SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"İşte O Yokluklar Kemal Sunal'ı Yarattı"

0
Güncellendi - 2021-07-03 01:04:14
A- A+ PAYLAŞ

ÖLÜMÜNÜN ÜZERİNDEN 21 YIL GEÇTİ.. Türk sinemasında bugün bile çok izlenen yapımlarda başrol oynayan Ali Kemal Sunal, Malatyalı Mustafa Sunal ile Saime Hanım'ın ilk çocuğu olarak 11 Kasım 1944'te İstanbul Küçükpazar'da hayata "merhaba" dedi. Daha sonra Sunal'ın Cemil ve Cengiz adı verilen iki kardeşi daha dünyaya geldi.

Saime Sunal, yapılan bir röportajda oğlunun içine kapanık ve son derece sessiz bir kişiliği olduğunu anlatarak, "O kadar içine kapanıktı ki sıkıntısını, üzüntüsünü belli etmiyordu. Keşke belirtseydi, keşke kavga etseydi de o kadar kapalı olmasaydı." ifadelerini kullanmıştı.

Kemal Sunal, ilk öğrenimini Mimar Sinan İlkokulu'nda, liseyi ise 11 yılda bitirdiği Vefa Lisesi'nde tamamladı. Henüz lisedeyken tiyatroya ilgi duymaya başlayan sanatçının yeteneğini, felsefe öğretmeni Belkıs Balkır fark etti. "Sen oyuncu olmalısın" diyen Belkıs öğretmen, Sunal'ın babasını ikna ettikten sonra, usta oyuncuyu Kenter Tiyatrosu'na götürerek, Müşfik Kenter ile tanıştırdı.

Dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak zorlu şartlar altında çocukluk ve gençlik dönemini geçiren Sunal, bir röportajında "İşte o yokluklar Kemal Sunal'ı yarattı." ifadelerini kullanmıştı.

Sanatçı, henüz tiyatro ve sinemaya adım atmadan önce elektrikçi çıraklığı yaptı, üniversite öğrenimi sırasında ve sonrasında ise Emayetaş Fabrikası'nda çalıştı.

İlk rolünü lisede "Zoraki Takip" oyununda aldı

Lisede amatör olarak ilk kez "Zoraki Tabip"le sahneye çıkan Sunal, aynı tarihlerde oynadığı bir oyun ile Akşam gazetesinin düzenlediği liseler arası tiyatro yarışmasında "En İyi Karakter Oyuncusu" ödülünü aldı.

Unutulmaz sanatçı Sunal, profesyonel tiyatro oyunculuğuna 1966'da başladı. Kenter Tiyatrosu'nda ilk kez "Deli İbrahim" adlı oyunda sahneye çıkan başarılı oyuncu, canlandırdığı "celladın yardımcısı" rolüyle repliği olmamasına rağmen seyirciyi güldürmeyi başararak, dikkatleri üzerine çekti.

Sunal, 1981'de Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu'nda başladığı vatani görevini, Ankara Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki usta birliğinde tamamladı.

Kenter Tiyatrosu'nda uzun süre kalmayan Sunal, oyuncu Bülent Kayabaş ile tanışmasına vesile olan ve henüz yeni kurulan Pendik Tiyatrosu'na katıldı. Sinema ve tiyatronun, gülen ve güldüren yüzü Sunal, bir yandan tiyatroya devam ederken şu anki adı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi olan Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu'nda 2 yıl öğrenim gördü. Eğitimini yoğun tiyatro turneleri sebebiyle yarım bırakan Sunal, 1992'de çıkan "öğrenci affı" sonrasında üniversitenin 2. sınıfından devam ederek, 1995'te 51 yaşındayken mezun oldu.

Mezuniyet töreninde, "4 yıllık üniversite maratonu sonunda bitti ama benimki biraz zor bitti. Ben 4 yıllık üniversite hayatını 27 yılda bitirdim." diyen sanatçı, daha sonra radyo, televizyon ve sinema bölümünde yüksek lisans yaptı ve "Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı tez hazırladı. Sanatçının tezi, aynı adla 2005'te ailesi tarafından kitaplaştırıldı.

Sinemaya "Tatlı Dillim" filmiyle başladı

Pendik Tiyatrosu'nun maddi sorunlar nedeniyle kapanması sonrası, idol olarak gördüğü ve 4 yıl kaldığı Ulvi Uraz'ın tiyatrosuna geçen Sunal, ardından da Aksaray Küçük Opera'da, Ayfer Feray Tiyatrosu ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda sahneye çıktı.

Devekuşu Kabare'de Sunal'ın oynadığı "Dün Bugün" adlı oyunu izleyen Münir Özkul, ünlü yönetmen Ertem Eğilmez'e, "Bak Ertem, bu çocuğa dikkat et. Bunda iş var." diyerek, Eğilmez ile Sunal'ın tanışmasını sağladı.

Sunal, Eğilmez'in 1973'te çektiği "Tatlı Dillim" filminin kadrosuna katılarak, sinemaya ilk adımı attı. Filmde Sunal'ın yanı sıra Münir Özkul, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Tarık Akan, Halit Akçatepe ve Filiz Akın da rol aldı.

Sanatçı, 1974'te Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Salako" filminin ardından 1975'te rol aldığı Zeki Ökten'in "Hanzo" ve "Şaşkın Damat" filmlerinde başrol oynadı.

Türk sinemasının en parlak yıllarından biri olan 1975'te, Rıfat Ilgaz'ın eserinden Eğilmez'in beyaz perdeye uyarladığı "Hababam Sınıfı"nda usta isimlerle rol alan Sunal, filmin ardından "Şaban" ve "İnek Şaban" lakaplarıyla tanınır oldu.

Bir yılda 5 farklı yönetmenle, 6 unutulmaz filme imza attı

Usta oyuncu, 1976'da "Süt Kardeşler", "Hababam Sınıfı Uyanıyor", "Tosun Paşa", "Sahte Kabadayı", "Meraklı Köfteci" ve "Kapıcılar Kralı" gibi unutulmazlar arasına giren filmlerde, 5 farklı yönetmenle çalıştı.

Devekuşu Tiyatrosu'nun Ankara turnesi sırasında Gül Sunal ile tanışan ve 1975'te evlenen başarılı oyuncunun, Ali ve Ezo adını verdiği çocukları dünyaya geldi.

"Tatlı Dillim" filminden sonra tiyatro ve sinemayı aynı anda yürütmeyi bırakan sanatçı, kariyerine sinemayla devam etti.

Başarıya giden yolun disiplinden geçtiğine inanan, işinde her zaman titiz ve tertipli olduğunu söyleyen Sunal, canlandırdığı rollerde genellikle halkın içinden bir halk kahramanını canlandırarak dikkati çekti.

Usta oyuncu, Rıfat Ilgaz'ın "Hababam Sınıfı" eserinin sinema uyarlamasında canlandırdığı "İnek Şaban" tiplemesi başta olmak üzere, birçok filmde özgün fiziği ve hayat verdiği tiplerin halka olan yakınlığı nedeniyle kısa zamanda Türkiye'nin en sevilen oyuncularından biri oldu.

"Halkın gülmeye ihtiyacı var, onun için izliyorlar"

Sanatçı, verdiği röportajlardan birinde, telif yasası nedeniyle her akşam sunulan filmlerden sadece yapımcının para aldığını, oyuncuların hiç para kazanmadığını anlatarak, gördüğü ilginin nedenini şöyle değerlendirmişti:

"Bu ilgiyi sosyologların araştırması lazım. Ben de bilmiyor ve kestiremiyorum. Bildiğim kadarıyla halkın sevmesi ve o filmlerin hala geçerli olması sebep. Halkın gülmeye büyük ihtiyacı var. İşten dönen insanlar evinde gülmek, gülerek rahatlamak, günün stresini atmak istiyor. Onun için Kemal Sunal filmleri tutuyor. Filmlerimde şiddet ve kan olmadığı için de seviliyor. Ailecek seyredebilecekleri filmler ortaya çıkıyor. Ondan vazgeçmiyorlar bana göre. O yüzden hala seyirci bulabiliyor ve reyting rekorları kırabiliyor."

Yüzü ve fiziki yapısı ile Fransız komedyen Fernandel'e benzetilen usta oyuncu, filmlerde her zaman haklının haksıza, güçsüzün güçlüye karşı mücadelesini temsil eden komedi ustası haline geldi.

Sanatçı, 26 yıllık sanat hayatına, tiyatro oyunları hariç 6'sı yan rol, 76'sı başrol olmak üzere 82 film sığdırmayı başardı.

"Saygılar Bizden", "Şaban Askerde", "Şaban ile Şirin" ve "Bay Kamber" olmak üzere 1993-1996'da toplam 4 dizide de oynayan Sunal, Türk sinemasında "İnek Şaban" tiplemesi olmak üzere canlandırdığı iyi, saf adam rolleriyle her yaştan izleyicinin beğenisini kazandı. İzleyiciyi güldürürken düşündürmeyi de başaran sanatçı, filmlerinde öğretmenden bekçiye, kapıcıdan çöpçüye kadar birçok karaktere girerek, her dönem seyirciler tarafından ilgi gördü.

Aynı zamanda canlandırdığı her karakterle seyircilerin yüzünü güldürmeyi başaran ve halk tarafından fazlasıyla benimsenen Kemal Sunal'ın oynadığı filmlerin genelinde, Türk halkının geleneklerinden, adetlerinden ve inanışlarından örnekler öne çıktı.

Yer aldığı yapımlar bir "başarı öyküsü" özelliği taşır

Motivasyon filmleri olarak da adlandırılan Sunal'ın yer aldığı yapımlar ayrıca bir "başarı öyküsü" özelliği taşır. Usta oyuncu, "İnek Şaban" filminde bir karpuzcunun başarılı bir kaleci olup yükselmesini, "Doktor Civanım" filminde bir hademenin doktor kılığında köylülerin gözünde büyümesini, "Korkusuz Korkak" filminde Mülayim'in sıradan bir memurken mahallenin gözünde kahraman olmasını, "Salako" filminde saf bir köylünün iyi niyetli bir eşkıyaya dönüşmesini, "Bekçiler Kralı" filminde sıradan bir bekçinin, mahallelinin dertlerine çare bularak halkın umudu haline gelmesi, "Yüz Numaralı Adam" filminde ise yine fakir bir karakterin reklam yıldızı olmasını canlandırdı.

Bugüne kadar birçok ödüle değer görülen Sunal, ''Kapıcılar Kralı'' filmiyle 1977 Antalya Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü"nü aldı. Sanatçı ayrıca 1989'da "Düttürü Dünya" filmindeki rolüyle Ankara Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü alırken, 1998'de de Antalya Film Festivali'nde "Yaşam Boyu Onur Ödülü"ne layık görüldü.

Uçak fobisi olan ve hayatında hiç uçağa binmeyen Sunal, "Balalayka"nın 3 Temmuz 2000'de yapılacak çekimlerine katılmak için Trabzon'a gitmek üzere bindiği uçakta kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilen usta oyuncunun rol aldığı yapımların bazıları şöyle:

"Canım Kardeşim", "Oh Olsun", "Mavi Boncuk", "Salak Milyoner", "Hanzo", "Hababam Sınıfı Serisi", "Şaban Serisi", "Meraklı Köfteci", "İbo ile Güllüşah", "Sakar Şakir", "Yüz Numaralı Adam", "Bekçiler Kralı", "Zübük", "Sahte Kabadayı", "Avanak Abdi", "Korkusuz Korkak", "Şark Bülbülü", "Devlet Kuşu", "Gol Kralı", "Üç Kağıtçı", "Doktor Civanım", "Yedi Bela Hüsnü", "Postacı", "Varyemez", "Propaganda."

'MEKTEP' ARKADAŞLARI KEMAL SUNAL'I ANLATTI

Lise eğitimini 11 yılda bitirdiği Vefa Lisesi'nde tamamlanan Sunal, tiyatroya devam ederken şu anki adı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi olan Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu'nda 2 yıl öğrenim gördü.

Buradaki eğitimini yoğun tiyatro turneleri sebebiyle yarım bırakan Sunal, 1992'de çıkan "öğrenci affı" sonrasında üniversitenin 2. sınıfından devam etti. Sunal, 51 yaşındayken 1995'te mezun oldu.

Ünlü sanatçı, daha sonra fakültenin Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nde yüksek lisans yaparak, "Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı bir tez hazırladı.

"Birdenbire sıradan ve dikkat çekmeyen bir öğrenci kılığına bürünebiliyordu"

Lisans ve yüksek lisanstan hocaları ile bazı arkadaşları usta oyuncu Kemal Sunal'ı AA muhabirine anlattı.

Sunal'ın yüksek lisans tez danışmanı Prof. Dr. Şükran Kuyucak Esen, sanatçıyı bu çağın "Nasrettin Hocası" olarak tanımladığını söyledi.

Sunal'ın, derslerine devam eden ve öğrenmeye önem veren bir öğrenci olduğunu anlatan Esen, usta oyuncunun, Türkiye'nin en tanınmış oyuncusuyken, birdenbire sıradan ve dikkat çekmeyen bir öğrenci kılığına bürünebildiğini belirtti.

Sunal'ın öğrenciliğin tüm gereklerini yerine getirdiğini belirten Esen, "Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Nişantaşı Binası'nın koridorlarındaki ders notu alışverişi, sınavlarda heyecanlanışı, ödevlerini hazırlarken telaşlanışı ile arkadaşlarından hiçbir farkı yoktu. Hatta notlarını öğrenmek için, not bürosundaki 'Masum abi'ye dil dökmesi, çaycı müstahdemlerle arkadaşlığı, tümüyle diğer öğrenciler gibiydi. Ama diğer öğrencilerden önemli bir farkıysa 'Türk Sineması' derslerinde, film çekimleriyle ilgili ayrıntılı bilgileri hocası ve arkadaşlarıyla paylaşması, yönetmen Ertem Eğilmez’in setlerde yaptıkları üzerine bilgiler ve anılar aktararak, dersi renklendirmesiydi." dedi.

Esen, sınıf arkadaşlarının Sunal'ın kendilerinden ayrı görmediklerini, ona arkadaşça yaklaştıklarını, onun da bu ilgiye aynı şekilde karşılık verdiğini dile getirdi.

Sunal'ın "kendi sineması" hakkında yüksek lisans tezi yazdığına dikkati çeken Esen, şöyle devam etti:

"Tezinin adı 'Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü' idi. Türk Sineması dersi sırasında vize ödevi olarak, Kemal Sunal filmlerini incelemesini istemiştim kendisinden. O zaman ödev kapsamında incelediği bu konuyu, tez konusu belirlerken hatırlattı ve Kemal Sunal filmlerini tez olarak yapmak istediğini belirtti. Sonuçta, tezde her film çözümlenmedi ama dönemin Türkiye'sinin sosyolojik yapısı ortaya konularak, bu yapıda 'Kemal Sunal filmleri' konu ve kahraman tiplemesine göre gruplandırıldı. Ayrıca bu filmlerin yıllar içinde hem sinemada hem televizyonda neden bu kadar çok izlendiği araştırıldı. Kemal bey tezini, bilim insanlarının, sanatçı ve gazetecilerin görüşlerine dayandırarak yazdı. Tezini kendi filmleri üzerine yazmış olması, kendi sineması üzerinde bir değerlendirme yapmasını ve kendisine yeni hedefler çizmesini de sağladı sanıyorum. "

Esen, Sunal'ın hayatı ciddiye alan ve asık suratlı olmayan biri olduğuna dikkati çekerek, halkın gözünde starlaşmış olmasına rağmen onun doğal ve sıradan bir yaşamı olduğunu sözlerine ekledi.

Sınavda kopya çekerken yakaladı

O dönem araştırma görevlisi olan Prof. Dr. Necmi Emel Dilmen ise Sunal'ın milyonları güldüren çok ciddi bir adam olduğunu söyledi.

Sunal'In normal hayatta ciddiyet kalkanının olduğunun dile getiren Dilmen, "Ama onun yanında çok kıvrak bir zekası da vardı." dedi.

Dilmen, gözetmen olarak girdiği bir sınavda Sunal'ı kopya çekerken gördüğünü aktararak, "Ben de yeni bir asistanım, 23 yaşındayım. Yanına gidip utana sıkıla, 'Notları kaldırsanız mı?' dedim. O da, 'yıllarca kopya çekmeme güldünüz, şimdi buna neden kızıyorsunuz?' dedi. Karşılıklı gülüştük ama sonunda notları kaldırdı. O uyarıyı gayet ciddiye aldı." diye konuştu.

Sunal'ın hem sınıf arkadaşları hem de genç hocalarla çok iyi anlaştığını aktaran Dilmen, "Onlarla arada çay, kahve içerdi. Yeşilçam ile ilgili çok şey anlatırdı. 'Sinema tarihi' diye bir ders alıyordu ama kendisi çok canlı bir tarihti. Kemal Sunal güldürüsünün aslında dayandığı toplumsal yapıyı iyi etüt etmişti. Yaptığı her hareketi bilinçli yapıyordu. Sadece mimikleriyle güldürü yapan bir adam değildi." ifadelerini kullandı.

"Örnek bir sinema sanatçısı olduğu gibi, örnek bir aile babasıydı"

Üniversitedeki en yakın arkadaşı Engin Yıldırım, Sunal'ın geç yaşta üniversiteye dönerek, buradan mezun olmasının nedeninin herkese ve özellikle gençlere örnek olmak olduğunu belirtti.

Sunal ile lisans ve yüksek lisansta aynı sırayı paylaştıklarını ifade eden Yıldırım, sanatçının vefatına kadar yakın arkadaş olmaya devam ettiğini dile getirdi.

Yıldırım, Sunal ile üniversite eğitimine tekrar başlamasından sonra tanıştıklarını dile getirerek, "Filmlerdekinin aksine Kemal Sunal içine kapanık bir insandı. Filmlerde canlandırdığı gibi çok iyi bir insandı ama gerçek hayatta ciddi bir insandı. Halbuki film başka, yaşam da başkaydı. Kemal abi, ciddi, az ama öz konuşan bir insandı. Ancak ailesi ve yakın dostlarının yanında türkü söyler, şakalar yapardı. Örnek bir sinema sanatçısı olduğu gibi, örnek bir aile babasıydı. Çocuklarının hem eğitim hem sosyal açından en iyi şekilde yetişmeleri için ne gerekiyorsa yapmıştır." ifadelerini kullandı.

Yıldırım, Sunal'ın okumayı çok sevdiğini, derslere de diğer tüm öğrenciler gibi çalıştığını kaydetti.

Sunal'ın zaman zaman telif yasasının geç çıkmış olmasından şikayetçi olduğunu aktaran Yıldırım, "Son dönem çevirdiği birkaç film ve dizi hariç telif hakkından hiç faydalanamayan mağdur sanatçılarımızdandı. Eğer faydalanabilseydi telif hakları nedeniyle belki de Türkiye'nin sayılı zenginlerinden biri olurdu." değerlendirmesini yaptı.

"Vefalı bir dosttu"

Sunal'ın lisans döneminde en yakın arkadaşlarından biri olan Ekrem Okutan, onunla okulda başlayan dostluklarının ölümüne kadar devam ettiğini söyledi.

Sunal'ı zaman zaman dizi setlerinde ziyarete gittiklerini anlatan Okutan, "Bay Kamber dizisi setinde ziyaret gittik. Kemal abiyle dizi setinde dahi ders çalışırdık. Dersleri ciddiyette takip eden bir öğrenciydi." dedi.

Okutan, Sunal'ın okulda herkesle diyalog kurduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

"Tüm sınavlara girerdi. İyi bir öğrenciydi. Ciddi ama espri kabiliyeti de çok yüksekti. Vefalı bir dosttu. Kadıköy’den 1,5 saatte, o zamanın şartlarında Pendik'e geldi, nikah şahidim oldu. İnsan ayrımı yapmazdı asla. Kemal ağabey ile son görüşmemiz ise vefatından 1 gün önce idi. Bana 'Ekrem, yarın senin memlekete, Batum'a gideceğim.' demişti. Ömrü vefa etmedi. Aldığım en kötü haberlerden biriydi. Televizyonlar alt yazı geçerken ben çoktan hastanenin yolunu tutmuştum. Birçok filmde beraber oynadığı rol arkadaşı Dinçer Çekmez ile morga girdik. Kemal abi, karşımda uzanıyordu. Gözlerim doldu. Ellerini tuttum, dua okudum."

"İdeolojik bir saplantısını görmedim"

Sunal'ın lisans ve yüksek lisanstan arkadaşı olan Dr. Ali Yeşildal ise oyuncunun çalışkan biri olduğunu belirtti.

Sınavlar öncesi Sunal ile ders notu paylaşımında bulunduklarını kaydeden Yeşildal, "Derslerine çalışıp gelirdi. Muhabbet ederdik, hoşsohbet bir adamdı Kemal abi." dedi.

Sınavlardan önce Sunal ve diğer öğrencilerle okulun yanındaki kafede oturup sohbet ettiğini anlatan Yeşildal, "Anlayışlıydı. Türbanlı kızlara karşı demokrattı, hoşgörülüydü. Masamıza zaman zaman türbanlı arkadaşlarımız da gelirdi. Konuşmaktan, muhabbet etmekten çekinmezdi. İdeolojik bir saplantısını görmedim." ifadelerini kullandı.

Lisans döneminden arkadaşı Gönül Yıldırım da Sunal ile daha çok sınav dönemlerinde karşılaştıklarını söyledi.

Yıldırım, "Ders çalışırken o da bize katılırdı. Mezun olmak için çok çalışıyordu. Ara ara bize soru sorardı. Bize karşı nazik, saygılı ve güler yüzlüydü ama çok da ciddiydi." şeklinde konuştu.

İstanbul, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

5 yorum yapılmış

  • Cihan (2 yıl önce)
    Allah rahmet etsin. Devri daim olsun.
    0
    0
    Yanıtla
  • Efsane Malatyasporlu 1966 (2 yıl önce)
    Rabbim mekanını cennet eylesin, güldürürken düşündüren büyük bir sanatçıydı, 7 den 70 e her kesimin sevdiği tekrar tekrar izlemekten büyük keyif aldığımız sanatçıyı rahmet ve minnetle anıyoruz mekanı cennet olsun
    0
    0
    Yanıtla
  • Cumhuriyet-i El Aziz (2 yıl önce)
    Yüreği Temiz İnsan...Çektiği filmler günümüzde çıkıyor....
    0
    0
    Yanıtla
  • yavuz (2 yıl önce)
    bir akrabası da küçükken gittiklerini söylüyor https://www.youtube.com/watch?v=psjgpsoqlZ0
    0
    0
    Yanıtla
  • yavuz (2 yıl önce)
    yanlış bilgi var üstad malatya da dünyaya geliyor. 5 6 yaşlarında iken ailesi istanbula göç ediyor. okula kaydetmek için nüfus kaydını istanbulda yapıyorlar bu yüzden doğum yeri istanbul geçiyor hatta doğduğu ev depremde yıkılmıştı.
    0
    0
    Yanıtla