SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Önce Malatya, Sonra Ceyhan!..

A- A+ PAYLAŞ

28 Aralık 2006 günü ajanslara düşen bir haber vardı. Haberde,  Türkiye 3. Lig ekiplerinden Ceyhanspor’un Teknik Direktörü Orhan Kapucu’nun kadro dışı bıraktığı 2 futbolcusunun saldırısına uğradığı belirtiliyordu. Kulüp Başkanı Sedat Sözlü ile basın toplantısı düzenleyen Kapucu, saldırıya uğradığını doğruluyor ama elinden bıçaklandığı iddialarını yalanlıyordu. Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, Antrenörler Derneği Başkanı İsmail Dilber ve birçok federasyon yetkilisi Kapucu’yu arayıp olayı kınamış, destek mesajı vermişlerdi.

 

Kadro dışı bırakılan oyuncuların antrenöre saldırması akıl alır bir iş değildi. Bu da “biz Türklere” özgü hadiselerden biri sayılabilirdi. Ancak ortada bu haberden çok ama çok daha ilginç bir durum vardı. Malum olayın “müştekisi” Orhan Kapucu, yıllar önce “aynısının tıpkısı” bir olaya karışmıştı. Ama bugün olduğu gibi “müşteki” olarak değil “zanlı” olarak.

 

29 Eylül 1959 Batman doğumlu Orhan Kapucu, 1980li yılların ortalarında fırtına gibi esen, ‘Salyangoz Kralı’ Hasbi Menteşoğlu’nun başkanlığını yaptığı, Malatyaspor’u da çalıştırmış Fethi Demircan’ın teknik direktörlüğünde 16 hafta liderlik koltuğunda oturmayı başarmış Samsunspor’un yıldız oyuncularından biriydi. Tanju Çolak, kaleci Fatih Uraz, Yuvanovski, Savaş, Rıfat gibi dönemin birçok yıldızını da barındıran kadro rakiplerine sahayı dar ediyordu.

 

1980’li yılların bir başka flaş takımı daha vardı: Malatyaspor. 1986—87 sezonunda averajla lig beşinciliğini Fenerbahçe’ye kaptıran Malatyaspor, bir sonraki sezon gözünü yükseklere dikmişti. Oktay Çevik, Feridun Özütok, Zeynel Limoncu, Yaşar Duran, Levent Numanoğlu, Metin Yıldız gibi “efsane” isimlere sahip Malatyaspor, kadrosunu daha da güçlendirmek istiyordu. 2. Ligde oynayan Gaziantepspor’dan henüz 17 yaşındayken milli takıma çağrılmış Ünal Karaman, sarı-kırmızılı takımın sansasyon yaratan transferlerinin başında geliyordu. Malatyaspor, Ünal’la yetinmemiş, başka futbolcular da transfer etmiş ve ileriye Oktay gibi bir gol makinesinin yanına Orhan’ı katmayı ihmal etmemişti. Malatya spor kamuoyu Orhan ve Oktay ikilisinin rakip kaleleri gol yağmuruna tutmasını bekliyordu. Takımın başına o dönemin yıldız hocası, henüz 34 yaşındaki, Yılmaz Vural getirilmişti.

 

Lige Ankara’da 2-1’lik Gençlerbirliği galibiyetiyle (Ünal ve Feyzullah’ın golleriyle) başlayan Malatyaspor, İnönü Stadı’nın tıklım tıklım dolu olduğu bir maçta Altay’ı 3-0 yenerken, perdeyi Zafer açıyor, Oktay bir tane kendisi atıyor, bir tane de Orhan’a attırıyordu. Beklentiler gerçekleşecek gibiydi.

 

Sonrasında Oktay gollerini atmaya devam ediyor; aldığı kırmızı ve sarı kart cezaları nedeniyle 9 maçta forma giyememesine karşın sezon sonunda 28 gole ulaşıyordu. O sezon Tanju Çolak Galatasaray forması altında 39 gol atmış, merhum Metin Oktay’ın bir sezonda en çok gol atan oyuncu rekorunu kırmış ve Avrupa Gol Kralı olmuştu. Oktay ise, Real Madrid’in Meksikalı efsanevi golcüsü Hugo Sanchez’le birlikte 10. sırada yer almıştı.

