SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Siyasi Otoriteyi Yanıltıyorlar"

A- A+ PAYLAŞ
Şeker- İş Genel Başkanı İsa Gök, aralarında Malatya'nın da bulunduğu bazı illerdeki şeker fabrikalarının tekrar satışa çıkarılmasına büyük tepki gösterdi. Özelleştirme idaresini eleştiren Gök, bunu yapanların "cinnet ikliminden çıkamadıklarını" öne sürdü.
 
Gök'ün konuya ilişkin açıklaması şöyle:
 
 "Dünya ülkeleri, son yıllarda artan savaşlar, ekonomik kriz ve doğal afetlerin yol açtığı tahribatlarla baş etmenin yollarını ararken ülkemizde, bu gerçekler yok sayılarak, kalıcı çözümler yerine kısa vadeli, tabir-i caizse günü kurtaran ideolojilere teslim olunmuştur. Bunlar arasında artan özelleştirme uygulamaları ilk sırada yer almaktadır. Bu kapsamda uygulanmaya çalışılan mantık dışı özelleştirme girişimlerine yıllar önce maruz kalan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş yeniden gündeme alınarak özelleştirilmeye çalışılmaktadır.
 
            Özelleştirme İdaresi tarafından 14.09.2011 tarihli Resmi Gazete’nin 28054 sayılı ilanında, yer alan TÜRKŞEKER’e ait portföy B grubu (Elazığ, Malatya, Erzincan, Elbistan) ve portföy C grubu (Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum, Çarşamba) şeker fabrikalarının portföy grubu olarak bir bütün halinde “Satış” yöntemi “Varlık Satışı” şeklinde uygulanmak suretiyle “Pazarlık Usulü” ile özelleştirmek üzere ihale edeceği yayınlanmıştır. Söz konusu fabrikalara ilişkin 2009 yılında yapılan ihalede portföy B grubu için geçici teminat tutarı 7 Milyon Dolar olarak belirlenmiş olup, 2011 yılında bu tutar 10 Milyon Dolar olarak açıklanmıştır. Portföy C grubu fabrikaları için belirlenen geçici teminat tutarı 2009 yılında 10 Milyon Dolar iken, 2011 yılında bu tutar 15 Milyon Dolar olarak açıklanmıştır.
 
            İlk kez 22 Haziran 2000 tarihinde IMF’ ye verilen niyet mektubu ile özelleştirme gündemine alınan Türkşeker ile ilgili bugüne kadar yapılmak istenen özelleştirme işlemlerinin tamamı yargı kararlarıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Yargı kararlarında, ısrarla üzerinde durulan/vurgulanan konu ülke/kamu yararı doğrultusunda, şeker sanayinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır.
 
Nitekim 15.12.2009 tarihinde Portföy C grubu fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin ihale ilanının ve şartnamesinin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin Danıştay 13.Dairesi kararında; şeker sektöründe arz talep dengesinin bozulmaması, istikrarlı işleyişin ve üretimin sürdürülmesi, dışa bağımlılık yaratılmaması, üretim şartı ve teminat bedelinin gözetilerek özelleştirmenin yapılması gerektiği fakat şartnamenin ise bu esasları karşılamaktan uzak olduğu açıkça ortaya konulmuştur.
Bu kararlar sonrasında, yasal mevzuatta ve bilindiği kadarıyla ÖYK kararlarında bir değişiklik yapılmadığı halde, Özelleştirme İdaresi, yeni bir ihale süreci başlatmıştır. Üstelik Danıştay iptal gerekçelerine de uyulacağı konusunda yapılan açıklamalara rağmen, aksi bir tutum sergilendiği ortadadır.
 
Danıştay’ın son verdiği iptal kararı gerekçelerinin yerine getirilmesi, asgari olarak; tüm şeker fabrikalarında özelleştirme sonrasında da üretimin sürdürülmesini garanti altına alan, şekerde dışa bağımlılık yaratmayacak düzenlemeler yapılmasını gerektirmektedir. Bu yönde atılmış bir adım var mıdır? Hayır.
 
Özelleştirme İdaresi, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecini alelade bir özelleştirme/fabrika satışı olarak algılayarak baştan hata yapmakta ve siyasi iradeyi de yanıltmaktadır.
 
Yerindeliği tartışmalı olmakla beraber, özelleştirme için hazırlanan “strateji raporu”na bile uymakta güçlük çeken Özelleştirme İdaresi, iptal kararları sonrasında mevcut durumda hiçbir değişiklik olmadan yeni ihale sürecini başlatarak, tarım sektöründe yapılan diğer başarısız özelleştirme işlemlerine yeni bir halka daha eklemek istemektedir.Ancak bu başarısızlığın hesabını kim verecektir?
 
Son yıllarda artan ithalat rakamları ve benimsenen dışa bağımlı büyüme modelinden kurtulmanın tek yolunun yerli üretimden geçtiğinin farkına varan siyasi otorite, geçtiğimiz günlerde yerli ürün kullanılmasının desteklenmesi adına bir genelgeyle yayımlayarak yerli üretimden doğan katma değerin ülkemize kazandırılması yönünde önemli bir adım atmıştır.  
 
Şeker sektöründe son yedi sekiz yıl içinde yaşanan değişimleri tanımlamak ve anlamaktan yoksun Özelleştirme İdaresi, ezber kalıplara dayalı açıklamalarla, kamuoyunu ve siyasi karar vericileri bile bile yanıltmayı dahi göze alarak gerçekleri çarpıtmaktadır. Avrupa Birliği’nin, başarısız olduğu son yayımlanan raporlarla ortaya konan “şeker reformu”nu başarı hikâyesi olarak sunan özelleştirme otoritesi, yapılacak özelleştirmeler sonrasında pek çok şeker fabrikasının kapanacağını, binlerce işçinin ve çiftçinin işsiz kalacağını ama bunu ekonominin gereği olduğunu rahatlıkla savunabilecek kadar, akla ve vicdana aykırı düşüncelerle ile adeta cinnet ikliminegirmiş ve buradan çıkamamıştır.  
 
Özelleştirme gerekçesi ile TÜRKŞEKER’in ihtiyaç duyduğu yatırımlara onay vermeyen, kadrolu personel istihdamı yerine verimsizlik aracı olan alt işveren uygulamasını teşvik eden, şeker pancarı sektörünü olumsuz etkileyen dünyada insan sağlığı açısından tartışmaları devam eden NBŞ lobisine karşı TÜRKŞEKER’i savunmasız bırakan özelleştirme otoritesi kamuya büyük zararlar vermektedir.
 
            Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde yürütmekte olduğumuz hukuki ve meşru mücadelemiz çerçevesinde, özelleştirme otoritesinin hukuka ve kamu yararına aykırı her kararını geçmişte olduğu gibi, günü gününe takip edeceğimizi bildirmek isteriz."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız