorduk. Komutanların emriyle askerler bize fiziksel şiddet uygulamaya başlamıştı. Ardından tutuklayıp, kışlaya götürüldük, DGM'de yargılandık. Bizde devletin askeri, polisi kutsaldır ancak ilk kez böyle bir şeyle karşı karşıya kalmıştım. Askerin bizi coplaması ilk kez şahit olduğumuz olaylardır. Komutanın verdiği emirle askerlerin bazıları bizleri ağlayarak copladı. Bunlar çok üzücü olaylardı. Bir gün üniversiteye geldiğimizde girişe tankların, zırhlı araçların yerleştirildiğini gördük, oysa ki bizim elimizde bir taş bile yoktu. Biz 'Eğitimi hakkımız engellenemez' derken hocalarımıza hakaret etmiyorduk, üniversitede hiçbir mekana zarar vermiyorduk."

İpek, 28 Şubat sürecinin çok bilinçli bir şekilde kurgulandığını vurgulayarak "15 Temmuz'dan sonra anladık ki bu 40 yıllık bir planmış. 15 Temmuz'dan sonra bu süreç masaya yatırılıp irdelendiği zaman, yaşadıklarımızın çok önceden planlanmış olduğunu anlıyoruz. Gözaltına alındık, tutuklandık, yargılanan arkadaşlarımız oldu. Hala hatırlayınca sıkıntı yaşıyor, anlatmakta zorluk yaşıyorum. Yaşadığımız travmaları unutmak istiyorum." dedi.

- "Hakları gasbedilmiş bir gençlik"

Mine İpek, 28 Şubat denilince aklına birçok şey geldiğini belirterek şunları söyledi:

"Yıllar geçtikçe de yeni şeyler ekleniyor. O dönem benim eğitim hayatıma son verildi ancak geniş pencereden bakıldığında 28 Şubat belli bir stratejik plandı. Bir plan dahilinde uygulamaya konulan bir postmodern darbeydi ve bunun çok farklı ayakları vardı. 'İrtica 'geliyor söylemleriyle halkı tedirgin ettiler. Bizler başörtülü şekilde hayatımıza devam etmek isterken 'terörist', 'devletin düzenini bozan insanlar' olarak lanse edildik. Buna binaen balans ayarı yapılmaya çalışıldı. Başörtülü milletvekilinin meclisten kovulmasına şahit olduk. Daha önce hiç rastlamadığımız olaylar üretildi ve onlar aracılığıyla başörtülü insanlar itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. 28 Şubat yaşam tercihimize bir müdahaleydi. 28 Şubat haklarımın, ailemin, yakınlarımın bana verdiği emeklerin hepsinin hiçe sayılmasıydı. 28 Şubat ülkemizi geriye götürmek adına yapılan bir tuzaktı. Geriye dönüp baktığımızda hakları gasbedilmiş bir gençlik görüyoruz. Bunu hiç kimse hak etmiyor."

İpek, 28 Şubat davalarında verilen cezaları yeterli bulmadıklarını vurgulayarak 28 Şubat'ın tüm ayağının yargılanması ve sorumluların hak ettiği cezayı almasını istediklerini ifade etti.

- "Platform büyük bir umut oldu"

Mine İpek, 28 Şubat sürecinde yaşanan haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerin dile getirilebilmesi için yaklaşık 7 yıl önce "28 Şubat Kadın Platformu"nu kurduklarını hatırlattı. Kendileri gibi sıkıntı yaşayanları platform aracılığıyla tespit ettiklerini, yaşadıkları sorunlara çözüm bulmayı amaçladıklarını aktaran İpek, şöyle devam etti:

"Platformumuz üniversiteden, meslekten atılan arkadaşlarımız için çok büyük bir umut oldu. Bu sayede Türkiye ve yurt dışından bize mağdurlar ulaşmaya başladı. Hükümetin desteği oldu. Birçok güzel çalışma gerçekleştirdik. Meslekten ihraç edilen öğretmenlerin geri dönüşünü sağladık. Geçmişi geri getirmek, telafi etmek mümkün değil ama açtığı yaraları sarmak için bizler elimizden geldiğince, ömrümüz yettiğince mücadelemize devam edeceğiz. Hala cezaevinde olan dava kardeşlerimiz var. Cezaevlerinden çıkanlar oldu ama bizim gönlümüzden geçen o dönemin tüm yaraları sarılması. Tek bir mağdur kalmayana kadar bu mücadelemiz sürdürecek."