 

Sezonu Galatasaray ve Beşiktaş’ın ardından 3. tamamlayan bu Malatyaspor, aynı sezon “bir sezonda 4 Büyükleri dize getiren ilk takım” olarak tarihe geçmişti. Aynı başarıyı sonraki yıllarda Ersun Yanal’ın Ankaragücü’sü tekrarlayacaktı.

 

Ligin ikinci yarısı yaşanan disiplin sorunları nedeniyle, kaleci Yaşar Duran kadro dışı bırakılmış, takım kaptanlığı da elinden alınmıştı. Aslında bu kaptanlık “nizalı” bir kaptanlıktı. Sezon başında, Malatyaspor’a bir sezon önce gelmiş Yaşar’a kaptanlık verilmesine sinirlenen Metin (Büyük Metin), “Benim kimseyle alıp veremediğim yok. Ancak bu takımda önceden beri oynayan Oktay var, Feridun var, Levent var. Kaptanlık önce onlara verilir; olmazsa Yaşar’a sıra gelir” diyerek Türk futbolunda eşine menendine rastlanmayan bir “kıdem tepkisi” koymuş, Malatya’yı terk etmiş ve tüm ısrarlara karşın dönmemişti.

 

Yaşar’la birlikte kadro dışı bırakılan bir oyuncu daha vardı: Orhan Kapucu. Yaşar, kamuoyu nezdinde kadro dışı bırakılmasına, kaptanlığının elinden alınmasına ses etmemişti. Ama Orhan’ın tepkisi büyüktü. İddialara göre bıçağı kapmış ve bugünlerde Antalyaspor’u çalıştıran Teknik Direktör Yılmaz Vural ile bugünlerde milli takım altyapısında görev yapan yardımcı antrenör Fatih Eser’e saldırmıştı. Bir sohbet esnasında “bıçakla saldırdı” denmesine Fatih Eser’in, korku dolu gözlerle verdiği ilginç tepkisi hadisenin vahametini açıklıyor gibiydi: “Ne bıçağı ya! Palaydı pala”

 

Aslında olay çok daha büyüyebilir, istenmeyen birçok hadise yaşanabilirdi. Çünkü Orhan, memleketi Batman’dan birkaç kişiden oluşan “destek güç” getirmişti. Olayların büyümesini engelleyen Malatyaspor’un bir “büyük ismi” Levent Numanoğlu idi. Futbolculuğu döneminde oyuncu klasından daha çok efendiliğiyle tanınan Levent, takımın “ağır abisi” idi; lafı dinlenirdi. Levent, tehlikeyi sezmiş, araya girmiş, Orhan’ı, dolayısıyla Batman’dan gelenleri, sakinleştirmişti.

 

Sezon sonunda Orhan Kapucu, büyük tantanalarla Fenerbahçe’ye transfer ediliyordu. Bu transferde İstanbul basınının bir büyük (!) kaleminin büyük rolü olmuştu. O yazar, “Pala Orhan” diye lanse ettiği oyuncunun Fenerbahçe’ye alınmasında başrol oynamıştı.  Malatya’da futboldan en az anlayan Malatyasporlu bile Orhan’ın o sezon performansının iyi olmadığının bilincindeydi; yazılanları tebessümle okuyor, “Malatyaspor tarihinde ilk kez iyi paraya oyuncu satıyor” diye seviniyordu.

 

Orhan, sezon sonunda Fenerbahçe’ye transfer edildi. Sezon başlamadan oynanan TSDY Kupasında Galatasaray’a karşı bir penaltı kullandı. Direkten dönen topa tekrar vurup gol yapıp sevindi. Doğal olarak kural gereği gol geçerli sayılmadı. Fenerbahçe’de fazla oynama şansı bulamadı; ardından başka takımlara verildi. 1992 yılında son durağı Batman Belediyespor idi. Malatyaspor, sezonun son maçında Orhan’ın da forma giydiği bu takımı 7-0 yenerek Play-Off’a yükselmişti. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız