Yükseköğretim Kurulundan (YÖK) yapılan yazılı açıklamada, bazı basın ve yayın organlarında üniversitelerdeki tıp fakülteleri ile ilgili haberin yer aldığı belirtildi.
Değerli akademisyenlerin yer aldığı, eğitim ve araştırma faaliyetleri ile dünyanın gelişmiş ülkeleri ile yarışan ve hekimlerin yetiştiği Türkiye'deki tıp fakültelerinde 96 bin 150 öğrenci bulunduğu ve bunlarda 16 bin 270 öğretim üyesinin görev yaptığı ifade edilen açıklamada, Türkiye'de bir öğretim üyesi başına 6 öğrenci düştüğüne, bunun pek çok Avrupa ülkesine göre daha iyi bir oran olduğuna işaret edildi.
Türkiye'nin hekime ihtiyacının küresel salgın döneminde daha belirginleştiğinin altının çizildiği çıklamada, hekimlerin yetiştiği tıp fakültelerinin mevzuatına uygun kurulduğu, öğrenci kontenjanlarının ise Yükseköğretim Programları Koordinasyon Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda, istihdam ve ülke ihtiyacı dikkate alınarak belirlendiği vurgulandı.
"Kurulmuş olmasına rağmen 9 tıp fakültesi pasif durumdadır"
Yeni kurulan bütün fakültelerde olduğu gibi tıp fakültelerinde de hukuki kimliklerinin oluştuğu anda öğretim elemanlarının bulunmasının, mevzuat açısından ve pratikte mümkün olmadığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bu basit gerçeğin bile yok sayılması şaşırtıcıdır. Fakülteler hukuki kimliğini kazandıktan sonra öğretim üyesi ve altyapısı oluşturulmaya başlanır. Bu fakülteler asgari öğretim elemanı sayısı ve altyapı imkanları sağlandıktan sonra eğitim ve öğretime başlamaktadırlar. Ayrıca tıp fakültelerinde öğrenci kontenjanı belirlenirken asgari öğretim elemanı sayısına ve laboratuvar, derslik gibi altyapı imkanlarına sahip olmayan fakültelere öğrenci kontenjanı planlanmamaktadır.
Buna göre kurulmuş olmasına rağmen 9 tıp fakültesi pasif durumdadır. Yani henüz öğrencisi yoktur. Dolayısıyla öğretim üyesi olmayan bir tıp fakültesine öğrenci kontenjanı verilmesi söz konusu değildir. Bilindiği gibi tıp fakültesinde eğitim süresi 6 yıl olup bu sürenin yaklaşık yarısı teorik eğitim şeklinde, diğer yarısı da üniversitelerin kendilerine ait hastanelerde veya Sağlık Bakanlığına bağlı olup tıp fakülteleri ile afiliye olan eğitim ve araştırma hastanelerinde uygulamalı (pratik) olarak sürdürülmektedir. Yeni kurulan tıp fakültelerinde asgari öğretim elemanı sayısı sağlanıncaya kadar öğrencilerimiz eğitimlerini aynı ilde veya komşu ilde mevcut olan diğer tıp fakültesinde, uygulamalı eğitimlerini de afiliye oldukları eğitim ve araştırma hastanesinde sürdürmektedirler."
Konuyla ilgili olanların bildiği gibi, geçmişte Anadolu'nun çeşitli illerinde tıp fakülteleri kurulduğu ve öğrencilerinin bir süre Ankara ve İstanbul'daki tıp fakültelerinde eğitim gördüğü hatırlatılan açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bu tıp fakültelerimizin bugün yeni kurulan tıp fakültelerimize destek olacak duruma gelmiş olmaları dikkate değer ve memnuniyet vericidir. Bunların yanı sıra Sağlık Bilimleri Üniversitesine ait tıp fakültelerinin öğrencileri ise 'eğitimlerinin temel teorik eğitimlerini yine o ilde zaten mevcut olan diğer tıp fakültesinde ve klinik uygulamalı eğitimlerini ise afiliye oldukları eğitim ve araştırma hastanesinde' sürdüreceklerdir. Gelişmiş tıp fakültesi laboratuvarlarının ve hastanelerin ortak kullanıma açılması, yurt dışında pek çok merkezde uygulanan bir yöntemdir. Bu şekilde kamu kaynakları azami olarak korunmakta ve ihtiyacımız olan hekimler tüm imkanlar en üst düzeyde seferber edilerek nitelikten taviz verilmeden yetiştirilmektedir.
Kaldı ki Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesinde bulunan İstanbul'daki tıp fakültelerinde toplam 248 öğretim üyesi, bahsi geçen diğer illerdeki tıp fakültelerindeki toplam öğretim elemanı sayısı haberde belirtildiği gibi (0) olmayıp 215'tir. Kısacası haberde iddia edildiği gibi üniversitelerimizde öğretim üyesi olmadan eğitim ve öğretim faaliyetine başlayacak herhangi bir tıp fakültesi bulunmamaktadır. Bu vesile ile küresel salgın döneminde dünyaya örnek olacak şekilde fedakarca görev yapan başta hekimlerimiz olmak üzere bütün sağlık çalışanlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz."
Ankara, AA