SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Ciddi Yapısal Problemlerimiz Var"

0
Güncellendi - 2018-11-19 21:26:20
A- A+ PAYLAŞ

Türk Ocakları Malatya Şubesi'nin sohbet programına konuşmacı olarak katılan Prof.Dr. Ali Koçyiğit, ekonomik saldırı ve yapısal sorunlarla ilgili açıklamalarda bulundu.

İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyelerinden Prof.Dr. Koçyiğit'in açıklama ve değerlendirmeleri özetle şöyle:

“Cumhuriyetin ilk yıllarında ithal ikame politikası uygulandı. İkinci dönem ise 24 Ocak kararları ile başlayan dönemdir. 24 Ocak kararlarının uygulanabilmesi için o zaman otoriter bir idare yoktu. O yüzden otoriter bir idareye ihtiyaç duyuluyordu ve 12 Eylül darbesi bu ortamı yarattı. Zaten darbeyi yapanlar ilk açıklama olarak 24 Ocak kararlarının uygulanacağını belirttiler. Üçüncü dönem ise sermaye hareketlerinin serbest bırakıldığı 1989 yılından sonrasıdır. Bu tarihten itibaren ithalata dayalı sanayileşme yaklaşımı benimsendi. Bu sıcak paranın yolunu açtı. Üretmek yerine dışarıdan ithal etmek daha cazip bir hale geldi. Türk parasını korumak için aşırı değerli tuttuk, yani düşük kur yüksek faizi benimsedik. Fakat bu yaklaşım içeride kaynak sorununu büyüttü. Kaynak için önünde iki seçenek var ya vergi artıracaksın –ki bunun siyasi faturası olur- ya da daha fazla sıcak para girişine devam edeceksin. Tabii ki bu kolaycılık bizi 94 krizine götürdü.

Bu düşük kur yüksek faiz bizi tembelleştirdi, çağın gereklerini yerine getirmemizi engelledi. 90’lı yıllarda batı Avrupa tekstil üretimini bıraktı, marka ve dizayn üzerine yoğunlaştı. Ellerinde kalan ne kadar makine varsa biz satın aldık. Onlar katma değeri daha yüksek alanlara yönelirken biz iş gücüne dayalı üretim işine devam ettik. Halen bile ülkemizde tüm dünyayı 4 kere çorap giydirecek kadar çorap örme makinesi var.

Bu mantıkla yıllar geçti ve 2000’li yıllara geldik. Aslında DSP-MHP-ANAP’tan oluşan üçlü hükümet döneminde uygulanan ekonomi politikası iyiydi. Ancak esnek değildi, kırılgandı. O dönem likidite krizi baş gösterince ekonomik genişlemeye IMF müsaade etmedi. O dönem bankalar biraz mali açıdan desteklenebilse idi o krizi yaşamayacaktık. ABD’nin Irak işgaline hükümet olumlu yaklaşmayınca anayasa kitapçığı bahane edilerek kriz patlatıldı. Ancak burada tüm suçu yabancı güçlere atmak yersiz olur çünkü bizi bu sonuca götüren yapısal problemlerimiz mevcut. Ardından malumunuz olduğu üzere Kemal Derviş getirildi bankacılık yasası çıkarıldı. Sermayeye çok ciddi güvenceler verildi. Gelen dış sermayenin karını istediği gibi dışarı çıkarabilmesinin önü açıldı. Dikkat ederseniz bu güvenceden sonra bankalarımızın %80’i yabancıların eline geçti. Sıcak para direk sermaye piyasasına yönlendirildi. Sigorta sektöründe şu anda Türk firması yok maalesef. Vakıfbank, Ziraat Bankası ve Halk Bankası’nı da satacaklardı ki Allah’tan 2008 ekonomik krizi çıktı. Yabancı bankaların hiçbiri kredi vermedi yatırımcılara. O zaman anladık ki bu 3 banka da elden çıkmış olsa idi çok daha kötü bir manzara ile karşı karşıya kalacaktık. 2002’den sonra iktidara gelen hükümet de işin kolayını seçti ve Kemal Derviş’in programını devam ettirdi. Yüksek faiz düşük kur üzerine kurulu bu sistem aslında geçici bir uygulama idi. Çünkü bu sistem üretimi bitirir. Ancak krize girmiş ekonominin kurtulabilmesi için geçici bir süre uygulanması gereken bir sistemdi. Ancak şu anki hükümet iktidara gelince geçici olması gereken bu uygulamayı sürekli hale getirdi. Ülkede üretim bitti. Şu anda 100 liralık ihracatın neredeyse 70 lirası ithal ürünlerle yapılıyor. 169 milyar doları ihracat hedefi koyulmuş. Ben onun katma değerine bakarım. Esas ihracatımız 51 milyar dolardır böyle bakınca. Enflasyon rakamları açıklandı. ÜFE ile TÜFE arasında neredeyse 20 puan fark var. Bu üretim yok demektir. 2019 bütçesinde yatırıma ayrılan pay %6,7. Hiçbir dönemde yatırıma ayrılan pay bu kadar düşük olmamıştır. Cari fazla verildiği söyleniyor bir iki aydır. İthalata dayalı ekonomide cari açığın düşmesi resesyon işaretidir. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir.

Bizin çok ciddi yapısal problemlerimiz var. En başta üretmiyoruz. Katma değer yaratamıyoruz. Ve günü kurtarma peşinde koşuyoruz. Sıcak paranın verdiği rehavetle bugünlere kadar geldik. Ancak artık gitmiyor. Amerika bizle beraber Almanya’ya da yaptırım uyguladı. Ama onlar bizim kadar sarsılmadı. Çünkü üretiyorlar, paraları değerli. Türkiye’de faiz artırdı Almanya da. Ama aramızda nerdeyse 5 puan fark var. Bu fark iki ülke arasındaki risk pirimidir."

Bülten- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

1 yorum yapılmış

  • Ülkem ve Malatyam (5 yıl önce)
    Ali hoca doğru bir konuya değinmiş. Bilim üretmeyen bir ülkenin geleceği olamaz. Sahtekar bilim adamları ile dolu bir ülkede yaşıyoruz. Dilin bilimin önüne konulduğu bir ülkenin geleceği sıkıntılıdır. ÜRETMEYEN ülkenin geleceği olamazzzzz. Bu ülkenin gerçek sahiplerinin bu işe el atması gerekiyor. Zaman aleyhimize işliyor beyler.
    0
    0
    Yanıtla