Platform aracılığıyla 28 Şubat mağduru 300'ü eğitim fakültesinden 500 civarında üniversiteden atılan öğrenciye ulaştıklarını dile getiren İpek, hakları iade edilenler kadar hala mağdur olanlar bulunduğunu, bu konuda da yetkililerden adım atmasını beklediklerini söyledi.

İpek, 28 Şubat konusunda toplumun bilinçlendirilmesinin ve geçmişi hatırlatarak geleceğe yön verilmesinin en büyük sorumlulukları olduğunu kaydetti.

"SALTANATLARI BAŞLARINA YIKILDI"

Malatya'nın Arapgir ilçesinde 28 Şubat sürecinde öğretmenliği bırakmak zorunda kalan Emine Özdemir de, 2009'da döndüğü mesleğinde yeniden öğrenci yetiştirmenin mutluluğunu yaşıyor.

28 Şubat sürecinde üniversite eğitimini yaşadığı tüm zorluklara rağmen tamamlayıp öğretmenliğe başlayan Emine öğretmen, hakkında yapılan ikaz, kınama ve baskılara dayanamayıp 1999'da gönül verdiği mesleğini bırakmak zorunda kaldı.

Yaklaşık 10 yıl sonra Arapgir ilçesinde bulunan Mehmet Akif Ersoy İlkokulu'na sınıf öğretmeni olarak dönen Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat'ın toplumun en zayıf kesimi çocuklar ve gençler üzerinden yürütülen bir savaş olduğunu belirtti.

Mesleğine atandıktan sonra köy okulunda göreve başladığını anlatan Özdemir, bu süreçte kendisine uyarı, kınama gibi cezalar verildiğini söyledi.

Okulda 10 öğrencisinin olduğunu ve kendisinin müfettişler ve yöneticiler tarafından "toplumun huzur ve güvenini bozmakla" itham edildiğini dile getiren Özdemir, şöyle devam etti:

"Kınamanın akabinde de ilçe dışına sürme olacaktı. Tabi evli olmam ve diğer şartlardan dolayı gidemedim. Sürgüne gitseydim ne olurdu farklı bir tabloyla karşılaşacağımı zannetmiyorum. Bu cezalar arasında sürekli gelindi, gidildi. 'Birileri başını açıyor sen neden açmıyorsun' diye söylemler oldu, bulunduğum ilçede de sadece başını açmayan ben olduğum için. Bu sefer herkes açtı sadece benim açmamam baş belası gibi oldu. Yıkıcı ve üzücü bir süreçti çünkü kendinizi ifade edemiyorsunuz."

Özdemir, başörtüsünü kendi isteğiyle inancı gereği taktığını ama karşılaştığı suçlamaların neredeyse terörist ilan edecek kadar farklı olduğunu aktararak, yapılan ithamlardan çok etkilendiğini kaydetti.

Sürecin başörtü savaşı olmadığını dile getiren Özdemir, "Bir başörtü savaşı değildi, açık mı kapalı mı üzerinden değil bir kimlik savaşıydı. Zor bir süreçti. Bu süreçten bazılarımız yıkılarak bazılarımız da daha güçlenerek kalktık. Ümit ediyorum toplumun büyük bir kısımı güçlenerek kalkmıştır." diye konuştu.

- "Biz Türkiyeyiz onlar başkalarıydı"

28 Şubat sürecinde hakkının gasbedildiğini belirten Özdemir, şöyle konuştu:

"İnsanlar sağlık sorunuyla da işinden ayrılabilir. İş her şey demek değildir ama birileri geliyor ve 'sen burada çalışamazsın' diyor çünkü sen benden değilsin, 'sende benim istediğim yok' diyor. Bence 28 Şubat buydu. 'Onlar' diyorum çünkü asla ve asla bizler değiller. Biz Türkiyeyiz onlar başkalarıydı. Türkiye gerçeğinde, Osmanlı geçmişi olan bir insan gelip de sizden başörtünüzü çıkarmanızı istemez. Onun için ben o süreçte sadece kendim için değil yurdumun her köşesinde her bir birey için de başörtümü başımda tutmaya çalıştığımı düşünüyorum. Bu sadece benim şahsi öğretmenlik davam değildi. Bir baş açma kapama davam değildi. Bu bir kimlik savaşıydı. Bir Osmanlı, Türk ve Müslüman kültürünü yok etme savaşıydı. Böyle bir savaşın içinde kendimi buldum."

Emine öğretmen, yaşadığı 28 Şubat dönemiyle şu anki değişimin farkını "geceyle gündüz" diye tanımlayarak, "Her ortamda öğretmen kimliğimin dışında da bir Müslüman kadın kimliği olarak değer gördüğümü hissediyorum ve bu beni gerçekten çok mutlu ediyor. Fevkalade bir şey." diye konuştu.

- "Saltanatları başlarına yıkıldı"

Emine Özdemir, 28 Şubat'ta yaşadıklarının Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) karına dönüştüğüne dikkati çekti.

Yaşanılan acılardan FETÖ'cülerin kar ettiğini dile getiren Özdemir, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Ne yaptılar bize? Her yerde varken tıpta, öğretmenlikte, hukukta bir anda yok ettiler. Yok olan bir şeyin yerine ne gelecek tabi ki kendileri. Adeta saltanatlarını kurdular ama yükselen saltanatları da başlarına yıkıldı. Yani hamdediyorum, başka hiçbir şey söylemek istemiyorum çünkü bir insanın acısından, gözyaşından, ahından asla bir iktidar kurulmaz. Kurulanın da sonunun ne olduğunu görüyoruz. Ben yıllarca öğretmenliğe başlamayabilirdim, hatta ölebilirdim. Nasip de olmayabilirdi ama bu benim haklı olduğum gerçeğini asla değiştirmez. Ben haklıydım isterse Türkiye'de bir kişi inansın isterse tüm dünya bana inansın ben haklıyım. Biz haklıyız Türkiye olarak, onlar haklı değildi."

AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

5 yorum yapılmış

  • Zulüm (5 yıl önce)
    28 Şubatta sen ve senin gibiler zulüm gördü, kaymağını başkaları yedi bacım. Demek mevzu başörtüsü değil esasında kaymakmış.
    0
    0
    Yanıtla
  • arğalı (5 yıl önce)
    18000 başörtülü kadın 800 bebek hapiste siz çıkmış mazlum edebiyatı yapıyorsunuz.
    0
    0
    Yanıtla
  • Veli (5 yıl önce)
    Sizde ne öğrenci yetiştiriyorsunuz ya övünün durun şimdi bari öğretmen olmasaydınız daha iyidi ülke
    0
    0
    Yanıtla
  • arğalı (5 yıl önce)
    Tebrik ediyorum sizi 40 yıllık bir yapıyı nasıl farketmişsiniz.Gerçekten helal olsun.oğu perinçekler,ilker başbuğlar,Vural savaşlar bunlar örgüt derken sizler Hocaefendi deyşp dolaşıyordunuz.Ne oldu şimdi doğu Perinçeğin 30 yıl önce adını koyduğu Fetö ye sarıldınız.Bu kafaylada 2071 hayali kuruyorsunuz
    0
    0
    Yanıtla
  • Salih Yılmaz (5 yıl önce)
    Sayın Mine İpek ARGE de memur değil. İlçemizin birinde kadrolu anaokulu öğretmeni. İl müdürlüğü İlçede öğrencileri ile değilde ARGE de çalışmasını uygun gördü. Sayın Mine İpek mücadeleci kimliği ile ön plana çıkan biri tebrikler. Ezilenlere ses veren biri
    0
    0
    Yanıtla