SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bir Kere Ben Arguvanlıyım.."

0
Güncellendi - 2020-05-28 03:08:58
A- A+ PAYLAŞ

"BARLARDA TÜRKÜLERİMİZİN MEZE EDİLMESİNE KARŞIYIM.." Türk Halk Müziği’nin büyük ustalarından Erdal Erzincan’ın katkıları ve Arif Sağ’ın stüdyodaki eşliği ile 2018 yılında Seyhan Müzik’ten çıkan “Yola Revan” adlı türkü albümüyle tanınan sanatçı Sinem Önel, barlardaki türkü programlarıyla, âşıkların, ozanların türkü mirasının yok edilmesine ve yıkılmasına yol açan bir dönem yaşandığını vurguladı. Sinem Önel, “Bar programları ile türkülerin meze edilmesine tamamen karşı olan birisiyim. (…) Bir kere ben Arguvanlıyım… Düşünebiliyor musunuz, koca bir derya Arguvan. Arguvan türküleri, işte bizim dedelerimiz; bizde her evde dedelerimiz çalar, söyler; biz dinleriz. Ben işte bu gelenek ve göreneğimize çok uygun olmadığını düşünüyorum o popülaritenin. Dolayısıyla bu anlamda türkülerimizin meze edilmesine karşı olan birisiyim ben” dedi.

Sinem Önel, Türkü Life Dergisi’nin Yotube kanalında yayınlanan söyleşisinde, bireysel müzik serüveni, müzik hocaları, büyük ustaların katkısıyla çıkardığı Yola Revan albümü hakkındaki soruları cevaplandırdı. Türküleri popülarize ederek okuyan pop sanatçıları ve türkü-bar programlarına ilişkin düşüncelerini de açıklayan Sinem Önel, türkülerin pop sanatçıları tarafından okunmasına karşı olmadığını, ancak türkü okuduğunu iddia eden birçok pop sanatçısının türküdeki kelime ve kavramları bile bilmediğini, doğru okuyamadığını ve türkünün ruhunu kavrayamadığını söyledi.

“Popülaritesi olan arkadaşların türkü okumasının bize çok getirisi var mı? Elbette var; bütün dünya duyuyor bunu. Ama diğer taraftan da götürdüğü çok şey var. Bizim gerçeklerimizi de götürüyor aslında” şeklinde konuşan Sinem Önel, ortaokul yıllarında edindiği Erdal Erzincan’ın Töre albümünü sayısız defa dinleyerek yola çıktığı müzik serüvenini anlatırken, asıl müzik yapması gerekenin annesi olduğunu belirterek, annesinin, Arguvan ağzını en otantik biçimde okuyan ender kişilerden biri olduğunu ifade etti.

Arguvan Türkü Festivali’nin 2018 yılı kadrosunda yer alan ve halen özel bir müzik eğitim merkezinde müzik eğitmenliği yapan Sinem Önel’in Türkülife Yotube kanalında yayınlanan söyleşisinde öne çıkan başlıklar şöyle.

“İstanbul’da doğmuş olsam da İstanbulluyum demiyorum elbette…”

Ben Malatya – Arguvanlıyım. Arguvanlı bir ailenin çocuğuyum. Annem de babam da Arguvanlı. 1981 yılında İstanbul’da doğdum ama her ne kadar İstanbul’da doğmuş olsam da İstanbulluyum demiyorum elbette; buna dilim de çok varmıyor zaten, Arguvanlıyım ben.

Biliyorsunuz bizde her köyde her evde muhakkak dedelerimiz, büyüklerimiz, küçüklerimiz, amcalarımız, herkes bağlama çalıyor. Dolayısıyla bu çok geleneksel bir durum bizde. Ben de böyle bir ailenin çocuğuyum.

“Annem Arguvan dinleyebileceğiniz ender seslerden biri”

Aslında benim müziğe başlamamın nedeni annemdir. Müzikte ilk hocam da annemdir. Annem çok güzel türkü söyler. Hem böyle, çok yanık, hem de o bildiğiniz doğal ve en doğru haliyle Arguvan’ı dinleyebileceğiniz ender seslerden birisidir. Aslında annem müzik yapmalıymış ama zamanın şartlarında ve elbette köy yerinde, hayat telaşında sadece bizlere, eşine, aile içinde türkü söyleyen bir kadın olarak kalmış annem.

“Bar programları ile türküler meze ediliyor, bu değerli miras heba ediliyor”

Bar programları ile türkülerin meze edilmesine tamamen karşı olan birisiyim. Yapan arkadaşları anlayışla karşılamaya çalışıyorum; aslında bu, çok su götürür bir tartışma; herkes ekmeğini kazanmak durumunda ama her tercih de bir vazgeçiş oluyor. Bu yüzden tercihlerimizi de doğru yapmamız gerekiyor. Çok keyifle dinlediğim, gerçekten konser, dinleti niteliğinde program yapan arkadaşlarımızın hepsini dinliyorum.

Ama onun dışında her on tane türkü söyleyip, işte 20 tane türkü çalan ya da işte kulaktan dolma biçimde, söylediği türküleri kimin yazdığını, kimin yaktığın dahi bilmeyen arkadaşlarımızın okuduğu, türkü diye nitelendirdikleri… Ama bana göre türkü okumuyorlar…

Bunların da gerçekten bizim gelenek ve göreneklerimizi yok ettiğini, türküleri yakan ve yazan âşıklarımızın, ozanlarımızın onca birikimi var… Bir Aşık Veysel’i, bir Davut Sulari’yi düşünün… O türküler bizim için çok değerli birer miras niteliğinde bana göre. Ben bu mirasın taşıyıcısı olmaya çalışıyorum; çok da ağır bir yük aslında bu mirası taşımak.

“Bir kere ben Arguvanlıyım… Türkülerimizin meze edilmesine karşıyım”

Ben bu piyasanın gerektirdiği bu popülariteye kapılan arkadaşlarımın bunları (bu mirası) heba ettiğini düşünüyorum. Bizden sonraki nesil, ondan sonraki nesil, bir Akarsu türküsünü değiştiremeyecek, bir Mahsuni Şerif’i değiştirmeyecek, Dadaloğlu’nu, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı; bu gerçekleri değiştirmeyecek.

Bu bir dönem, her dönemde böyle şeyler oluyor. Her dönemin sanatçıları var; her dönemin popülaritesine kapılan arkadaşlarımız var. Ben onların da gerçekten hem geleneklerine, hem göreneklerine hem de bu âşıkların, ozanların yaktıklarına, yazdıklarına sahip çıkmalarını diliyorum. Çünkü en azından benim ailemden aldığım geleneğim, göreneğim… Bir kere ben Arguvanlıyım… Düşünebiliyor musunuz koca bir derya Arguvan. Arguvan türküleri, işte bizim dedelerimiz; bizde her evde dedelerimiz çalar, söyler; biz dinleriz. Ben işte bu gelenek ve göreneğimize çok uygun olmadığını düşünüyorum o popülaritenin. Dolayısıyla bu anlamda türkülerimizin meze edilmesine karşı olan birisiyim ben.

“Popülaritesi olan arkadaşların türkü okumasının getirisi var ama..”

Bir kesim var; bugün kimden dinlerse dinlesin ‘bu bir Mahsuni Şerif türküsü’ diyor, onu biliyor, aileden onu almış zaten, ya da kimden dinlerse dinlesin, hangi popüler sanatçı okursa okusun onun Neşet Ertaş türküsü olduğunu biliyor.

Ama bir başka kesim de var ki, X bir popçunun okuduğu türkünün kimin eseri olduğu umurunda bile değil. İşte, tamamen örnek vererek söylüyorum: Ayşe’nin şarkısı diyor türküye. Bu da tabii içler acısı bir durum. Bu duruma gelmemizin birçok sebebi, birçok etkeni var. Ama bu noktaya getiren de, herkesin çalmaya çalışması, herkesin sahnede olma çabası. Birçok genç, birçok çocuk gerçekten bunu bilmiyor. Gerçekten bilmiyor. Popülaritesi olan arkadaşların türkü okumasının bize çok getirisi var mı? Elbette var; bütün dünya duyuyor bunu. Ama diğer taraftan da götürdüğü çok şey var. Bizim gerçeklerimizi de götürüyor aslında.

“‘Türkümü söylerim paramı alır giderim’ tavrıyla bir şeyleri yok ediyorsun, yakıp, yıkıyorsun”

Ben beraber çalıştığım arkadaşlarıma özellikle türküleri olduğu gibi aktarmaya çalışıyorum. Yani en azından çaldıkları ve söyledikleri türkünün ne olduğunu bilmeleri gerektiğini öğretmeye çalışıyorum; öncelikle bunu bilmeliler. Bugün o piyasada türkülerimizi okuduğunu söyleyen o arkadaşlarımız, inanın o türkülerin içinden geçen kelimeleri, kavramları telaffuz edemiyorlar. Oysa o kelimeler, o kavramlar o kadar değerli ve o kadar önemli ki… Orda anlatılan birçok şey var; siz o kelimeyi değiştiriyorsunuz, ne olduğunu bilmiyorsunuz. Aslında, ben, mesela televizyon programlarında, programcıların, programa katılan sanatçılara bunları sormasını da isterim. Ne okuduğunu bilmiyorsun çünkü…Bilmiyorsun, bunu kim yazmış, kim yakmış? Sen burda bunu söylüyorsun ama ‘o kelime ne diyor, ne anlama geliyor?’ bilmiyorsun. Sen sadece günü kurtarmaya bakıyorsun. Sen sadece, ‘bugün türkümü söylerim, paramı alırım giderim’ diye bakıyorsun ve sen bu tavrınla bir şeyleri de yok ediyorsun, yakıyorsun ve yıkıyorsun.

“İnanılmaz onurlu davranış sergileyen büyüklerim var”

Elbette bu konuda çok dik duran, inanılmaz onurlu davranış sergileyen büyüklerim var benim. Diliyorum ki o küçüklerimiz de daha doğrusu bizim neslimiz de en azından okudukları türküler gibi yaşamayı kendilerine hedef edinirler…

“Benim tezenemden kime ne kadar faydalı olabileceksem…”

Eğer bir 20 küsur sene daha ömrüm varsa elimde hep bağlamam olacak. Türkülerin, elimdeki bağlamanın bana kattığı en büyük şey; insan olmaya çalışıyorum. İnsan sevmeye çalışıyorum. İçimdeki hakkaniyeti kaybetmeden, eşimle dostumla insanlara faydalı olmaya çalışıyorum. Benim tezenemden kime ne kadar faydalı olabileceksem o kadar faydalı olmanın çabasındayım. Bir öğrencimin bir gün bana,‘Sinem abla, bunu da ben senden öğrendim’ demesi benim için en büyük mutluluk kaynağıdır. Onun dışında çok büyük bir beklentim yok. Mesele, her yerde müzik yapmak, türkü söylemek değil aslında. Nerde kime söyleyeceğiniz çok önemli. Ben sadece kimliğimi sergileyebildiğim, duruşumdan taviz vermeden, sadece türkü söyleyebileceğim yerlerde olmak istiyorum.

Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

4 yorum yapılmış

  • Çırmıhtılı44 (3 yıl önce)
    Türküler meze olmasın,harcanmasın.Fakat bazı insanlar ekmek parası için bar,türku evi gibi yerlerde çalışıyor.Bu yerlerin bazısı tamamen para tuzaği.Fakat bazı yerler kaliteli hizmet vermeye çalışıyor.İnsanlar buralarda türkü dinlemeye gidiyor.Önemli olan söylenen türküyü doğru söylemek,dejenere etmemektir.Neşet Ertaş veya birçok ünlü sanatçımız düğün evlerinde calıp söylemişlerdi.Neşet Ertaş bir TV programında Almanya'da geçimini sağlamak için düğün salonunda,davetlerde çalıp söylediğini söylemişti.Hatta ellerinin rahatsızlıktan dolayı penayı zor tuttuğunu söylediğinde ağlamamak için kendini zor tutuyordu.Yan geliri olmayan müzisyenlerin,sanatçıların durumu kolay değil.Önemli olan adam gibi çakıp söylemektir.Paranın esiri olmamaktır.TÜRĶÜLER BÎZİ ANLATIR,BİZİ AĞLATIR,HÜZÜNLENDİRİR,GÜLDÜRÜR.
    0
    0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (3 yıl önce)
    Başarılar dilerim. Yorumunuz yöreyi yansıtmaktadır. Keşke herkes sizin gibi düşünse, dikkat etse.
    0
    0
    Yanıtla
  • Recep (3 yıl önce)
    Yolun acik y uregi kocaman Ustad ....onurlu sevgi dolu yillar sizinle olsun....
    0
    0
    Yanıtla
  • Mehmet (3 yıl önce)
    Cok haklisiniz ,bilende söylüyor bilmeyende ,böyle olmaz önce bu yöreye ve bu yöreye has türkülerimize saygı bekliyoruz ,,sizinde bu üstün çabanızdan dolayı kutlarım, saygılarımla.
    0
    0
    Yanıtla